Bu yazımızda, toplumcu gerçekçi yönüyle halkın sesi olan Yaşar Kemal’in, “köy” kelimesiyle kurduğu derin bağı; bu kelimenin hem kişisel hayatındaki izini hem de eserlerine nasıl yansıttığını ele alacağız.
Yaşar Kemal: Köyle Başlayan Bir Yaşam

Asıl adı “Kemal Sadık Göçeli” olan Yaşar Kemal, Van Gölü kıyısından Çukurova’ya göç eden bir ailede dünyaya gelmiştir. Bu göç hem ailesini hem de kendi yaşantısını oldukça etkilediğini ve büyük yalnızlıklar yaşadığını verdiği röportajlarda dile getirmiştir. Köyde doğa ile iç içe bir çocukluk geçirmesi, onun eserlerine köy ve çevre duyarlılığını yansıtmasına sebep olmuştur.
Köy, onun hem çok sevdiği hem de çok büyük felaketler yaşadığı bir yerdir. Oğlakların kesilişini izlerken fırlayan bıçakla sağ gözünü kaybetmiştir. Bir yıl sonra da babası gözleri önünde katledilmiştir. Korku içinde ağıtların yakıldığı evine gittiğinde annesine “yüreğim yanıyor” demiş, sabaha kadar ağlamıştır. Sabah ise kekeme olarak uyanmıştır. On iki yaşına kadar kekeme kalmış, yalnızca türkü söylerken dili çözülmüştür. Bu olaydan sonra türkülere sığınmış; konuşmaktan ziyade türkü söylemiştir. Bir süre sonra köyde adı “Âşık Kemal’e” çıkmıştır. Yaşadığı her şey onun halk kültürüne ve ürünlerine daha çok yakınlaşmasına sebep olmuştur. Kasvetli bir havada büyümesi onun yazacağı romanların harcını oluşturmuştur. Acıları, onu dünyanın en büyük modern destancısı yapmış; dünya Homeros’tan sonra ikinci büyük anlatıcısını kazanmıştır.
Yaşar Kemal ve Halk Kültürü

Halk kültürü bakımından zengin bir bölgede yetişen Yaşar Kemal, okuma yazma bilmeden önce şiirlere ilgi duymuş, Karacaoğlan olma hayaliyle büyümüştür. Okula başladığı dönemde birçok halk şairiyle tanışmış, halk kültürünü doğru bir şekilde öğrenmek için çabalamıştır. Anadolu halk kültürü, sözlü edebiyatı, günlük yaşamı, gözlemleri ve tarihsel olayları onun beslendiği kaynaklar olmuştur.
Ülkesini ve halkını çok seven yazar eserlerinde sosyal ve toplumsal değişimi, kan davasını, köylülerin problemlerini, töreleri ve Çukurova’daki problemleri konu edinir. Kendi çizgisinden hiçbir zaman sapmayarak gözünü halktan ayırmamış, her zaman halkın yanında mücadele etmiştir. Çukurova’yı adım adım dolaşarak mâni, ağıt, türkü ve halk hikâyeleri toplayarak derlemelerini yayınlamıştır. O, yerelden yola çıkıp genele ulaşma amacıyla hareket etmiştir. Kendine özel bir edebiyat dili kurduğu, toplumun, şehirlerin yabancılaşmasını dile getirdiğini görürüz.
Eserlerinde Köy Temasının Yeri

En ünlü eseri olan “İnce Memed” serisi betimlemeleriyle çok güçlüdür. Köylülerin ağalara ve zulme karşı verdiği direnişi anlatır. Köy, burada hem ezilmişliğin hem de direnişin doğduğu bir yerdir.
“Dağın Öte Yüzü” üçlemesinde Anadolu köylüsünün geçim derdi, inancı ve toplumsal baskılarla olan savaşına değinir. Bu üçlemenin ilk romanı olan “Ortadirek” romanında kendi gözlemlerinden de yararlanarak bir köyün pamuk tarlalarında çalışan insanların yaşadığı hayat mücadelesini konu edinir.
“Akçasazın Ağaları” serisinde köylerin ağalık düzeni altında nasıl ezilip sömürgeciliğe uğradığını anlatır. “Demirciler Çarşısı Cinayeti” eserinde ise köy ile kasaba arasındaki geçişi anlatır. Köylülerin değişen dünyayla mücadelesini işler.
Yaşar Kemal’in Köyü: Hemite

