Çağdaş İtalyan edebiyatının gözde isimlerinden olan Elena Ferrante, henüz kimliği tam olarak bilinmeyen bir yazar. Bazı söylentilere göre İtalya’nın ödüllü çevirmenlerinden biri olduğu söyleniyor fakat kesinliği tam olarak bilinmiyor. Bilinmezliklere rağmen eserleriyle pek çok ülkeyi sallayan Ferrante, ülkemizde de popülerliğini oldukça arttırarak isminden sıklıkla söz ettirmeyi başardı.

“Anlatması en zor şeyler, kendimizin bile anlayamadığımız şeylerdir.” (s.8)
Ferrante’nin kimliğini gizlemesindeki nedenler arasında, bir yazarın ismiyle değil metniyle ön plana çıkması gerektiğiydi. Eğer kimlik ön plana çıkarsa kendisi konuşulurdu fakat kimliğini gizlerse yazarlığı ve metinleri konuşulacaktı. Verdiği röportajları sadece yazılı olarak ileten Ferrante, zaman zaman da kitaplarının yayımcısı olan Sandro Ferri aracılığıyla gerçekleştiriyor. Napoli Romanları serisi ile dünya çapında tanınırlık kazanan Ferrante’nin, bazen önüne bu anonim hâli geçmiyor değil fakat yazar bunun olmasına şaşırmadığını, bir süre konuşulup sonrasında yeniden romanlarıyla gündeme geleceğini bildiğini ifade ediyor.
Napoli Romanları serisi ile edebiyat dünyasına çarpıcı bir giriş yapan Ferrante, 2006 yılında yayımladığı Karanlık Kız kitabı ile Napoli Romanları serisinin başlangıcını yapmış bulundu. Serinin içerisinde yer almayan kitap, o serinin çıkış noktası olarak değerlendiriliyor. Karanlık Kız kitabında yer alan karakterlerle bağlantılar yaratan yazar, aynı zamanda eserlerini bir noktada birbirleri ile de ilişki içerisinde olmasını önemsiyor.

