Ana SayfaEdebiyatKafakağıdı - Sabahattin Ali

Kafakağıdı – Sabahattin Ali

Kaynak: Ağaç, 14.03.1936

Akşamüzeri hapishaneye bir sürü adam getirdiler. Hepsi elli kadar vardı. Bu kadar kalabalığı süngü takmamış iki candarmanın arasında görünce yol parası borcundan buraya geldiklerini anladık.

Nizamiye kapısından girince avluda sıra oldular. Bir gardiyan elindeki kağıda bakarak yoklama yaptı. Ondan sonra duvar kenarına dizilerek çömeldiler, konuşmadan bekleşmeye başladılar.

Kılıkları pek perişandı. Poturları parça parça sarkıyordu ve çoğunun ayağında kunduraya benzer bir şey bile yoktu.

Sırtlarında devetüyü çuldan kısa ve gene parça parça cepkenler, bunun altında solmuş, lime lime yıpranmış ve yamadan görünmez olmuş mintanlar vardı. Siperini sağ veya sol yanaklarının üstüne getirdikleri kasketleri yağ içindeydi ve yırtık siperden koyu sarı mukavvalar fırlıyordu.

Yanlarına koydukları çul heybelerin yan yatan ağızlarından birkaç somun kara ekmek, birkaç dürüm yufka ve bazılarınınkinden birkaç taze soğan yaprağı görünüyordu.

Hangi koğuşa gideceklerini ve ne yapacaklarını söyleyen olmadığı için uzun zaman beklediler. Aralarında ara sıra bir şeyler fısıldaşıyorlardı. Kendi köylerinden birkaç mahpus yanlarına sokulunca isteksiz ve çekingen tavırlarla onun suallerine cevap veriyorlar, ara sıra başlarını başka tarafa çevirip uzaklara bakarak bu konuşmaya devam etmekten pek hoşlanmadıklarını anlatıyorlardı.

Hakikaten, tanımadıkları mahpuslardan ziyade hemşerilerinden tanıyor gibiydiler. Katilden veya başka ağır cürümlerden yatan kendi köylülerinin karşısında, yol parası veremedikleri için hapse düşmüş olmak onlara pek ağır geliyordu.

İçlerinde bir de ihtiyar vardı. Görünüşte altmışı çoktan aşmış olan bu adamın artık yol parası vesaire ile alakası olmasa gerekti. Mavi damarları fırlamış ve kütükleşmiş ellerinde tuttuğu eğri ve kalın bir sopaya dayanarak kalkabiliyor ve iki kat olmuş belini hemen bir yere yaslamak için duvarın yanına gidiyordu.

Kupkuru ve uzun çenesinde birkaç tel sallanmakta, dökülerek adamakıllı seyrekleşen ak saçlarının altında lekeli ve pul pul olmuş bir deri parlamaktaydı.

Üstü başı ötekiler kadar, hatta daha fazla perişandı. Belindeki meşin silahlık, belki altmış senenin kahrını çekmiş olduğu için, tüylenmiş, çatlamış, taban astarı gibi incelmişti. Yanına yaklaştım. İhtiyarlıktan ufalmış gözlerle bana baktı. Geçeceğimi sanarak başını gene başka tarafa çevirdi. Yanına diz çöktüm:

-Merhaba, dede!- dedim.

Dönüp baktı. Gözlerinde ufak bir hayret parladı ve döndü. -Eyvallah!-

Her yeni gelene söylenen beylik cümleyi söyledim:

-Geçmiş olsun!-

-Sağ ol!-

Tekrar önüne baktı. Bir cıgara çıkarıp verdim. Titrek elleriyle aldı, sonra silahlığından teneke bir tabaka çıkararak açtı. İçinde bir tutamdan az tütün tozu ve bir fitilli çakmak vardı. Bunun seferberlikten kalma olduğu besbelliydi. Avcunun içi ile hızlı hızlı çaktı, sonra fitili düzeltip birkaç kere daha denedi. Bir türlü yanmıyordu. Bu sırada benim yakıp uzattığım kibritle cıgarasını ateşledi ve ağır ağır, derin derin çekti.

Ben gene sordum:

-Vukuatın ne, dede?-

-Ne vukuatı oğul, susa yolu parası veremedik!-

-Kaç yaşındasın?-

-Ne bileyim? Seksen olmalı!..-

-Nasıl olur? Altmışını geçenlerden yol parası istemezler…- -Benden istiyorlar…-

-Bir yanlışlık olacak.-

-Yanlışlık değil oğul!- dedi ve anlattı:

