İnsan, sosyal çevresiyle var olur. Bazen isteyerek bazen ise kendiliğinden çevrenin etkisiyle şekilleniriz. Sosyal çevremizin bir diğer deyişle içinde bulunduğumuz kitlenin, psikolojik açıdan da bizi etkilediği görülür. Bu noktada, hangi ortamlarda bulunduğumuza dikkat etmek gerekebilir.
Kitle Psikolojisi Nedir?

Kitle psikolojisi bireysel psikolojinin karşıtıdır. İnsanların grup içindeki davranışlarıyla yalnızkenki tavırlarının örtüşmediği görülmüştür. Kitle psikolojisi tam da bu durumu inceler. Kısacası; insanların sosyal hayattaki davranışlarıyla ilgilenir. Bu alanda yapılan çalışmaların kökeni oldukça eskiye dayanır. Le Bon; kitle psikolojisinin kişiyi sorumluluk yönünden zayıflattığını ve daha çok içgüdülere yönelttiğini savunmuştur. O, telkine yatkınlık kavramını da vurgulamıştır. Telkine yatkınlık; bireylerin kalabalık bir ortamda bilinçlerinden uzaklaşmaları ve sosyal etkiye daha açık olmaları durumudur. Karşımıza çıkan bir diğer isim ise Sigmund Freud olacaktır. Freud, Le Bon’un “İnsanlar sosyal ortamlarda benliklerinden uzaklaşırlar” görüşüne katılmaz. Freud’a göre; insanların bilinçaltı, kalabalık içinde daha etkili bir şekilde faaliyet gösterir. İnsanlar birçok sebepten toplu hareket etmek isterler. Bu sebepler; ait hissetme arzusu, sosyal ihtiyaçlar, güvende hissetme, korunma isteği, duygusal ihtiyaçlar gibi sıralanabilir.
Neden Kitle Psikolojisiyle Hareket Ederiz?

Bando vagonu etkisi kitle psikolojisinin davranışlarımıza neden yön verdiğini açıklar. Bu etki (“çoğunluk etkisi”, “sürü etkisi” veya “sürü psikolojisi”); insanların, başkalarının da aynı şeyi yaptığına inandıklarında belirli bir şekilde düşünmesine veya davranmasına neden olan bir çeşit ön yargıdır.
Onay alma ihtiyacımız bizi çoğunluğun fikirlerine katılmaya itebilir. Yaptığımız herhangi bir işin doğruluğundan emin olmamızı sağlamak için kullanabileceğimiz bu durum, kendimize olan güvensizliklerimizle de bağdaştırılabilir.
İçinde bulunduğumuz ortamlarda kendimizi güvende hissedemiyor oluşumuz yine bizi tetikleyen bir unsur olacaktır. Çünkü aidiyet ve güven hissi kişinin en temel ihtiyaçlarıdır.
Karar verme sürecinde zorluk yaşayan insanlar topluluğun fikirlerine katılma eğilimi gösterebilirler. Kararsızlıkla mücadele etmek yerine kalabalığa uyum sağlamak daha pratik bir yol olarak görünebilir.
Kitle etkisinin en yaygın kullanıldığı alanlardan biri sosyal medyadır. Sosyal medyanın, ürün veya ideoloji pazarlamaya çok uygun bir alan olduğunu söyleyebilirim. Örneğin; sosyal medyada daha çok beğeni alan bir ürünü alırken daha az tereddüt ederiz. Ya da paylaştığımız bir fotoğrafın aldığı beğeni sayısı günlük ruh halimize etki eder. Bu algı stili; hangi kıyafeti giyeceğimizden, yiyeceğimiz yemeğe, hatta seçeceğimiz mekana kadar geniş bir yelpazede etkili olabilir. Sosyal medyanın, doğrudan kişinin hayatına tek tip bir katkısı veya zararı olduğunu söylemek doğru olmaz. Ancak piyasadaki bir çok ürünün pazarlanmasına ve insanlara belli bir güzellik algılarının dayatılmasına neden olabilir.
Kalabalığın Gücü: Neden Farklı Davranırız?

