Kültür, bir toplumun sahip olduğu gelenek, görenekleri, eğitim ve din gibi temel değerleri kapsayan bir olgudur. Bu değerler ışığında milletlerin kendine has yeme-içme kültürleri meydana gelmiştir. Yeme-içme kültürleri bakımından en zengin milletlerden biri şüphesiz Türk toplumudur. Bu kültürün Türklerde gelişmiş olmasının nedenlerinden biri yeme-içme adı altında edilen sohbetlerdir. Bu samimi sohbetlerin genelde eşlikçisi, dünyada da popüler olan Türk rakısıdır. Öyle tanınır hale gelmiştir ki Türkiye’de bir rakı kültürü oluşturmuştur.
Rakının Kökeni

Kimi zaman neşeli kimi zaman kederli sofraların vazgeçilmezi olan rakının ilk olarak kim tarafından nasıl üretildiğine dair tarihte birçok bilgi bulunmaktadır. Bundan önce rakının içeriğindeki ürünlere bakıldığında üzüm, incir gibi çeşitli meyvelerin alkolle mayalanarak damıtılmasıyla elde edilen bir içkidir. Rakı birçok ülkede üretilirken Türk rakısını özel kılan şey Türkiye’deki üzümlerden üretilen geleneksel anason aromalı olmasıdır. Rakı çeşitli ülkelerde farklı isimler almıştır. Yunanistan’da “uzo” balkan ülkelerinde “mastika” Arap ülkelerinde “arak” Fransa ve Kuzey Avrupa’nın farklı yerlerinde ise “pastis” olarak adlandırılır.
Bunun yanında Rakı sözcüğünün kökenine dair farklı yaklaşımlar bulunmaktadır. Genellikle rakı sözcüğünün Arapçada ter anlamına gelen arak sözcüğünden türetildiği görüşü hakimdir. Bir diğeri; rakı sözcüğünün iri, uzun taneli ve kalın kabuklu bir üzüm olan “razaki” üzümünden yapılan anasonlu rakıya dayandırılmasıdır. Söz konusu üzüm çeşidine sözcük benzerliğinden dolayı rakı kelimesinin bu üzüm cinsinden geldiği düşünülmektedir. Bir diğer popüler görüşlerden biri ise rakının ilk defa Irak’ta üretildiği bu sebeple de “ıraki” sözcüğünden türemiş olabileceğidir. Ayrıca kımız rakısı anlamına gelen “araga” kelimesi ile rakı arasında bağlantı kuranlarda mevcuttur. Yine Macarların “rak” ismini verdikleri armut ve erikten elde ettikleri bir rakı da kelimenin kökeni bakımından ilişkilendirilen kavramlardan bir tanesidir.
Rakı Kültürünün Oluşumu

Rakı yüzyıllar içinde Türklerin sofralarında yer edinerek bir alışkanlık haline gelmiştir. Bu alışkanlık yeni bir kültür yaratmıştır. Yine kelimenin kökeninde olduğu gibi rakının hangi çevre içerisinde keşfedildiği kesin olarak belgelerle belirlenmemiştir. Rakı Anadolu topraklarında yaşamış olan çeşitli uygarlıkların kültürel mirasının bir sentezidir. Ancak dünya genelinde rakının ilk kez Osmanlı topraklarında bulunduğu kabul edilir.
Ulaşılabilen kaynaklara göre rakı benzeri bir içki olarak ilk şarap üretilmiştir. Varlığı 5. Yüzyılda Doğu Roma imparatorluğunda keşfedilip 11.yüzyılda ise Türkler tarafından öğrenilerek Anadolu ve Rumeli’ye getirildiği bilinmektedir.
O dönem Kostantinopolis’te hüküm süren Bizans devletinde ilk olarak rakıya benzeyen şaraplar üretildiği bilinmektedir. Bizans imparatorluğunda bulunan manastırların çevresinde yaygın olarak bağcılık ve şarapçılık yapılmaktaydı. Bizans sarayında da başlıca içki türünün şarap olduğu, bunların bir bölümünün günümüzdeki aromatik şaraplardan olan vermutlara benzer şekilde kokulu özel bitkilerden olan nebatlarla hazırlandığı bilinmektedir.
Öte yandan üzümün dışında hurma, erik kayısı ve incir gibi meyvelerde fermente edilerek meyve şarapları yapılmaktaydı. Bir süre sonra Osmanlı orduları kuşatma altına aldıkları günlerde Bizans askerlerini dinç tutmak ve cesaretlerini attırmak için sur diplerine salaş meyhaneler kurmuşlardır. Ayrıca kaynaklara göre de kuşatma süresince Ceneviz tekneleri Yunan adalarından İstanbul’a sürekli olarak şarap taşıdıkları söylenmektedir. Bu da bize Galata bölgesinde bulunan meyhanelerin daha Bizans döneminden beri var olduğunu göstermektedir.
Tarihte rakı kültüründen bahseden sınırlı sayıda eser bulunmaktadır. Bunlardan en önemli eserlerden olan Evliya Çelebi’nin Seyahatname eserinde çeşitli Rakı ile ilgili bilgiler yer almaktadır. Bu eserde eski dönemde rakı üreticilerine Arakçıyan esnafı dendiği yazmaktadır. Ve bu esnaflar muzlu rakı, hardaliye rakı ve nar rakısı çeşitli aromalı içkiler üretmişlerdir.
Rakı, Osmanlı döneminde Orta Doğu Kültürü ile kaynaştıktan sonra dönem dönem yasaklansa da Islahat Çağının başlaması ve 1826-1839 yıllarında Meşrutiyet’in ilanından sonra daraltılan yasaklar ve hükümetin hoşgörüsü ile rakı ve diğer alkollü içki üretim ve tüketiminin arttığı görülmektedir.
Daha sonra gelen Tanzimat dönemiyle beraber toplum üzerinde büyük batılılaşma çabaları başlamıştır. Bu harekete yönelik olarak Sultan Abdülhamit’in baş mabeyincisi Sarıcazade Ragıp Paşa tarafından 1880’li yıllarda Tekirdağ yolu üzerindeki Umurca Çiftliğini daha sonra da bu çiftlik içerisinde Umurca Rakı Fabrikası kurulmuştur. Böylece resmi olarak da Türklerin rakı kültürü belirginleşmeye başlamıştır.
Çilingir Sofrası ve Meyhane

