Nicolas Poussin : Kralların Peşinden Koştuğu Ressam

Editör:
Gökçe KAVİ
spot_img

17. yüzyılın doğuştan Fransız ama bir o kadar da İtalyan, Barok sanatının ustası, ressam Nicolas Poussin, klasisizm akımının en önemli temsilcilerindendir.

Nicolas Poussin / 1594 – 1665

Nicolas Poussin, klasik sanatın özelliklerini yenilikçi bir tarzla birleştiren bir ressamdır. Eserlerindeki kompozisyon düzenlemeleri ve perspektif kullanımı, tarihi ve mitolojik temalarla birleşerek, sanat tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilen ve Fransız sanatının gelişiminde büyük bir etkiye sahip olan barok sanatın izlerini taşır. Poussin‘in sanatı, döneminin sanatsal sınırlarını aşan ve ilerici yaklaşım sergileyen bir sanatçının eşi benzeri görülmemiş yeteneklerini ortaya koymaktadır.

 

“Resimlerdeki renkler, şiirdeki mısraların güzelliği gibi, gözleri inandıran illüzyonlar gibidir.”  Nicolas Poussin

Nicolas Poussin‘in hayatına daha yakından bakalım!

Nicolas Poussin Kimdir?

Nicolas Poussin

Klasisizm akımının öncüsü Nicolas Poussin, 1594’te maddi açıdan zorluklar yaşayan bir ailenin çocuğu olarak Fransa’nın Normandiya bölgesinde bulunan Les Andelys kasabasında doğdu. İlk eğitimine Rouen’de başladı ve çizime olan yeteneği daha o yaşlarda ortaya çıktı. Genç yaşta şans eseri bir gün kasabada karşılaştığı Fransız ressamı Quentin Varin, eserleri karşısında büyülendi ve profesyonel bir ressam olması yolunda onu yüreklendirdi. 1612 yılında henüz on sekiz yaşındayken Poussin, sanat kariyerini şekillendirmek ve nitelikli bir eğitim almak için Paris’e gitti. Paris, İtalyan Rönesans sanatıyla tanışması için hayati bir adımdı. Bu şehir, sanatsal kaderini belirlemek için kritik bir geçiş noktasıydı.

Önce Flaman portreci ressam Ferdinand Elle’nin atölyesinde, daha sonra da ressam Georges Lallemand ile birlikte çalıştı. Bu dönemde anatomi ve görsel perspektif dahil olmak üzere birçok konuyu araştırma fırsatı buldu. O zamanlarda, sanat ticareti hızla gelişiyordu. Bu durum sanatçının kariyerinin 1620’lerde toparlanmaya başlamasına sebep oldu. 1622’de Cizvitler (Katolik kilisesinin erkekler için bir tarikatı) için ilk siparişini aldı ve ertesi yıl Notre-Dame’a asmak üzere bir tablo yapması kendisinden talep edildi. Cizvitlerin resimleri, Poussin‘in sanat çevrelerinde ön plana çıkmasını sağladı fakat kendisine maddi bir kazanç sağlamadı. Ününün artmasıyla saray şairi Giambattista Marino tarafından bir dizi çizim yapması için görevlendirildi. 1624 ilkbaharında Giambattista Marino’nun teşvikleriyle uzun süredir arzuladığı Roma’ya yerleşti.

Büyük bir hevesle geldiği Roma’da kısa bir süre sonra hem koruyucusu hem de yakın arkadaşı Marino‘nun ölümüyle maddi zorluklar içinde kaldı. Ayrıca kendisi de bir türlü kurtulamadığı frengi hastalığına kapılmıştı. Tüm bu aksiliklere rağmen, bu dönemde ressam Domenichino‘nun akademisinde eğitim gördü. Nü resim sanatını öğrendi. Şehrin ünlü yapıtlarını büyük bir özveriyle inceledi ve İtalyan ustaların yaklaşımlarından kendine kazanımlar sağladı. Kendi kendini yetiştiriyor ve yoğun bir tempoda çalışıyordu. 1627’de Cardinal Francesco Barberini’nin siparişi üstüne en bilinen tablolarından biri olan Germanicus’un Ölümü isimli eserini, 1628-1929 yıllarında ise San Pietro bazilikası için de Aziz Erasmus Şehitliği isimli tablosunu yaptı.