-Dört oğlum vardı, birisi katilden hapse düştü, sekiz sene yattıktan sonra öldü; ikisi seferberlikte gitti; biri de candarma idi, eşkıya takibinde vuruldu, topal kaldı, şimdi köyde oturur, benim elime bakar. Öbür oğullarımın çocukları yoktu. Bunun da bir tek oğlu oldu, o da sekiz yaşında sıtmadan öldü. Öleli yirmi yılı aşkındır. O zamandan beri topal oğlumla otururuz. Benim kocakarı ile topalın karısı tarlayı sürer, ekerler, ben de harmana yardım ederim, topal da çardakta oturup bostanı bekler, kıt kanaat geçiniriz. Üç sene evvel bizim ağa dere boyundaki ufak tarlamıza sahip çıkar oldu. Bağırdık çağırdık, fayda etmedi. Oğlan sakat, bende de derman yok, hakkımızı kendimiz arayamadık. Mecbur olduk hükümet kapısına düşmeye. İki sene mahkememiz sürdü. Bizim tapumuz filan yoktu ama, bütün köylü o tarlanın bize dededen kaldığını bilirdi. Bunu soran olmadı, ağa yalancı şahit dinletti, mahkemeyi kazandı. Mahkeme sürerken benden kafakağıdımı istediler, nereden bulayım? Askerden döneli devlet kapısına işim düşmemişti; aradım aradım yok… Sonra mushafın arasında bizim topalın ölen oğlunun kafakağıdını buldum. Onun da adı Mehmet’ti. Kafakağıdı değil mi, hep bir, dedim, vilayete kaydını gördürdüm, yeniden adres verdim.

Mahkemede bir şey çıkmadı. Vilayete gelip giderken öbür tarlayı yüzüstü koyduğumuzla kaldık. Altı ay sonraydı, köye tahsildarlar geldi. Yol parası vereceklerin arasında muhtar beni de okudu. Yanlış olacak diye kulak asmadım. Birkaç kere gelip gittiler, aldırmadım. Yirmi senedir yol parasından muaftım. Bu sefer tahsildarlar candarmayla beraber geldiler. Yol parası vermeyenlerle beraber beni de aldılar; ben seksen yaşındayım dedim ama, dinleyen olmadı. Nüfusa geldik, defteri açıp baktılar, daha yirmi dokuz yaşındasın dediler. Amanın etmeyin, halime bakın dedim, olmaz, tevellüdün işte burada, adresin de belli, diye dayattılar. Cebimdeki nüfusu çıkarıp verdim, orada da 29 gösteriyormuş, o zaman aklım erdi ama, neyleyim? Daha çok kurcalarsan başına iş açılır, dediler. Ben de sesimi çıkarmadım. Altı lirayı bir denkleştirebilsem verir kurtulurdum ama, bu zamanda altı liranın yolu nerde? Kaderde yazılıymış dedik, geldik buraya…-

Gülmeye başlamıştım:

-Ama babacığım, hiç insan torununun nüfus kağıdını alır mı?- dedim.

Bıkkın bir tavırla elini salladı ve:

-Ne olurmuş sanki?- diye mırıldandı, -Hepsi devletin kağıdı değil mi?-

Soylenti
Soylenti
2016'nın henüz birinci baharında kurulan, edebiyat dünyasına oksijen sağlayan yeni bir fidan.

Yazarın Popüler Yazıları

Yazarın Son Yazıları

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

İlginizi Çekebilir

️ Best Online Casino Finland【legal For 2024】top Being Unfaithful Finnish Casinos

️ Best Online Casino Finland【legal For 2024】top Being Unfaithful Finnish Casinos"How...

Falih Rıfkı Atay: Bir Cumhuriyet Aydını ve Gazetecisi

Cumhuriyet döneminin en önemli edebiyatçıları ve gazetecileri arasında yer alan Atay, Kemalist düşüncenin en önemli öncülerinden olmuştur.

Kendine Ait Bir Oda Nasıl Yazıldı?

Kendine Ait Bir Oda kitabının nasıl doğduğunu ve şekillendiğini anlamak için, Woolf'un kaleminin ardındaki düşünsel labirentlere dalmak gerekiyor.

Ahmet Erhan – Burada Gömülüdür 1. Cilt | 40 Alıntı

Yirmi yaşında ve hayat bu kadar güzelken ölümü düşleyen, 80 kuşağının hüzünlü şairi Ahmet Erhan’ın Burada Gömülüdür kitabından 40 alıntıyı sizler için derledik.

Son Yazılar

Sonsuz Korku: En İyi 10 Sonsuz Döngü Filmi

Bir gün dünyanız tersine dönerse ve zaman hayatınızın geçmiş dönemlerine akmaya başlarsa ne yaparsınız? Bu film listesi tam da geriye akan zaman döngüsüne sıkışmışların senaryosunu öneriyor.

️ Best Online Casino Finland【legal For 2024】top Being Unfaithful Finnish Casinos

️ Best Online Casino Finland【legal For 2024】top Being Unfaithful Finnish Casinos"How...

Düşünme Üzerine Düşünme: Metakognisyon

Metakognisyon, "düşünceyi düşünme" olarak tanımlanabilir ve bilişsel süreçleri izleme ve kontrol etme yeteneğidir. Bu yazıda metakognisyon kavramına gelin yakından bakalım.

İdeallerin Manifestosu: Rock Müziğin Politikayla İlişkisi

Yeniden bir seçim haftasına girmişken rock müziğin politikayla olan ilişkisini, insanlar üzerindeki etkisini ve nasıl bir muhalefet aracı haline geldiğini ele aldık.