Kerr Film İncelemesi: Mükerrer

Editör:
Berke Ateş Aytekin

Dünya prömiyerini Varşova Film Festivali’nde, Türkiye prömiyerini ise Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yapan Kerr bu yıl En İyi Uluslararası Film Oscar’ı için Türkiye’yi temsil edecek. Eser şimdi, MUBI’de “Dünyanın Sonu: Bir Tayfun Pirselimoğlu Retrospektifi” listesinde yerini aldı.

Bağımsız sinemanın auteur yönetmenlerinden biri olan Tayfun Pirselimoğlu’nun yazıp yönettiği son filmi dün itibariyle MUBI platformunda gösterime girdi. Filmin başrollerini Erdem ŞenocakJale ArıkanRıza Akın paylaşıyor. Dram/Gerilim türündeki eser, izleyiciyi bilinmez bir gizemin içine sokarak tuhaf bir evrene dahil ediyor. Eserin Pirselimoğlu’nun aynı adlı romanından uyarlama olduğunu belirtelim. Bu bağlamda eserin edebi açıdan da bir yerinin olduğu aşikâr.

Kısaca filmin konusundan bahsedecek olursak: Can, babasının ölümü üzerine yıllar evvel terk ettiği kente geri döner. Garda tren beklerken bir cinayete tanık olur. Bu olaydan sonra soruşturmalar genişler ve tuhaf insanların bulunduğu bu kentte oldukça ilginç olaylar yaşanır.

Film, gerek temasıyla gerek anlatmak istediği öyküsüyle tam bir Pirselimoğlu klasiği olduğunu izleyiciye hissettiriyor. Özellikle Tayfun Pirselimoğlu filmlerinde çok rastladığımız “kendini tekrarlayarak, olduğundan daha iyi ve gelişmiş biçimde kendine yer edinmek” olgusunu, eserin repliklerinden oldukça iyi anlıyoruz. Örneğin birbirini andıran bazı sekanslarda farklı insanlar tarafından “Babana benziyorsun/benzemiyorsun”, “Katili görmüşsün”, “Ülkenin durumu hakkında ne düşünüyorsun?” gibi sorular soruluyor. İlk bakışta bir anlam verilemese de film ilerledikçe bu soruların getirisi olarak Can (Erdem Şenocak) artık birtakım soruların cevaplarını aramaya başlıyor. Aslında aynı şeyleri işitmek ve yaşanan olayların tuhaflığı onda bir dönüm noktası oluşturarak onu daha farklı ve daha ofansif düşünmeye itiyor.

Tekrar olgusuna gönderme olarak nitelendirebileceğimiz başka bir örneği de orada yaşayanların kentten ayrılamamaları hususunda tanımlayacağız. Film içerisinde sık sık duyulan anonslarda köpeklerde kuduz olduğuna dair bilgilendirmelere rastlarız ve sakinlerin mümkün oldukça evden çıkmamaları öğütlenir. Buna uymayıp dışarı çıkanlar ise bir grup silahlı adam tarafından vurulur. Üstelik bu sebepten ötürü kent karantinaya alınmış, giriş çıkışlar yasaklanmış, öyle ki tren seferleri bile iptal edilmiştir. Can’ın ne kadar istese de kentten ayrılamayıp eninde sonunda aynı mekanlarda kendini bulması yine bu döngünün bir parçası olarak nitelendirilebilir.

Bunlara ek olarak az önce Can’ın sürekli babasına benzeyip benzemediği sorununu sizlere iletmiştik. Bu konu özelinde biraz yoğunlaşırsak Can’ın kendi kimliği olmaksızın sürekli olarak “Terzi’nin Oğlu sıfatıyla halk arasında tanındığını gözlemliyoruz. İnsanlar onun özel hayatından ziyade babasının esas alındığı konular hakkında konuşmayı yeğliyor ve Can’la olan diyalogları genellikle baba figürü üzerinden ilerliyor. Bahsettiğimiz bu olaylar genelinde Pirselimoğlu’nun filmin sonunda betimlediği “biri iken, bir başkası olmak” kuramını gözlemliyoruz. Yani Can o kentte kendi benliğinden ziyade, Terzinin Oğlu sıfatıyla insanlarla iletişim kurabiliyor.

Film içerisinde dikkatimizi çeken son konu ise rastgele mekanlarda hatta yolda bile zeminde delikler olması. Ve daha da garibi bu deliklerin içinden naif, etkileyici bir müzik duyulması. Açıkçası bu deliklere bir anlam yüklemek oldukça zor. Fakat ilerleyen sahnelerin birinde Can bir matineye giriyor. Matinede üç beş kişi olmasına karşın oranın sahibi Can’a kapalı olduklarını söylüyor. Daha sonra “Sen Terzinin Oğlu değil misin?” sorusuyla onu da ortama dahil ediyor. Bu esnada matinede deliklerden gelen müzik çalınıyor. Can’la olan kısa sohbetlerinin sonunda matine sahibi “Ben hiç dışarı çıkmam ama dışardaki her şeyi bilirim!” diye ekliyor. Burada o müziğin çalması ve oranın sahibinin bu sözleri söylemesi insana o deliklerin matineye bağlı bir iletişim ağı olduğunu düşündürüyor.