1630’da Poussin, bir pastacının kızı olan Anne-Marie Dughet ile evlendi. 1632’de Via Paolina’da eşi ve kendisine yetecek küçük bir ev satın aldı. Bu dönemde üretkenliğini arttırdı ve ününü üzerine inşa ettiği İncil ve mitolojik anlatılardan farklı olarak manzara resmine girişti. Poussin‘in ilham kaynağı, Roma’nın kırsal bölgelerine yaptığı keşif gezileriydi. Sabine Kadınlarının Tecavüzü(1633-34) ve Zamanın Müziğine Dans (1636) gibi en ünlü eserlerinin çoğunu bu dönemde tamamladı. Devlet veya kilise projeleri gibi kamusal projelerden uzak durmayı tercih etti ve devlet ya da kilise projeleri yerine özel koleksiyonerlerden aldığı siparişlerle sanatına devam etti.

Poussin’in sanat camiasındaki şöhreti bu tarihten sonra katbekat arttı. Eserleri diğer sanatçılar tarafından takdir edildi ve saygınlık kazandı. Fransız devlet adamı Richelieu ve Kral Louis XIII’ün yoğun davetleri üstüne, 1640 Aralık ayında Paris’e gitti. Kralın özel konuğuydu, kral kendisini onurla karşıladı. Ancak bu dönemde birçok saray entrikalarıyla karşı karşıya kaldı. Ressam Simon Vouet ve birçok Parisli sanatçı hasetlik ve çekememezlikle Poussin‘in eserlerini kötüledi. 1642 sonbaharında Poussin, kendisine yapılan kötü ithamlara ve baskılara daha fazla dayanamayarak sanatını daha sakin bir yaşam süreceği Roma’da devam ettirme kararı aldı. Eşinin de Roma’ya dönme isteğini gerekçe sunarak İtalya’ya döndü ve o tarihten sonra da onun için Fransa defteri kapanmış oldu.

1650 ve sonrasında, Poussin, üretimini manzara tablolarıyla sınırlayarak; 1651 yılında Pyramus ve Thisbe ile Manzaralarve 1660-1664 arasında tamamlanan Dört Mevsim serisi de dahil olmak üzere eserlerini üretti. Bu dikkat çekici seride, Poussin her bir tuvalde her mevsimi temsil etmek için Eski Ahit‘ten figürler kullanarak yaratıcı bir yaklaşım benimsedi. Fakat sağlığı her geçen gün kötüleşiyordu, hastalığından kaynaklı olarak ellerinde titremeler oluşmaya başlamıştı.

1664’te karısının ölümünden sonra durumu daha da kötüleşti ve 19 Kasım 1665’te yetmiş bir yaşında Roma’da gözlerini yumdu. Cenazesi Lucia’daki San Lorenzo kilisesine büyük bir geçit töreni ile gömüldü.

Nicolas Poussin’in Önemli Eserleri

A Dance to the Music of Time / 1636
A Dance to the Music of Time (1634–1636)

Poussin’in Zamanın Müziğiyle Dans adlı alegorik tablosu, Roma’daki ilk yıllarında Papa Clemente IX Giulio Rospigliosi tarafından kendisine yaptırılmıştır. Tablonun temel aldığı konu eski bir fikir olduğundan, konuyu da papa Giulio Rospigliosi’nin önerdiği düşünülür.

Zamanın geçişi ve yaşam döngüleri gibi kavramlar simgeler üzerinden eşsiz bir yorumla anlatılmıştır. Zamanın müziği eşliğinde bir dönmece şeklinde dans eden dört figürün temsili: yoksulluk, emek, zenginlik ve zevktir. Bu tabloda ressam bu dört kavramı anlatısal resim aracılığıyla izleyiciye aktarmaktadır.

The Rape of The Sabine Women – 1638
The Rape of The Sabine Women, 1638

Türkçe karşılığı Sabine Kadınlarının Kaçırılması manasına gelen eserde; Poussin Roma mitolojisinden yararlanmıştır. Romulus; yeni kurulan Roma şehrinin hükümdarı olarak, Roma askerlerine Sabine kadınlarını kaçırmaları için önceden anlaşmış bir işaret vermektedir. Eserde Poussin’in derin arkeoloji bilgisine ve dramatik yorumlama gücüne şahit olunur. Poussin‘in figürlerin jest ve duruşlarındaki hakimiyetini ve antik heykel ve mimari bilgisini de sergilediği bir tablodur.

İzleyiciyi tabloyla ilk karşılaşmasında bir kargaşa ve kalabalık karşılar; ancak figürleri daha dikkatli incelediğinde, sanatçının her karakterin yerleşimini ve vurgusunu dikkatlice planladığını gözlemleyebilir. Ayrıca binaların perspektifi, yaşanan arbedenin kasabanın her köşesinde yaşandığını anlatıyor ve böylece tabloya daha derin bir anlam yüklüyor.

