2013 yılının en çok okunan kitabı olan Kardeşimin Hikâyesi, aynı zamanda Zülfü Livaneli’nin popüler kitaplarının arasında da başı çekiyor. Livaneli’nin akıcı anlatımının ve başarılı kurgusunun birleştiği kitap, okuyucuyu tamamen içine çekerek bizi sayfalar arasında kaybolacağımız bir yolculuğa çıkarıyor. Merak ve heyecanla geldiğimiz son bölümde ise okuyucuyu sarsıcı bir final bekliyor. Kitabı okuyanlar olarak bir süre bu finalin etkisinden çıkamadığımız konusunda hiç şüphemiz yok.
Peki, Kardeşimin Hikâyesi’ndeki karakterler bir şarkı olsaydı hangisi olurdu? Kitabı okurken her bir karakter için arka planda zihnimizde çalan o şarkılara hadi gelin, beraber bakalım!
Ahmet – Bu Izdırabın Panzehiri
Kitabın ilk sayfasından kendisiyle tanıştığımız Ahmet Arslan, aynı zamanda hikâyenin anlatıcısıdır. Çoğunlukla ruh halini anlamlandıramadığımız garip karakterimiz Ahmet, aslında kitabın finalindeki sarsıcı olayın da başrolüdür. Kitaba ismini de veren ‘kardeşinin’ hikâyesinin sonda bizzat kendi hikâyesi olduğunu öğreniyoruz. “Başka bir şey geldi başına, intihar bile edemeyecek kadar kötü bir şey.” sözleriyle anlattığı kardeşi Mehmet, aslında kendisi. Yani Ahmet haksız yere yaşadığı esirlik üstüne kalbinden taşan aşkı ve bu aşkın ihanetini kaldıramayarak çareyi kendine yabancılaşmakta, ölen ikizi Ahmet’in kimliğine sığınmakta buluyor. Bu noktada her ne kadar kitapta okuduğumuz Ahmet ve Mehmet, aynı kişiler olsa da biz ikisini ayrı ayrı değerlendireceğiz. Zira hayatı mahvolmuş Mehmet ile onu unutmayı tercih ederek kardeşi yerine geçen Ahmet, aynı acının bambaşka noktasında duruyorlar.
Acının içindeki Mehmet’i geçmişe hapsederek kendini korumaya alan Ahmet’in kitap boyunca zihnimizde eşleştiği şarkı, Gaye Su Akyol’dan Bu Izdırabın Panzehiri oluyor. Şarkının her dizesinde kabullenilmiş bir acıya rastlıyoruz. Acının her ne kadar izi kalsa da yaşanmıştır ve bitmiştir ya da bitmelidir. Bu durumda da onca ızdırabın üzerine yeni bir başlangıç yapan Ahmet için bizce başka bir şarkı düşünülemezdi. “Kilit sesleri hayatımın fonu olmuştu.” dizesindeki gibi Ahmet’in hayatının fonu ise Mehmet’i kilitlediği geçmiş oluyor. Aynı zamanda Gaye Su Akyol’un şahsına münhasır yorumuyla Ahmet’in garip olarak nitelendirdiğimiz karakterini bağdaştırmakta da hiç zorluk çekmiyoruz.
Gazeteci Kız – Hatamı Dansa Kaldırdım
Arzu cinayetinin haberi için kasabaya gelen Gazeteci Kız, okuyucuyu Ahmet Arslan’a bağlayan karakter olarak karşımıza çıkıyor. Anlatılan kardeşin hikâyesindeki aracı rolünde bir nevi. Ahmet’in garip tavırlarına karşı anlam veremese de hırslarından vazgeçmeyen ve oldukça da meraklı bir genç kız olmasıyla aklımızda kalıyor. Hiç bilmediği bir adamın yanında sadece engel olamadığı merakından sebep kalan kız, belki de hayatının hatasını yaptığının da farkındadır. Karakteri bu yönüyle ele aldığımızda fonda Kendimden Hallice’den Hatamı Dansa Kaldırdım şarkısını duyar gibiyiz. Grubun şarkıyla vermek istediği mesaj olan hatalarımızla barışmak, adeta gazeteci kızın hayat mottosu niteliğinde. Temponun anlık olarak düşüp yükseldiği şarkıyı, kitapta genç ruh olarak temsil edilen gazeteci kızın seslenişi olarak düşünebiliriz.
Hatice Hanım – Gamsız Hayat
Ahmet’in evine temizliğe gelen Hatice Hanım aslında hepimizin hayatından biri. Bir kadın olarak çalışırken aynı zamanda da ailesi için canını dişine takan, fedakâr ve güçlü bir kadın olarak hikâyede yer alıyor. Ama bir taraftan da çevredeki her olup bitenden haberi olan meraklı tarafıyla gözümüzde tipik bir kasaba kadınını da canlandırıyor. Karakteri bu özellikleriyle ele aldığımızda bizim aklımıza direkt Candan Erçetin şarkıları geliyor. İçlerinden Hatice Hanım’a en uygun olansa bizce Gamsız Hayat. Hem hareketli ritmi hem de sözlerindeki hayatın gerçekleriyle tam olarak Hatice’yi yansıtıyor. Ne kadar dıştan görülmese de Hatice’nin de kendi içinde hayatla ilgili birçok derdi olduğundan şüphemiz yok.
