Tarih boyunca Amerika kıtasına birden fazla uygarlık ev sahipliği yapmıştır. Fakat bunlar içerisinde bir tanesi var ki en önemli uygarlıklardan birisi olma özelliğine sahiptir: Maya uygarlığı.
Bugünkü yazımızda, Orta Amerika’nın en önemli uygarlıklarından birisi olan Maya uygarlığını kültürel yaşam başlığı altında inceleyeceğiz.

Maya uygarlığı
Orta Amerika’nın önemli uygarlıklarından birisi olan Maya uygarlığı, teknik olarak sona erse de günümüzde halen yaşayan Mayalar vardır. Oldukça geniş bir alana hakimiyet kuran Mayalar, toplamda beş devlet kurmuş, birçok lehçe üretmiş ve meşhur Maya dilinin ortaya çıkmasını sağlamışlardır. Günümüzde yaşamaya devam eden bir grup Mayalar, lehçelerden bazılarının bir araya gelerek oluşturduğu Maya dilini konuşmaya devam etmektedirler. Son Maya devletinin yeryüzünden silinmesi ise 1901 yılında Meksika’nın Maya devletinin başkenti Chan Santa Cruz‘u işgal etmesine dayanır.
Mayalar, gerek dilleri gerek kültür-sanat gerekse dini inanışları kapsamında çağının çok ilerisinde bir uygarlık olduklarını birçok kez kanıtlamışlardır. Maya edebiyatında yer alan bazı kitaplar da ifade ettiğimiz bu argümanları destekler niteliktedir.
Bu kitaplardan birisi, Popol-Vuh adında kutsal bir kitaptır. Türkçe’ye zamanların kitabı veya olayların kitabı olarak da geçen Popol-Vuh; Evren, tanrı, Evren’in oluşumu, Evren’in ilkeleri gibi konuları bünyesinde barındırmaktadır.
İspanyollar Maya uygarlığını işgal ettiği zaman, hiç vakit kaybetmeden İspanyol papazlar tarafından Mayalar’ın tüm kitapları yakılarak yok edilmiştir. Bilgiye dair yaşanan büyük kayıp sonucu günümüzde Mayalar’a dair edebiyat alanında sadece üç adet Maya elyazması ve birkaç sayfalık metinler kalmıştır.

Kendilerine ait bir alfabeleri olmayan Mayalar, son derece karışık bir yazı sistemi kullanmışlardır. Maya uygarlığına dair elde edilen ürünler incelendiği zaman keşfedilen bu yazı sistemi; rébus adında bir bulmaca oyununa benzetilecek kadar karmaşıktır. Temel olarak rébus, karışık olarak verilen harf veya işaretlerin belirli bir sıraya göre dizilerek sözcük/cümle oluşturmaktır.
Ayrıca kullanılan bu yazı sisteminde gliflere rastlamaktadır. Glif, karakterleri yazı içerisinde temsil eden ve diğer karakterlerden ayırt edilmesini sağlayan simgelere denilmektedir. Her bir karakterin bir glife karşılık geldiğini düşünmeyiniz. Nasıl ki kendi dilimizde bir kelime birden fazla anlama geliyorsa aynı şekilde bir karakteri de birden fazla glif ile temsil edebilirsiniz. Aynı zamanda yazı içerisinde kullanılan hem simge/sembol glif olarak nitelendirilmemektedir. Bir sembolün glif olabilmesi için hitap ettiği karakteri diğer karakterlerden ayıracak belirgin bir işleve sahip olması gereklidir. Özetle Mayalar‘ın kullandığı yazı sistemini çözmek oldukça zordur. Günümüzde dahi bu yazı sistemi tam olarak çözülememiş, dolayısıyla elde edilen elde edilen tablet ve belgelerin tamamı çevirilememiştir.
Mayalar ve Sanat
Yoğun istilalara maruz kalmaları ve bu kadar ilklere sahip olmalarına rağmen beklenilen ilerlemeyi bir türlü sağlayamayan Mayalar, günümüzde girmediği evin kalmadığı kakao ve bunun yanında avokado ve armut gibi ürünleri yetiştiren ilk uygarlıktır.
Heykel, resim, seramik ve madenciliğe kadar birçok alanda günümüze ışık tutan, rehberlik eden Mayalar, kendilerine özgü sanat anlayışı ile ayrı bir yerde konumlanmayı başarıyor.
Sanatta Mayalar, Orta Amerika’ya özgü bir kuş olan Küesal kuşunun tüyünü sıklıkla kullanmışlardır. Süslemelerde kullanmanın yanı sıra başlarına taktıkları da görülmüştür. Mayalar’dan günümüze kadar ulaşmayı başaran önemli kültürel ürün ise; Rabinal Achí adındaki eski bir tiyatro oyunudur.
Rabinal Achí
Her yıl 25 Ocak’ta gerçekleşen bu eski Maya geleneğine ait tiyatro oyunu, iki komşu şehir olan Rabinal ve K’iche’ arasında gerçekleşen kan davasını konu almaktadır. Tiyatro oyunu sırasında çeşitli renkli kostüm ve ahşaptan yapılmış maskeler kullanılmaktadır.

