“Bir keklik kadar tombul… Minik ve güzel bir Venüs’tense
âdeta küçük ve güçlü bir cep Herkülü.”
Bu sözler, 24 Mayıs 1819’da Kensington Sarayı’nda henüz yeni doğmuş neşeli bebeği Victoria’yı anlatan Kent Dükü‘ne ait.

Tarihte kendinden söz ettirmeyi başarmış monarşilerinden birisi olan Kraliçe Victoria (1819-1901), 60 seneyi aşan bir süre boyunca İngiliz tahtına oturmuştu. Adı Britanya tarihinde kocaman bir döneme bile adanmış kraliçe, kendi dönemi içerisinde dünyanın en büyük imparatorluğunun başındaki bir imparatoriçeydi.
Aslında ilk doğduğunda Victoria’nın ileride bir kraliçe olması planlar arasında değildi; fakat amcası Kral IV. William‘ın ölümünün ardından yalnızca 18 yaşında tahta geçerek bu planların nasıl bozulabileceğini kanıtlamıştı. Kendisi, neredeyse 64 yıl süren saltanatıyla hâlâ hatırlanır. Halk, Victoria’nın bu 63 seneyi geçen hükmü süresince İngiliz İmparatorluğu’nun birçok anlamda ilerlemesine de tanık olmuştu.
Victoria’nın 63 yıllık bu hükmü, tarihte en uzun tahtta kalan kraliçe olmasıyla sonuçlanmıştı; ancak Victoria’nın büyük-büyük torunu II. Elizabeth, Eylül 2015 senesinde bu unvanı elinden almıştır.
II. Elizabeth, 2 Haziran 2022 senesinde ise tahttaki 69. yılını doldurmuştur.

Kral III. George’un dördüncü oğlundan olan Victoria tahtta beşinci sıradaydı. Doğumu çok da büyük coşkuyla karşılanmamıştı. İnsanlara göre küçük Victoria’nın geleceği de diğer “önemsiz” olarak görülen kraliyet üyeleri gibi olacaktı: Eninde sonunda Avrupalı bir asil soyuna gelin gidecekti. Bırakın 63 sene İngiltere tahtında kalmayı, Victoria’ya hiçbir şekilde umut bağlanmıyordu. Genç kızın istikbali hiç de beklenen gibi ilerlemedi; çünkü Victoria, ergenlik yıllarına gelene kadar babasının, babasının erkek kardeşlerinin ve IV. William’ın en yakın dereceden hayatta kalmayı başarmış diğer varisleri olan genç prenslerin ölümüne tanıklık etmişti.
28 Haziran 1838 senesine gelindiğinde Prenses Victoria, son derece sade bir törenle “İngiltere Kraliçesi” unvanını aldı. Hayatta kalmayı başarmış bir varise sahip olamama konusunda hüsrana uğramış Prens Regent, seremoniye sadece birkaç kişinin katılmasına müsaade etti. Amcasının emirleri altında olan genç kıza “Alexandrina Victora” adı verildi. O zamanlar Fransız kökenli olan Victoria ismi, bir kraliçe adı olmaktan çokça uzakta ve pek de yaygın değildi. Bu nedenle genç Victoria’nın tahta geçeceği kesinleşince ismi de bir İngiltere kraliçesi için uygun görülmemeye başlandı. Kendisine adının daha geleneksel bir isimle değiştirmesi tavsiye edilse de Victoria tabii ki bunu kabul etmedi.
Victoria’nın Çocukluğu
Genç kızın çocukluk yılları pek de mutlu geçmemişti. Victoria, büyümeye başladığı o gelişim yıllarını Kensington Sarayı‘nda geçirdi. Birçok anlamda bu saray onun için bir hapishaneydi ve çocukluğu hiç de öyle toz pembe değildi. Yalnızca sekiz aylıkken babasını zatürreden kaybetmiş olan Victoria’nın hayatı, annesi Kent Düşesi ve onun hırslı danışmanı Sir John Conroy kontrolü altındaydı.
Kral naibliğinin olduğu sıralarda tahtın arkasındaki güç olmak konusunda bir hayli hevesli olan Conroy, prensesin üzerinde sıkı bir denetim kurmanın yollarını arıyordu. Eğer Victoria reşit olmadığı dönemde tahtın hâkimiyetini alsaydı annesi ile ülkeyi yönetecek ve Conroy da istediğini elde etmiş olacaktı. Diğer kraliyet mensuplarına kalırsa onlar, Victoire’in eşinin ölümünden sonra kendi ülkesi Almanya’ya gitmesini tercih ederdi; ama Victoire geri dönmeyip ülkede Victoria ile kaldı. Aslında burada göz korkutan nokta da tam olarak genç Victoria’nın reşit olmadığı bir vakitte tahta geçerek annesi Victoire’in regent yani vekillik sıfatını almasıydı. Bu şekilde Kent Düşesi, dilini bile doğru düzgün bilmediği bir ülkede, Britanya’da hâkimiyet sahibi olacaktı.
Hem Conroy hem de Düşes, Victoria’nın amcası Kral William ile düşmanca bir ilişkiye sahipti ve genç kızı kraliyet sarayından uzaklaştırmışlardı. Hatta bu ikili, Victoria’yı amcasının taç giyme törenine bile katılamaktan alıkoymuştu.

