Kayıp Tanrılar Ülkesi Aslında Ne Anlatıyor?

Deniz Özkan
Deniz Özkan
Yaşama "Kuş uçtukça gökyüzü genişler" penceresinden bakan, hayatı incelikli kılan her şeye, yazmaya, edebiyata, sinemaya tutkun, beyninin sağ lobunu sanata sol lobunu bilime ayırdığı gibi hayatını da bu iki yoldan yürütmeye hevesli bir elektrik elektronik mühendisi.
Editör:
Guşef Alhas
spot_img

Bergama’dan Almanya’ya göçmüş bir aile, ailenin kulağında bir antik kentin efsunlu ezgisiyle birlikte yetişmiş kuşakları, Pergamon’un ve ailenin paralel geçmişleri, Berlin’de bir cinayet ile başlayarak Bergama’ya uzanan serüven, babalar ve oğulları arasındaki ilişkiye dair zorlu dinamiklere değinerek ailenin tarihiyle kesişen mitolojik anlatılar, totaliter rejimlerin ardında kalan enkazlar, homofobi, ırkçılık, göçmen sorunları, kadınların toplum içinde var olma çabaları…

“Geçmiş, geleceği içinde saklayan sırlarla dolu bir aynadır. Eğer o aynaya yeterince bakarsan zamanın sırrını da görürsün, hayatın manasını da.” (s.205)

Kayıp Tanrılar Ülkesi, yazarı Ahmet Ümit‘in titiz araştırmalarının ve güçlü kaleminin bir ürünü olarak 2021 yılında okurlarla buluşmuştur. Mitolojik ve arkeolojik unsurların kurgunun köşe taşları olduğu roman; okurunu Başkomiser Yıldız ve Başkomiser Nevzat‘ın peşi sıra Neo-Nazizm gölgesindeki Berlin sokaklarına, Pergamon Müzesi’ne, tanrıların tahtı Olympos’a, titanlar ile devlerin savaş alanına sürükler.

Ahmet Ümit Hakkında

1000kitap.com / trendyol.com

Ahmet Ümit, 1960’ta Gaziantep’te doğmuş, 1983’te Marmara Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümünü bitirmiş ardından 1985-1986 yıllarında, Moskova’da, Sosyal Bilimler Akademisinde siyaset eğitimi görmüştür. Sokağın Zulası adıyla 1989 yılında şiirleri, Çıplak Ayaklıydı Gece adıyla 1992’de ilk öykü kitabı yayımlanmış; 1996’da yazdığı ilk romanı Sis ve Gece, polisiye edebiyatta bir başyapıt olarak değerlendirilmiştir. 1989’dan bugüne yayımlanmış yirmi altı eseri bulunan ve eserleri otuz iki farklı dilde yayımlanan yazar, uluslararası bir okur kitlesine ulaşmıştır.

Bir Ailenin Yazgısını Çizen Antik Kent: Pergamon

Antik Pergamon / artsandculture.google.com

İzmir Bergama’da bulunan antik kent Pergamon‘un geçmişi çok eskilere dayansa da kentin yıldızı günümüzden iki bin üç yüz yıl öncesinde, Büyük İskender döneminde parlamıştır. Büyük İskender’in genç yaşta ölmesi üzerine hakimiyet alanları, komutanları arasında bölüşülmüştür. Komutanlarında biri olan Lysimakhos, yıllar boyu savaşlardan elde ettiği ganimetleri o dönemin ele geçirilmesi oldukça güç kentlerinden biri olan Pergamon’da muhafaza etmeye karar vermiş ve ganimetlerin başına da sadık adamlarından biri olan Philetairos’u dikmiştir. Fakat komutan Lysimakhos çok geçmeden bir savaşta öldürülür, Pergamon’a emanet ettiği servetin yeni sahibi şehir olur ve o servet Pergamon’u antik dünyanın en parlak kentlerinden biri haline getirir.

Binlerce yıl sonra Pergamon’un ortaya çıkarılması, Alman yol mühendisi Carl Wilhelm Humann‘ın genç yaşta tüberküloza yakalanması ve doktorun “sıcak iklimi olan bir yerde yaşamalısın” tavsiyesi üzerine Osmanlı topraklarında inşaat işiyle uğraşan ağabeyi Franz Humann’ın yanına taşınmasıyla başlar. Osmanlı yönetiminin övgüyle karşıladığı inşaat işleriyle adını geniş çevrelere duyuran Humann, 1864’te yol yapımı için Bergama’da görevlendirilir ve yürüttüğü çalışmalar esnasında bölgede kalıntılar olduğunu fark eden Humman büyük bir heyecanla antik Pergamon’u ortaya çıkaran kazılara başlar.

