Korku Sinemasında Pazarlama Sanatı: Bir Kampanya Ne Kadar İleri Gidebilir?

Editör:
Berfin Sayarsoy
spot_img

Bir film gösterime girmeden önce uzun bir yapım sürecinden geçer. Seyirciler ise genellikle bu sürece değil, sonucuna odaklıdır. Fakat işin mutfağında görmediğimiz çok fazla emek ve bir bütçe vardır. Bu bütçe, filmden filme değişiklik gösterir ve kimi film oldukça yüksek bütçelerle çekilirken, kimisi de şaşırtıcı derecede düşük bir bütçeyle çekilir. Fakat büyük ya da küçük demeden, her filmin ortak bir hedefi vardır: Harcanan bu bütçenin hakkını gişede verebilmek.

Peki, bu kadar çok yeni filmin çıktığı ve rekabetin bol olduğu bir zamanda, bir filmin rakiplerinin arasından sıyrılmasını nasıl sağlarsınız? Tabii ki iyi bir pazarlama kampanyasıyla! İyi planlanmış bir pazarlama stratejisi, bir film için her zaman en önemli faktörlerden biridir. Çünkü bu insanların film hakkındaki beklentilerini yönlendirmenin en iyi yoludur. Kampanyanız ne kadar iyiyse, filme duyulan ilgi bir o kadar artar; bu da gişe hasılatını doğrudan etkileyen bir faktördür. Bu etkenin farkında olan ve kullanmayı bilen filmlere baktığımızdaysa, korku ve gerilim türünün hakimiyetinin fazla olduğunu görüyoruz. Gelin, 1960’lardan bu yana reklam kampanyaları nasıl değişmiş bir göz atalım.

Psycho (1960)

“Gerçek bir hikâyeden uyarlanmıştır” etiketini korku filmlerinde görmeye artık alıştık. Öyle ki, çoğu izleyici artık bunun tamamen gerçek olmadığının farkında. Fakat bunun son zamanlarda yaygınlaşan bir taktik olduğunu düşünmek büyük bir hata olur. Çünkü usta yönetmen Alfred Hitchock, bunu yıllar önce kült filmi Psycho’nun pazarlanmasında kullandı. Hitchcock, filmin hikâyesi gerçekmiş gibi davrandı ve fragmanında Bates Motel’in önünde durup gerçekliğini vurguladı. Filmi gerçek bir hikâyeymiş gibi ele aldı ve bu sayede seyircilerde merak uyanırdı. O zamanlar yaygın olmayan bu “gerçek hikâye” yöntemi, beklenilen ilgiyi yaratmayı başardı. Hithcock bu gerçeklik algısını bir seviye daha ileri taşımak için, seyircileri kalp krizi gibi olasılık sağlık sorunlarına karşı uyarmak için gerçek bir “kılavuz” oluşturdu. Hatta, salonun dışında bekleyen hemşireler bile tuttu.

Bunların yanında son olarak seyircilere sinema salonunda belli kurallar koydu: Eğer filmi izlemek için salona girdiyseniz, film bitene kadar bir daha çıkma izniniz yoktu. Ayrıca eğer beş dakika bile geç kaldıysanız, salona giremiyordunuz. Tüm bunları filmin heyecanını kaçırmamak ve filmi henüz izlememiş kişilerin spoiler yememesi için yaptı ve başarılı da oldu. İnternetin olmadığı ve iletişimin bu kadar kolay olmadığı bir döneme göre usta yönetmenin zamanının ötesinde bir iş çıkardığını söyleyebiliriz.

The Blair Witch Project (1999)

İnternetin bu kadar yaygın olduğu bir dönemde, hepimizin filmlere ve filmlerin kendi internet sitelerine erişimi artık çok kolay. Çoğumuz, herhangi bir filmin -özellikle korku filmlerinin- sitelerinde gezinmeye alışığız. Fakat bu sitelerde genelde filmle ilgili bazı basit bilgiler ve filme ait satışa çıkan bazı materyaller -örneğin tişört gibi- haricinde çok fazla içerik yer almaz. İşte The Blair Witch Project’in yaptığı şey tam olarak bunun tam tersiydi. Yönetmen, filmi gerçek bir hikâyeden uyarlandığını iddia edip filmin internet sitesine gerçek olduğunu iddia ettiği malzemeler koydu. Bu yöntemi kullanan ilk film olmasa da yaygınlaşmasını sağlayan ilk filmlerden biri olarak kabul edilir. Haftalık fotoğraflar, videolar ve hatta filmden bir karaktere ait olan bir CD yayınlayan bu web sitesi, amacına ulaşmayı başardı ve büyük bir ses getirdi. Böylece film, internet üzerinden yürütülen pazarlama kampanyalarına öncü oldu. Tabii ki bunun, internetin yaygın olmadığı bir dönemde ilk defa denenen bir şey olmasının da önemli bir etkisi vardı. Birçok insan filmin aslında gerçekten belgesel olduğunu düşünerek biletlerini aldı ve daha da önemlisi, salondan ayrılırken hala öyle olduğunu düşünen insanlar vardı.


