Gençlik bugüne kadar toplumlar, devletler, ekonomiler gibi oldukça önemli konuların doğrudan öznesi olmasına rağmen, sosyolojinin spesifik olarak konusu olmayı pek başaramamıştır. Elbette gençlik sosyolojisi günümüzde çalışılan bir konudur lakin çoğunlukla başka başlıkların altında işlenmesine alışıldığından, uzun bir tarihçesi yoktur. Gençlik, modernite ve kentleşmeyle birlikte oldukça fazla anlam kazanan bir kavramdır. Sanayi Devrimi’yle birlikte oluşan kentlerin hem yaratıcısı hem bu yaratım doğrultusunda Sanayi Devriminin edilgen sonucudur. Bu süreçte feodal dönemden farklı olarak gençlik hem yeni bir dönemin yaratıcısı durumundadır. Bununla beraber sosyal hayatları hatta yaşayışları da yeniden şekillenmiştir. Çalışan nüfus, çalışmaya hazırlanan nüfus ve çalışamayan nüfus ömrün üç evresini oluşturmuştur. Bu durumu gençliğe hazırlık, gençlik ve sonrası olarak okumak mümkündür. Gençliğin değeri sadece sanayi toplumlarında çalışan olarak değil, iktidara yön veren olarak da kendini göstermektedir. İktidara yön vermek sadece yöneten, iktidar olan anlamında değil iktidar kurulan olarak da çok önemlidir. Tam da buradan bir Türkiye örneği vermek yön gösterici olacaktır. Türkiye’de erken cumhuriyet döneminden itibaren gençliğe yüklenen misyon, vatanı yüceltme, vatanı kurtarma olarak yüklenmiştir. Hatta doğrudan Mustafa Kemal Atatürk’ün “Gençliğe Hitabe”si iyi bir örnek olabilir. Gençliğe yüklenen misyonlar sadece Türkiye’ye has olmamakla beraber bütün devletlerin, toplulukların, toplumların ortak yaklaşımıdır.
Dönemler boyu toplumların yaşadığı şeyler bazen oldukça çarpıcı şeyleri de görmek mümkün olmakla beraber doğrudan o dönemin gençliği etkilemekte ya da gençlik tarafından döneme bir etki yaratılmaktadır. Durum böyle olunca aynı dönemlerde yaşayan gençlerin ortak belleğini, ortak tecrübeler ve bu tecrübeler sonucunda geliştirdikleri davranışları doğurmuştur. Mannheim bu doğrultuda bize kuşaklardan söz eder. Kuşaklar bu ortaklaşma sonucunda süreç bitse bile aynı toplumun içinde farklı düşünce tarzları ve yaşayışları var ederler. Bunun sonucunda bu birlik duygusu onları kendinden önce ve sonraki kuşaklardan ayırır. Yine Mannheim’e göre aynı dönemin tarihsel problemleriyle yönlendirilen gençlik aynı kuşak içinde yaşar ama bu aynı kuşak içinde çeşitli farklı deneyimler içeren farklı alt gruplar yani jenerasyon vardır. Gençlik sosyolojisi bu bağlamda bir toplumu, topluluğu, kabileyi veya devleti okurken farklılıkları ortaya koyar. Kişilerin genç oldukları sürelerdeki ortaklıkları, onların yaşayışını ve sosyolojik tahayyülünü doğrudan etkiler. Yeniden Türkiye’ye baktığımızda gençlik çalışmalarında, gençliğin kategorilendirilmesi kritik süreçleri temel alarak hazırlanmıştır. Örneğin 1923-1950 arası 1968-1980 arası gibi. Hatta bu tarihlerde genç olan insanlar sosyal bir karşılığı olan “68 kuşağı” gibi isimlerle anılıyorlar. Tekrar Mannheim’in kuşak anlayışını ve sadece üç buçuk ayını yaşadığımız 2020 yılını düşünecek olursak Mannheim’in ele aldığı süreçlerin ve buna göre yaptığı kuşak adlandırması günümüzde nelere karşılık geldiğini irdelemeye çalışalım.
2020 yılı hem Türkiye’de hem de dünyada olağanüstü olaylara sahne olmaya devam ediyor. Avusturalya’da meydana gelen felaketler, savaşlar, ekonomik krizler, depremler ve son günlerde tek gündemimiz olan Koronavirüs. Yaşanan bütün olayların hayati olması ve sadece geçici bir olayı değil doğrudan bir olguyu işaret etmesi 2020’de genç olanların bir kuşağı oluşturmasını düşündürebiliyor. Lakin gittikçe daha da küresel olan dünya da bütün yaşananlardan haberdar olma hatta öznesi olma gibi durumlar sadece bir toplum için olmaktan çıkmakta. Bütün dünyayı ilgilendiren küresel problemler, gençliğin ve kuşakların ortaklaştığının göstergesi. Aynı zamanda bir kuşağa sadece bir sosyal “problemden” çok daha fazlasının düştüğü de aşikâr. Sadece bu olgu bile 2020 yılında kuşak olgusunun değiştiğini gösteriyor. Bellekler sadece bir problemin veya değişimin değil birçok problem ve değişimin hatıralarıyla şekilleniyor. Bu durumun sosyolojik ve psikolojik karşılıklarını tam anlamıyla bugün görmek mümkün olmasa da ilerleyen zamanlarda oldukça farklı yorumlanması kaçınılmaz bir durum.
Kaynakça
- Gürbüz, S. (2015). Kuşak Farklılıkları: Mit mi, Gerçek mi? Dergi Park, 39-57.
- Lüküslü, D. (2015). Türkiye’de Gençlik Miti 1980 Sonrası Türkiye Gençliği. İstanbul: İletişim Yayınları.