Püsküllüoğlu, “Yaşar Kemal Sözlüğü” adlı eserinde Yaşar Kemal‘in eserlerinde bir coğrafya yarattığını ve gelenekselliğin ön planda olduğundan bahseder. Ona göre bunun sebebi, kendi yaşam öyküsüdür. Çünkü o, bu bölgede büyüyüp bu geleneğe tanık olmuş, halkı ile bütünleşmiş bir isimdir. Eserlerinde genellikle Çukurova bölgesini, toprak ağalığı gibi geleneklerden dolayı zulme uğrayan köylüleri işlemiştir. Hatta toprak ağalığına gerçek hayatta da gösterdiği tepkiler onun hapse girmesine sebep olmuştur. Onun için köy sadece çok iyi betimleyerek okuyucusuna aktardığı bir temadan ibaret olmamıştır. Köy, büyük bir sorunu, zulmü ve adaletsizliği bütün gerçekliğiyle okuyucusuna aktaran, halkın yaşadığı sorunlara tanıklığa çağıran bir unsurdur. Köylünün psikolojisini, bilinçaltını, kurduğu düşleri de aktararak köy insanının iç derinliklerini bizlere sunar. Halk kültürü izinden ayrılmayarak, geleneksel anlatı ögelerini kurduğu modern anlatıyla yoğurur. Onun romanlarında köy insanı, gerçeklerle düşleri bir arada yaşar.
Eserlerinde sık sık “köy” kelimesini işlemesinin asıl sebebi olan, büyüdüğü Hemite köyüdür. Köyü en ince ayrıntısına kadar bize yansıtmıştır. Baştan başa nergis açan bu köy, arkasında kalesi ve önünde Ceyhan, çok uzaklarda ise Yaşar Kemal’in anlata anlata bitiremediği Düldül Dağı’ndan oluşur. O yaşadığı coğrafyanın her bir ögesine bir ruh vermiştir. Onun için dağın, taşın, akarsuyun bir ruhu vardır. Ve bu ruh insanın içine işler. Eserlerini okuyup köyü ziyarete gittiğimizde hiçbir yabancılık çekmeden gezebilmemize sebep olur. “Binboğalar Efsanesi” adlı kitabında Hemite‘den şöyle bahseder:
“Hemite dağı Çukurova’nın ortasına doğru bi hançer gibi uzanmıştır. Önünden Ceyhan ırmağı akar. Aşağıda Akdeniz’e kadar uzanan Çukurova düzlüğü… Hemite dağı Çukurova düzlüğünden birdenbire çıktığı, yükseldiği için ulu bir dağ gibi gözükür. Sırtını Torosa dayamış bir küçük dağdır. Kıraçtır. Kayalığında tek tük kesme çalıları, kocayemiş çalıları, alıç ağaçları bulunur. Hemite dağı baştan ayağa çiriş, nergis açar. En kokulu nergis Hemite dağı nergisidir. Hemite dağı kayalıkları keskin, mor, ak, yeşil benekli kırmızı damarlı çinke taşındandır. Çinketaşı çakmaktaşına yakın sertliktedir. Bu dağdan hiç mi hiç su kaynamaz. Kurudur, ince, yarım parmak kalınlığında bir su Hemite köyünün üstündeki kayalığın dibinden sızar. Bu çeşmenin çok eskilerden, Hititlerden kaldığı söylenir. Bu ot bitirmez Hemite dağı hiç kimsenin işine yaramaz. Sarp kayalıklarında eskiden kartal yuvaları vardı. Öylesine çoktu ki kartallar, kapkara, kayalıkları örterlerdi. Şimdi onlar da çekip gitmişler, nereye gitmişlerse…”
Yaşar Kemal, köyü yalnızca bir mekân olarak değil, Anadolu insanının toplumsal, ekonomik ve ruhsal çelişkilerinin merkezi olarak ele almıştır. Günümüzde ise Türk edebiyatının koca çınarı için yapılmış olan Yaşar Kemal Kültür Merkezi yer almaktadır. O sağlığında da sık sık köyünü ziyaret etmiştir. Eserleriyle köyünün ismini duyurmuş, halkını terk etmemiş öncü bir isimdir. O eskiyle yeniyi ustaca birleştirmiş, ne bugünün gerisinde kalmış ne de dünü unutmuştur. Özdemir İnce’nin dediği gibi “Yaşar Kemal Türkiye’dir.”
Kaynakça:
“Kemal,Yaşar”. islamansiklopedisi.org. Web. Erişim tarihi:07.11.2025
“İnsanlığın Ortak Değeri Yaşar Kemal”. artdogistanbul.com. Web. Erişim tarihi:07.11.2025
“Yaşar Kemal’de Köy İnsanının Derinlikli Dünyası”. oggito.com. Web. Erişim tarihi:07.11.2025
Şeker, Aziz. “Yaşar Kemal’in Romanlarının Sosyolojisinde İnsan Sevgisi Ve Değerinin Varoluşsal Kaynakları”. Folklor/Edebiyat 25. 98(2019):371-385



harika bir içerik olmuş tebrikler 👏