Cemal Ölmez’in Berlin’deki evinde kalbi baş tanrı Zeus‘a sunularak katledilmiş hâlde bulunması ile başlayan romanda, Cemal’in ailesi olan Ölmez ailesi de Pergamon kazılarının başlangıcından itibaren kazılarda işçi olarak yer alır. Ailenin birçok ferdi ailede ekonomik sıkıntılar baş gösterene ve Almanya işçi kabulüne başlayana kadar Bergama’daki kazılarda bilfiil çalışır. Memleketleri olan ve geçmişini ortaya çıkarmak için onca emek verdikleri Pergamon’u o kadar benimsemişlerdir ki antik kente, kentte yaşayanların inançlarının ürünü olan tanrılara kalpten bağlıdırlar, bu bağlılıkları beraberinde ailenin birkaç ferdinde görülen ve genetik faktörlerle açıklanan grandiyöz paranoya gibi bir rahatsızlığı dahi getirmiştir. Grandiyöz paranoya (büyüklük hezeyanı) ise kişinin kendini çok büyük, önemli biri, tanrısal bir figür olarak görmesi olarak açıklanır. Bu rahatsızlık; Cemal Ölmez’in ölümüyle başlayan bir dizi cinayet dalgasında boğulmadan karaya çıkabilmeleri için Başkomiser Yıldız ve ekip arkadaşlarına yol gösteren bir ışık olarak romanın seyrini etkileyen önemli unsurlardan biri olarak karşımıza çıkar.

Bergama’dan Berlin’e Taşınmış Bir Dünya Harikası: Zeus Altarı ve Bergama Müzesi

Zeus Altarı, Berlin Pergamon Museum / commons.wikimedia.com

Romanın ve Pergamon’un kalbinde yer alan, antik dünyanın sekizinci harikası olarak geçen Zeus Altarı, bir diğer adıyla Zeus Sunağı, komutan Lysimakhos’un servetini emanet ettiği Philetairos’tan yüz küsur yıl sonra yapılmıştır. Phietairos hadımdır ve Pergamon’u yirmi iki yıl kentin kralı olacak yeğeni I. Eumenes’e bırakmış, Eumenes’in ardından ise krallıkta kuzeni I. Attalos hüküm sürmüştür.

MÖ 197-159 yılları arasında inşa edildiği düşünülen Zeus Altarı; I. Attolos’un oğlu II. Eumenes’in hükümdarlığında, babası I. Attolos’un o dönemde Anadolu’nun barbar kavimlerinden biri olan ve Anadolu’daki birçok krallık gibi Pergamon’a da musallat olan Galatları yenmesi onuruna yaptırılmıştır. Altarın duvarlarına işlenmiş kabartmalarla süslü bölümlerde, frizlerde tanrılar ile devlerin savaşına yer verilmiştir. Uygarlığı simgeleyen Olymposlu tanrılar Pergamonluları, barbarlığı simgeleyen devler ise Galatları temsil etmiştir. Altarda insan kurban edilmemiş, Zeus’a adak olarak hayvanlar, şaraplar ve kıymetli eşyalar sunulmuştur.

Çok tanrılı dini anlayışın hüküm sürdüğü Pergamon’daki Zeus’un tahtı olarak nitelendirilen Zeus Altarı antik metinlerde de kendine yer bulmuş, Hristiyanlığın ilk yıllarında, Aziz Yuhanna tarafından İncil’deki vahiy bölümünde tahta benzeyen Zeus Sunağı’ndan şeytanın tahtı olarak bahsedilmiştir.

Pergamon Museum / tip-berlin.de

Bir devleti var eden, uluslararası arenada kendi değeriyle yer almasını sağlayan en önemli unsurlardan biri milletlerinin dayandığı derin ve soylu bir köken ile bu kökene ve beraberinde gelen kültürel mirasa ne kadar sahip çıkabildiğidir. 19. yüzyılda gelişmeye başlayan İngiltere, Fransa gibi ülkelerle birlikte Almanya da kendine köken bulma arayışına girmiş, bu doğrultuda diğer Batılı ülkeler gibi Almanya da Hellenistik kültüre ve Roma İmparatorluğu’na sahip çıkmış ve ilk arkeoloji enstitülerini Roma’da 1829’da kurmuşlardır. Bu kurum 1874’te Berlin’de Alman Arkeoloji Enstitüsü olarak çalışmalarına devam etmiştir.

