Geçmişte ve günümüzde Çin kültürünün hayran olunacak bir çok özelliği var: bunlardan en önemlisi, tarihlerine ve kültürel miraslarına olan hakimiyetleri. Dünyanın en eski medeniyeti olan Çin‘in yazılı tarihi 3500 yılkadar uzanıyor. Bu 3500 yıl boyunca Çin, tutarlı olarak her birkaç yüzyılda bir dağılıyor ve tekrar bir araya geliyor. Binlerce yıl boyunca hanedanlık sistemi ile yönetilen medeniyet, günümüzde baskıcı bir devlet yönetimi altında. Komünist rejimin altında din etkisini kaybetmiş olsa da Çin hala felsefesine ve tarihine sıkı sıkı sarılmış bir ülke.
Antik Çin Hanedanlıkları
Ülkenin çoğunluğunu kontrol altına alan hanedanlık, “the mandate of heaven” yani cennetin verdiği yetki ile halkı yönetiyordu; doğal felaketler veya kıtlık olduğunda da halk bunu cennet yetkisinin geri alındığına dair bir işaret olarak görüyordu ve isyan ediyordu. İsyanlar sonucu gücünü kaybeden hanedanlığın yerine yerel beylikler geçiyordu ta ki yeni bir hanedanlık güçlenip ülkenin çoğunluğunu fethedene kadar. Bu şekilde binlerce yıl boyunca devam eden Çin halkının antik zamanlarda çalkantılı iktidarlıklar altında hükmedildiğini görüyoruz.
İktidardaki hanedanlar değişse de saray sistemi çok farklılaşmıyordu. İmparatorun genellikle birden çok karısı vardı ve halkla saray arasında ciddi bir sosyal sınıf farkı görülüyordu. Altıncı yüzyılın sonlarına doğru ülkede İmparatorluk Sınavları yapılmaya başlandı; böylece sarayda bürokratik işlerde çalışacak kişileri tanıdık veya akrabalıkla değil, sınavla almaya başladılar. Bu sınavda Çin edebiyatıyla ilgili sorular soruluyordu, özellikle de Konfüçyüs‘ün eğitimlerini bilmek gerekliydi.
Çince Dili
Çince dilinin bir alfabesi yok. Her kelime ve kavramı sembolize etmek için farklı bir karakter kullanılıyor. Bu karakterlerin telaffuzları bazen aynı olabiliyor, böyle olduğunda anlam, karakterden anlaşılıyor. Karakterler fonetik değil; yani kelimenin telaffuzuna dair bir ipucu vermiyor.
Çin karakterleri radikallerden oluşuyor. Örneğin 问 karakteri 门 ve 口 radikallerinin bir araya gelmesinden oluşuyor. Bazen bu karakterler ve radikaller resim gibi oluyor, 火 kelimesinin ateş, 人 kelimesinin insan, 木 kelimesinin ağaç ve 森 kelimesinin orman anlamına gelmesi gibi. Bazen radikaller, daha mecazi ve sembolik olarak kullanılıyor, bazense hiç alakası olmuyor. Bu nedenle Çince karakterleri öğrenmek tamamen görsel hafıza ve ezber işi. Antik Çin‘de okuma oranının yüksek olmadığını tahmin edebilirsiniz.
Yıllar boyunca karakterlerini koruyan ve kullanmaya devam eden Çin, karakterlerini kültürlerinin en büyük mirası olarak görüyor.
Yeme-İçme
Çin yemekleri günümüzde bile eyalete göre değişiyor. Kocaman bir ülke olan Çin’in genelinde farklı iklimler var, bu yüzden ülkenin her yanında farklı bir yeme geleneği bulunuyor. Güney Çin’de halk genellikle pirinç yetişitirirdi, çünkü iklim uygundu ve her öğünde pirinç yenirdi. Şarap bile pirinçten yapılırdı. Kuzeye doğruysa buğday daha yaygındı. Erişte, mantı gibi yemekler daha çok yenirdi. Birçok sebze yaygındı; et olarak da bildiğimiz etlerin yanında domuz, ördek, sülün ve kaz gibi etler yenirdi.
Üst sınıflar çeşitli yemekler yese de sıradan halk genellikle pirinç yerdi. Domuz çok önemliydi. Domuz sahibi olmak bir başarı sembolü olarak görülüyordu, o kadar ki ev anlamına gelen karakterin geçmişine baktığımızda [家 jia] bir çatı radikali altında domuz radikali görüyoruz.