Conroy ve Düşes, genç Victoria’nın üzerinde “Kensington Sistemi” olarak bilinen boğucu bir disiplin sistemini uyguluyordu. Bu, Victoria’nın ahlâki ve entelektüel anlamda ilerlemesi için son derece katı ve yoğun bir çizelgeye bağlı derslere sahip bir uygulamaydı. Öyle ki bu bunaltıcı rejimde prensesin diğer çocuklarla neredeyese hiç vakit geçirdiği görülmezdi. Genç Victoria, sürekli olarak yetişkin gözetimi altında tutuluyordu. Kraliçe olduğu zaman dilimine kadar annesiyle aynı odayı paylaşmak zorunda bile bırakılıyordu.
Yalnız kalmak Victoria’ya tamamen yasaklanmıştı; merdivenlerden annesinin elini tutmadan inmesine dahi izin yoktu. Yaşamının ileriki zamanlarında Victoria, “ev hayatı nedir bilmeden mustuz bir çocukluk” sürdürdüğünü ifade etti. Annesini manipüle ettiği ve üzerinde katı kurallar uyguladığı için John Conroy’a karşı olan derin nefreti hep devam etti. Hatta daha sonrasında Conroy’u “iblis şekline bürünmüş insan” olarak tanımladı.

“En büyük korkularımdan biri, Victoria’yı gereğinden fazla sevmiş olmamdı.”
Kent Düşesi Victoire
Kraliçe Victoria: 18 Yaşında Bir Kraliçe