Pergamon’daki kazıda 1871 yılında Zeus Altarı‘na ait frizlerin bulunmasıyla Carl Humann, Alman Arkeoloji Enstitüsü’yle irtibata geçmiş ve 1879’a kadar altardan iki yüz parçanın Berlin’e taşınması tamamlanmıştır.

Almanlar; İngiltere’nin British Museum’u ve Fransa’nın Louvre’uyla boy ölçüşecek görkemli bir müze kurmak için Pergamon’dan Zeus Altarı ile birlikte kıymetli buluntuların Berlin’e taşınmasının önündeki engelleri bir bir ortadan kaldırmıştır. Alman diplomasisine, sadece bin küsur yıllık bir tarihe ilgi göstererek o dönemdeki kültürlere sahip çıkan Osmanlı’nın Pergamon’a karşı takındığı umursamaz tavrı yardımcı olmuş ve böylece Osmanlı, kendi yasalarına aykırı olsa da Almanlardan aldığı maddi karşılık ile birlikte Zeus Altarı’nın Berlin’de 1930’da açılan Pergamon Müzesi‘nde sergilenmesine izin vermiştir.

Romanı Besleyen Ana Damar: Mitolojik Referanslar

antiktarih.com

Katledilen Cemal Ölmez’in ve hem ailesinden hem çevresinden peş peşe gelen cinayet kurbanlarının hikâyesi, içinde antik mitolojiyle paralellik gösteren birçok unsur bulundurur. Romanın bel kemiğini oluşturan ana hikâye ise dede, oğul ve torun arasındaki güç mücadelelerini anlatan Uranos, oğlu Kronos ve Kronos’un oğlu Zeus arasındaki taht savaşlarıdır. Cemal, ailedeki genetik grandiyöz paranoya rahatsızlığından muzdarip hâlde kendini Kronos olarak gören babası Kerem ve dedesi Orhan’ın ortak hikâyeleri ve başlarına gelen olaylar kaynağını mitoloji ile gerçek hayattaki bu paralellikten alır.

Mitolojide tabiat ana olarak geçen yeryüzünün tanrıçası Gaia ile gökyüzünün tanrısı Uranos‘un birlikteliklerinden aralarında Kronos’un da olduğu on iki titan, tek gözlü yaratıklar ve elli başlı devler dünyaya gelir. Uranos kendi soyundan gelen çocukları beğenmez, tahtını tehlike altında görür ve onları toprağın derinliklerine gömer ve yeraltı ülkesi Tartaros‘a hapseder. Gaia çocuklarının intikamını almak için Uranos’u lanetler ve Uranos’un sonunun kendi çocuğundan gelmesi için cesur oğlu Kronos’a yardım eder. Kronos Uranos’u en zayıf anında yakalar ve onu hadım ederek tahta kendi oturur fakat bu defa Uranos “Senin de hükümranlığın çocuklarının eliyle son bulsun” diyerek oğlu Kronos’u lanetler.

Kronos babası Uranos’un bedduasını bir an olsun aklından çıkaramaz, babasının yaptığı yanlışı tekrarlayarak Rheia ile birlikteliklerinden doğan Hestia, Demeter, Hera, Poseidon ve Hades’i hunharca yer ve midesinde hapseder. Babasının zulmünden kurtardığı kardeşlerini ise tahtını kaybetme korkusuyla yeniden Tartaros’a gönderir. Bu zulme son vermek isteyen Gaia ve Rheia bir plan yaparak doğan son çocuk olan Zeus’u Kronos’tan gizler, Kronos’a yemesi için doğan çocuğu değil kundaklanmış halde bir kaya verirler.

Günü geldiğinde babasından hükümranlığı devralması ve onu alt etmesi için Kronos’tan gizli büyütülen Zeus, o gün geldiğinde babası Kronos’un hakkından amansız bir mücadeleyle gelerek babasını Tartaros’a gönderir, kardeşlerini babasının midesinden çıkarır ve yeryüzü ile gökyüzünde artık barışın hüküm süreceğini söyleyerek hükümranlığı devralır.

Orhan Ölmez’in başına gelenler, Kerem Ölmez’in Kronos’la kesişen sonu ve Cemal’in patronu Peter’in sürprizli hikâyesi bu mitolojik anlatılar eşliğinde bütünsel olarak ele alındığında bir aile trajedisi ile tanrıların güç savaşlarının bu romanda ustalıkla nasıl yan yana getirildiği ortaya çıkmaktadır.