Mehmet – Ateşe Düştüm
Ahmet’ten sonra Mehmet tarafına geldiğimizde ise yoğun bir acıyla karşılaşıyoruz. Mehmet’teki acının kabullenilişin aksine bu tarafta acının can yakan, nefesi kesen tarafını derinden hissediyoruz. Bu noktada Mehmet ile özdeşleşecek aşk acısının işlendiği sayısız şarkı bulabiliriz. Ama bizim seçimimiz özellikle de neredeyse her yerde duyduğumuz ve son zamanların yükselen şarkısı Ateşe Düştüm oluyor. Mert Demir’in dinleyiciye samimiyetle geçirdiği saf acı hâli, kitapta Mehmet ile ete kemiğe bürünüyor. Şarkıda da söylendiği üzere Mehmet yaşadığı aşkın ihanetini kaldıramamış, kalbindeki sevdayla ateşe düşmüştür.
Olga – Bir Damla Gözlerimde
Olga, Mehmet’in derin aşk acısındaki yara olan taraftaki isim. Mehmet ilk görüşte, onun hakkında hiçbir şey bilmeden ona aşık olurken bizler de kendimizi birden bu ikilinin aşkı içinde buluyoruz. Aynı dili bile konuşamamalarına karşın her halükârda bir çıkar yol arayan Mehmet’i gördükçe ise kuşkusuz aşkın engel tanımadığına kendimizi inandırıyoruz. Fakat sonrasında bu rüyadan biz de Mehmet gibi uyanıyoruz. O aşkın yerini, Olga’nın anlam veremediğimiz ruh hâli ve ihanet alıyor.
Hikâyede hiçbir zaman Olga’ya direkt olarak kendi dünyasından ulaşamadığımız için bize göre anlaşılmaz tarafta yer alıyor. Annesinden genetik bir ruhsal hastalığının olduğunu bildiğimiz Olga’yı sadece Ludmilla’nın çevirilerinden ve de Mehmet’in bakışlarından çıkardığı –ya da çıkarmak istediği- anlamlarla tanımaya çalışıyoruz. Peki Olga gerçekten ne anlatmak istiyor ya da hissediyor? Biz bu soruyla karşı karşıya kaldığımızda Olga için Sertab Erener’den Bir Damla Gözlerimde şarkısını seçtik. Şüphesiz ki Olga’nın da içinde birçok şey var, hepsi de gözlerinde saklı.
Ludmilla – Illicit Affairs
Ludmilla aslında Mehmet ve Olga aşkındaki iletişimi sağlayan kişi olarak hikâyeye giriyor. İlk başlarda da Ludmilla için kafamızda soğuk, mesafeli ve oldukça da realist bir kadın imajı çizdiriliyor. Ludmilla’nın Olga’ya karşı ilk hissi merak oluyor. Mehmet’in birini bu kadar sevecek ve hiçbir şeyi görmeyecek kadar Olga’da ne bulduğunu merak ediyor. Daha sonrasında Mehmet’in yoğun ısrarlarıyla ikili arasındaki aşkta konuşmaları çeviren kişi oluyor. Fakat gün geçtikçe Mehmet’in anlam veremediği aşkın pençesinde kendisini de buluyor. Artık bu üçlüdeki görevi çeviri yapmak değildir, o da Olga’ya aşık taraftadır.
Olga’ya olan aşkı için Mehmet’i hapse attırarak her şeyi göze alan tarafı aklımıza hemen Taylor Swift’in Illicit Affairs şarkısını getiriyor. Ne kadar okuyamasak da Ludmilla’nın da başta hislerini saklayıp bu aşka kapılmamak için elinden gelen her şeyi yaptığını tahmin ediyoruz. Bu kaçışın yansımasını şarkının sözlerinde rahatlıkla hissedebiliriz. Ludmilla eninde sonunda kendini bu yasak ilişkiye kaptırsa da hislerinin gerçek olduğundan şüphemiz yok. Swift’in şarkısında da bu gerçekliği hissediyoruz. Yasak ama gerçek. Mehmet’in aralarından çekildiği Olga ve Ludmilla’nın aralarındaki bağın şarkıdaki gibi eninde sonunda ölüp ölmediği ise bizim için de merak konusu.
Kardeşimin Hikâyesi ve Zülfü Livaneli ile ilgili yazılmış diğer yazılarımızı okudunuz mu?
Kardeşimin Hikayesi – Zülfü Livaneli | Karakter Analizi