“Üzerimde yalnızca sabahlığım vardı. Oturma odamda tek başıma oturuyordum ki onları gördüm. Lord Conyngham, zavallı amcamın yani kralın artık yaşamadığı, bu sabah ikiyi on iki geçe son nefesini verdiği ve bu sebeple de artık benim kraliçe olduğum konusunda beni bilgilendirdi.”
Victoria, hayatını sonsuza dek değiştirecek o anı işte böyle hatırlıyordu. 20 Haziran 1837‘de sabah altıyı gösterdiğinde genç prenses, amcasının o gece hayata gözlerini yumduğunu öğrendi. Bu da demek oluyordu ki 18 yaşındaki Victoria artık İngiltere kraliçesiydi.
Her ne kadar bu beklenmedik bir durum da olsa Victoria, havadisleri son derece soğukkanlı bir şekilde karşıladı. Genç yaşına rağmen sakin kalmayı başarabildi ve mürebbiyesinin ona kendine gelsin diye hazırladığı tuzu koklamaya bile gerek duymadı. Birkaç saat sonra kraliyet danışma meclisi ile ilk toplantısını gerçekleştirdi. Yaklaşık 1.49 cm boyunda olan Victoria’nın görülebilmesi için yüksek bir kürsüye çıkarılması kararına varıldı. Boy anlamında kısa olan Victoria’nın azmi tam tersi şekilde ilerliyordu; çünkü genç kraliçe, kararlılığı sayesinde oldukça olumlu bir ilk izlenim bırakmıştı.
Victoria’ya tahta geçmeden çok kısa bir süre önce, bir aydan bile az bir sürede 18 yaşına girmişti. Bu durum, onun ve ülkesi için kritik bir dönüm noktasıydı. Bu, Britanya’yı annesi ile yönetmektense kendi gücü altında yönetebileceği anlamına geliyordu. Victoria, yeni hayatına çocukluk evi Kensigton Sarayı’ndan Buckingham Sarayı‘na taşınarak ilk adımını attı. Taşınmasındaki en büyük sebep Conroy ve annesinin kontrolünden kurtulmaktı. Uzun yıllar boyunca annesiyle olan ilişkisi gergin ve uzak bir şekilde devam etti. Genç kraliçe, Conroy’un saraydaki yetki ve etkisini de kısıtladı. Victoria tahta çıktıktan sadece iki sene sonra utanç ve skandal arasında görevinden ayrılan John Conroy, İtalya’ya giderek ülkeyi terketti.

Bir sonraki yılın Haziran ayında Victoria, kraliyet ziyafeti ile havai fişeklerin de takip ettiği beş saatlik bir törenle Westminister Abbey’de taç giydi.
Daha sonrasında günlüğüne, “Bu günü hayatımın en gurur verici günü olarak daima hatırlamalıyım.” yazdı.
Daha önce kendisine ait bir odaya sahip olmayan kraliçe, Buckingham Sarayı’na taşınınca annesini kendi odasından son derece uzak bir odaya yolladı. Conroy’un ise emekliye ayrılması sağlandı. Yalnızca yardımcısı Lehzen kraliçeye yakın kalabildi.
Lord Melbourne
Genç Victoria, 1837 senesinde tahta geçtiğinde Melbourne ile yakın ve güçlü bir ilişki geliştirmeye başladı. Başvekil Melbourne, yeni kraliçeye devlet yönetimi ve politika anlamında dersler veriyordu. Karşılığında ise Victoria, adamın geçmişte olan sağgörüsüzlüklerini ve başarız ilk evliliğinden geriye kalan skandalları görmezden geldi. Melbourne’ın eşi Lady Caroline Lamb, İngiliz şiirinde Romantik hareketinin öncülerinden olan ve birden fazla gönül ilişkisi nedeniyle döneminde de özel hayatı anlamında kötü nam salmış Lord Byron ile Melbourne’ı aldatmıştı.
1839’da Melbourne, parlamentodaki yenilgisinin ardından istifa etti. Bu durum, kraliçenin Melbourne’a olan itimatının siyasî bir krizle sonuçlanmasına neden oldu. Kraliçe bir hükümet kurmak için muhafazakâr lider Sir Robert Peel’i davet etti; ancak Peel, kraliçenin soylu grubundan olan Whig asil eşlerini Tory soylular grubunun eşleriyle değiştirmesini istedi. Kraliçe böyle bir isteği geri çevirince Peel da hükümet kurma talebini reddetti. Böylelikle Melbourne makama geri döndü.

