Kaplumbağa Terbiyecisi, günümüzde gencinden yaşlısına toplumun her kesimi tarafından tanınan bir eserdir. Bu tablo, bir sanat ve hizmet insanı olan Osman Hamdi Bey’in, modernleşmesi ve Batılılaşması uğruna büyük emek harcadığı Osmanlı toplumunu, sembollerle ve alegorik anlatımla resmettiği bir yapıttır. 2004 yılında düzenlenen son müzayedede İstanbul Modern ve Pera Müzesi arasında geçen çekişmeli yarış sonucunda 5 trilyon (dönemin para birimiyle) liraya alıcı bulmasıyla ününe ün katmıştır. Gelin, Osman Hamdi Bey’in bu kıymetli tablosunu ve arkasında yatan derin mesajları birlikte inceleyelim.
Osman Hamdi Bey Kimdir?

30 Aralık 1842’de dünyaya gelen Osman Hamdi Bey; Türk ressam, sanat eğitimcisi, arkeolog, müzeci ve devlet adamıdır. Sanat ve tarih alanındaki çalışmalarıyla Türk kültür tarihine adını kalıcı olarak yazdırmış, önemli bir şahsiyettir. Çok yönlü kimliğini özetlerken kendi yaşam serüveni şu sözlerle anlatmıştır:
“Memur oldum. Arkeolog olup kazılar yaptım. Müzeci oldum. Büyük İskender Lahdini çıkardım. Ülkemin ilk güzel sanatlar okulunu kurmak ve yönetmek de Tanrı’ya şükürler olsun ben Osman Hamdi kuluna nasip oldu. Bu süre içinde ünüm Avrupa’nın tüm ülkelerine ulaştı. Nişanlar, madalyalar aldım. Akademilere, enstitülere üye seçildim. Birçok üniversite fahri doktorluk unvanını bana verdi. Bir yaşama, birçok yaşam sığdırdım. Hiçbir zaman yürümedim, her zaman koştum. Batılıların ‘Hasta Adam’ dedikleri Osmanlı mülküne yeni bir can, yeni bir kan vermek isteyenlerden biriydim yalnızca.”

Ailesinin daha küçük yaşta onun hakkında verdiği kararla, babası gibi, Paris’e hukuk eğitimi için gönderilmiştir. Osman Hamdi Bey, burada sanatın kalbi sayılan bir ortamda resme olan ilgisini fark etmiş, ünlü oryantalist ressamlar Jean-Léon Gérôme ve Boulanger’in öğrencisi olarak sanat eğitimine devam etmiştir. Bu dönemde edindiği birikim, hem sanat hayatını hem de müzecilik ve arkeoloji alanlarındaki çalışmalarını biçimlendirmiştir. Osman Hamdi Bey, Türkiye’nin ilk arkeoloğu, ilk müze yöneticisi ve akademik sanat eğitiminin kurucusu olarak tanınır. Babası İbrahim Edhem Paşa, Osmanlı’nın ilk maden mühendislerinden biri olup Paris’te eğitim görmüş; Louis Pasteur gibi isimlerle aynı sınıfta öğrenim gören paşa zekâsı sayesinde okulu birinci bitirmiş ve III. Napolyon’dan ödül almıştır. Böyle bir babanın evladı olan Osman Hamdi Bey’in bilim ve sanatta bu kadar aktif ve başarılı olmasında ailesinin desteği önemli bir rol oynamıştır.
Kültürel ve Kurumsal Katkıları

