İnkalar, Christoph Kolomb öncesi Amerika’nın son ve en büyük medeniyetidir.13. yüzyıl ile 16. yüzyıl arasında Amerika kıtasının And Dağları çevresinde hüküm sürmüş ve bu bölgenin neredeyse tamamına hakim olmuşlardır. İnkaların kültürel ve ekonomik başkentleri, bugün Peru sınırlarında kalan Cuzco ‘‘Güneşin Kutsal Kenti’’ olarak bilinmektedir.
İnka halkı belirli bir yaşama ve çalışma düzenine uymak zorundaydı çünkü her şey devlete aitti. Çocuklar ve yaşlılar dışında herkesten çalışması beklenirdi. Tembellik ve insan onuruna aykırı davranışlar ise ağır biçimde cezalandırılırdı. Halk yoksul olmamasına karşılık mal ve mülk konusunda oldukça eksik,özgürlükleri ise sınırlıydı. Ürettiklerinin belirli bir kısmını imparatora ve rahiplere vermek zorundaydı. İmparatora Tanrı gözüyle bakılır ve Güneş’in soyundan geldiğine inanılırdı bunun sebebi ise imparatorun, yaşam ve ölüm konusunda tartışılmaz bir otoritesinin olmasıydı.

Pachacuti Inca Yupanqui, İnkaların 1438-1471 yılları arasında hüküm süren önemli hükümdarlarındadır. Bu süre boyunca yaptığı fetihlerle İnka krallığını bir imparatorluğa dönüştürmüştür. Oldukça etkin bir merkezi yönetim sistemi geliştirmiştir. Bu sistem ile yeni binaların ve kasabaların inşasını, sanat üretimini ve çömlekçiliği dahi kontrol edebilir düzenek kurmuştu. Çeşitli üretim merkezlerine ve atölyelere sahip olan İnkalar, metal ürünler, tekstil ve seramik üretiminde oldukça üst noktadaydılar.
Ulaşım
Ulaşımda lamalardan yararlanan İnkalar, Antik Medeniyetler arasında en uzun ikinci karayolu ağını kurmuşlardır (25.000 kilometre ile Roma İmparatorluğu’ndan sonra gelmektedirler). İnkalar, tekerleği bilmemelerine rağmen, ulaklardan ve koşuculardan oluşan bir sistem kullanarak karayolları aracılığıyla mesajlarını iletebilmişlerdir.

İnkalar ulaşım sağlamak amacıyla halat köprüler inşa etmişleridir. Bunlardan Peru‘da yer alan ve günümüze dek gelmiş olan Kesa Chaca Köprüsü, ”İnka Halat Köprüsü” olarak bilinmektedir. Bu köprünün günümüzde dahi isminden söz edilebilecek biçimde uzun ömürlü olmasının sırrı dayanıklı sarmaşıklar ve dallar kullanılarak yapılmış olmasıdır.
Konuşma Dili ve Yazı Sistemi
İnkalar, Quechua adı verilen bir dil geliştirmişlerdir. Günümüzde bu dili konuşan 7-10 milyon kişi bulunmaktadır. Bu dil And-Ekvator dil ailesine aittir ve yerli Amerika dilleri içinde en çok konuşulan dildir.
Yazı sistemi olarak herhangi bir alfabeleri olmamasına rağmen (genellikle istatistiki) bilgileri depolayabilmek amacıyla Quipu (khipu) adı verilen bir sistem geliştirmişlerdir. Kuru dalların etrafına atılan düğümlerle oluşturulan bu sistem ile tarihi bilgilerin de kaydedildiği bilinmektedir. Kullandıkları bu sistemin şifresi ise çözülmek için araştırmacılar tarafından uğraşılmaktadır. Fakat Kurios’ta ifadeye bakarsak: ”Maya uygarlığının hece yazısı sistemine çok benzeyen “khipus”ta her işaret –bu durumda her bir düğüm– bir heceyi ifade ediyor. Dr. Hyland iki düğüm dizisini çözebilmiş. Bilindiği kadarıyla “khipus” 95 farklı sembolden oluşuyor. Her bir “khipu”, yani işaret, üç farklı rengin oluşturduğu bir düğümden meydana geliyor. Düğümleri oluşturan renkler kadar, liflerin dokusu ve yönü de belirleyici. Yazıcı bir nevi üç boyutlu bir metin oluşturuyor. Okuyucu da eliyle bu dokuları hissederek okuyor.” şeklindedir.

Sosyal Yapı
Yaklaşık 5-10 milyon insan merkezi bir yönetim ile idare ediliyordu. Halk arasında ise katı bir sosyal hiyerarşi bulunuyordu. İnkalarda 10 ailelik gruplar kendilerine bir önder seçer, önderler bir şefin sorumluluğunda olurlardı. Her şefin buyruğunda 5 önder vardı ve bu düzen hepsinin önderi ve yöneticisi olan İmparatora kadar uzanırdı.
Savaşçı olduğu bilinen İnkalar, kabile halinde yaşarlardı ve 40 bin kişilik orduya sahiplerdi. Ölen kişiler kraliyet ailesine mensupsa mumyalanarak And Dağları’nın yüksek yerlerine yerleştirilirdi. İnka topluluğundan günümüze kadar gelebilen mumya cesetlerinin sırrı da budur.
Tarım ve Hayvancılık
İnkalar kıyı bölgelerde balıkçılık, iç bölgelerde sulu tarım yapmışlardır. Dünyada ilk patates üreticisi oldukları bilinen İnkalar, yüksek bölgelerde patates yetiştirmişlerdir. Bunun dışında tarımsal ürünlerden mısır ve manyok üretmişlerdir. Hayvancılıkta ise lama, alpaka, domuz, köpek ve ördek yetiştirmişlerdir. Yetiştirdikleri lama ve alpakalardan yün ve et üretimi yapmışlardır.
İnkalar’da tarım, teraslama (taraçalama) yöntemine dayanıyordu. Bu yöntem günümüzde hala (%5-%60) eğimli arazilerden daha fazla tarım ürünü elde edebilmek amacıyla uygulanmaktadır. Böylece mahsulün yeterince su alması sağlanarak tarlanın aşırı sulanmasının önüne geçilmektedir.

