Leon Augustin Lhermitte, 31 Temmuz 1844’te Fransa’nın kuzeydoğusunda bulunan Mont- Saint-Pere’de doğdu. 28 Temmuz 1925 Paris’te gözlerini hayata yumdu. Mütevazi bir aileden gelen Lhermitte, küçük oyma işiyle geçimini kazandı. Resim kariyerinde ise köylüleri iş başında resmeden kırsal kesim sanatçısıydı. Eserlerinde pastel kullanımın yanında köylü ve kırsal kesimi çağdaş medyaya tanıttı. Çağdaşlar ve modern izleyiciler tarafından beğenilen Lhermitte, kırsal yaşam ve peyzaj imajını yirminci yüzyıla taşıdı.

Lhermitte’in sanat deneyimleri dergilerdeki popüler rejimleri kopyalayarak ve Fransız realistlerin çalışmalarını inceleyerek gelişti. Öğretmen olan babasının çalışmalarını teşvik etmesiyle Lhermitte’in yeteneği başkaları tarafından da fark edildi. Babasının Lhermitte’in çizimlerini Kont Walevsk’ye göstermesinin ardından resimlerinden çok etkilenen Walevski, École Impériale de Dessin’e kaydolması için 600 franklık bir burs teklif etti. Bu sayede Lhermitte, Horace Lecoq de Boisboudran’ın öğrencisi oldu. Lhermitte artık Paris’e taşınmıştı. Burada arkadaşları ile kalıyordu. 1863 Salon des Refusés’e katılmak için yeterli bir süre içinde École des Beaux-Arts’a girdi. İlk gösterimi için iyi bir çalışma yapmış olması gerekiyordu ancak daha önce yaptığı çalışmaları sayesinde “Les Bords de La” adlı bir karakalem çizimi sergiledi.

“Les Bords de la Marne près Alfort”, “Le Benedicite “, “Le Bateau”, “Une Rue de Saint-Cyr” çalışmaları ile ilk madalyasını, üçüncü sınıfında kazandı. Salon’a eser verebilmek için yarım kalan yağlıboya eserini tamamladı. “La Paye des Moissonneurs” (Biçerdöverin Ücreti) adlı eseri 1882’de Salon’a alındı. Eseri daha sonra devlet sergi için satın aldı. Eser sonrasında Hotel de Ville at Chateau-Thierry Müzesi’ne transfer edildi.

Lhermitte çalışmalarına erken realist sanatçıların favorisi olan Rustik yaşamın tasfirlerine kendini adamıştır.
“Rustik yaşam imajında, Lhermitte sadece “buğday şarkıcısı” unvanını kazandığı tarlalardaki köylü yaşamına değil, aynı zamanda iç detaylandırma ve vurgu ile aşılanmış evdeki köylü yaşamının iç mekan sahnelerine de odaklandı. Ayrıca, Lhermitte’in aile ve ilişkiler konularına duyarlılığını gösteren duygusal bir tema olan anne ve çocuğun sadık bir tasvircisi oldu. Kadınlığa olan ilgisi, nehir havzası boyunca, özellikle nehir kıyısı boyunca kıyafetlerini yıkayan köylü kadınlara da uzandı. Bu durumlarda, Lhermitte bestelerini oluşturmak için ilgi alanlarının her birini birleştirdi.”

Lhermitte başarısını yağlıboya eserleriyle yakalamış olsa da pastel ve karakalem çalışmalarında da oldukça başarılıydı. Société des Pastellistes Français’de ilk sergisinden önce pastel çalışmalarına başlayan Lhermitte, doğduğu yerdeki günlük yaşamı ve yaptığı seyahatleri pastel çalışmalarında sundu. Lhermitte pastel çalışmalarındaki başarısını genç nesillere de öğretmeye başladı ve aynı zamanda pastelin kabul edilmesinde en önemli savunuculardan biri oldu. Pastel çalışmalarda başarısı o kadar ön plana çıktı ki karakalem çizimi neredeyse terk etti. Vincent Van Gogh gibi çağdaşları tarafından övüldü ve hayran kalındı.

Lhermitte’nin başarısını Vincent Van Gogh şöyle anlatmıştır:
“Le Monde Illustré her ay kompozisyonlarından birini yayınlasaydı … onu takip edebilmek benim için büyük bir zevk olurdu. Yıllardır Lhermitte’in bu sahnesi kadar güzel bir şey görmediğim kesin… Bu akşam başka şeylerden bahsedemeyecek kadar Lhermitte ile meşgulüm.”

Kariyerinin başında figürler daha ön plandayken, kariyerinin son zamanlarında (1900) kompozisyonunda daha fazla manzara tasvir etmeye başladı. Bunların yanında aile ve annelik temaları üzerine yoğunlaşmaya başladı. Yaşlanmaya başladığında eserleri ödüllendirildikten sonra devlet tarafından satın alındı. Hayatı sona erdiğinde Paris Orsay Müzesi’nde sergilendi.