“Gençliğimin umutları vakitsiz bir şekilde yanıp kül olmuş gibi görünmüştü, gerisin geriye, anneme, nineme, soyundan geldiğim sessiz ve kızgın kadınlara doğru yuvarlanıyordum. Fırsatlar kaçıyordu. Hırslarım henüz alev alevdi ve genç bedenimce, projeyi projeye ulayan hayal gücümle besleniyordu ama yaratıcılık tutkum üniversitelerin işleyişindeki gerçekler ve olası kariyer fırsatçılığı yüzünden giderek baltalanıyordu. Kendi aklımın içine hapsolduğumu, kendimi sınama olanağı bulamadığımı sanıp çaresizlik hissediyordum.” (s.74)
Karanlık Kız, ana karakterimiz Leda’nın hem geçmiş hem güncel hayatına odaklanıyor. Kadın temasını başarılı bir şekilde ele alan Ferrante, bu kitabında da kadın karakter üzerinden annelik, yalnız ebeveynlik ve tek başına ayakta duran bir kadın portresi çizerek kitabını şekillendiriyor. Leda’nın tek başına tatile çıktığı yerde karşılaştığı bir geniş aile ilişkileri sebebiyle kendi hayat sorgulamasına şahitlik ediyoruz. Zaman zaman annesi ile olan ilişkisine eğiliyoruz zaman zaman da kendi annelik deneyimine. Her ikisi arasında keskin hatlar belirlemek isteyen Leda’nın o hat üzerinde derin iç sorgulamaları gün yüzüne çıkıyor bu tatilde. Annesinin zıttı olmak isterken bir noktada kızlarını bırakıp gitmesi, kızlarının her şey hakkında onu suçlaması, yetişkinliğini kızlarının arkadaş ortamı ile absorbe etme çabaları gibi daha önce üzerine düşünmediği her şey, bu geniş aile sayesinde Leda’nın kafasını dağıtıp işlerine yoğunlaşabilmesi için çıktığı tatilin merkezi konumuna geliyor.
İçsel çatışmalar, hesaplaşmalar, beklentiler, ukde kalanlar ve hayallerle dolu bir tatil geçiren Leda’nın kadın olarak hayatla olan mücadelesi, Ferrante‘nin anlatımıyla oldukça içten bir şekilde ilerliyor. Tarafların haklı ve haksız yönlerini, Leda’nın kendisiyle konuşmalarından çıkarmış olsak da, aslında kızları ve annesinin penceresinden de onlara hak verir bir yönden bakmamıza olanak sağlıyor. Akıcı bir dil benimseyen yazar, bu akıcılık içerisinde okura vermek istediği duyguları çok net ve açık bir şekilde veriyor. Üstünü örtmeden, anlatmak istediğini doğrudan anlatarak kadın temasına yeni bir boyut daha kazandırıyor Elena Ferrante.
“Yankıları bana ulaştı, üzüldüm ama o durumda bile geri adım atmadım. Uzaktaydım, bambaşka bir insan olduğumu sanıyordum, nihayet gerçek bir kişi olmuştum ve kızların da doğduğum kentin yaralarına kendilerini açmalarını istedim; yaraların benim üzerimdeki etkisi asla sağalmamıştı. Annem o dönemde iyi iş çıkardı, kızlarla ilgilendi, bitkin düştü ama ben ona hiçbir konuda minnet göstermedim. Kendime beslediğim gizli öfkeyi anneme yönelttim. Sonrasında kızlarımı yeniden yanıma aldığımda ve onları Floransa’ya götürdüğümde, annemi, bana yaptığı gibi onlarda da sağlıksız izler yaratmakla suçladım. İftira yüklü suçlamalar. O ise kendini savundu, kötülükle karşılık verdi, çok üzüldü, belki de üzüntüsünün zehri yüzünden kısa süre sonra öldü.” (s. 93)

Aynı isimle 2021 yılında filme uyarlanan Karanlık Kız, Elena Ferrante’nin isteği üzerine Maggie Gyllenhaal yönetmenliğinde çekildi. Filmin kadrosunda Olivia Colman, Dakota Johnson, Paul Mescal gibi birbirinden başarılı oyuncular yer aldı. Ferrante’nin Gyllenhaal’a açık çek vermesi ile Gyllenhaal, ilk senaristlik ve yönetmenlik deneyimini ödüllerle kutladı. Ferrante, Karanlık Kız‘ı uyarlayan kişinin Gyllenhaal olması şartıyla kitabın konusuna dair bütün haklarını vereceğini ifade etmişti fakat filmin yönetmeni o olmayacaksa, başka bir kadın yönetmenin bunu üstlenmesi gerektiğini de duyurmuştu. Yönetmenin erkek olması koşulundaysa çeklerin hiçbirinden faydalanılmayacağını, sadece kitabın hikâyesine sadık kalınarak çekimlerin yapılmasını isteyecekti. Eserlerinin merkezi hâline getirdiği kadın dayanışmasını, sinema tarafında da sergileyen yazar, erkek egemen bir dünyanın sanat dalında da kendini göstermemesi için elinden geleni yaptığını kanıtlarken ilerleyen zamanlarda da elinden geleni yapacağının sinyallerini vermiş oldu.
“Loşta kalan bir eylemin daha derin loşlukta eylemlere yol açtığını düşündüm ve o zaman sorunun zinciri kırmak olduğunu anladım.” (s.134)
Ferrante, Elena. Karanlık Kız. Everest Yayınları: İstanbul, Temmuz 2023.
“Yazarın görevi metinden kaçanı anlatabilmektir.” t24.com. web
“Karanlık Kız: Döngüyü Kırma Cesareti.” altyazi.net web