Lord Melbourne, bir dizi mağlubiyetten sonra 1841’in Ağustos ayında istifasını verdi. Kraliçenin sırdaşı ve danışmanı görevi ise Peel ile anlaşmaya varılması için Victoria’yı yönlendiren eşi Albert’a düştü. Bu sırada Melbourne artık zayıf düşmeye başlamıştı bile. 24 Kasım 1858‘te inmenin getirdiği etkiler sonucunda hayatını kaybetti.
Prince Albert ve Victoria
Albert’ın görünüşünden etkilenen ve amcası Leopold’un teşvik ettiği Victoria, kuzeni Albert’a 15 Ekim 1839 yılında genç adam Windsor’a İngiliz mahkemesini ziyatere geldikten yalnızca beş gün sonra evlenme teklif etti. Victoria, hayatının geri kalanını birlikte geçirdiği Albert hakkında günlüğüne şöyle yazmıştı:
“Albert gerçekten de son derece çekici ve akıl almayacak şekilde yakışıklı… Çok güzel birisi, omuzları geniş ve hoş bir beli var; kalbim yerinden fırlıyor.”
Çift, 10 Şubat 1840 yılında evlendi. Kraliçenin gelinliği tamamen İngiliz üretimi olan malzemelerden yapılmıştı. Victoria’nın Prens Albert ile olan evliliği, politik anlamdaki taraftarlığı da göstermiş oldu. Çok az Tory üyesi davetiye alırken Toryler, Victoria’nın Albert’a rütbe vererek kendisinden sonra ikinci bir pozsiyona yükselmesini kabul etmediler. Victoria ise bu duruma şiddetli bir şekilde karşılık verdi:
“Canavarlar! Siz tüm Toryler cezalandırılmalısınız. İntikam! İntikam!”

Victoria’nın Albert ile olan evliliği onun Melbourn’a ve Whiglere olan düşkünlüğünün azalmasına sebep oldu. Albert artık Victoria’nın hayatında baskın bir karakterdi ve birçok konuda ona sözü geçiyordu. Kraliçe, hızlı bir şekilde neredeyse her konuda Albert’a güvenir olmuştu. Hatta kendisi Albert onaylamadığı sürece seçtiği ne herhangi bir elbiseyi ne de şapkayı giyerdi. Bu noktadan sonra Victoria yönetim konusunda artık tek başına değildi.
Çocuklar da evliliğin hemen ardından geldi. Prenses Vicky 1840 yılında hayata gözlerini açtı. Prenses, 1858 senesinde Prusya Prensi ile evlendi ve sonrasında imparator II. William’ın da annesi olacaktı.
İleride VII. Edward olacak Wales Prensi 1841’de, Prenses Alice 1843’te, Prens Alfred 1844’te, Prenses Helena 1846’da, Prenses Louise 1848, Prens Arthur 1850’de, Prens Leopold 1853’te, Prenses Beatrice 1857’de doğdu. Victoria’nın toplamda 9 çocuğunun hepsi de ileride farklı bölgelerde düşes ve dük olacaklardı.

Kraliçenin ilk torunu 1859’da, torunun ilk çocuğu ise 1879’da doğdu. Oldukça geniş bir aile dünyaya getirmiş olan Victoria’nın hayattayken 37 tane torunu vardı. Aslında kraliçenin hayatı gibi çocuklarıyla da ilişkisi, özellikle Albert’ın ölümünden sonraki ilişkisi oldukça ilginç ve çekişmeliydi.
Evliliğin henüz ilk yıllarında Victoria, eşinin ülke yönetiminde söz sahibi olmaması konusunda çok ısrarcıydı; fakat altı ay içerisinde Melbourne’un da önerisiyle prensin resmî yazışmaları görmesine ve sonrasında da kraliçe bakanlarıyla görüşürken katılmasına izin verildi. Victoria’nın hamileliğinden sonra Albert, politik anlamda çok daha büyük bir yere sahip olmaya başladı.
1845’te kraliyet ilişkiler müşahiti olan Cahrles Greville:
“Bu son derece açıktır ki Victoria unvanı taşıyor fakat Albert egemenliğin işlevlerini yerine getiriyor. Tüm maksat ve gayelere karşı kral görevi gören kişi Albert.”
Bir zamanlar göreviyle alakalı son derece hevesli olan Victoria, Albert ile evliliğinden sonra farklı bir sonuca varmaya başladı. Kraliçe, cinsiyet rollerine ve Victoria Dönemi’nde kadının rolünü belirleyen normlara sıkı bir şekilde bağlıydı. 19. yüzyılın çoğunda Birleşik Krallığı kendisi yönetti ancak bunu yapmasındaki sebebin böylesine bir pozisyonu sevmesi ya da gerekli niteliklere sahip olması değil, tamamen yapmak zorunda olduğu bir şey olduğunun her seferinde altına çizdi.
Bu düşünce tarzı, Victoria’nın 1852’de Kral Leopold’a yazdığı mektupta da açıkça görülüyor:
“Albert, politikaya ve işe her geçen gün daha da düşkün bir hâl alıyor. Kendisi keskin zekâsı ve cesaretiyle her ikisi için de o kadar uygun ki. Ben ise her geçen gün bu meselelerden daha da soğuyorum. Biz kadınlar yönetmek için yaratılmamışız. O nedenle eğer gerçekten de doğru kadınlarsak bu tarz maskülen uğraşlar hoşumuza gitmemeli…”
Bu sözlerden ve Victoria’nın kadının varlığına genel bakış açısında da anlayacağımız gibi kraliçe, Victoria Dönemi’nde de hâkim olan “Angel in the House“ görüşünün arkasındaydı. Bu nedenle onun için kadının yeri eviydi.
Albert’ın Ölümü