The Ring (2002)

Tıpkı The Blair Witch Project gibi, The Ring de internetin yaygın olmadığı bir dönemde bu durumu bir avantaja dönüştürmeyi başaran filmlerden. Hatta bazı izleyicilere göre, yapılmış en korkunç pazarlama kampanyalarından birine sahip. Yapım şirketi, pazarlama taktiği olarak, filmden alınmış görüntülerden oluşan bir kaset yaratıp bunu birçok insana ulaştırmayı planlıyordu. Hatta bu kasedin fiziksel bir kopyasını sinema salonlarındaki koltukların altına bile bıraktıkları oldu. Bu kaset “Lanetli Kaset” olarak geçiyordu ve izleyenlerin yedi günden fazla yaşayamayacağı iddia ediliyordu. Ayrıca, gece yarısı yayınlanan Amerikan programları bir anda yarıda kesilip filmden kısa montajlar gösteriliyordu, ve daha sonra hiçbir şey olmamış gibi programa devam ediliyordu. Şu an yapılsa belki de aynı etkiyi göstermeyecek olan bu kampanya, sınırlı internet erişiminin olduğu o dönemde oldukça ses getirmiş ve başarılı olmuştu.

Paranormal Activity (2007)

Paranormal Activity, gerçek bir hikâyeden uyarlandığı iddia edilen filmlerin başında gelir. Çoğumuz serinin ilk filmindeki kamera çekimlerinin gerçek görüntülerden alındığını, kulaktan kulağa da olsa, duymuşuzdur. Fakat bu sefer reklam kampanyasının merkezinde olan fikir bu değildi ki bu fikir yıllar geçtikçe izleyici üzerindeki etkisini gittikçe kaybetti.

Film, ilk başta sadece film festivallerinde gösterilmek üzere planlanmıştı. Daha sonra, Paramount Pictures adlı yapım şirketi filmi küresel olarak dağıtmak için haklarını satın aldı ve izleyici bir teste tabi tuttu: Seyirciler filmi kendi şehirlerinde izlemek ister miydi? Bir web sitesi açtılar ve izleyicilere oylama şansı tanıdılar. Bu hareket, izleyicinin pazarlama ve dağıtım süresine dahil olmasını sağladı. Bu sayede oy kullanılan şehirlerde büyük hasılat yapılmasını sağladı ve oldukça büyük bir ilgi gördü.


Carrie (2013)

Pazarlama kampanyalarının, sadece filmi tanıtan basit yazılar veya videolardan çok daha fazlası olduğunu bizlere gösteren filmlerden biri de Carrie. Tanıtım ekibi, bu konuda oldukça ileri gidip seyirciye filmi yaşatmayı tercih etmiş diyebiliriz. Ekip, rastgele seçilen bir kafede müşterilere küçük bir şaka düzenlemiş. Herkes kendi halinde kafede otururken bir adamın içkisi başka bir kadının bilgisayarına dökülüyor, kadın ise buna sinirlenip bir telekinetik (maddelere düşünce gücüyle etki edebilen kişi) gibi davranıyor ve adamı makaralar ve uzaktan kumandalar yardımıyla havaya kaldırıyordu. Tabii ki kafede bulunan diğer müşteriler bu makaraları göremiyordu ve kadının kendi zihin gücünü kullandığını sanıyordu. Bazı müşteriler korkuyla kaçarken bazılarıysa şaşkınlıktan hareket edemeyip izlemeye devam etmişti.

Ayrıca filmin, aradığınızda filmdeki karakterlerden biri olan Margaret White‘ın Carrie’ye bağırdığını ve İncil’den bazı pasajları okuduğunu duyabildiğiniz bir telefon numarası da mevcut.


Smile (2022)

Gelelim son zamanların en yaratıcı kampanyalarından birine. Smile, geçtiğimiz sene adını oldukça sıra dışı bir reklam kampanyası ile duyurdu ve bir haftadan kısa bir süre içinde viral oldu. Paramount yapım şirketi, maçlarda seyircilerin arasına tıpkı filmdeki gibi gülümseyen insanlar yerleştirdi. Filmin yönetmeni bir röportajında bunun aslında riskli bir hareket olduğunu, yerleştirdikleri insanların fark edilmeyeceğinden korktuğunu söyledi fakat bu korkunun aksine, kampanya çok hızlı bir şekilde dikkat çekti. Henüz filmden haberi olmayan insanlar, kalabalıkta fark ettikleri bu insanlardan ürkerek sosyal medya hesaplarında paylaşım yaptılar. Bu sayede film, sadece sosyal medya platformlarında değil, büyük spor siteleri ve CNN gibi haber kanallarında da kendine yer buldu. AdWeek ise bu kampanyayı yılın en iyi reklamlarından biri olarak niteledi. Oldukça yaratıcı ve yeni olan bu reklam, uzun zaman sonra film tanıtımlarına farklı bir ses getirdi diyebiliriz.

Kaynakça

  • “How Alfred Hitchcock Used Marketing To Amplify The Scare Factor Of Psycho”. Gamerant. Web. 24.07.2023

  • “Best Marketing Campaigns”. Movieweb. Web. 24.07.2023
  • “How ‘The Blair Witch Project’ Changed Movie Marketing”. Collider. Web. 24.07.2023

  • “How Paramount’s ‘Smile’ Movie Blended Marketing with Live Sports”. Boardroom. Web. 24.07.2023

  • “‘Carrie’ Telekinesis Marketing Prank”. Insider. Web. 24.07.2023

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Rose Adası’nın İnanılmaz Hikâyesi Film İncelemesi: Bir Mühendisin Ütopyası

68 kuşağının rüzgârını arkasına alarak kendi bağımsız ada devletini kuran İtalyan mühendis Giorgio Rosa'nın gerçek hayat hikâyesini işleyen, eğlenceli, ilham ve umut dolu bir film.

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.