Antik Roma, MÖ IX. yüzyılda İtalya Yarımadası’nda bulunan Roma şehir devletinden doğarak bütün Akdeniz’i içine alan, daha sonrasında da imparatorluk safhasına ulaşan uygarlıktır.
Kuruluşuna dair efsaneye göre: Troya’nın yıkılışından sonra Troya prensi Aeneas babası Anchises ve oğlu Askanios ile birlikte annesi Aphrodite rehberliğinde İtalya kıyılarına gelir. Latium bölgesi büyük imparatorluğun merkezi haline gelecektir. Aeneas; Lavinium kentini kurar ve ölümü sonrası oğlu Askanios tahtını Alba Longa kentine taşır. Burada 300 yıl hüküm sürerler.
Aeneas’ın torunları olan Romulus ve ikiz kardeşi Remus, savaş tanrısı Mars (Yunan mitolojisinde Ares) ve Rhea Silvia‘nın çocuklarıdır. Rhea Silvia, Alba Longa (en önemli Latin şehirlerinden biri) kralı Numitor’ un kızıdır. Numitor’ un tahtını ele geçiren Amulius, Remus ve Romulus kardeşleri sepete koyup Tiber Nehrinin sularına bırakır. Kıyıya vuran ikiz kardeşler bir dişi kurt tarafından büyütülür. Büyüdüklerindeyse Amulius’u öldürüp Numitor’ u tekrar kral yaparlar. Akabinde Tiber nehrinden kurtuldukları noktada M.Ö. 753 tarihinde bir şehir kurarlar. Bu şehir Roma’dır. Romulus şehrin ilk kralının kim olacağına dair bir tartışmada Remus’u öldürür. Böylelikle şehir, Romulus‘un adıyla anılmaya başlar.
Roma şehirlerini; var olan, yeni kurulan ya da yapılanması kolay olan taşra kentlere kurmuştur. Yapılanmalar Filistin’de, Kuzey Afrika’da, Fransa’da benzer biçimde gelişmiştir. Yerleşimler, Castrum denilen askeri karargah dizgesine dayanmıştır.
Antik Roma şehirlerinde ve askeri karargahlarında kuzey-güney doğrultusunda uzanan cadde olan Cardo ve Cardo‘ yu doğu-batı yönünde dik kesen Decumanus düzenli cadde, ayrılmaz bir parçayı oluşturuyordu. Sütunlarla çevrilmiş Forum, caddelerin kesişme yerinin hemen yanında yer alıyor, Insula (çok katlı yapı çeşidi) ise kendi içerisinde bloklara bölünüyordu. Şehir, kamu binaları, zafer takları, hamamlar, tiyatro yapıları ve Korinth sütunlardan oluşuyordu.
Tarım ve Ticaret
Çiftlikte resmen görev dağılımı hakimdi. Ağır işleri sığır ve katırlar yaparken, inekler süt sağlardı. Koyun ve keçi sütünden peynir üretilirdi. Atlar, genelde zenginler tarafından yarış veya savaş için yetiştiriliyorlardı. Şeker üretimi ise arıcılığa odaklandı. Bazı Romalılar da salyangozları lüks yiyecek olarak yetiştirdiler.
Roma Uygarlığında dış ticaret oldukça gelişmişti. Tahıl, Roma’ya İtalya dışından geliyordu. Mısır ve Kuzey Afrika ise buğdayın ana kaynakları arasında bulunmaktaydı. Zeytinyağı ve şarap ise, tahıllardan sonra gelen önemli ticari mallar arasında yer almaktaydı. Bakır, kalay, kurşun, altın madenleri ve şaraplar, Mısır üzerinden Hindistan’a gitmekte, karşılığında ipekli kumaş, pamuk, pirinç, karabiber ve diğer baharatlar gelmekteydi. Roma’nın Avrupa’daki bölgeleri, doğudan ithal edilen lüks mallara karşılık olarak değerli madenler ihraç ederlerdi.
Beslenme
Roma yemek kültüründe üç öğün bulunmaktadır. Bu öğünler sırayla Latince olarak Jentaculum, Prandium ve Cena olarak adlandırılır. Kahvaltı olan Jentaculum, genellikle sabahın erken saatlerinde yapılır, ekmek, peynir, zeytin ve kurutulmuş meyveler tüketilirdi. Prandium, ise genellikle hamamdan önce yenilen öğle yemeğidir. Ekmek, bir gece önceden kalan soğuk et, sebze, meyve ve şaraptan oluşmaktadır. Akşam yemeği olan Cena, günün en önemli öğünüdür. Roma villalarında akşam yemeği için ayrılan bir oda mevcuttur. Triclinium adını verdiğimiz oda da yemek masası ve masanın etrafını çevreleyen divanlardan oluşuyordu. Yaklaşık sekiz kişinin beraber yemek yiyebildiği bir alandı. Fakat bazı Romalı vatandaşlar bugün de olduğu gibi sokakta satılan fast food’lar ile öğünü tamamlarlardı. Bunlar yağ ve hamurdan yapılmış köfteler, sosisler, pişmiş bakliyatlar ve Patinae’ den (fırın kabı) oluşmaktaydı.