Osman Hamdi Bey, Tanzimat Dönemi’nin yetiştirdiği ve Osmanlı’nın batılılaşma sürecine yön veren önemli devlet adamlarından biridir. Osmanlı’da tarihî eserlerin korunmasına dair ilk yasal düzenleme olan Asar-ı Atika Nizamnamesi’ni hazırlamış; bu belge günümüzdeki Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun temellerini oluşturmuştur.
Ayrıca modern müzeciliğin Anadolu’da kurumsallaşmasına öncülük etmiş, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin gelişimine önemli katkılar sunmuştur. Kurduğu Sanayi-i Nefise Mektebi (bugünkü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi), Türkiye’de sanat eğitiminin akademik bir yapı kazanmasında temel rol oynamıştır. Geleneksel Türk sanat anlayışına Batı’nın resim tekniklerini ve perspektifini kazandıran ilk sanatçılardan biri olarak, Türk resim tarihinin öncülerinden kabul edilir.
1909 yılında Oxford Üniversitesi tarafından fahri doktor unvanına layık görülen Osman Hamdi Bey, yerli ve yabancı birçok kurum tarafından çeşitli ödüllerle onurlandırılmıştır. Hayatının son döneminde ilk kişisel sergisini açmaya hazırlanırken, geçirdiği hastalık sonucu 24 Şubat 1910’da Kuruçeşme’de hayata veda etmiştir.
Sanat Anlayışı

Osman Hamdi Bey’in sanat anlayışı, eğitimini aldığı ünlü Fransız oryantalist ressam Jean-Léon Gérôme’un etkisiyle oryantalist bir temele dayanır. Oryantalizm, 18. yüzyılda akademik anlamda gelişmeye başlayan ve 19. yüzyılda Batı sanatında etkili bir akım haline gelen bir yaklaşımı ifade eder. Bu anlayış, özellikle 1798 yılında Napolyon’un Mısır Seferi sonrasında yaygınlık kazanmıştır. “Orient” (Doğu) kelimesinden türeyen oryantalizm, Doğu toplumlarının yaşam biçimleri, gelenekleri, inanç sistemleri ve kültürel ögelerini konu edinen bir bilim ve sanat dalı haline gelmiştir.
Ancak Osman Hamdi Bey’in oryantalizmi Batılı örneklerinden ayrılır. Batılı ressamların Doğu’yu egzotik, geri kalmış ya da romantize edilmiş bir şekilde resmetmelerine karşın, Osman Hamdi Bey kendi kültürüne içeriden bir gözle bakar. Onun resimlerinde Doğu insanı; düşünen, okuyan, üreten ve kültürel birikimiyle öne çıkan bir aydın kimliğiyle karşımıza çıkar. Yani onun oryantalist bakışı ötekileştirmemiş, bize içeriden bir bakış sunmuştur.
Sanatçının eserlerinde Osmanlı’nın estetiği ile Batı’nın akademik resim teknikleri bir arada görülür. Perspektif, anatomi, ışık-gölge zıtlığı ve güçlü kompozisyonlar, onun Batı’dan aldığı teknik birikimin göstergeleridir. Buna karşın konu seçimlerinde ve figürlerinin kimliklerinde Doğu’ya ve özellikle Osmanlı toplumuna ait motifler ağır basar. Eserlerinde özellikle mekan detaylarında fotoğraflardan yararlanması, resimlerini realist bir zemine oturtmaktadır. Ayrıntılı iç mekân tasvirleri, mimari ögelerin titizlikle işlenmesi ve figürlerin dingin duruşları, onun hem arkeolog kimliğini hem de sembolik anlatıma olan ilgisini yansıtır. Eserlerde kişiler aracılığıyla düşünceli ruh halini, meşguliyeti ve ruhani atmosferi bize yansıtır. Resimlerinde sıkça yer verdiği kitaplar, sanat nesneleri ve yazmalar; ilim, kültür ve düşünsel zenginliğe verdiği önemin simgeleridir.
Osman Hamdi Bey’in eserleri, hem Türkiye’de hem de uluslararası müzelerde ve özel koleksiyonlarda yer almaktadır. Öne çıkan tabloları arasında Camiden Çıkış, Balıkçı, Yeşilcamide Kur’an Okuma, Halı Satıcısı, Âbıhayat Çeşmesi, Hamam, Kaplumbağa Terbiyecisi, Türbe Kapısı Önünde Kadınlar, Eskihisar, Mimozalı Kadın ve Şehzade Türbesinde Derviş gibi önemli yapıtlar bulunmaktadır.
Burada birkaç satıra sığdırılmaya çalışılan bu dolu dolu yaşam öyküsü, sanatseverler ve tarih meraklıları için gerçek bir ilham kaynağıdır. (Osman Hamdi Bey ile ilgili başvurduğum birincil kaynağa meraklısı için kaynakçada ilk sırada yer vereceğim.)
Kaplumbağa Terbiyecisi: Alegorik Bir Başyapıt