Tatlı malzemesi olarak kırmızı fasülye ezmesi günümüzde de kullanılıyor. Bizim alıştığımız şekerli tatlılarla karşılaştırıldığında daha hafif tatlıları olduğunu söyleyebiliriz. Çin yemekleri ve tatlılarının güzel bir yanı, çoğunun bir sembol olması. Uzun hayatı sembolize etmesi için uzun erişteleri, altın külçesine benzediği için çıtır mantısını örnek verebiliriz. Telaffuz da büyük bir rol oynuyor; örneğin pasta kelimesi ile “yüksek” anlamına gelen kelime farklı şekillerde yazılsa da aynı şekilde telaffuz edildiği için [糕 gao ve 高 gao] başarılı olmayı sembolize ediyor. Balık ile “fazlalık” da aynı şekilde telaffuz ediliyor [鱼 yü ve 余 yü], böylece fazlalığı, bolluğu sembolize ediyor.
Çin medeniyetini anlatıp çay‘dan bahsetmemek olmaz. Çay; hem her hastalığı iyileştiren bir ilaç, hem de günlük hayatın ve kültürün vazgeçilmez bir parçasıydı. Her çayın demlendirilmesi için ayrıntılı kurallar bulunuyordu ve Çinliler her öğünde çay içebiliyordu. Günümüzde devam eden çay seremonisi geleneğinde, gelin ve damat düğün gününde ailelerine çay ikram eder.
Kıyafetler
Geleneksel Çin kıyafetleri, kültürün günümüzde hala etkileyiciliğini koruyan bir parçası. Antik Çin’de halk, genellikle kenevirden yapılmış tunikler giyerdi. Kadınların tunikleri yere kadar uzanırdı, erkeklerin ise diz boyuydu. Birden çok tunik üst üste giyilirdi. İpek ise milattan önceden beri üretilen bir kumaştı. Sadece saray ve zengin kısım ipek giyebilirdi. İpek ticareti, milattan önce 130 yılından beri yapılıyordu. İpek yolu bu dönemde kullanılmaya başlandı.
Çin kültüründe renkler de büyük bir rol oynuyor. Kırmızı mutlu ve bereketli bir renk olarak görülüyor, bu yüzden kutlamalarda kırmızı kıyafetler giyiliyor. Cenazelerde ise kırmızı giymek kaba olarak görülüyor, beyaz giymek uygun. Sarı, güzel anlamlı ve bolluğu sembolize eden bir renk olarak görülüyor; hem altına olan yakınlığından dolayı, hem de Çin medeniyetinin Sarı Nehir yanında başlamış olmasından dolayı imparatorlar sarı renkler giyiyor. Yeşilin ise ilginç bir etkisi var; karısı tarafından aldatılan erkeklerin yeşil bir şapka giydiğine inanılıyor.
Gündelik Yaşamda Eğlence
Antik Çin’de insanlar zaman geçirmek için hikayeler anlatıyor, oyunlar oynuyor, tiyatroya gidiyordu. Çin tiyatrosu milattan önceye kadar uzanıyor; hanedanlıklar boyunca tiyatro günlük hayatın vazgeçilmez bir parçasıydı. Milattan önceki tiyatrolarda arkeolojik bulgulara göre şamanlar oynuyor; şiirler okunuyor ve şarkılar söyleniyordu. Pandomimler, soytarılar, dansçılar sahneye çıkıyordu. Çin halk hikayeleri oynanıyor, imparatorlar eğlendiriliyordu.
Günümüzde hala saygın bir sanat formu olan Çin kaligrafisi (shufa) de yaygın bir hobiydi. Bunun dışında guzheng, erhu gibi apayrı bir sesi olan Çin müzik enstrümanları bulunuyordu. İskambil kağıtları ve uçurtma da Çin icadıdır. Milattan önce 200 yılında cuju bulunmuştu; bu futbolun en eski versiyonudur. Tai chi ve kung fu gibi dövüş sanatları da popülerdi.
Çin edebiyatı da çok köklü ve ilginçti; özellikle Çin şiirleri incelemeye değer. Altıncı yüzyıla doğru ksilografi denilen bir baskı yöntemi icat edildi. Ksilografi, ahşap parçalarını oyup üstüne mürekkep dökerek kağıtlara (veya kağıttan önce kumaşa) bastırmaya deniyordu. Matbaadan önce en yaygın basım şekli olan ksilografi sayesinde Çin’de bilgiye ulaşım hızlandı ve kolaylaştı. Çin edebiyatı yaygınlaştı.
İnanç Sistemi ve Felsefe
Kocaman bir ülke olan Çin’in din ve inanç açısından eksiği yok. Müslüman, Hristiyan, Yahudi topluluğu olan ülkede antik zamanlardan beri derin ve köklü bir mitoloji de bulunuyor. Bunun dışında Taoizm ve Budizm antik zamanlardan Çin hanedanlık sisteminin sonuna kadar çok yaygındı. Günümüzde din, hayatı eskisi gibi etkilemiyor olsa da kültüre yerleşmiş bir çok alışkanlığın mitolojik veya inançsal köklerini bulabiliriz.