Et in Arcadia Ego – 1637/38
Arcadia Ego’da Et – Et in Arcadia Ego, 1637-38

The Arcadian Shepherds olarak da bilinen bu pastoral tabloda çobanlar bir mezarın önünde, meraklı bir hüzünle mezar taşının üstündeki yazıyı çözmeye çalışırken görülür. Sanatçı, bu tabloda hikaye anlatmaktan çok bütünüyle statik bir sahneye odaklanmıştır. Bu tabloda çobanların mezar taşının önündeki gerginlikleri ve hüzünleriyle yaşamın faniliği ve bir gün kapıyı çalacak olan ölümün varlığı anlatılmaktadır.

Blind Orion Searching For The Rising Sun – 1658
Yükselen Güneşi Arayan Kör Orion (1658)
Kör Orion Yükselen Güneşi Arıyor – Blind Orion Searching For The Rising Sun, 1658

Poussin‘in bu eseri, Yunan yazar Lucian‘ın (MS 125-180) anlattığı şekliyle babası tarafından cezalandırılarak kör edilmiş fakat yine de iyi bir avcı olan dev Orion‘un hikayesini büyüleyici bir şekilde temsil eder. Efsanede Orion’a bir kahin, dünyanın en uç noktasına doğru yolculuk etmesini; çünkü doğan güneş ışınlarının görüşünü iyileştireceğini söylemiştir. Bu nedenle de Orion bir yolculuğa çıkmıştır. Yolculuğu sırasında ateşin ve yanardağların tanrısı olarak bilinen Vulcan‘ın demirci atölyesinden geçer ve ona yol göstermesi için çırak olan Cedalion‘u kaçırır. Cedalion omuzlarında otururken, Vulcan da ona doğru yolu işaret etmektedir. Orion’un yüzünü çevreleyen bulutlar, görüşünün kısmen örtülendiğini temsil eder.

Eserde adı geçen güneş, tepeden zirve yapmaya başlar, ancak tam olarak nereden geldiği bilinemez. Daha önceki manzara resimlerinden farklı olarak figürler ön planda değildir. Bunun yerine, Orion’un sağdan sola doğru hareket ettiği ve yol arayışında olduğu izlenimi verilir. Böylece izleyici onun gidebileceği yerlere yönlendirilir ve aslında diğer figürlere kıyasla Orion’un devasa boyutunu fark edemeyebilir..

The Judgment of Solomon – 1649
Süleyman'ın Mahkemesi – Nicolas Poussin ❤️ - Poussin Nicola
Süleyman’ın Mahkemesi – The Judgment of Solomon, 1649

Yukarıda gördüğümüz eserde; Davut ile Batşeba‘nın oğlu İsrail’in üçüncü kralı Süleyman, aynı evde bulunan ve aynı anda doğum yapan iki kadın için hüküm yapmaktadır. Bebeklerden biri ölüdür ve kadınlar hayatta olan çocuğun ebeveynliği üstlenmek için yalvarmaktadır. Süleyman, hayatta kalan çocuğun ikiye bölünmesi gerektiğine karar verir ve böylece her kadın bir yarısını alacaktır. Kararı duyan çocuğun öz annesi, çocuğun hayatını kurtarmak için annelik hakkından vazgeçer. Böylece çocuk, öz annesine geri verilir.

Bu kompozisyonda, sütunlar, kapı çerçeveleri ve taban döşemesinin taban çizgileri, belli bir düzende tabloya oturtulmuştur. Kral Süleyman, hafifçe kaldırdığı elleriyle adil yaklaşımını gözler önüne sererken aynı zaman da işaret ettiği köşelere dikkatleri çekiyor.

“Çizim, yaptığınız şeyin iskeletidir ve renk onun etidir.”
N.Poussin

İncelediğimiz tablolarının dışında dünyaca bilinen yirmiden fazla tabloya sahip olan, ölümünden günümüze kadar yaklaşık 350 yılı aşkın süredir unutulmayan büyük üstat Fransız ressam Nicolas Poussin; sadece eşsiz eserlerine hayran bırakmakla kalmıyor, aynı zamanda yaratıcı yorumları ve resim sanatına olan farklı yaklaşımlarıyla birçok sanatçının ilham kaynağı olmaya devam ediyor.

 

Kaynakça

 

spot_img

1 Yorum

  1. The Judgment of Solomon, asırlara kök salmış bir hikayeyi tek bir kareyle çok çarpıcı şekilde anlatıyor. Çok iyi kurgulanmış ve uygulanmış bir yazı, emeğinize sağlık, diğer yazılarınız için sabırsızlıkla bekliyorum. Özellikle Carl Gustav ya da Eren Karayılan hakkında yazarsanız müteşekkir olurum.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.