Piramit ve hayran kalınası düzene sahip şehirlerin yanında Mayalar, kendilerine has Maya takvimi ile de ilgi çekmeye devam etmektedir. Yaşadıkları dönemin istek ve ihtiyaçlarını göz önünde bulundurursak; Maya takvimi döneminin çok ötesinde bir buluş diyebiliriz. Kusursuza yakın elde edilen tahminler sayesinde bugün burada Maya takvimini konuşuyor olmamız, aynı zamanda Mayalar‘ın astronomi alanında da gelişmiş olduğunu gösteriyor bizlere.
Maya takvimi, günümüzde kullandığımız sistemden biraz daha farklıdır. Örnek verecek olursak; Maya takviminde bir yıl, 18 aydan oluşmaktadır. Her bir ay ise 20 günden meydana gelmektedir. Bizde bir yılın 365 gün ve 6 saat sürmesi gibi Mayalar’da da fazladan beş gün vardır ve bu beş güne haab adı verilmiştir. Toplamda bir yılın 360 gün sürdüğü Maya takviminde, bu 360 günlük bir tam tura tun denilmektedir.

Mayalar Uygarlığında Din Olgusu
Amerikalı Arkeolog Robert Sharer‘in kaleme aldığı Daily Life in Maya Civilization (Maya Uygarlığında Günlük Hayat) kitabında Mayalar’ın her şeyi k’uh yani görünmez bir gücün yer aldığı kutsallığa dayandırdığı bilgisi yer almaktadır. Antik Mayalar’da evren; kab (Dünya), kan (gök) ve zibalba (sudan oluşan yeraltı dünyası) şeklinde üç ayrı kısımdan meydana gelmektedir. Mayalar‘a göre insanlar kab; göksel tanrılar kan; yeraltı tanrıları ise xibalba kısmında yaşamaktadır.
Maya inanışına göre mağaralar, yeraltına dünyasına açılan bir kapı görevi görmektedir. Bu yüzden mağaralar ölülerin gömüldüğü, ayinlerin yapıldığı kutsal ve aynı zamanda güvenli olmayan bölgelerdir. Yapılan araştırmalara göre Mayalar‘da tek tanrı inanışı yoktur. Birden fazla tanrıya inanan Mayalar’da en önemlilerinden birisi Itzamna adı verilen tanrıdır. Samanyolu ile ilişkilendirilen Itzamna; doğum ile ölüm, gündüz ile gece gibi evrenin temelinde yatan, birbirlerini tamamlayan zıtlıkların temsilidir. Maya inanışında yer alan diğer tanrılardan bazıları:
- Chaak: Elindeki balta ile gökyüzünde yıldırım ve yağmuru ortaya çıkardığı inanılmaktadır. Aynı zamanda öfke ile de ilişkilendirildiği için Mayalar Chaak’ın gazabına uğramaktan korkmuşlardır.
- Kukulkan: Günümüzde tam olarak neyi temsil ettiği bilinmemektedir. Fakat tasvirinde yer alan tüy/kanatları sebebiyle gökyüzü tanrısı olabileceğine yönelik teoriler mevcuttur.
- Ix Chel: Aşk, gebelik ve tıp temsilidir. Çocuk sahibi olmak isteyen Maya kadınlarının günümüzde Ix Chel tapınaklarını ziyaret ettiği bilinmektedir.
Diğer tanrılardan bazıları;
K’awill (yıldırım tanrısı), K’inich Ajaw (güneş tanrısı), Yum Kaax (mısır tanrısı), Cizin (deprem ve yeraltı tanrısı)

Mayalar’da Müzik ve Mimari
Resimden seramiğe, oradan da heykeltıraşlığa kadar uzanabileceğimiz geniş bir kültürel birikime sahip olan Mayalar‘ın müzik dünyasına değinmemesi sanıyoruz ki imkansızdı. Günümüze kadar ulaşan kaynaklar ve arkeolojik kazılar sonucunda elde edilen bulgular incelendiğinde; Maya uygarlığında müzik kültürü iki enstrümana dayanmaktadır. Bunlar: üflemeli ve vurmalı çalgılar. Sınırlı bilgiye sahip olduğumuz Mayalar’da yer alan düdük ve flüt gibi üflemeli çalgılar ile; ksilofon ve davul gibi vurmalı çalgıların halen daha ayinlerde kullanıldığı bilgisi yer almaktadır.

Mimari alanına baktığımızda ise Mayalar’da, tıpkı antik Mısır döneminde rastladığımız piramitlere denk gelmekteyiz. Değerli madenlerin saklanması, ibadet mekanı ve üst kademedeki kişiler için bir mezar olmalarının yanı sıra bu piramitlerin ilginç yanı; bazılarının adeta matruşka bebek gibi olmalarıdır. Yani dışarıdan büyük ve bir tane gibi görünen bir piramidin içerisinde küçük başka bir piramit, onun da içerisinde daha küçük başka bir piramit saklı olabilmektedir. Bu duruma Meksika’da yer alan El Castilla tapınağını örnek vermemiz mümkün.
Matematik, astronomi, mimari, matematik, müzik, edebiyat ve aklınıza gelebilecek daha birçok konuda adından söz ettiren Maya uygarlığı, nasıl ki çağının çok ötesinde işler gerçekleştirmesindeki başarısını sır olarak saklamaya devam ediyorsa; aynı şekilde görkemli uygarlığın çöküşünün ardında yatan sebep/sebepleri de gizem olarak korumayı sürdürmektedir. Her bir kültürel alan üzerinde saatlerce konuşulacak işler başaran Mayalar, günümüzde tamamen yok olmamış olsalar da üzerlerinde dolanan sır bulutlarını dağıtmaya niyetli görünmüyorlar. Bizlere ise, yüzyıllar sonra bile konuşulmaya devam edileceğinden emin olduğumuz bu uygarlık hakkında araştırmalar yapmak ve bir gün bu sır perdesinin aralanacağına olan inancımızı yitirmemek düşüyor.