Bazı filmler izleyiciyi sadece göz alıcı sahneleri ile değil, çağrıştırdığı müziklerle de etkiler. Kill Bill serisi bu açıdan eşsiz bir örnektir. Bu yazıda sizlerle birlikte “Kill Bill serisi hangi albümle eşleşerek en güçlü yankıyı bulur?” sorusuna cevap buluyoruz.
Kill Bill Serisi: Tarantino’nun İntikam Destanı

2000’ler sinemasına damga vuran Kill Bill serisi, izleyiciyi çıkardığı intikam yolculuğunda sunduğu görsel şölen ile sinema tarihinde önemli bir yer edinmiştir.
Quentin Tarantino‘nun yönettiği Kill Bill Vol. 1 (2003) ve Kill Bill Vol. 2 (2004), Vahşi Batı kültürü ve Asya dövüş filmlerinden edindiği ilhamı döneminin pop kültürü ile harmanlayarak eşi benzeri olmayan bir deneyim sunar. İhanet duygusu ile boyanan ve zaman içerisinde efsaneleşen dövüş sahneleri, onlara eşlik eden şarkılar sayesinde duygusal yoğunluğu izleyiciye kendine has bir stil ile hissettirir.
Yolun Başlangıcında Yankılanan Topuk Sesleri

Uma Thurman’ın hayat verdiği Gelin karakterinin kronoloji kullanılmadan sunulan öyküsü, Nancy Sinatra‘nın güçlü sesiyle buluşunca akıllara sanatçının 1966 çıkışlı “Boots” albümü geliyor. Orijinal versiyonunda 11 şarkı bulunan “Boots” albümünün öne çıkan parçalarından olan These Boots Are Made for Walkin adlı şarkısı günümüzde popülerliğini hala koruyor.
“These boots are made for walkin’
(Bu botlar yürümek için yapılmış)
And that’s just what they’ll do
(Ve tam da bunu yapacaklar)
One of these days these boots are gonna walk all over you”
(Bir gün bu botlar seni ezip geçecek)
“Boots”, Sinatra’nın yorumu sayesinde 60’lar döneminde toplumdaki geleneksel kadın rollerine karşı artan özgürleşme hareketine katkıda bulunur ve kadınların gücünü, aynı zamanda öfkesini göstermesinde büyük rol oynar. Albüm boyunca Sinatra’nın sesinden buram buram yayılan tehditkar ve alaycı tını onu 60’ların pop dünyasında kadınların sesi haline getirirken, bizlere Gelin karakterimizin attığı cüretkar adımları tekrar hatırlatır.
İntikamın Ritmi

Sinatra, kalp kırıklığından evrilip nefret ve intikam duygularıyla harmanlanan sözleri ile kadınlığın bastırılmış sinirini kararlı bir ses ile dışa vurur.
Albümün herhangi bir parçası ele alındığında söz konusu olan karakter evrimini ve fikir gelişimini görmek mümkündür. Örneğin, So Long, Babe şarkısı geçmişe bağlı zincirlerin kırılışını ve yeni bir kimliğe kavuşmayı simgeler.
“I know you’re leavin’ babe
(Terk ediyorsun, biliyorum bebeğim)
Goodbye, so long
(Güle güle, Hoşça kal)
Pick up the pieces
(Parçalarını topla)
And go back where you belong”
(Ve ait olduğun yere geri dön)
Gelin’in ihanete uğramış çaresiz halinden adeta bir savaşçıya evrildiği bu yolda ilerlerken radyoda tekrar tekrar oynatacağı isim Nancy Sinatra’dır. Gelin ile çıktığımız intikam yolculuğunda onun tecrübelerini ve gerekçelerini öğrenmekle kalmayıp, geçmişin onda bıraktığı yaralara derinden bakma fırsatını buluyoruz.
“Smiling faces I can see, but not for me
(Gülümseyen suratları görebiliyorum, ama benim için değil)
I sit and watch as tears go by
(Oturup gözyaşlarıyla etrafı izliyorum)
My riches can’t buy everything
(Zenginliğim her şeyi satın alamaz)
I want to hear the children sing”
(Tek isteğim, çocukların seslerini duymak)
Bu bıçak yaralarının kanını sözlere akıtan şarkılar ise: hüzünlü melodisi ile kaybedilen masumiyeti bizlere hatırlatan As Tears Go By ve ihanet temasının temelini oluşturan yalanları en çıplak haliyle yansıtan Lies parçalarıdır.
“I can’t believe a word you say
(Tek bir sözüne bile inanmıyorum)
I’m gonna make you sad someday
(Bir gün seni çok üzeceğim)
Someday you’re gonna be lonely
(Bir gün çok yalnız kalacaksın)
And you won’t find me around
(Ve ben yakınlarda olmayacağım)
Lies breaking my heart”
(Yalanlar, kalbimi kırıyorlar)
Kan ve Melodi