Buna ek olarak film bitmeden hemen evvel radyo sunucusu ekrana yansıyor ve yayını otomatiğe almadan evvel “Güzel bir melodiyle yayınımıza devam ediyoruz.” diye ekliyor. Ardından az önce bahsettiğimiz müzik çalmaya başlıyor. Bu olayın yaşanması matine düşüncesini ekarte ediyor diyebiliriz.

Analizimizin sonuna gelirken Tayfun Pirselimoğlu filmin sonrasında Ercan Kesal ile yaptığı röportajda yeni filminin çalışmalarına önümüzdeki aylarda başlayacağını ve filmin adının da İdea olacağını belirtti. Biz de bu bilgiyi siz değerli sinemaseverlere paylaşmış olalım.

 

 

 

 

 

 

Söylenti Dergi sinema ekibi olarak Kerr filmini sizler için analiz ettik. Eser, dün itibariyle MUBI platformunda yayına girdi. Sinema dolu dakikalar eşliğinde aramızda dolaşan Söylentilere kulak vermeyi unutmayın…

Emre Eren Alptekin
Emre Eren Alptekin
Konya'nın Seydişehir ilçesinde doğdum ve aslen Şanlıurfalıyım. Çocukluk ve eğitim hayatımın birçoğu Seydişehir'de geçti. Bu sürelerde içimdeki yazma hissiyatı beni çepeçevre kapladı. Özellikle bu süreçte kısa öyküler ve sanat sineması için analizler yapmak hayatımın odak noktası oldu. Asla yazı yazarak para kazanmak gibi bir gayem olmadı. Sadece içimden geldiği şekli ile kendi görüşlerimi insanlara aktarabilmek ve bir nebze de olsa dünyada bir iz bırakabilmek için yazmaktayım. Her zaman farklı bakıştaki insanların eserlerimi olumsuz ya da olumlu yönde eleştirmelerini isterim. Çünkü bu davranışın benim yazın hayatımda etkili bir ilerleme olacağını düşünürüm. Bunlara ek olarak şu anda yaşantıma İzmir'de devam ediyorum ve Dokuz Eylül Üniversitesi/Arkeoloji bölümünde eğitimimi sürdürüyorum.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

İlyada ve Odysseia: İki Ünlü Antik Yunan Eserinin Karşılaştırması

Homeros'un iki büyük destanı: İlyada'nın odağı savaş, Odysseia'nın odağı yolculuk. Gelin bu iki destanın ayrıldığı noktaları inceleyelim.

Nazan Bekiroğlu – Kehribar Geçidi | 30 Alıntı

Nazan Bekiroğlu'nun sürükleyici ve detaylı anlatımı ile masalsı bir evren sunan Kehribar Geçidi'nden 30 alıntı sizlerle!

Romantik İlişkilerde Beyin Kimyası: Aşık Olmak ve Bağlanmak

Çocuklukta öğrendiğimiz bağlanma kalıplarımızı farkındalığın gücüyle değiştirebiliriz.

İtaat Kültürü ve Psikolojik Sağlık: Geleneksel Ailelerde Bireyselleşme Sorunu

Geleneksel aile yapısında itaat kültürünün çocukların psikolojik sağlığı ve bireyselleşme sürecindeki etkiler üzerine eleştirel bir bakış.

1889 Londra Liman Grevi: Bir İşçi Direnişi Hikayesi

1889'da gerçekleştirilen Londra Liman Grevi, örgütlü emeğin yükselişini simgeleyen önemli bir olaydır.

Billboard Global 200 | Nisan Ayının Öne Çıkan 10 Şarkısı

Nisan ayında Billboard Global 200'de hangi şarkılar vardı?

E.M. Cioran – Hiçliğe Açılan Pencere | 30 Alıntı

Anlam arayışı üzerine fikir ve aforizmalarıyla ünlenen sevilen yazar E. M. Cioran’ın şiirsel dilini de pek seveceğimiz Hiçliğe Açılan Pencere‘den 30 alıntı.

Punk Rock Türüne Ait 8 Yabancı Grup

Punk rock türüne ait mutlaka keşfetmeniz gereken yabancı grupları sizler için derledik.

Severus Snape: Kahraman mı, Manipülatif mi?

Snape, film serisi boyunca gizemini koruyan karmaşık biridir. Sevgi, acı ve pişmanlığın güçlü bir karışımı tarafından biçimlenmiş derin çatışmalar yaşayan bir kişidir.

Rusya’da Serfliğin Kaldırılışı (1861)

Serflik sistemi, 15. yüzyıldan 1861 yılına kadar kullanılan ve 2. Aleksandr tarafından kaldırılan sistemdir.

Editor Picks