Neredeyse 500 yıl önce Queen Elizabeth 29 yaşındayken yüksek ateşe yakalanmıştı. Doktorları tarafından yataktan çıkması engellenmişti, sadece basit bir yüksek ateşle boğuşmuyordu kraliçe, çiçek hastalığına yakalanmıştı.
Çiçek hastalığı bulaşıcılık oranı yüksek olan dehşet verici, ölümcül ve viral bir hastalıktı. Ne çaresi ne de tedavisi mevcuttu. 1960’ların başlarında 12 milyon civarında insan bu hastalığa yakalanmıştı ve her yıl 2 milyon civarında birey de bu hastalıktan ölmekteydi. En sonunda çiçek hastalığı aşılama yöntemi ile bağışıklık kazandırılarak kontrol altına alındı ancak aşının arkasındaki bu hikaye büyüleyici.
457 yıl önce kraliçe Elizabeth bu sebeple ölümden döndüğünde bu korkutucu hastalık, kraliçeyi İngiliz Kraliyeti tarihindeki en ayırt edilebilir hükümdar ünvanını kazandıran ikonikleşen bir makyaj tarzına yol açtı.
Çiçek hastalığının erken dönemlerinde, kraliçe bu hastalık yüzünden büyük ızdırap çekeceğine inanmayı reddetmişti. Alman doktor Burcot kraliçenin teşhisini koyduğunda kraliçe onu evinden beceriksiz olmakla suçlayarak kovmuştu. Ancak hastalık ilerledikçe doktor yeni bir muayene için kraliçenin yanına çağırıldı.Teşhisini doğrulayan doktorun ardından bu defa kraliçe dehşete kapıldı.
Elizabeth’in dehşetinin ve gittikçe ciddileşen hastalığının yanında kraliçenin vekilleri de korku içindeydi. Hastalığın zirve yaptığı 7 gün içerisinde kraliçe konuşamayacak duruma gelmişti, birçokları öleceğine inanıp korkmaya başlamıştı.Elizabeth’in çocuğu olmadığından ölürse tahta kimin geçeceği yönünde endişeler çoğalmıştı. Bu korku dolu dönemde Elizabeth’in varisi koz kardeşi İskoç Kraliçesi Mary’di. Ancak Mary Katolik olduğundan birçok İngiliz Protestan, Katolik birinin yönetiminin kendilerini etkileyecek kötü sonuçlarından endişe duymaktaydı. Ancak bu korku, Elizabeth iyileşmeye başladıkça bir kenara itildi.
Hayatı boyunca kraliçenin ışıltısına, kıyafetlerine ve bembeyaz tenine her zaman övgüler dizilmekteydi. Hasta yatağından kalktığı zaman Elizabeth güzelliğini tamamen geri kazanabileceğinden emin olmak istedi. Ancak hastalık kraliçede ona ömür boyu hatırlatıcı izler bıraktı; cildinin bu lekeleri ömrü boyunca taşıyacağını idrak ettiği zaman dehşete kapılmıştı.
Gücünün güzelliğinden geldiğine inanan bir kadın için bu durum iç paralayıcı olmalı. Böylelikle, kraliçe yüzündeki lekeleri yoğun beyaz bir makyajla kapatmaya başladı.Cilt beyazlatıcı olarak bilinen sirke ve kurşun karışımından oluşan bu madde oldukça zararlıydı.
Yazar Lisa Eldridge ”Makyajın Öyküsü” adlı kitabında; arkeolojistlerin, izleri Antik Yunan dönemlerine kadar uzanan varlıklı kadınların mezarlarında da bu maddenin izlerinden bulunduğunu yazmıştır. Bu fondöten benzeri maddenin Çin’de Antik Shang Hanedanında da kullanıldığına inanılmakta. Özellikle 18. yüzyılda beyaz yüz pudrası kullanılarak yapılan bu ironik makyaj tarzı yüzünden birçok kadının kurşun zehirlenmesi yaşadığı bilinmektedir.
Kraliçe Elizabeth döneminde de kadınlar gençliği ve doğurganlığı simgelemesi sebebiyle beyaz bir tene sahip olmaya çalışmaktaydı. Beyaz ten arzusunun ırkla bir alakası olmadığı daha çok bir sınıf göstergesi olduğu üzerine de tartışmalar uzun yıllar boyunca sürülmüştür- eğer bir kadın beyaz bir tene sahipse, bu onun hiç dışarıda çalışmak zorunda olmadığının bir göstergesidir.


Birçok kadın bu fondöteni yüzlerine, boyunlarına ve dekoltelerine sıvarcasına sürmekteydiler. Açıkça görülüyor ki asıl problem bu fondötende bulunan kurşundu ve eğer kişi bunu uzun süren dönemler boyunca kullanmışsa sonuç olarak hastalığa ve ölüme yol açmaktaydı.
Makyaj hasta etmese bile her temizlenişinden sonra cildi gri ve lekeli bir hale dönüştürmekteydi. Daha kötüsü makyaj cildi uzun süreler havasız bırakıyordu, fondöteni süren kadınlar yüzlerini bir haftaya yakın yıkamamaktaydı.
Üstüne üstlük, Elizabeth dudaklarına ağır metal içeren yoğun kırmızı pigment uygulamaktaydı. Kaşlarına ise kadınları zengin ve zeki gösterdiğine inanıldığı için ince ve kavisli bir şekil vermekteydi. Bitki ve hayvandan üretilen boyalar yanakları parlatmak için kullanmaktaydı.
Kraliçenin Toplumsal İmajı
Kraliçe toplumsal alandaki görünüşün önemli olduğunun oldukça farkındaydı bu nedenle çekici ve görkemli bir görünüş elde etmek amacıyla büyük sıkıntılara katlandı. Sanat kurumları kraliçenin makyajdan arınmış yüzünü keşfetmişlerdi. Ataerkil dünyada yalnızca gücüne sıkı sıkı sarıldığında var olabileceğinin farkında olan bir kadının kırılgan görünüşüydü keşfettikleri.
Elizabeth’in ölüm sebebi tartışmalı olsa da -olası sebepler kan zehirlenmesi, zatürre ya da kanser- saçlarının büyük bir kısmını kaybetmişti ve söylenenlere göre aşırı bitkinlik, hafıza sorunları ve sindirim problemleri yaşıyordu; ki bunlar kurşun zehirlenmesinin belirtileridir.
Tartışmaya açık olmayan nokta ise, yaşlandıkça yüzüne daha fazla makyaj yapmış olmasıydı, büyük olasılıkla onu ölümcül sonuçlara götüren de bu ”gençliğin maskesi”ydi.
Ölümünden uzun zaman önce kendisine güçlü otorite sahibi kadın, görkemli ve ihtişam sahibi, ulusal gurur gibi birçok imaj edindi ve hala günümüzde bu imaj ile anılmakta.
Kaynakça:
https://www.britannica.com/biography/Elizabeth-I/The-queens-image
https://medium.com/@libbyjanecharleston/the-truth-behind-queen-elizabeths-white-clown-face-makeup-c0507a178bd5