Evlilik ve Kadının Konumu
Yasal evliliğin zorunlu şartları olarak evlenecek kişilerin bedensel olgunluğa erişmiş olması ve baba tarafından bir akrabalık bağının olmaması gerekiyordu. Bu durumda erkekler için 14, kızlar için 12 yaşında olmak yeterli görülüyordu. Evliliğin kesin geçerliliği olarak da ya Roma vatandaşı olmalı ya da Roma ile bir bağının olması önemli rol oynuyordu.
Roma’da kadınlar eşinin himayesi altında bulunurlardı. Yaşamlarının büyük bölümlerini eşleriyle geçirirler, dışarıya veya sosyal etkinliklere eşleriyle beraber giderlerdi. Ayrıca Roma kadınlarına gösterilen eğitim oldukça yüksek düzeydeydi.
”Roma’nın eğitim felsefesinde kadınların kültürlü olmaları gerektiği anlayışı yer almaktaydı. Örneğin Romalı düşünür Plutarkhus, toplumun temel biriminin aile olduğuna dikkatleri çekerken babanın yanı sıra annenin önemine de değinmiştir. Plutarkhus, ailenin çocuğunun yetiştirilmesinde vazgeçilmez ortam olduğunu belirtirken, kadının toplumdaki konumunu da yüceltmeye çalışmalıdır. Plutarkhus, “Anne, çocukların öğrenimleriyle uğraşmalıdır’’ demektedir. Bunun için de kadınların bilgisi olması gerektiği üzerinde durmuştur: ’’Çocuğun yetiştirilmesine katkılarından dolayı kadınlara yüksek bilimler verilmeli, onlar matematik, felsefe öğrenmelidirler’’ ifadesini kullanmıştır. ” – Hüseyin Söylemez
Giyim
Romalılarda kişinin toplum içerisindeki giyimi yasal düzenleme altına alınmıştı. Sadece Roma vatandaşı Toga giyebilirdi. Bunun rengi ve bordürlerinin genişliği, giyenin şövalyeler veya halk kesiminden kime ait olduğunu gösterirdi. Aynı şekilde, ayakkabının formları da giyen kişinin konumunu belli etmekteydi. Stola ise sadece yaşlı Romalı kadınlara özgü bir giysiydi.
Güneşe karşı korunmak için Petasus tercih edilir, işçiler ve denizciler Yunan Pilotu’nun aynısı olan Pilleusu giyerlerdi. Pilleusu aynı zamanda özgür olmanın da göstergesiydi. Köleler serbest bırakıldıklarında bu giysiyi giyerlerdi.

Hamam ve Tiyatro
Antik Roma şehri için hamamlar ve tiyatrolar olmazsa olmazdı. Her şeyden önce sosyal ilişki merkeziydi bu nedenle oldukça önemliydi. Bir Romalı için iş çıkışı hamama gitmek, oyunlar ve egzersizlerin ardından tanıdıklarıyla sohbet etmek, sıcak suyla banyo yapmak büyük bir alışkanlıktı. Soylular kendilerine özgü hamam odalarında misafirlerini ağırlar, sınıf ayrımı gözetmeksizin herkese yer verirlerdi. Tiyatrolarda ise gladyatör oyunları oynanır zaman içinde bu oyunlar popülarite oluşturduğundan Caveanın (antik dönem tiyatrolarında oturulan bölümlere verilen isim) hemen önüne seyircileri korumak adına güvenlik için bir duvar örülürdü. İlk başlarda suçluları cezalandırmak açısından değerlendirilen gladyatörler, zamanla getirisinin yüksek olması nedeniyle, zenginlerin finansmanıyla köle ve esirler arasından seçilmiş ve ödül olarak belirli bir seviyeden sonra özgürlüklerini kazanmaları sunulmuştur.


Din
Başlangıç tarihi kesin olarak bilinmeyen Roma dininin en ilkel aşaması; dağınık ve belirsiz dinsel unsurları içerdiği sihir ve büyüler üzerinde yoğunlaştığı dönemdir. Animizm, Totemizm ve Natürizm inançlarını büyü ve büyücülükle donatan eski Roma halkı, daha sonraları kendi törenlerine uyan, eski Yunan tanrılarını benimsemişlerdir. Zamanın yarattığı ihtiyaçlara göre tanrı ve inançlar oluşturmuşlardır.
Dini inancın çemberine Paganizm girmiş ve tamamen hakimiyet kazanmıştır. Büyük Constantinus’un Hristiyanlığı serbest din ilan etmesine kadar bu durum sürmüştür.

Yunan kültüründen ve çevre kentlerden etkilenen Romalılar, kendilerine özgü hukuk sistemiyle de kültürel faaliyetlerini sentez haline getirmişlerdir. Diğer uygarlıklar gibi dönem içerisinde Roma uygarlığı da Cumhuriyet Döneminde dönüşüme uğraşmıştır. Büyük etki yaratan ve izlerini hala görebildiğimiz Antik Roma uygarlığı, tarihi, sanatı ve mimarisiyle gelecek uygarlıkları da etkilemeyi başarmıştır.
Kaynak
Y. Say Özer, Roma Dönemi Hamamları ve Kaunos Roma Hamamı Mimarisi, Bilim ve Teknik, 2011. web
Ö. Çelik, Antik Yunan ve Roma Tiyatrosu, TUREB, 2016. web
H. Söylemez, Antik Roma’da Yaşam ve Roma Ailesinin Bir Günü, web
E. Kapkan, Antik Roma’da Bir Akşam Yemeği Menüsü, Berikan Yayınevi, Ankara 2019. web
C. Freeman, Mısır, Yunan ve Roma, Antik Akdeniz Uygarlıkları, Dost Yayınları, 2003.