Rakı, zengin kültürel geçmişiyle birlikte zaman içerisinde kazandığı bir adaba sahiptir. Rakı’nın bir kültür haline gelmesinin en büyük sebeplerinden biri rakıya eşlik etmesi için leziz mezelerden oluşan çilingir sofralarıdır. Eski dönemlerde bugünkü gibi çeşit çeşit Türk mezeleri bulunmazdı. Rakının yanında servis edilen hatta ayak üstü verilen mezeler sadece leblebi, lahana turşusu, yaprağı ve havuç dilimleriydi. Dolayısı ile “meze sohbet aracıdır, rakı sofrasında amaç doymak değildir” görüşü bu eski kültürden gelmektedir. Daha sonraki yıllarda her kültür değiştiği gibi bu da değişmiştir. Mezenin sofrada varlığı rakının yavaş yavaş içilmesini sağladığı için önemlidir.
İçki ve mezenin birlikte bulunduğu en önemli yer meyhanelerdir. Rakı ile leziz Türk mezelerinin bir araya gelmesi de ayrı bir meyhane kültürü oluşturmuştur. Meyhanelerde popüler olan Haydari, acılı ezme, şakşuka ve humus gibi mezeler Rakı Kültürünün olmazsa olmazları haline gelmiştir.
Farklı Kültürlerden Rakı Deneyimi

Tarihte Anadolu Topraklarına gelen birçok yabancı, rakı ile tanışma anı yakalamıştır. Bunlardan biri Fransız botanikçi Joseph Pitton de Tournefort olmuştur. Tournefort, Osmanlı topraklarında gerçekleştirdiği geziyi aktarırken rakı üretimi, tüketimi ve ticaretiyle ilgili notlara yer vermiştir. Buradan 18. Yüzyıla gelindiğinde rakının Anadolu’da ve Ege adalarında yaygınlaştığı açıkça görülmektedir.
Bir diğeri ise 1567 de meçhul bir yazar tarafından kaleme alınan ve 1905’te keşfedilip “Viaje de Turquia (Türkiye Seyahati)” adıyla kitaplaştırılan İspanyol elyazmasında “raqui” adıyla rakıdan söz edilir 1552 ve 1556 arasında Osmanlı’nın elinde esir olan anlatıcı kaçarken uğradığı Limni adasında hayatında ilk kez rakı içer.
Bunun gibi daha birçok tarihte bilmediğimiz yabancılar, rakı ile tanışma fırsatı yakalamıştır. Bu da dünya üzerinde rakı kültürünün popülerleşmesine katkıda bulunmuştur.
Kaynakça
- Şimşek, Aykut. “Rakı ve Türk Rakı Sofrasındaki Yemek Kültürü.” Erzurum Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 12 (2021): 76-95.
- ” Rakının Tarihçesi Nedir?”. Peraadali. Web.12.07.24
- ” Anadolu’nun 500 yıllık Geleneği: Rakı”. Bianet.org. Web. 13.07.24
- ”Rakı Tarihi”. Efealkollu.com. Web. 13.07.24
- ” Osmanlı’dan günümüze rakı adabı ve meyhaneler üzerine bir söyleşi”. İstanbultukenmeden.com. Web. “11.07.24