14 Aralık 1861‘de ölümüyle Albert’ın hükmü sona ermiş olsa da Victoria’nın üzerindeki etkisi sonsuzdu.
Victoria, eşinin ölümünün ardından derin bir depresyonun kollarına bıraktı kendini. Gece gündüz ağlıyor ve ölmek istiyordu. Albertsız olan kraliçe, üç sene boyunca bu hislerin onu asla yalnız bırakmadığını da söylemişti. Artık bir monarşiden beklenen tüm resmî törenleri yapmamakta diretiyordu. Sanki kraliçe emekliye ayrılmış gibiydi. Her sene dört aylığına Balmoral’a ve Osborne’a inzivaya çekiliyordu.
Halk, başlarda kraliçenin acısına sempati ve saygı beselese de bir süre sonra kraliçenin kaybolmasına tahammül edememeye başladı. Hiç kimse inatçı Victoria’yı yerinden dahi kaldıramıyordu.
Hindsitan İmparatoriçesi ve Avrupa’nın Büyükannesi
Victora, son yıllarında politik anlamda daha aktif olmaya başladı. 1876’da devlet yönetimi kraliçeye “Hindistan İmparatoriçesi” unvanını bahşetti. Bunun sebebi ise monarşinin İngiliz İmparatorluğu ile daha sıkı bağlar kurmasını sağlamaktı. Victoria, Hindistan’ı hiç ziyaret etmemesine rağmen evine Hintli yardımcılar almaya ve Hintçe öğrenmeye başladı.
Hint kütürüne olan aşkı, 1890-92’de yeni bir yapının daha eklendiği Osborne‘da açıkça görülebilir. Alt katında kurulan görkemli yemek odası, zengin dekorasyonunun Kuzey Hindistan mimari stlinden ilham alındığı “Durbar Odası” olarak da biliniyor.

Victoria, 1887’de ellinci yıl dönümüne kadar “Avrupa’nın büyükannesi” olarak biliniyordu. Kraliçenin çocukları, Avrupa kraliyet ailesinden bireylere evlendikleri için Avrupa ile olan ilişkilerde önemli bir role sahiplerdi. 1914 yılında Victoria ve Albert’ın torunları, sekiz Avrupa ülkesinde tahta geçti. Bugün ise Victoria’nın mirası tüm dünyada varlığını sürdürmeye devam ediyor. Adını Victoria’dan alan sayısız sokak ve yapının yanı sıra kraliçenin yüzlerce heykeli onu en ünlü İngiliz monarşilerinden biri yapıyor.
Ölümü