“Tablo bittiğinde Osman Hamdi başyapıtına baktığını hemen anladı. Sonuçtan hayli memnundu. Ama resmi görenler tabloda ne anlatıldığını anlamakta zorlanmışlardı. Birbirlerine kaplumbağa terbiyecisi diye eski bir mesleğin olup olmadığını soruyorlardı. En okumuş yazmışlar bile böyle bir meslekten söz edildiğini hiç duymamışlardı. Nerede çalışırlardı bu adamlar? Sirklerde mi? Yoksa saray bahçesinde mi? Kimse bilmiyordu. Osman Hamdi de hayatı boyunca kimsenin bilmediği meslekler yapmıştı. Ressam olmuştu en başta. Sonra müze müdürü. Bir arkeolog. Ardından da güzel sanatlar akademisi müdürü. Onun kaplumbağa terbiyecisinden bir farkı yoktu aslında!”
Emre Caner
Osman Hamdi Bey’in en bilinen ve dünya çapında ilgi gören eserlerinden biri Kaplumbağa Terbiyecisi tablosudur. Sanatçı bu eserin ilk versiyonunu 1906, ikinci versiyonunu ise 1907 yılında yapmıştır. Eserin 1906 yılında yapılan versiyonunda eser yağlı boya ile çalışılmış olup, 222 x 122 cm boyutlarındadır ve sanat tarihçileri tarafından sıkça incelenen alegorik ve sembolik öğeler taşır. 1907 yılında yapılan versiyonu ise yine yağlı boya ile yapılmış ama daha küçük ölçülere sahip bir tablodur.
İlk versiyonda, ışık oyunları ve renkler dikkat çekerken; 1907 tarihli ikinci versiyonda bazı farklılıklar göze çarpar. İkinci versiyonda, figür daha yaşlı ve pencereye daha uzak konumlandırılmıştır. Kaplumbağa sayısı bir adet artmış, resme cam kenarına yerleştirilmiş bir küp ve yukarıya asılmış sarı bir tablo eklenmiştir. Her iki versiyonda da üst kısımda yer alan “Kalplerin şifası, sevgiliyle buluşmaktır.” yazısı aynıdır.

Eserin kaynağı hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Bunlardan biri, Fransız dergisi Tour du Monde’da yayımlanan Charmeur de Tortues (Kaplumbağa Oynatıcısı) başlıklı bir gravürden esinlenildiğidir. Diğeri ise sanatçının hocası Gérôme’un Yılan Oynatıcısı tablosundan ilham aldığı yönündedir. Bu esin kaynaklarında da yaşlı bir figürün hayvanlara müzik yoluyla bir şeyler öğretmeye çalıştığı görülür.
1906 yılında Paris’te Grand Palais’te düzenlenen sergiye Kaplumbağalı Adam adıyla gönderilen eser, bugün İstanbul’daki Pera Müzesi‘nde sergilenmektedir. Tablonun bu denli ilgi görmesinin temel sebeplerinden biri, içeriğinde taşıdığı sembolik ve alegorik öğelerin Osman Hamdi Bey’in entelektüel yaşamının izlerini taşıdığının düşünülmesidir.
Eserde yer alan yaşlı adam figürünün, Doğu toplumunu uygarlaştırmaya çalışan bir Osmanlı aydınına gönderme yaptığı düşünülmektedir. Kaplumbağalar ağır ilerleyen halkı, müzik aleti ise aydının onlara rehberlik etme çabasını simgeler. Bu bakımdan eser; yalnızca estetik bir başarı değil, aynı zamanda dönemin toplumsal ve entelektüel meselelerine dair derinlikli bir yorumdur.
Kaplumbağaların Alegorisi: Osmanlı Toplumuna Bir Bakış