İnanış
İnka dini, resmi devlet kültü olan güneş tanrısı İnti’ye dayanmaktaydı. Halk içerisinde toplu halde ibadet edilmemesine rağmen çok sayıda tapınak inşa edilmiştir. İnkalar, birçok dini seremonilerini halka açık alanlarda gerçekleştirmekteydiler. Ayrıca İnkalar, Azteklerden farklı olarak, yalnızca yönetici değiştiğinde insan kurban etmekteydiler.
İnka inanışına göre tanrı Virracocha, üzerinde insanların yaşadığı yeryüzünü, ölen insanların gittikleri yer altı dünyasını ve tanrıların bulunduğu tanrı katını yaratmıştır. İnkalar, yeryüzünü koruyup gözeten Güneş’e İnti , onun eşi olduğunu düşündükleri Ay’a da Qualla adını vermişlerdir. Bu inanışa göre İnka ismi ‘‘Güneş’in oğlu’’ anlamına gelmektedir.
Mimari
İnka mimarisi üç temel kavram üzerine kurulmuştur: Hassaslık, kullanışlılık ve sadelik. İnka mimarisinde kullanılan en baskın biçim “ikizkenar yamuk” şeklidir. İkizkenar yamuk biçimindeki kapılar, pencereler ve duvarlardaki nişler her tipteki İnka yapısında görülmektedir.
İnkalar şehirlerini ve kalelerini çoğunlukla And Dağları’nın yüksek kesimlerdeki sarp yamaçlara inşa etmişlerdir. Şehirlerdeki taş merdivenler tüm şehri ve binaları geçerek şehirlerin en yüksek noktalarına kadar ulaşmaktadırlar. Bu yapılardaki devasa taş bloklar hassas ve düzgün bir şekilde birbirlerine birleştirilmiştir. İnka evlerinin mimarisinde duvarlarda taş kullanılmış ve çatıları da otla yapılmıştır.
İnka Kaleleri: Machu Picchu
Günümüzde İnka kültürünün ayakta kalan en önemli ürünlerinden olan “Machu Picchu” kaleleri, yıkılma tehdidi ile karşı karşıyadır. Bilim insanları, kaleleri tehdit eden toprak kayması ihtimaline dikkat çekmektedirler. İnkalar, kaleleri 16. yüzyılda işgalci İspanyol işgalinden korunmak amacıyla kullanmışlardır. ‘‘Saklıkent’’ adıyla da bilinen yapı, İnkalar tarafından işgale karşı direnmenin bir sembolü olarak kabul edilmiştir.
1911’de Yale Üniversitesi tarihçisi Prof. Hiram Bingham tarafından İnkaların İspanyollara karşı son savaşlarını verdikleri Vilcabamba kentini ararken Machu Picchu kentini tesadüf eseri bulmuş ve kent, 1983’te UNESCO tarafından “Dünya Mirası” kapsamına dahil edilmiştir.

Giyim
İnkalarda giyim daha çok Lama ve Alpaka gibi hayvan yününden yapılırdı. Kıyafetler, insanların sosyal statülerini öne çıkartmaktaydı. Örneğin memurlar süslü cüppeler kullanırken; İnka erkekleri diz boyu bornozlar, deri sandaletler giyer; başlıklar, saç bantları, kemerler ve cüzdanlar kullanırlardı. Kadınlar ise uzun etekler ve bitkisel ayakkabılar giyerdi.
İnka hükümeti, halkın giyimini kontrol eder, bazılarının yalnızca bir veya iki kıyafeti vardı ve tam anlamıyla eskiyinceye kadar onları kullanmaları müsaade edilir, kıyafetler devlet izni olmadan değiştirilemezdi. Bu yüzden birçok kadın farklı bir saç stili elde edebilmek için uzun zaman harcardı.
Gizemi araştırmacıları sınayan alfabeleriyle dikkat çeken İnkalar, kültürel yaşamlarında bıraktıkları önemli miraslarla akıllara yer edinmişlerdir. Kurdukları ulaşım sistemiyle günümüze konu olan ve hala kullanılmaya devam eden halat köprülerinin sağlamlığıyla ilgi görmeyi başarmışlardır. Amerika’nın keşfi (1492) ile birlikte İspanyollar tarafından bütün doğal zenginliklerine el koyularak soy kırıma uğrayan İnkalar, bu olay sonucunda tarih sahnesinden silinmişlerdir.
Kaynak
web Erişim tarihi: 08.02.2023
web Erişim tarihi: 10.02.2023
web Erişim tarihi: 18.02.2023
web Erişim tarihi: 18.02.2023
web Erişim tarihi: 18.02.2023
web Erişim tarihi: 18.02.2023
Marriot. E. (2017). Bir nefeste dünya tarihi. Maya Kitap, 13, 117-118.