Kişi, kalabalığın bir parçası gibi hissettiğinde kendi bireyselliğini bir kenara koyar. Yani birey olarak değil bir bütünün parçası gibi hisseder ve buna göre davranır. Her insanda gözlem yeteneği mevcuttur. Bazen istemsiz olarak gördüğümüz yapıya bürünürüz. Bunu taklit etme olarak da tanımlayabiliriz. Genelde belirsiz veya kaygılı bir durumun içindeyken karşı tarafın tavırlarına göre hareket etme eğilimi gösteririz.
Sosyal baskı kavramı; yaşamın kendisinde varlığını sürdürürken, ne yazık ki sosyal medyada da etkisini göstermeye başlamıştır. Sosyal baskı; kişilerin çevrelerindeki diğer insanların beklentilerine uymak için hissettikleri ifade eder. Genelde biz insanlar farklı olanı dışlama ve bastırma eğilimi gösteririz. Bunun tarihimizde de birçok örneği vardır. Toplum tarafından reddedilme korkumuz bazen bizi olduğumuz kişiden farklı davranmaya iter. Sosyal medyanın dayattığı güzellik standartlarından negatif etkilenmemiz de aynı kökene dayanır. Farklı olursak kabul görmeyeceğimiz inancıyla hareket edersek içimizde şuna benzer bir ses yükselebilir: “Kendim olursam kabul göremem o halde benden bekleneni yapmalıyım yani çoğunluğun sesine kulak vermeliyim.” Bu ses, bizim içimizdeki ses değildir. Bize dayatılan kalıpların sesidir. Aradaki farkın bilincinde olarak yaşamamız gerektiğini düşünmekteyim.
Duygular, kalabalık ortamlarda çok kolay bir şekilde yayılma gösterir. Genel kitlenin endişeli olduğu bir ortamda bulunduysanız, bir süre sonra siz de kendinizi kaygılı hissettiğinizi gözlemlemişsinizdir. Bu gibi durumlar sonucunda, kendimizi farklı hislere kapılmış şekilde bulabiliriz. Bu da olduğumuzdan farklı davranmamıza sebep olabilir.
Kendimiz Kalabilmek Üzerine

Kendimiz kalabilme noktasında ilk olarak, hayatta gerçekleştirdiğimiz iyi ya da kötü her durumun bizim sorumluluğumuzda olduğunu kabul etmemiz gerekir. Kabul gördüğümüz, kalabalığın gücüne boyun eğdiğimiz bir gelecekte de sorumluluk bizim üzerimizdedir. Bu sebeple sırf hata yapmaktan veya sorumluluk almaktan korktuğumuz için kendi düşüncelerimizi yok sayamayız.
Çevremizden etkilenmek ve bizi dönüştürmelerine izin vermek çok olası bir durumdur. Bize doğru hissettiren sosyal ortamlarla etkileşimde bulunmak kişiyi geliştiren bir sürece dahi dönüşebilir. Fakat sadece çoğunluğun kabul ettiği doğruların benimsendiği, aksini düşündüğünüzde dışlandığınızı hissettiğiniz ortamlarda kalmaya devam etmek, kişinin kendine yaptığı bir çeşit haksızlık olmaz mı?
Kafamızı karıştıran bir konuda, kendi inançlarımızı belirlemek faydalı olabilir. Daha rasyonel bir düşünce sistemi kurmamıza fayda sağlaması adına kendimize sorular sorabiliriz. Bu noktada kalabalığın sesini bastırmayı öğrenmeliyiz. Çünkü, zihnimizde başka insanların seslerini duymaya alışırsak bir süre sonra kendi sesimizi kaybedebiliriz. Diğer yandan dışlanma korkusuyla mücadele edebilmeliyiz. Başkalarının nasıl davrandığına odaklanmak yerine kendi gücümüze yoğunlaşabiliriz. Sonuç olarak; kendimize güvenmeliyiz. Çünkü insanların baskıları, bizim doğrularımıza erişecek kadar güçlü değildir.
Kaynakça
Dr Kln Psk Cumhur Avcil. “Gençlerde Sosyal Baskı: Psikolojik Etkileri ve Çözüm Yolları”. Psikademi. Web. Erişim Tarihi: 19.02.2025
Itamar Shatz. “Bando Vagonu Etkisi Nedir? İnsanlar Neden Sürü Psikolojisi ile Hareket Ederler?”. Evrim Ağacı. Web. Erişim Tarihi: 19.02.2025
Kayaoğlu Gürel Aysel. “Kitlenin Psikolojisi ya da Sosyal Psikolojinin
‘Kitle’si: Kitlede Yeni Bir Anlayışa Doğru”. Kurgu Dergisi, Sayı:20 , 205-218, 2003 Web
Kapak görseli: mobmentalityassignment.weebly.com


