Küçük bir kızken babaların gözüne girebilmek için gösterilen çabalar, büyüyünce toplumun beklentilerine uyum sağlamak adına verilen tavizler… Peki, gerçekten bir kadının hayatı bu kadar mı? Carl Jung’ın dediği gibi: “Başkalarının beklentileri üzerine inşa edilen bir hayat, senin hayatın değildir” ancak masallar, özellikle de Külkedisi, kadınlara başka bir şey öğretmiştir: Uyum sağlarsan, sabredersen, güzelliğinle fark edilip seçilirsen, sonunda ödüllendirilirsin fakat bu masallar, sadece büyülü dünyalar yaratmaz; aynı zamanda toplumsal rolleri ve kadınlardan beklenenleri de kodlar.
Külkedisi Sendromu Nedir?

Çocukluk yıllarımızda izlediğimiz masallardaki Külkedisi’ni hatırlar mısınız? Üvey annesi ve kardeşleri tarafından hor görülen, evin tüm işlerini yapan, tüm zorluklara sabreden ve nihayetinde bir prens tarafından kurtarılan genç kız… Külkedisi, iyi kalpli, samimi ve sakin bir karakterdir. Gördüğü kötü muameleye karşı koymakta zorlanmış ve zamanla bunu kabullenmeye başlamıştır. Kendini savunma gücünü yitirdikçe, kurtuluşunu bir kurtarıcıda aramaya başlamıştır. Tıpkı diğer kadınlar gibi… İşte bu, “Külkedisi Sendromu” olarak tanımlanır. Bu masalın bize verdiği mesaj açıktır: Kadınlar ne kadar çalışkan, sabırlı ve güzel olursa sonunda birileri tarafından fark edilir ve hak ettikleri hayata ulaşırlar. Erkekler güçlü, seçen ve kurtaran figürlerdir; kadınlar ise sessiz, fedakâr ve kurtarılmaya muhtaçtır. Bu durum sadece bir masalın içeriği değil, toplumsal yapının kadınlardan beklediği rolün bir yansımasıdır. Toplum, kadınları “itaatkâr, uyumlu ve bağımlı” olmaya yönlendirirken erkeklere de “güçlü, koruyucu ve seçici” olmayı öğretir. Bu noktada Külkedisi, sadece bir masal kahramanı değil, kadınlara biçilen toplumsal rolün en eski temsilcilerinden biri hâline gelir.
Beyaz Atlı Prensini Arayan Külkedisi Kadınlar

Colette Dowling, Sindrella Kompleksi adlı eserinde kadınların bağımsızlıktan neden korktuğunu sorgular ve şöyle der: “İlerleme fırsatımız varken neden geri çekilme eğilimi gösteririz?” Masallar, kadınlara pasif roller biçer. Külkedisi’nin de bu pasifliği, toplumun kadından beklediği rolü yansıtır. Kadınlar, güzel, zarif ve sabırlı olurlar ancak bu durum, onların kendi güçlerini keşfetmelerini engeller. Masaldaki ayakkabı denemesi de tam olarak bu durumu simgeler. Küçük ayağa sahip olan kadın, toplumun ona biçtiği kalıplara uyan kadındır. Ayakkabının her bir kıza uymaması, aslında toplumun onlara biçtiği kalıpların da ne kadar dar ve sınırlayıcı olduğunu gösterir. Kadınlar, toplumsal normlar tarafından doğru olmak için belirli ölçülere uymaya zorlanırken bu ölçülere uymayan kadınlar dışlanır. Külkedisi’nin beklediği beyaz atlı prens ise aslında sadece bir kurtarıcı figürü değil, toplumun kadına biçtiği kalıbın bir parçasıdır. Kadınların, kendi güçlerini fark etmeleri, bu kalıpların bozulmasına yol açacak ve bu da toplumsal yapıyı tehdit edecektir. Sistem bunu istemez çünkü kadınların güçlü ve bağımsız olması sistem için bir tehdit unsurudur.
Modern Dünyanın Külkedisi Kadınları

Külkedisi masalının farklı versiyonları, Disney uyarlamaları ve modern romantik filmler hep aynı temayı işler. Romantik filmlerde, sıradan bir kadın, karizmatik ve güçlü bir erkek tarafından fark edilerek hayatı değişen bir karaktere dönüşür. Çocuk kitaplarında, prensesler çoğunlukla pasif figürlerdir. Onların hikâyeleri, bir prens tarafından seçilmeleriyle tamamlanır. Moda ve reklam sektöründe, kadınlara sürekli “daha güzel olursan daha mutlu olursun” mesajı verilir. Medya tarafından dayatılan bu algılar, kadınların kendi gücünü fark etmelerine engel olur. Kadınlar, sürekli olarak güzel ve seçilebilir olma baskısı altında kalırken kendilerini bu dar kalıplara hapseder. Kadınların bağımsızlık ve güçlerini fark etmeleri ancak bu kalıpların dışına çıkabilmeleriyle mümkün olacaktır.
Külkedisi’ni Yeniden Yazmak

Masalların ve medya anlatılarının kadınlara biçtiği roller, gerçek dünyadaki eşitsizliklerin de bir yansımasıdır. Bir masalın içinde hapsolmuş gibi hissetmek, bazen kültürel ve toplumsal kodların bir sonucudur ancak günümüzde pek çok kadın, kendi hikâyesini yazmaya ve geleneksel kalıpları sorgulamaya başlar. Peki, masallar ve medya bu değişime ayak uydurabilir mi? Yoksa yeni nesiller de kendilerini eski hikâyelerin içinde mi bulacak?
Sonuç olarak, Külkedisi sadece bir masal kahramanı değil, kadınların tarih boyunca yaşadığı toplumsal baskının bir yansımasıdır. Masalları sadece fantastik hikâyeler olarak görmek yerine, onların inşa ettiği dünyayı sorgulamak belki de en büyük adımdır.
Kaynakça
Dowling, Colette. Sindrella Kompleksi. 2020 Basım
Kikwell. Külkedisi Sendromu:Bir Kurtarıcı Arıyor Olabilir misiniz? Web
Kandaz, Mine. Külkedisi Sendromu. 2024. Web
Gündüz, Şafak. Dergipark. Karadeniz. 2017. Web
Erum, Tazeen. The History of Gender Ideology in Brothers Grimm’s Fairy Tales. Web
Sharif, Umme Hanee. From Fairy Tales to Disney Movies: Gender Roles and Stereotypes Then and Now. Web
Özgürbüz, Merve Esra. Külkedisi Masalını Yeniden Yazmak: Külprensi ile Vejetaryen Külkedisi Adlı Resimli Kitapların Karşılaştırmalı İncelemesi. 2021. Web
Patrick, Vivian. Külkedisi Zulüm Sendromu. 2021. Web
Öne çıkan görsel: Pinterest



Harika bir yorum, harika bir yazı ellerinize sağlık.
Çok teşekkür ederim ☺️