“Hissedilen ne lodos sıcağıydı ne de kavurucu bir sıcak; yalnızca sıcaktı. Sanki esintiye, kenar mahallelerin sararmış duvarlarına , çimenlere, el arabalarına, kapılarında yolcuların üzüm taneleri gibi üst üste yığıldığı otobüslere bir kat boya sürülmüştü: Şimdiki ve geçmişteki tüm yaz gecelerinin neşesi ve sefaletini taşıyan bir kat boya.”
İlk baskısı 1955 yılında yapılan Kenar Mahalle Çocukları, Can Yayınları tarafından Temmuz 2022’de Nazlı Birgen’in çevirisiyle yayımlandı. İtalyanca aslı Ragazzi di Vita olan bu roman ünlü İtalyan yönetmen ve aynı zamanda da şair Pier Paolo Pasolini’ye ait. İlk romanı olan bu kitapta yazar, bizi yeniden satılabilecek her türlü nesneyi kapmaya çalışan bir grup genç çocuğun hayatları üzerinden yoksulluğun en uç noktasının yaşandığı İtalya’nın kenar mahallelerine götürüyor.
1950 Roma’sının Monteverde, Tiburtino, Pietralata gibi yerlerinin gerçekçi bir portresi sayılabilecek bu romanda olayların tamamen birbirleriyle bağlantılı olduğunu ve konunun akıcı şekilde ilerlediğini söylemek pek de mümkün değil. Olayları birbirine bağlayacak olan o ince ipliği bulmakta zorlanabilirsiniz. Dış dünyadan kopuk salt aşk romanları yerine toplumun görmek istemediği, ötekileştirdiği insanlara rastlıyoruz. Bu durum kitabı gerçekçi ve önemli kılan özelliklerinden birisidir.
Kitapta öne çıkan karakterler Riccetto, Marcello, Alduccio, Caciotta, Lenzetta, Genesio, Begalone, Piatoletta ve Amerigo’dur. 8 bölümden oluşan bu kitapta her bölümde bir hikaye anlatılıyor bu yüzden de kitaba tamamen hakim olan tek bir hikaye ve karakter olduğunu söyleyemeyiz. Fakat Riccetto isminin sıklıkla geçmesinden dolayı ana karakter olarak onu ele alabiliriz. Kitabın özellikle ikinci bölümünden sonra yan karakterler de en az ana karakter kadar ön plana çıkıyor. Pasolini bu karakterlerin hayatla yolculuğunu yargısız ve genellikle duygusuz bir şekilde anlatıyor. Duygusuz dedik çünkü bu bir grup çocuğun kendilerine ve geleceğe dair kaygıları yok. Onlar şimdide yaşıyorlar ve hırsızlıkla, dolandırıcılıkla kazandıklarını meyhanelerde, fahişelerde harcıyorlar. Kitapta, günlük hayatta olduğu gibi birçok şey tekrarlanıyor. Sefalet çeken insanlar için hayatta kalmaya çalışarak ve ölene kadar geçici zevkler bularak yaşamak fikri oldukça ön plana çıkıyor. Yazar karakterlerin içsel düşünceleri üzerinde durmak yerine onların eylemlerine, yaptıklarına odaklanıyor.
Yoksul genç çocukların arasından yalnızca Riccetto’nun kendisini bu zorluklarla dolu sefalet hayattan kurtarmaya çalıştığını söyleyebiliriz. İlerleyen sayfalarda Riccetto bir kızla nişanlandıktan sonra bir işte çalışmaya başlıyor. Ne yazık ki hayatı boyunca arkadaşlarının trajik hayatlarına da şahit oluyor. Diğer karakterlerden de kısaca bahsedecek olursak Alduccio ailesi ile mücadele ediyor: alkolik bir baba, intihara meyilli hamile bir kız kardeş; Marcello bir binanın enkazı altında kalarak ölüyor; Amerigo intihar ediyor; Begalone hastalıklarla uğraşıyor; Piattoletta, bir oyun sırasında direğe bağlanarak yakılıyor ; Genesio ise Aniene’nin sularında boğuluyor ve bu ana Riccetto tanıklık etmesine rağmen düzene soktuğu hayatını tekrardan bozmamak adına “Her şeyin başı kendini sevmek Riccetto.” diye düşünerek oradan kaçıyor.
Kitapta özellikle göze çarpan iki bölümün ilkinde, Riccetto, Tiber’de tekneyle giderken aslında küçük bir suçlu olmasına rağmen suda boğulan bir kırlangıcı kurtarmak için nehire atlar. Böylece karakterdeki yardımseverliği görmüş oluyoruz. Fakat son bölümde kendisini tüketim toplumuna entegre ederek çalışma yolunu seçen Riccetto, az önce de söylediğimiz üzere Aniene’de boğulan Genesio’yu kurtarmak için parmağını bile kıpırdatmıyor. Riccetto bu şekilde insanlık, aidiyet ve sınıf dayanışması değerlerinden vazgeçtiğini okuyuculara da kanıtlamış oluyor.
Pier Paolo Pasolini, kitabının yayımlanmasının ardından, romanın içeriği yüzünden yargılandı. ’’Okuyucular ve eleştirmenler kitabı çok beğendi, ancak resmi edebiyat çevrelerinin yaklaşımı olumsuzdu. Kitabı bayağı bir zevkin ürünü, muzır ve adice diyerek yorumladılar. İçişleri Bakanlığı hem yazar hem yayımcı hakkında dava açtı, kitap toplatıldı. Ancak mahkeme kitabı beraat ettirdi ve suça teşvik eden bir unsur bulunmadığını açıkladı. Kitap raflardaki yerini tekrar aldı. Yine aynı dönemde, Pasolini pek çok iftiraya maruz kaldı ve ucuz gazetelerin üçüncü sayfalarının gözdesi oldu. Hakkında uydurulan suçlar, hırsızlığa yardım ve yataklık, silahlı soygun gibi çok çeşitliydi.’’(1)
Bazı kitaplar vardır ilk okuyuşumuzda aldığımız haz ve öğretiler aradan zaman geçtikten sonra ikinci kez okuduğumuzda değişir, daha anlaşılır olur. Belki ilk seferde karmaşık gelen cümleler, sıkıcı görülen olaylar ikinci okuyuşta zihnimize daha rahat yerleşebilir. Bu kitabın tam olarak da öyle olduğunu ve aslında Hemingway’in tarzıyla benzer bulduğumuzu söyleyebiliriz. En azından bizim için öyleydi. Gayet başarılı bulduğumuz çevirisiyle, İtalya’nın ve aslında neredeyse tüm dünyanın yoksul mahallelerinde yaşanan, günlük hayatımızda belki de aklımıza gelmeyen bu sarsıcı olaylara, ötekileştirilmiş insanların hayatlarına yakından tanıklık etmek istiyorsanız bu kitaba şans verebilirsiniz.
Kaynakça
1) https://tr.wikipedia.org/wiki/Pier_Paolo_Pasolini