Antik Çin’de din, animizm ile başlıyor; yani etrafımızdaki her objenin veya mekanın bir ruhu olduğuna inanılıyor. Bunun dışında ataların ruhlarına da tapılıyordu. Ölülerin tanrılarla beraber olduklarına, öldükten sonra göçemeyenlerin de hayalet olarak dünyada kaldıklarına inanılıyordu. Günümüzde kültürel olarak hayaletlere hala inanıldığını görüyoruz.
Yaratılışın, yasanın ve adaletin tanrısı olarak görülen karakter Huangdi yani Sarı İmparator, Çinlilere kültür ve dili veren tanrıydı. Onun dışında mitolojide huzurlu uykunun tanrısı, şimşek tanrısı, yıldırım tanrısı, ölümsüzlük tanrısı gibi bir çok karakter bulunuyordu.
Konfüçyüs de Çin inancı ve felsefesinde çok önemli bir isim. Milattan önce 500 küsür yıllarında yaşayan bilgenin takipçileri, Konfüçyüsçülüğü bir din gibi uyguluyor; ama bu bir din değil. Hayatın bir çok yanı ile ilgili erdemli sözleri olan Konfüçyüs bir filozof. İçtenliği, dürüstlüğü ve bilginin yüceliğini öğretiyor. Beş ana erdemi var; görgü, nezaket, sadakat, dürüstlük ve ahlak. Konfüçyüs ayrıca “filial piety” yani büyüklere saygı duyma kavramının da altını çiziyor. Doğru, dürüst bir insan kendinden yaşlılara ve kendi anne babasına her zaman saygı duymalı; onların sözünü dinlemeli. Toplum bu şekilde olmalı.
Çin Kültüründe Kadın
Konfüçyüs’e göre kadınlar, itaatkar ve cahil olmalıydı. Antik Çin’de kadınların kiminle evleneceklerini seçme şansları yoktu; evlilikler görücü usülü olurdu. Konfüçyüs’e göre kadınlar erkeklerle aynı sosyal sınıfta bile sayılmıyordu. Kız çocuklar evlendirilmek üzere vardı, bu yüzden kız çocukları eğitme gibi bir fikir yoktu. Erkek çocuklar her zaman daha üst seviyede tutulurdu. Bu tür düşünce şeklinden dolayı modern Çin’de tek çocuk uygulaması başladığında bir çok aile kız çocuklarını terk etti. Günümüzde Çin’deki kadın popülasyonu erkek popülasyonundan 30 milyon kadar daha az.
Çin’de kadınsı güzellik anlayışı da şaşırtıcı; antik Çin’de kadınların, “lotus ayak” ya da ayak bağlama geleneği vardı. Ayaklarındaki kemikleri kırarak şeklini kalıcı olarak değiştirme olan bu gelenek çok acı vericiydi. Fakat bu bir statü sembolüydü. Sadece üst sınıf kadınların ayakları böyleydi, ve evlilik zamanı geldiğinde lotus ayaklı kadınlar bir adım öndeydi. Bu gelenek onuncu yüzyılda, Song hanedanlığı döneminde Çin’de yayıldı. Neyse ki günümüzde bu geleneği devam ettiren bir düşünce şekli artık yok.
Antik Çin’de kadının nasıl görüldüğünü yine ilginç karakterlerinden görebiliriz. Kadın anlamına gelen karakter [女 nü] dizlerinin üstüne çökmüş bir kadını resmediyor. Bunun dışında “bey” ya da “bay” anlamına gelen ünvan 先生 [xiansheng] kelimesi kelimesine çevrildiğinde “öncelikli hayat” anlamına geliyor.
Çin’in dünyanın en eski medeniyeti olmasından dolayı hakkında yazılmış ve yazılacak yüzlerce yazı, şaşırtacak yüzlerce hikayesi var. Gündelik yaşamın birkaç yanına değindiğimiz bu uzun yazı Çin tarihi ve kültürel mirasının ufak bir parçası. Sembolizmalarından mitolojilerine, yemeklerinden mimarilerine araştırmaya değer tonlarca konu bulunuyor. Genel hatlarıyla ele aldığımız Çin kültürü dünya tarihinin göz ardı edilemez bir parçası.
Kaynak
https://www.worldhistory.org/article/890/daily-life-in-ancient-china/
https://localhistories.org/daily-life-in-ancient-china
https://localhistories.org/a-history-of-ancient-china/
https://www.thoughtco.com/home-jia-chinese-character-profile-2278374
https://www.ducksters.com/history/china/entertainment_and_games.php
https://factsanddetails.com/china/cat3/sub9/entry-5562.html