“Babasının gölgesinde yaşayan çocuklar asla büyüyemezler.” (s.44)

Romanda Bir Karakter Olarak Berlin

Berlin Duvarı / dw.com

Berlin’de işlenmiş bu cinayetler dizisini çözümlemek ve katili bulmak için çalışan Berlin Emniyet Müdürlüğü’nün Türk baş komiseri Yıldız Karasu ve yardımcısı komiser Tobias Becker cinayetlerde Neo-Nazi‘lerin, Almanya’da hem devlet kademelerinde hem toplumda hâlâ varlığını sürdüren bu ırkçı zihniyetin parmağı olabileceğinden şüphelenmiştir. Roman bu şüpheyle birlikte II. Dünya Savaşı‘nın öncesi ve sonrası yaşanan kayıplar, bırakılan enkazlar ve bunların yol açtığı kolektif ve kişisel yıkımlar, Berlin Duvarı‘nın tam ortasından bıçak gibi kesip attığı hayatlar ile ırkçılık temelli kutuplaşmalara da ana hikâyede yer vermeye başlar. Yazar romanda tüm bunlara günümüz Berlin panoramasından bakarak hem Ölmez ailesinin hem baş komiser Yıldız’ın Türk olarak Almanya’da karşılaştıkları zorluklar ile birlikte göçmen olmanın psikolojisine de değinirken romanda Berlin şehrini adeta ana karakterlerden biri olarak ele almıştır.

Bir Öneri

Kitapları eline alarak kokusunu, dokusunu hissederek okumayı seven, fiziksel bir okuma deneyimine daha yakın olan okurlardan değilseniz ve belki bir doğa yürüyüşünde belki sabah işe yetişirken kulaklıklarınızı takıp sesli kitap dinlemek ruhunuza iyi geliyorsa size çok keyifli bir önerim var. Sesli kitap dinleme platformlarında mevcut olan Kayıp Tanrılar Ülkesi‘ni radyo tiyatrosu formatında usta seslendirme sanatçılarının sesinden dinleyebilirsiniz.


Kaynakça:

Ümit, Ahmet. Kayıp Tanrılar Ülkesi. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2021.

Öne Çıkan Görsel Linki

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Temizlik Takıntısı

Hastalık korkusuyla büyüyen Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın temizlik takıntısı, yaşamına ve romanlarına mizahi biçimde yansımıştır.

Sherlock Dizisinin Unutulmaz Replikleri: Oyun Başlıyor

Sherlock dizisinin ustalıkla yazılan, şarap gibi yıllanmış, akıllara kazınan repliklerine birlikte göz atalım.

Çocuklara Boşanma Nasıl Anlatılır?

Boşanma çocuklar için zor bir süreçtir. Doğru kelimeler, doğru zaman ve sevgiyle güvenin varlığı, bu süreci atlatmada büyük önem taşır.

Aftersun Filminin Unutulmaz Replikleri

İzleyenlerin kalbinde bir burukluk bırakan Aftersun filminin repliklerini inceliyoruz!

İklim Krizi Hareketleri (Fridays for Future) Nasıl Ortaya Çıktı?

Fridays for Future, Greta Thunberg’in başlattığı ve küresel iklim kriziyle mücadele için acil eylem planı talep eden, gençlerin öncülük ettiği uluslararası bir harekettir.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ágota Kristóf

Söylenti Edebiyat editörleri, alıntı köşesinde bu ay, doğum gününde, son zamanların en popüler yazarlarından Ágota Kristóf'a yer veriyor!

Yağmurun Sesine En İyi Eşlik Eden Kitaplar

Böyle günlerde kitap okumak yalnızca bir hobi olmaktan çıkıyor ve bir terapi gibi konumlanıyor hayatımızda çünkü bazı hikâyeler içimize işliyor; sessizce, derinden ve iyileştirerek.

Mutlaka Keşfetmeniz Gereken 10 Yabancı Konsept Albüm

Müziğin hikâye anlatan yüzünü keşfet! Rockt'tan rap'e, pop'tan progresife 10 yabancı konsept albüm; her biri duygusal, özgün ve zamansız bir müzik yolculuğu.

İngiliz Edebiyatının En Etkili İlk Cümleleri

İngiliz edebiyatının unutulmaz romanları, ilk cümleleriyle okuru içine çekerek anlatının tonunu ve derinliğini okuyucuya işler.

Genç Agrippina: Erken Roma İmparatorluğu’nun En Etkili Kadını

Iulia Agrippina (Genç Agrippina), hırsı ve zekâsıyla erken imparatorluk döneminin en etkili ve güçlü kadınıydı.

Editor Picks