Feminizm, kadının ikincil konuma oturtulması kadar eskiye dayanan bir kavramdır. Egemen olan ataerkil düşünce biçiminden dolayı ötekileştirilen, sömürülen, ezilen kadının tarihi, feminizm tarihidir. Denilebilir ki feminizmin tarihi, kadın hareketlerinin tarihidir. Bu nedenle kadın hareketleri bağlamında tarihsel dönüşüm yaşayan feminizm, birçok farklı köken ve dinamiklere sahiptir.
Birinci, ikinci ve üçüncü dalga feminizm veya kadın hareketleri olarak adlandırılan bu dönemler, kadınların eşitlik mücadelelerini görünür kılmakla birlikte farklı etnik köken, dil, ulus ve din aidiyetleri olan kadınların da seslerinin duyurulmasına yönelik kavram ve politikaların ortaya çıkmasını sağlamıştır (Avcil, 2020: 1291). Ortaya çıkan kavramlar arasında bu yazımızda kesişimsellik kavramını yakından inceleyeceğiz. Feminizm ve feminizmin içerdiği birçok kuramın detaylı bilgisi için Feminizme ve Feminist Kuramlara Genel Bir Bakış başlıklı içeriğe erişebilirsiniz.

Tarihsel Süreçte Kesişimsel Feminizm
Üçüncü dalga feminist hareket ile feminist literatürüne giren kesişimsellik kavramı, ilk olarak 1988-1990 yılları aralığında Avukat Kimberle Chrenshaw tarafından kullanılmıştır. Chrenshaw, bu kavram ile tahakküm yapılarının birbirleriyle işbirliği içerisinde olarak siyah kadınları marjinalize ettiğini vurguladı. Ardından Sosyolog Colins, 1990 yılında yayınlanan “Black Feminist Thought” kitabı ile ırk ve toplumsal cinsiyetin kesişimindeki siyah feministlerin kendine has mücadelesini anlattı. Bu iki çalışma ile akademi içerisinde yerini sağlamlaştıran kesişimsellik, siyah feminizmin merkezine yerleşmiş oldu (Nash, 2011: 455).

Kesişimsel feminizm; feminizmin her ırktan ve sosyoekonomik sınıftan, farklılıkları ne olursa olsun her kadın için olduğu fikridir. Her kadının aynı ayrıcalıklara sahip olmaması fikrine dayanır. Kadınların fiziksel engel, sosyal veya ekonomik statü, etnik köken, fiziksel görünüş, yaş, din, eğitim seviyesi, cinsiyet kimliği, cinsel yönelim gibi birçok sebeple baskıya, haksızlığa maruz kalabileceğini göstermeyi planlamıştır. Siyah kadının sosyal, politik ve ekonomik olarak baskı altında olması bu haksızlıklardan biridir.
Kadınların çalışma hayatlarına baktığımızda siyah kadınların beyaz kadınlar tarafından da istenmeyen çok kötü şartlar altında çalışmak zorunda bırakılması söz konusudur. Buna sebep olan ise kapitalizmin siyah erkekler için istihdam olanağı sağlamaması ve nihayetinde de aile içerisinde birincil hatta tek gelirin siyah kadınlara ait olmasıdır. Bu ırksal eşitsizlikler, beyaz olmayan erkekler için de belirgindir. Siyah erkeklerin ve siyah kadınların beyaz erkeklerden daha az gelir elde etmesi ücret farkının kesişimsel feminizmde önemini vurgulayan bir örnektir.

Chrenshaw kesişimsellik kavramını kavşaktaki bir trafiğe benzetmiştir. Baskının, ayrımcılığının tek yönlü olmayacağına bu örnek üzerinden dikkat çekmeye çalışmıştır. Kesişimsellik yaklaşımı öncesinde ise teorik yaklaşımlar ayrımcılığı tek yönlü, eş zamanlı olarak ele alıyordu. Eş zamanlı olarak ele alınması ise siyah ve kadın olmanın eşitlenmesi anlamına gelir. Kesişimsellikte bahsettiğimiz bu yaklaşımların tam aksine siyah ve kadın olmak ile siyah kadın olmak arasında çok büyük fark vardır. Aynı kavşaktaki trafik gibi ayrımcılık, haksızlık, baskı, dışlanma aynı anda birçok yerden gelebilir. Kavşakta bir kazanın meydana gelmesi de tek bir yönden veya tüm yönlerden gelen arabalardan kaynaklı olabilir. Benzer şekilde, siyah bir kadın kavşakta olduğu için kazaya karışıp zarar görmüşse, maruz kaldığı yaralanma cinsiyet ayrımcılığından veya ırk ayrımcılığından kaynaklanıyor olabilir (Avcil, 2020: 1305).
Günümüzde Kesişimsel Feminizm

Günümüzde feminizmin sadece eğitimli beyaz kadınları kapsamadığını kadın hakları derneklerinin yaptığı eylemlerden, yürüyüşlerden, slogan ve posterlerden görüyoruz. Her birey aynı özgürlüklere sahip olmalıdır düşüncesinden hareketle, eşitsizlikler var olduğu sürece bu çabanın devam ettirilmesi gerektiğini düşünen kesişimsel feminizm aktivistleri, ayrımcılığa ve önyargıya yer vermeyen bir mücadeleden bahsediyor. Böylelikle de kadın dayanışmasının başarılı olacağı düşünülüyor. Her türlü kadına şiddete, ayrımcılığa sessiz kalmayan aktivistler, hareketlerin politikleşmesine zemin hazırlıyor.

Görüldüğü üzere kesişimsellik, siyah feminizm ile başlayıp birçok farklı mecradan kadını birleştirici bir güç olarak devam etmiştir. Fiziksel görünüşü, kimliği, dini, ırkı, eğitim seviyesi ve daha birçok özelliği birbirinden farklı kadınlar seslerini yükseltmiş, kadın dayanışması oluşturmuştur. Bu nedenle kesişimsellik yaklaşımı; kadınların mücadele yöntemleri, dayanışma biçimlerinde birleşmenin sağlanabilmesi adına stratejik öneme sahiptir.
Kaynakça
- Avcil, C. “Feminizmde Kapsam Genişlemesine Doğru.” e-Şarkiyat İlmi Araştırma Dergisi. (2020): 1290-1312.
- Bahar, Y. (2017). “Kesişimsel Feminizm Nedir?” Gaia Dergi. Erişim tarihi: 25.05.2023
- Nash, Jennifer C. “’Home truths’ on intersectionality”, Yale JL & Feminism, C. 23, S. 2(2011): 445- 470.
- Necla Arat, Feminizmin ABC’si, 3. Baskı (Ankara: Say Yayınları, 2017), 37.
Kapak görseli: ddiworld.com