Victoria, 1901’deki ölümüne kadar iradesi ve yönettiği geniş imparatorluğu ile tanınıyordu. İngiliz İmparatorpluğu, döneminin en önde gelen gücüydü. Kraliçenin aile üyelerini evlendirerek Avrupa monarşilerini desteklemeye çalışması kısa süreli bir barış getirdi; ancak 20. yüzyılın en yıkıcı anlaşmazlıklarının da tohumlarını dikti. 1914’te I. Dünya Savaşı’nın ilk saldırısına kadar Victoria’nın torunları birbirlerine düşman kesilecekti.
Kraliçe Victoria, beyin kanamasından dolayı 22 Ocak 1901‘de hayatını kaybetti. Kraliçe, ölümünden önce birkaç yıl boyunca zaten sağlık anlamında kötüye gitmeye başlamıştı. Kataraktan dolayı görmesi güçleşmiş ve romatizmalarından dolayı tekerlekli sandalye kullanmaya başlamıştı.
4 Ocak 1901’de sağlık durumunu şu şekilde belirtmişti:
“Hâlihazırda iyi hissetmememin yanında bir de oldukça kötü görüyorum ve bu da son derece can sıkıcı bir durum.”

Victoria’dan Sonra Tahtın Sahibi: VII. Edward
Bertie lakaplı, Kraliçe Victoria’nın en büyük oğlu Edward, annesinin ölümünden sonra VII. Edward olarak tahta geçti ve böylelikle Edwardian Dönemi başlamış oldu. Edward, kral olmadan önce 55 kadar metresinin olduğu düşünülen ve şık bir sosyetik olarak görülen bir adamdı. Her ne kadar tahta geçmiş olsa da Edward, Victoria’nın ölümünden önce annesini oldukça üzmüştü; çünkü Victoria, Edward’ın seçim ve hareketlerinin kraliyet ailesinin şanına zarar verdiğini düşünüyordu.
Edward, kral olduğu süre boyunca Avrupa ile bağları güçlendirdi. 1910 yılında, Victoria’nın ölümünden dokuz sene sonra akciğer yangısından Buckingham Sarayı’nda hayatını kaybetti.
Kaynakça
- “Your guide to Queen Victoria and a timeline of her life – plus 16 facts”. History Extra, 6 Ocak 2021, https://www.historyextra.com/period/victorian/queen-victoria-facts-life-children-prince-albert-husband-marriage-reign/. 20 Ocak 2022 tarihinde erişildi.
- Pruitt, Sarah. “5 Things You May Not Know About Queen Victoria”. History, 28 Ocak 2013, https://www.history.com/news/5-things-you-may-not-know-about-queen-victoria. 20 Ocak 2022 tarihinde erişildi.
- Worsley, Lucy. “Did Queen Victoria have an unhappy childhood, Lucy Worsley on the monarch’s life under the ‘Kensington System'”. History Extra, 22 Mayıs 2020, https://www.historyextra.com/period/victorian/what-was-queen-victoria-unusual-childhood-like-kensington-palace-system-lucy-worsley-young-girl-happy/. 20 Ocak 2022 tarihinde erişildi.
- “The Death of Queen Victoria”. Royal Museums Greenwich, https://www.rmg.co.uk/stories/topics/death-queen-victoria#:~:text=Victoria%20died%20of%20a%20cerebral,user%20due%20to%20her%20rheumatism. 20 Ocak 2022 tarihinde erişildi.
- Blakemore, Erin. “How Queen Victoria remade the British monarchy”. National Geographic, 31 Mart 2021, https://www.nationalgeographic.com/history/article/history-queen-victoria-british-monarchy. 20 Ocak 2022 tarihinde erişildi.
- Chernock, Arianne. “Happy 200th Birthday To Queen Victoria, The Anti-Feminism Feminist”. wbur, 24 Mayıs 2019, https://www.wbur.org/cognoscenti/2019/05/24/happy-birthday-queen-victoria-200-birthday-arianne-chernock. 8 Haziran 2022 tarihinde erişildi.
- “Lord Melbourne (1779-1848)”. BBC, https://www.bbc.co.uk/history/historic_figures/melbourne_lord.shtml. 8 Haziran 2022 tarihinde erişildi.
kraliçe victoria bu kadar mı harükülade biçimde aktarılır. eğer istese l.elizabeth kadar kudretli olabilecek birinin trajedisi