Yirminci yüzyılın başlarında İrlanda, Birleşik Krallık egemenliğine karşı yalnızca politik değil; aynı zamanda kültürel, dini ve tarihsel anlamda da derin bir başkaldırı içindeydi. Bu başkaldırı, 1916’daki Paskalya Ayaklanması ile görünürlük kazanmış, 1921 Anglo-İrlanda Antlaşması ile fiili bağımsızlığa, 1949’da ise resmî cumhuriyete dönüşmüştür. Ancak bu sürecin kökleri çok daha derine, 1801’deki Birlik Yasası’na, hatta 1798 İrlanda isyanına kadar uzanır. İrlanda’nın bağımsızlık mücadelesi, emperyal tahakkümle hesaplaşmanın en çarpıcı örneklerinden biridir.
Köklerde Arayış: 19. Yüzyılın Derin Akıntıları

İrlanda’nın bağımsızlık yolculuğunun ilk büyük kırılma noktası, 1801 Birlik Yasası idi. Bu yasa ile İrlanda parlamentosu feshedilmiş ve ada resmen Birleşik Krallık’a dahil edilmişti. Ancak bu anayasal bütünleşme, kültürel ve dini farklılıkları görmezden gelen bir yapay birliktelikti.
On dokuzuncu yüzyılın ilk yarısında, bu ayrışma özellikle Katolik Yardım Yasası (Catholic Emancipation Act) ve Daniel O’Connell liderliğinde şekillenen barışçıl milliyetçilik ile sahneye çıktı. O’Connell, Katoliklere siyasi haklar kazandırmak için başlattığı kampanyasında milyonları seferber etti. Katoliklerin kamu görevlerinde çalışabilme hakkını kazanması, İngiliz egemenliğine karşı kazanılmış ilk büyük zafer olarak görüldü.
Bu başarıyı takiben O’Connell’in Repeal Movement yani Birlik Yasası‘nı yürürlükten kaldırma çabaları başladı. Ancak bu seferki girişim başarısızlıkla sonuçlandı ve barışçıl yöntemlerin yetersizliği açığa çıktı. O’Connell’in ardından gelen Young Ireland hareketi, halkı artık daha radikal eylemlere çağırıyordu. Bu grup, milliyetçiliğin yalnızca dini değil, aynı zamanda siyasal bir kimlik temeline oturtulması gerektiğini savunuyordu. 1848’deki başarısız isyanları, sonraki kuşaklara ilham verecek bir sembol hâline geldi.
1860’larda ise sahneye Fenians çıktı. ABD’deki göçmen İrlandalılarca da desteklenen bu gizli örgüt, ilk kez açıkça bir İrlanda Cumhuriyeti’nden söz ediyordu. Silahlı direnişi merkezine alan Fenian hareketi, modern IRA’nın öncülü kabul edilir.
Ulus Uyanıyor: 20. Yüzyılda Devrim ve Kuruluş

Yirminci yüzyıla gelindiğinde İrlanda’da milliyetçilik, artık sadece entelektüel veya dini değil; silahlı ve halk tabanlı bir harekete dönüşmüştü. 1916’da patlak veren Paskalya Ayaklanması, kısa sürede bastırılsa da etkileri bakımından büyük bir kırılma yarattı. Ayaklanma sonrası liderlerin idam edilmesi, İngiliz yönetimine duyulan öfkeyi kitleselleştirdi.
1918 genel seçimlerinde milliyetçi parti Sinn Féin, büyük bir zafer kazandı. İngiliz parlamentosuna gitmeyi reddeden üyeler, Dublin’de Dáil Éireann adını verdikleri alternatif meclisi kurdu. Bu, fiilen bir kopuş anlamına geliyordu. Bu dönemde kurulan İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) ise, gerilla taktikleriyle İngiliz ordusuna karşı etkin ve yaygın bir direniş örgütledi.
IRA, eylemleriyle bazı kesimlerde tartışmalar da yarattı. Halktan zorla alınan vergiler ve araçlar, yargısız infazlar gibi eylemler ile bazı halk kesimlerinin onlardan soğumalarına da sebep oldu. Bazı araştırmacılara göre, İrlanda halkının tümü bu direnişi desteklememiş; küçük bir kesim IRA’ya karşı muhalif davranmıştır. Ancak her ne olursa olsun IRA ve İrlanda halkının çoğunluğu el ele vererek gayri nizami harp teknikleriyle İngilizlere karşı bir mücadele ortaya koydu.
İki taraf arasında tırmanan çatışmalar, nihayet 1921’de Anglo-İrlanda Antlaşması ile sonlandı. Bu anlaşma, İrlanda’nın güneyine özerklik verse de kuzeydeki Protestan ağırlıklı altı il, Birleşik Krallık içinde kaldı. Bu bölünme, yalnızca İngiltere’de değil; İrlandalılar arasında da yeni bir cephe açtı. Antlaşmayı destekleyenler ve karşı çıkanlar arasında yaşanan gerginlik, 1922–1923 İrlanda İç Savaşı’na yol açtı.
Cumhuriyetin Gölgesinde: Hafıza, Kimlik ve Sınırlar

İrlanda 1949’da resmen cumhuriyet ilan etti. Ancak bu, tüm sorunların bittiği anlamına gelmiyordu. Kuzey İrlanda’daki Katolik-Protestan ayrışması, 1960’lardan itibaren The Troubles olarak anılacak uzun bir çatışma dönemini doğurdu. Bu çatışmalar, 20. yüzyıl boyunca İrlanda kimliğinin hem sınırlarını hem de anlamını yeniden tanımladı.
Bağımsızlık, bir sınır çizmekten çok, bir kimlik inşa etmekti. İrlandalılar için mesele yalnızca İngiltere’den kopmak değil, kim olduklarını hatırlamak ve bunu dünyaya ilan etmekti. Her direniş, her tören, her kelime bu kimliğin bir tuğlası oldu. Kurulan şey sadece bir devlet değil, ortak bir hafızaydı.
Sonuç: Sömürgeden Ulusal Bilince

İrlanda’nın bağımsızlık süreci, klasik bir anti-emperyalist mücadeleden fazlasıdır. Bu süreç; halkın kendi tarihini yeniden yazma çabası, dini farklılıkların siyasal kimliklerle örtüşmesi, modernleşmenin sancıları ve iç çatışmalarla bezenmiş bir toplumsal dönüşümdür. Bugün İrlanda Cumhuriyeti, bu uzun ve kanlı geçmişin üzerine kurulmuş bir bellektir; onun bayrağı yalnızca bir ülkenin değil, tarihsel direnişin de simgesidir.
Kaynakça:
- Foster, Robert Fitzroy. Modern Ireland: 1600–1972. Penguin Books, 1989.
- Hughes, Brian. «”Bu Issız Adanın Bütün Halkı Silahlı Küçük Bir Çete Tarafından Terörize Edilmektedir”: İrlanda Devrimi Sırasında Gerillalar ve Siviller.» Hughes, Brian ve Fergus Robson. Antik Dönemden Günümüze Gayri Nizami Harp. İstanbul: Kronik, 2021. 131-156.
- Kee, Robert. The Green Flag: A History of Irish Nationalism. Penguin Books, 2000.
- Merriman, John. Rönesans’tan Bugüne Modern Avrupa Tarihi. Çev. Şükrü Alpagut. İstanbul: Say, 2018.
- Townshend, Charles. Easter 1916: The Irish Rebellion. Penguin Books, 2006.
- Öne Çıkarılmış Görsel: Wikimedia Commons