Resimde göze çarpan ilk detay, neredeyse zemine sıfır konumlandırılmış ahşap pencereden süzülen gün ışığının aydınlattığı mekânda, elinde ney ya da benzeri üflemeli bir müzik aletiyle kaplumbağalara doğru eğilmiş bir figürdür. Figürün hemen önünde üç kaplumbağa yerdeki yaprakları yerken, yan ve arka planda da hareket hâlinde iki kaplumbağa daha yer alır. Sanatta sıkça kullanılan alegorik anlatım, özellikle hayvan ve bitki figürleriyle toplumsal yapıyı, kültürel değerleri ve düşünce biçimlerini yansıtmayı amaçlar. Kaplumbağalar da bu bağlamda, rastgele yerleştirilmiş figürler değil; sanatçının toplumuna dair düşüncelerini aktardığı güçlü sembollerdir.
Kaplumbağalar; yuvarlak bir kabuğu üzerlerinde taşımaları, uzun ömürlü olmaları gibi bazı özellikleri nedeniyle pek çok kültürde kutsal ve anlam yüklü bir canlıdır. Örneğin Hint ve Çin mitolojilerinde kaplumbağaların evreni dengede tuttuğuna inanılır. Türk kültüründe ise Budizm etkisiyle girmiş ve kutsallaşmış, Göktürk Yazıtları’nın bir kaplumbağa heykeli üzerine yerleştirilmesiyle de devletin ölümsüzlüğünü ve koruyuculuğunu simgeleyen bir figür hâline gelmiştir. Hatta bazı İslamiyet öncesi Türk kaynaklarında, dünyanın ortasında büyük bir dağı sırtında taşıyan altın bir kaplumbağadan bahsedilir.
Osman Hamdi Bey’in tablosundaki kaplumbağalar ise bir başka yorumu mümkün kılar: Yavaşlıkları ve içine kapanıklıklarıyla toplumun değişime direnen yapısını simgelerler. Aydın figürü ise, bu durağan toplumu sabırla eğitmeye çalışan kişi olarak karşımıza çıkar. Sanatçının hayatında üstlendiği roller –ressamlık, arkeologluk, müzecilik, eğitimcilik– hep yeniliklerin ve ilerlemenin temsilcisi olduğunun göstergesidir. Ancak bu çabalarına karşı toplumdan yeterli yankı alamamış, çoğu zaman yalnız kalmıştır.
Kaplumbağa Terbiyecisi, böylece yalnızca bir sanat eseri değil; bir aydının kendi toplumunu dönüştürme çabası karşısında yaşadığı zorluk, umutsuzluk ve yalnızlığın alegorik anlatımıdır. Figürün donuk ve yorgun duruşu, sadece fiziksel değil, zihinsel bir yorgunluğun da yansımasıdır. Eğitilmesi zor, kabuğuna çekilmiş bir topluma sesini duyurmaya çalışan bir öncünün iç dünyası, bu tabloda sessiz ama güçlü bir şekilde karşımıza çıkar.
Duvarlar Arasında: Kaplumbağa Terbiyesi

Eserdeki mekân, Bursa Yeşil Camii’nin üst kat odalarından biridir. Sanatçı burada sadece bir iç mekân betimlemesi yapmakla kalmaz, aynı zamanda 19. yüzyıl Osmanlı mimarisine dair önemli ipuçları da sunar. Duvarların alt kısmında çini kaplamalar, üst kısmında ise yer yer dökülmüş yeşil boyaların altından görünen tuğlalar dikkat çeker. Zemine oldukça yakın konumlanmış ahşap pencereden süzülen gün ışığı, yer döşemelerini aydınlatır ve sahnede loş bir etki yaratır.
Osman Hamdi Bey’in mimari detaylara gösterdiği özenin sebebi, onun yalnızca bir ressam değil; aynı zamanda bir kültür tarihçisi ve arkeolog oluşundan kaynaklıdır. Mekânın üst kısmında Arap harfleriyle yazılmış “Şifa’al-kulûb likā’al-mahbûb“ (Kalplerin şifası, sevgiliyle buluşmaktır) cümlesi yer alır. Bu sözün tablonun en üst kısmına yerleştirilmiş olması, sanatçının bilgi ve hakikati her şeyin üzerinde gördüğünden kaynaklı olduğunu düşündürmektedir.
Bir Figürün Gölgesinde: Modernleşme

