2017 yapımı, yönetmenliğini Ceylan Özgün Özçelik‘in yaptığı film açılışını Berlin Film Festivali‘nde yapmıştır.
İnsanın unutma ihtiyacına destek veren ve belki de yaşadıklarını unutmaya zorlandığı toplumlarda, Kaygı filminin varlığı insana ”umut var” dedirtiyor. Toplumsal bir eleştiri olan film, aynı zamanda sağlam bir politik film olma özelliğini de taşıyor. Yönetmenin ilk uzun metraj filmi olma özelliğini taşımasına rağmen; görüntü tekniklerinden, senaryosuna kadar anlatmak istediğini fazlasıyla anlatabilen bir film. Algı Eke‘nin başrol olarak neredeyse her sahneyi doldurduğu filmde yan rol olarak karşımıza çıkan oyuncuların başarısı göz ardı edilemez. Yan roller daha çok misafir oyuncu konumunda kalsalar da filme katkıları büyük. Özellikle Özgür Çevik‘in kısa kısa bulunduğu sahnelerdeki oyunculuğu gayet yerinde. Filmin karanlık atmosferi, içinde bulunduğumuz toplumun karanlık atmosferiyle birebir örtüşüyor. Günümüzün siyasi ve sosyal şartlarını anlatan film, yakın tarihimizde bir utanç olarak duran Sivas Katliamıyla final yapıyor. Bazı olayları anlatmak için kelimelere ihtiyaç yoktur. Zaten yönetmen o bazı olayları anlatırken kelimeleri hiç kullanmamış. İnsanların bakışları her şeyi fazlasıyla ortaya koymaya yetmiş. Yakanın da yakılanın da yüzlerinde gördüğümüz ifadeler insanın kanını dondurmaya yeter de artar bile.
İç mekanın çokça kullanıldığı film, müziklerin de etkisiyle bir korku filmi havasında ilerliyor; ancak Sivas Katliamını ve içinde bulunduğumuz bu çağı düşünürsek, her politik film aynı zamanda bir korku filmidir de diyebiliriz.
Filmin konusuna gelirsek; medya sektöründe çalışan Hasret’in (Algı Eke) belgesel kurgularından alınıp, haber kurgusuna verilmesiyle başlayan dönüşümü anlatılıyor. Dönüşümden kasıt; hafızasından sildiği geçmişteki büyük acıyı hatırlamaya başlaması. Seyirci üzerinde bu durum, başlarda karakterin delirmeye başlaması gibi bir algı oluşturuyor. Hikaye ilerledikçe psikolojik gerilim artıyor ve seyirci karakterin kendisine zarar verebileceğinden endişe etmeye başlıyor, ancak bu anksiyetenin altında yatan nedenler, hafızadan silinmiş sanılan ancak gün yüzüne çıkmayı bekleyen bilgilerin hatırlanmaya başlamasıdır diyebiliriz. Çünkü hiçbir anı tam olarak silinmez. Aklımızın bir köşesinde yüzleşmek için sessizce bekler. Tüm bunların bir Sivas kangalı aracılığıyla olması da manidar tabii.
Hasret’in sürekli olarak ”duvarlar çok sıcak” demesinin filmin finalinde ortaya çıkan gerçeği öğrenmemizle anlam kazanması… Bu anlama hissinin getirdiği kırılma sesleri… O sesler seyircinin zihninde fanusta kalmış düşüncelerin kırılma sesidir.
Hasret’in çalıştığı Tek Tv, içinde yaşadığımız toplum gibi tekelleşmiş bir medya kanalıdır. Üsttekilerin alttakilere uyguladığı mobing, habercinin istediği haberi yapamaması, habercilik adı altında yapılan halkı kandırma eylemleri izleyiciye zarifçe aktarılıyor. Siyasetin her alanı ele geçirmesi aleni şekilde yüzümüze vuruluyor. Sokak sahnelerinde her yerde inşaatlar olması, inşaat kirliliğinden havanın grileşmesi, inşaat seslerinden toplumun yozlaşmasına kadar ince ince işliyor film.
Ötekileştirilen insanların hayatlarına dair çok önemli bir film Kaygı, ancak bunu sadece ötekileştirilenler adına yapmaması, içinde her türlü eleştiriyi barındırması adına da zengin bir film. Ailesinin ölümünü unutmuş Hasret’in bunun peşine düşmesi ve ne olduğunu bir türlü bulamaması, Hasret gibi izleyici için de merak konusu olmaya başlıyor, hatta öyle ki politik göndermeleri düşünmeyi bırakıp ”Hasret’in ailesi neden öldü?” diye düşünmeye sevk ediyor film.
Sonrası peki?
Sonrası beyaz dumanlar içinde bulduğumuz karanlık bir son…
Sivas Katliamına bağlanan finalde izleyicinin kalbine bir ok fırlatılıyor. O okun yaşattığı şok duygusu seyirciyi bazı gerçekleri düşünmeye itiyor. Bu kadar bilinen bir katliamda Hasret’in kaybettiği anne babasının ölümüne dair hiçbir şey bulamaması, devletin örtbas ettiği suçlarından biri daha dedirtiyor.
İnsan acı eşiği olan bir varlık ve o acıya katlanamadığında beyin bunu baskılamaya başlar. Çünkü diğer türlü hayatta kalması mümkün değildir. Pek çok insanın acılarına tuz ekecek bu filmi her şeye rağmen izlemenizi tavsiye ediyoruz. Zira son sahnelerde nefes almanın bile acı verebileceği bir ”aydınlanma” duygusu hakim.
Son olarak UnutMADIMAKlımda…
Filme MUBI‘den ulaşabilirsiniz.