İzleyiciler olarak Gelin’in hikayesini öğrendikçe ona daha da yakınlaşıyor, amacına ulaşmasını umuyoruz. Bu yolda çıkılan her basamakta da kulağımızda bir “Boots” parçası bize eşlik ediyor. Albümdeki her şarkı farklı bir duyguyu yansıtarak bizi hikayenin temeline indiriyor. It Ain’t Me Babe şarkısı da, Gelin’in onun hayatı adına verilen kararları kabul etmediğini, olduğu kişiye tutunma konusundaki direnişini gösteriyor.
“I’m not the one you need
(İhtiyacın olan kişi ben değilim)
You say you’re lookin’ for someone
(Belirli birisini aradığını söylüyorsun)
Never weak but always strong
(Zayıf değil, her zaman güçlü olan birini)
To protect you and to defend you
(Seni koruyup kollayacak birisini)
Whether you are right or wrong”
(Haklı da olsan, haksız da)
Kılıcı Bileyen Sözler
Albümün belki de en agresif parçalarından olan Run for Your Life şarkısı düşmanlarına karşı tehditkar bir uyarı mesajı olarak görülebilirken, In My Room şarkısı ise daha içsel bir bakış açısından Gelin’in çaresiz ve kırılgan tarafını bize hatırlatıyor.
Run for Your Life, Gelin’in düşmanlarına karşı yükselttiği öfkenin somut bir dışavurumu gibidir. Şarkının her dizesi, kaçınılmaz bir hesaplaşmanın yaklaşmakta olduğunu haber verir. Karakterimizin kılıcını bilemekten daha fazlasını yaptığını; aslında düşmanlarının psikolojisini de paramparça etmeye hazır olduğunu gösterir.
“You’d better keep your head, little boy
(Kendine hakim olsan iyi edersin, ufaklık)
Or you won’t last in my world
(Yoksa benim dünyamda yaşayamazsın)
You better run for your life if you can, little boy
(Hayatın için koşarak kaçsan iyi edersin, ufaklık)
Hide your head in the sand, little boy”
(Başını kuma göm ve saklan, ufaklık)
In My Room şarkısında, Gelin’in tüm öfke ve intikam dürtüsünün ardında gizlenen, kırılgan tarafı da açığa çıkıyor. Savaşçı kimliğiyle ilerleyen karakterin, yalnız kaldığında yüzleştiği yaraları ve yalnızlığını hatırlatıyor.
Duvarlara bakarak içine kapanan, geçmişin yüküyle nefes almakta zorlanan bir ruhun tasviri gibi hissettiriyor bu parça. Dalıp giden, yalnızlığı iliklerine kadar hisseden Gelin, In My Room ile yalnızca intikamı değil, içsel boşluğu ve insani kırılganlığını da izleyicilere duyuruyor. Tarantino’nun öfke ve şiddetle örülü sahnelerine eşlik eden bu sessizlik, bize intikamın ardında kalan en derin yaraları hatırlatır.
“I sit and I stare at the wall
(Oturuyor ve duvara dalıp gidiyorum)
Hating how lonely I’ve grown
(Ne kadar yalnızlaştığımdan nefret ediyorum)
All alone in my room”
(Odamda, yalnız başıma)
Kapanmamış Defter

Duygu dalgalanmalarıyla biz izleyicileri kendine bağlayan Gelin karakteri ve akıllarda yer edinmiş “Boots” albümü, farklı dönemlerden olmalarına rağmen aynı mesajı iletirler: kadının sesi, dayanıklılığı; bastırılmış öfkeyi, yeniden doğuşu ve özgüveni temsil eder.
Bir kadının sahip olduğu güç ile neler yapabileceğini ve ne tür çaresiz durumları tersine çevirebileceğini bize başarılı bir şekilde göstermekle kalmaz, ayrıca bir kadının asla hafife alınmaması gerektiği fikrini bir kez daha bizlere hatırlatırlar.
Kill Bill serisi ve Boots albümü farklı dönemlerin eserleri olmasına rağmen, çağrıştırdıkları ortak duygular onlar arasında sağlam bir köprü oluşturur ve bizlere aynı gerçekleri hatırlatırlar: Kadının engellenemez kararlılığı ve bunun doğurduğu akıl almaz kuvvet.
Kaynakça:
- IMDb. IMDb, www.imdb.com/title/tt0266697/
- Kill Bill: Vol. 1. Directed by Quentin Tarantino. Miramax Films, 2003.
- Kill Bill: Vol. 2. Directed by Quentin Tarantino. Miramax Films, 2004.
- Sinatra, Nancy. Boots. Reprise Records, 1966.