Kaplumbağa Terbiyecisi tablosunda figür, Osman Hamdi’nin diğer eserlerinde gördüğümüz örneklerinden farklı olarak mekan içerisine oldukça büyük bir şekilde yerleştirilmiştir. Sanatçının eserlerinde çoğu zaman fotoğraflardan yararlandığı bilinirken burada kendi fotoğrafından yararlanarak figürü bir derviş gibi betimlediği bilinmektedir. Sırtını izleyiciye dönmüş figür, yerdeki beş kaplumbağanın arasında durmakta ve iki elini arkasında birleştirmiştir. Ellerinde üflemeli bir çalgı tutarken, sırtına asılı bir nakkare ve ona bağlı bir mızrap da boynundan sarkmaktadır. Bazı kaynaklar bu nesnenin, dönemin dervişleri ve dilencileri tarafından kullanılan Hindistan cevizi ya da abanozdan yapılan çanak anlamına gelen “keşkül-i fukara” olabileceğini belirtmektedir.
Figürün üzerindeki geleneksel motiflerle bezenmiş kırmızı bir entari; belinde kuşak, başında özensiz sarılmış bir yemeni, ayağında ise sarı çarıklar bulunmaktadır. Bu detaylar figürün Doğu kültürüne ait bir bilge, bir düşünce adamı ya da bir derviş olarak yorumlanmasına neden olmuştur. Kaplumbağaları sabırla eğitmeye çalışan bu figürün eğik duruşu, taşıdığı sorumluluğun ağırlığını ve toplumun dönüşümüne karşı gösterdiği çabanın yarattığı umutsuzluğu yansıtır. Duruşu ve yüz ifadesiyle iletişime kapalı, içine dönük ve düşünceli bir ruh hâli sergiler.
Osman Hamdi Bey, mekânla figür arasında estetik ve anlam açısından dikkat çekici bir uyum kurmuştur. Pencere kemerinin eğimi ile figürün duruşundaki eğim benzeşirken, figürün ışıkla aydınlatılmış yüzüyle mekânın loşluğu arasında bir karşıtlık oluşturulmuştur. Bu zıtlık, sanatçının ışık-gölge oyunlarındaki ustalığını ve dramatik anlatımı kuvvetlendirme becerisini gösterir. Loş ışık, düşünceli ifade, kavuşmuş eller ve mistik semboller aracılığıyla Kaplumbağa Terbiyecisi, Doğu’nun gizemli, derin ve çok katmanlı bir yansıması olarak hafızalarda yer edinir. Sanatçının modernleşme sürecindeki bireysel yalnızlığını, entelektüel çabasını ve sabrını alegorik bir dille aktardığı bu eser, yalnızca görsel değil, aynı zamanda düşünsel bir derinlik de taşır. Bugün eser İstanbul Beyoğlu’nda Pera Müzesi içerisinde; cuma akşamları tüm vatandaşların ziyaretine ücretsiz şekilde açık olarak sergilenmektedir.
Kaynakça
Caner, Emre. Kaplumbağa Terbiyecisi. İstanbul: Kapı Yayınları, Eylül 2022
“Osmanlı Resim Sanatında Osman Hamdi Bey, Figür ve Mekan Üzerine Bir Araştırma”. DergiPark. Web. 02.06.2025
“KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ TABLOSUNDA KAPLUMBAĞA ALEGORİSİ”. DergiPark. Web. 03.06.2025
“Osman Hamdi Bey”. Academia.edu. Web. 04.06.2025
Harika bir konu, senin gibi zarif ve donanımlı bir yazı olmuş, kalemine sağlık 🙂
Teşekkür ederim Derya Hanım, çok incesiniz🪻🌷
Kaleminize sağlık 🙂
Teşekkür ederim 🙂
tebrik ederim eylül hanım başarılarının devamını dilerim hep böyle devam etmeniz dileğiyle
saygilarimla
Teşekkür ederim Gökdeniz Bey.
Sadece kaplumbağalar değil,
Eylül Saraçoğlu kalitesiyle okuduğumuz bu yazıyla bizde terbiye olduk…
Ellerine sağlık Eylül Saraçloğlu 🤩👏🏼
Teşekkür ederim Deniz Bey.. 🙂