Koridor Film İncelemesi: Yalnızlık ve Yaşlılık Üzerine Bir Hikaye

Emre Eren Alptekin
Emre Eren Alptekin
Konya'nın Seydişehir ilçesinde doğdum ve aslen Şanlıurfalıyım. Çocukluk hayatımı Seydişehir'de geçirdim. İlk, orta ve lise eğitimimi Seydişehir'de tamamladım. Ardından üniversite için İzmir'e taşındım ve Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji bölümünde lisans eğitimimi tamamladım. Ardından Konya, Selçuk Üniversitesi, Arkeoloji Anabilim Dalında yüksek lisansa başladım. Güncel olarak Phaselis Antik Kentinde arkeolog olarak çalışıyorum. Kitap okumaktan, yazmaktan ve sinema kültürüyle ilgilenmekten keyif alırım.
spot_img
Editör:
Işılay Güzel Yılmaz
spot_img

Her insanın zaman zaman düşündüğü ve kendine dert edindiği yalnızlık ve yaşlılık sorunları Erkan Tahhuşoğlu’nun sade harmanıyla Koridor filminde oldukça narin şekilde betimlenmiş. Koridor filminin türü bakımından klasik düzeyde diyebileceğimiz bir dram filmi olmasının yanı sıra, bu tarz filmlerde dramaturjinin yaşatılabilmesi oldukça önemli. Keza Koridor filmi içerisinde bunun eksikliğini çok fazla hissetmiyoruz. Eğer sıkı bir Dram izleyicisiyseniz Erkan Tahhuşoğlu’nun yazıp, yönettiği Koridor filmi tam size göre diyebiliriz.

Koridor Filmi konu bakımından Müyesser (Emel Göksu) ve Zeliha (Ayşe Demirel) kardeşlerin içe dönük öznel yaşamlarına dışarıdan bir bakışla bakmamızı hedefliyor. Mekân kullanımı olarak çok fazla bir alternatif güdülmeden neredeyse tek mekânda çekilen, yaklaşık 1 saat 15 dakikalık bir sinematografi bizlere eşlik ediyor.

Müyesser, Zeliha’ya kıyasla her işe koşturan, daha dominant ve ofansif bir karakterken, Zeliha ise kırılmaya daha müsait, narin yaradılışlı, yaşlı olmasına rağmen oldukça hayat dolu, daha saf ve çocuk ruhlu bir karakterdir. Bu bağlamda normal aile yaşantısındaki iş dağılımına baktığımız zaman abla-kardeş ekolü çok iyi uyarlanmıştır; çünkü hemen her ailede yaşanan ‘’küçük çocuk, büyük çocuk’’ ayrımı burada daha bireyci şekilde gözlemlenir. Yani artık ‘’o daha küçük, kalk da şu işi sen yap’’ kelimeleri anne ve babadan çıkmış ve karakterlerin üzerine otomatik olarak yapışmıştır.

Koridorların derinleşip,
dehlizlere dönüştüğü bir dünyaya!

İki kardeş birbirlerine olağan güçleriyle sıkı sıkıya bağlıdır ve bunun yanında yıllardır beraber yaşayıp dertlerini ortak olarak paylaşırlar. Somut bir bakış açısıyla çocukları, komşuları olsa da senaryo içerisindeki olaylar bize, manevi olarak birbirlerinden başka kimselerinin olmadığını vurguluyor.

Buna güzel bir örnek olarak Komşu Nesrin’in (Elif Ürse) akan banyo tavanını iletmek için, kardeşlerin evine uğradığı sahnedeki diyaloğu sunabiliriz. Bu sahnede Nesrin akan banyo tavanı ile ilgili şikayetlerini kardeşlere ifade etmiştir. Sonrasında Nesrin ile Müyesser’in ikili diyalogları gerçekleşir.

Müyesser: ‘’Bir kapımızı çalan sensin, Hasibe’nin hiç arayıp sorduğu yok. Hiç kapımızı çalmaz.’’

Bunun üzerine Nesrin: ‘’Aşk olsun Müyesser abla, siz çalın kapısını o çalmıyorsa.’’ demesi, konuyu biraz farklı yöne çeker.

Sahnenin devamında Nesrin: ‘’Herkesin işi başından aşkın, kimseye de alınmamak lâzım.’’ diyerek konuyu kapatmaya çalışır.

Daha sonra Müyesser, katı bir şekilde ‘’Herkesin işi gücü var diyorsun ama Hasibe geçenlerde herkesi toplamış evine.’’ cümlesini kurarak Nesrin’e çıkışır.

Nesrin şaşırır ve ‘’Evet, ben de uğramıştım. Artık kalkayım, çocuklar evde bekliyor.’’ Karşılığını verir.

Müyesser arkasından ‘’Hasibeye giderken çocuklar evde beklemiyordu, bir bize gelince bekler.’’ diyerek az önce bahsettiğimiz konuya direkt olarak bir dokunuş yapar.

Neticede komşularının aslında cana yakınmış gibi görünen samimiyetsiz yakınlıkları vardır. Müyesser ve Zeliha’yı dolaylı yoldan dışlarlar ve bir nevi onları hor görürler. Anlattığımız sahneyi daha da destekleyen argümanlar, filmin sonlarına doğru başka sahnede yeniden önümüze çıkmaktadır.

Son olarak film içerisinde çeşitli sahnelerde rüya geçişleri yapılmaktadır. Bu sahneler aslında karakterlerin bastırılmış duygu yoğunluklarının dışa vurumu olarak kameraya yansır. Bu kısımlarda sahneler iç içe geçtiği için izleyicinin kafasının karışması durumuna karşın bu noktaya da değinmek istedik. Fakat bu konuya parmak basmamızın tek nedeni bu değil. Bu geçişler yapılırken kardeşlerin rahmetli anne ve babaları ara sıra kamerada görünür. İlk başta bir anlam çıkarılamasa da son sahnelere dayalı olarak bu temanın yine kardeşlerin manevi bağlarıyla alakası olduğunu ve en yalnız anlarında anne ve babalarını yanlarında hissettiklerini anlıyoruz.

  • Söylenti Dergi ekibi olarak Erkan Tahhuşoğlu’nun yazıp, yönettiği Koridor filmini sizler için inceledik. Dilerseniz filme MUBI platformundan ulaşabilirsiniz. Söylenti’yle kalın…
spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.