1896 yılında Fransız yönetmen Georges Méliès‘in “Le Manoir du Diable” adlı 3 dakikalık yapıtının, sinema tarihinde ilk korku filmi olarak kabul edilmesinin ardından, film kültüründe açılan bu yeni kategorinin en iyi örneklerine doğru hep birlikte nefesleri kesen bir yolculuğa çıkalım.
Paranormal Activity (2007)
Oren Peli ve ardından Tod Williams‘ın hem senaryosunu hem de yönetmenliğini üstlendiği Paranormal Activity, ilk filmi 2007 yılında yayınlanan bir korku serisidir. Toplamda 5 film ve bir de spin-off’dan oluşan seri, oldukça düşük bütçelerle çekilmiştir. Esas amaç, insanın doğaüstü varlıklara karşı duyduğu endişeyi ve zamanla içinde geliştirdiği korkuyu gözler önüne sermektir. Serinin ilk filminde San Diego’nun ıssız kentlerinden birinde mutlu mesut yaşayan genç bir çift, kendilerine hükmeden doğaüstü bir gücün olabileceği endişesine karşı evlerine kamera yerleştirirler. Çiftin kamera kayıtlarını izlemesiyle birlikte işler çığırından çıkmaya başlar.
Ruhlar Bölgesi (2010)
Testere, Annabelle ve Korku Seansı serilerinden aşina olduğumuz bir James Wan klasiği daha… Josh ve Renai Lambert, üç çocuğu ile birlikte yeni bir eve taşınır. Aile yeni evlerine yerleşmeye başladığı sırada oğulları Dalton, çatı katında bir şey görür ve çığlık atmaya başlar. Aynı günün gecesinde ise uzun bir süre komada kalmasına sebep olacak derin bir uykuya dalar. Dalton aslında apayrı bir dünyaya ayak basmıştır ve kısa bir süre sonra ailesi de bu durumdan etkilenmeye başlar. Başlarda yine bir klasik perili ev hikayesi diye düşündüren Ruhlar Bölgesi, ters köşe yaparak adeta parapsikolojinin sınırlarına meydan okur.
Korku Seansı (2013)
70’li yıllarda yaşanan gerçek bir hikayeden uyarlanan Korku Seansı, korku filmi olmasının yanı sıra aynı zamanda bir dönem filmi. Dünyaca ünlü Ed ve Lorraine Warren çifti, paranormal vakaları inceleyen araştırmacılardır. Bir gün yeni evlerine taşınan Perron ailesinden aldıkları telefon üzerine tekrardan doğaüstü bir güç ile karşı karşıya olduklarını fark ederler. 3 filmden oluşan James Wan yapımı seri, Warren çiftinin ailelere musallat olan şeytani varlıklara karşı vermiş olduğu mücadeleleri konu alıyor.
As Above, So Below (2014)
Tarih öğrencisi Scarlett, İran’da yapmış olduğu araştırmalarda saklı kalmış bazı yazıtları keşfeder ve bunlardan elde ettiği bilgiler doğrultusunda simyacı olan babasının aradığı felsefe taşına dair ipuçlarına ulaşarak arkadaşları George ve Benji ile birlikte Paris’teki bir yeraltı mezarlığının gizli dünyasına doğru zorlu bir maceraya atılırlar. As Above, So Below filmini bilimsel bir temele dayandığından yalnızca korku kategorisinde ele almak doğru olmayacaktır. Özellikle klostrofobiyi tetikleyen film, kapalı alanda kalma endişesi olmayan birine bile aynı gerginliği tattıracaktır.
Annabelle (2014)
Oyuncak bebek koleksiyonu yapan John, eşi benzeri olmayan gelinlik giydirilmiş antika bir bebek olan Annabelle‘i hamile eşi Mia‘ya hediye eder. Bu bebek zamanla korkunç bir vahşeti uyandırmaya başlar ve çiftin mutlu günleri pek de uzun sürmez. Serinin devamında Korku Seansı‘ndan tanıdığımız Ed ve Lorraine Warren çifti olaylara müdahil olur; fakat Annabelle’in laneti sandıklarından daha güçlüdür.
Nefesini Tut (2016)
Kız kardeşiyle birlikte daha iyi şartlar altında yaşamak isteyen Rocky, arkadaşlarıyla birlikte kolay lokma olarak gördükleri görme engelli ve zengin bir adamın evini soymaya karar verir; fakat bu iş sandıkları kadar kolay olmayacaktır. Adamın gözleri görmüyor olabilir, ama hisleri oldukça kuvvetli olduğundan evine giren hırsızları buna bin pişman edecektir. Evin içinde kaçacak delik arayan 3 arkadaşın korku dolu anlarını gerçekten de nefesinizi tutarak izleyeceksiniz.
Get Out (2017)
Jordan Peele‘in imzasını taşıyan Get Out, ırkçılık temasını korku sinemasında işleyen tarzıyla dikkat çekiyor. Siyahi bir genç olan Chris‘in kız arkadaşı Rose ile oldukça iyi giden bir birliktelikleri vardır. En nihayetinde Rose, Chris’i ailesiyle tanıştırmak için evlerine davet eder; fakat Chris’e tuhaf gelen bir şeyler vardır. Siyahilerin ve beyazların birlikte olmaması gerektiğine dair inanışlar sebebiyle mülkteki her siyahinin esrarengiz bir şekilde kaybolduğunu öğrenen Chris, kaçış planı yapmaya başlar, fakat hiçbir şey planladığı gibi gitmez.
It (2017)
Korku edebiyatının efsanesi Stephan King‘in romanından uyarlanan filmde, Derry’deki küçük bir kasabada çocuklar birdenbire ortadan kaybolmaya başlar ve okullarında genellikle görmezden gelinen 7 arkadaş bu gizemli olayın üstüne giderek çocukları kandıran şeytani palyaço Pennywise ile yüzleşir.
Hereditary (2018)
Ari Aster‘in yönetmenliğini üstlendiği ilk uzun metrajlı filmi Hereditary, Graham ailesinin soyuna dayanan esrarengiz hikayelerini gözler önüne seriyor. Anneanne Ellen’in ölümü ardından kızı Annie, ailesindeki kara talihin farkına varmaya başlar. Art arda yaşanan uğursuzluklar aile büyüklerinden miras kalan laneti gün yüzüne çıkarır. Korku sinemasının Oscar’ı olarak kabul gören Fangoria Chainsaw‘da başrol Toni Collette, ”En İyi Kadın Oyuncu” seçilirken Heredity ise ”En İyi Uluslararası Film” ödülüne layık görüldü.
The Golden Glove (2019)
Fatih Akın‘ın yönetmenliğini üstlendiği bu film, bir Heinz Strunk romanından uyarlanmıştır. Jonas Dassler‘in canlandırdığı Fritz Honka, 70’li yıllarda Hamburg’da yaşayan ve aslında dışarıdan bakıldığında oldukça uysal görünen bir seri katildir. Honka, ”Kaybedenler Kulübü” olarak da adlandırabileceğimiz The Golden Glove adlı barın müdavimidir. Kurbanlarını takıldığı barda seçer ve cesetlerini evinin kilerinde saklar. İş hayatını düzene sokmaya başlamasıyla birlikte bu karanlık dünyasından uzaklaşmaya başladığını düşünse de işler hiç beklediği gibi gitmez.
