Kerr Film İncelemesi: Mükerrer

Emre Eren Alptekin
Emre Eren Alptekin
Konya'nın Seydişehir ilçesinde doğdum ve aslen Şanlıurfalıyım. Çocukluk hayatımı Seydişehir'de geçirdim. İlk, orta ve lise eğitimimi Seydişehir'de tamamladım. Ardından üniversite için İzmir'e taşındım ve Dokuz Eylül Üniversitesi Arkeoloji bölümünde lisans eğitimimi tamamladım. Ardından Konya, Selçuk Üniversitesi, Arkeoloji Anabilim Dalında yüksek lisansa başladım. Güncel olarak Phaselis Antik Kentinde arkeolog olarak çalışıyorum. Kitap okumaktan, yazmaktan ve sinema kültürüyle ilgilenmekten keyif alırım.
spot_img
Editör:
Berke Ateş Aytekin
spot_img

Dünya prömiyerini Varşova Film Festivali’nde, Türkiye prömiyerini ise Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde yapan Kerr bu yıl En İyi Uluslararası Film Oscar’ı için Türkiye’yi temsil edecek. Eser şimdi, MUBI’de “Dünyanın Sonu: Bir Tayfun Pirselimoğlu Retrospektifi” listesinde yerini aldı.

Bağımsız sinemanın auteur yönetmenlerinden biri olan Tayfun Pirselimoğlu’nun yazıp yönettiği son filmi dün itibariyle MUBI platformunda gösterime girdi. Filmin başrollerini Erdem ŞenocakJale ArıkanRıza Akın paylaşıyor. Dram/Gerilim türündeki eser, izleyiciyi bilinmez bir gizemin içine sokarak tuhaf bir evrene dahil ediyor. Eserin Pirselimoğlu’nun aynı adlı romanından uyarlama olduğunu belirtelim. Bu bağlamda eserin edebi açıdan da bir yerinin olduğu aşikâr.

Kısaca filmin konusundan bahsedecek olursak: Can, babasının ölümü üzerine yıllar evvel terk ettiği kente geri döner. Garda tren beklerken bir cinayete tanık olur. Bu olaydan sonra soruşturmalar genişler ve tuhaf insanların bulunduğu bu kentte oldukça ilginç olaylar yaşanır.

Film, gerek temasıyla gerek anlatmak istediği öyküsüyle tam bir Pirselimoğlu klasiği olduğunu izleyiciye hissettiriyor. Özellikle Tayfun Pirselimoğlu filmlerinde çok rastladığımız “kendini tekrarlayarak, olduğundan daha iyi ve gelişmiş biçimde kendine yer edinmek” olgusunu, eserin repliklerinden oldukça iyi anlıyoruz. Örneğin birbirini andıran bazı sekanslarda farklı insanlar tarafından “Babana benziyorsun/benzemiyorsun”, “Katili görmüşsün”, “Ülkenin durumu hakkında ne düşünüyorsun?” gibi sorular soruluyor. İlk bakışta bir anlam verilemese de film ilerledikçe bu soruların getirisi olarak Can (Erdem Şenocak) artık birtakım soruların cevaplarını aramaya başlıyor. Aslında aynı şeyleri işitmek ve yaşanan olayların tuhaflığı onda bir dönüm noktası oluşturarak onu daha farklı ve daha ofansif düşünmeye itiyor.

Tekrar olgusuna gönderme olarak nitelendirebileceğimiz başka bir örneği de orada yaşayanların kentten ayrılamamaları hususunda tanımlayacağız. Film içerisinde sık sık duyulan anonslarda köpeklerde kuduz olduğuna dair bilgilendirmelere rastlarız ve sakinlerin mümkün oldukça evden çıkmamaları öğütlenir. Buna uymayıp dışarı çıkanlar ise bir grup silahlı adam tarafından vurulur. Üstelik bu sebepten ötürü kent karantinaya alınmış, giriş çıkışlar yasaklanmış, öyle ki tren seferleri bile iptal edilmiştir. Can’ın ne kadar istese de kentten ayrılamayıp eninde sonunda aynı mekanlarda kendini bulması yine bu döngünün bir parçası olarak nitelendirilebilir.

Bunlara ek olarak az önce Can’ın sürekli babasına benzeyip benzemediği sorununu sizlere iletmiştik. Bu konu özelinde biraz yoğunlaşırsak Can’ın kendi kimliği olmaksızın sürekli olarak “Terzi’nin Oğlu sıfatıyla halk arasında tanındığını gözlemliyoruz. İnsanlar onun özel hayatından ziyade babasının esas alındığı konular hakkında konuşmayı yeğliyor ve Can’la olan diyalogları genellikle baba figürü üzerinden ilerliyor. Bahsettiğimiz bu olaylar genelinde Pirselimoğlu’nun filmin sonunda betimlediği “biri iken, bir başkası olmak” kuramını gözlemliyoruz. Yani Can o kentte kendi benliğinden ziyade, Terzinin Oğlu sıfatıyla insanlarla iletişim kurabiliyor.

Film içerisinde dikkatimizi çeken son konu ise rastgele mekanlarda hatta yolda bile zeminde delikler olması. Ve daha da garibi bu deliklerin içinden naif, etkileyici bir müzik duyulması. Açıkçası bu deliklere bir anlam yüklemek oldukça zor. Fakat ilerleyen sahnelerin birinde Can bir matineye giriyor. Matinede üç beş kişi olmasına karşın oranın sahibi Can’a kapalı olduklarını söylüyor. Daha sonra “Sen Terzinin Oğlu değil misin?” sorusuyla onu da ortama dahil ediyor. Bu esnada matinede deliklerden gelen müzik çalınıyor. Can’la olan kısa sohbetlerinin sonunda matine sahibi “Ben hiç dışarı çıkmam ama dışardaki her şeyi bilirim!” diye ekliyor. Burada o müziğin çalması ve oranın sahibinin bu sözleri söylemesi insana o deliklerin matineye bağlı bir iletişim ağı olduğunu düşündürüyor.

Buna ek olarak film bitmeden hemen evvel radyo sunucusu ekrana yansıyor ve yayını otomatiğe almadan evvel “Güzel bir melodiyle yayınımıza devam ediyoruz.” diye ekliyor. Ardından az önce bahsettiğimiz müzik çalmaya başlıyor. Bu olayın yaşanması matine düşüncesini ekarte ediyor diyebiliriz.

Analizimizin sonuna gelirken Tayfun Pirselimoğlu filmin sonrasında Ercan Kesal ile yaptığı röportajda yeni filminin çalışmalarına önümüzdeki aylarda başlayacağını ve filmin adının da İdea olacağını belirtti. Biz de bu bilgiyi siz değerli sinemaseverlere paylaşmış olalım.

 

 

 

 

 

 

Söylenti Dergi sinema ekibi olarak Kerr filmini sizler için analiz ettik. Eser, dün itibariyle MUBI platformunda yayına girdi. Sinema dolu dakikalar eşliğinde aramızda dolaşan Söylentilere kulak vermeyi unutmayın…

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.