Josip Broz Tito: Kristal Küreyi Havada Tutmak

Editör:
Mehmet Samet Acar

Tarihin belli dönemlerinde tek bir insan sınırları değiştirebilir, milyonları etkileyebilir, hatta bir ulusun kaderini baştan yazabilir. Tarih sahnesinde eşi benzeri pek az görülen bir lider olan Josip Broz Tito, yalnızca siyasi bir aktör değil, aynı zamanda bir dönemin sembolüydü. Kimilerine göre bir halk kahramanı, kimilerine göre ise bir diktatördü. Ancak ne şekilde değerlendirilirse değerlendirilsin, Tito’nun hikayesi sadece bir insanın değil; bir coğrafyanın, bir ideolojinin ve hatta bir çağın hikayesidir.

Kumrovec’ten Yükselen Bir Hayat

Klimbim 01 wordpresscom

Tito, asıl adıyla Josip Broz, 7 Mayıs 1892 tarihinde o dönem Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun bir parçası olan Hırvatistan’ın Kumrovec köyünde Hırvat bir baba ve Sloven bir annenin yedinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Başarılı bir öğrenci olmayan Josip, ikinci sınıfı iki defa okumak zorunda kaldı ve dördüncü sınıftan sonra resmî öğrenimini bıraktı.

15 yaşına geldiğinde ailesinin yaşadığı ekonomik zorluklar nedeniyle Kumrovec’ten 97 km uzaklıktaki Sisam kasabasına giderek bir tornacı-anahtarcının yanında çırak olarak çalışmaya başladı. Bu süreçte Hür Söz (Slobodna Rec) adlı sosyalist gazeteyi okumaya ve satmaya başladı. Siyasi fikirlerle tanışmasıyla beraber 1909 yılında ilk kez 1 Mayıs kutlamalarına katıldı. Zagreb’te iş bulunca Metal İşçileri Sendikası‘na ve Hırvatistan-Slovenya Sosyal Demokrat Partisi‘ne üye olmaktan da geri durmadı.

İlerleyen yıllarda işçi olarak Avrupa’nın farklı bölgelerinde çalışma imkanı buldu ve bu dönemde hem teknik becerilerini geliştirdi hem de yaşadığı yerlerde Almanca ve Çekçe öğrenme fırsatı buldu.

Savaşta Takılan Zincirler

indyturkcom

Tarihler Mayıs 1913’ü gösterdiğinde Avusturya-Macaristan ordusuna askere alınan Josip, astsubay okuluna yazılmış ve buradan ordunun en genç başçavuşu olarak mezun olmuştu. 1. Dünya Savaşı’nın 1914’te patlak vermesiyle birlikte önce Sırbistan cephesinde görev yapan Josip, 1915’te Galiçya cephesine gönderilmiş ve orada cesaret madalyasına aday gösterilmişti.

1915 Mart’ında, Bukovina’da, ağır şekilde yaralanan Josip, Ruslara esir düştü ve Kazan yakınlarındaki bir hastaneye sevk edildi. Hastanede geçirdiği 13 aylık tedavi sürecinde kendisine bakan Rus hemşirelerin getirdiği Tolstoy ve Turgenyev’in eserlerini okuyarak iyi derecede Rusça öğrendi. 1917 Şubat Devrimi’nin ardından, Haziran ayında esir kampından kaçarak Petrograd’a ulaştı. Temmuz gösterilerine katılması nedeniyle tutuklanarak doğuya sürüldü ancak firar etmeyi başardı. Uzun ve zorlu bir yolculuğun ardından Omsk’a ulaştı ve burada Kızıl Ordu saflarına katıldı.

Geriye Dönüş İleriye Yürüyüş

wikimediaorg

1920 sonbaharında memleketine dönen Josip, Zagreb’te garson olarak çalışmaya başladı. Kısa sürede Komünist Partisi’ne üye oldu. Ancak 1921’de bir komünistin İçişleri Bakanı’na düzenlediği suikast sonrası parti yasadışı ilan edildi ve üyeleri tutuklanmaya başlandı. Komünist olduğu gerekçesiyle işinden atılan Josip, Adriyatik sahilindeki bir tersanede iş bulmuş ve burada da Komünist Parti içindeki faaliyetine devam etmiş ve sendika yönetimine de seçilmişti.

1927’de aktif rol aldığı Metal İşçileri Sendikası’nın Zagreb şubesi sekreterliğine, ardından kısa sürede Hırvatistan merkez sekreterliğine seçildi. Ancak bu yükseliş uzun sürmedi, tutuklanarak bir süre hapse mahkûm edildi.

1928 yılında, Hırvatistan Komünist Partisi’nin Zagreb’te düzenlediği toplantıya katılan 32 delegeden biriydi. Hizipçiliğe karşı çıkarak partinin devrimci çizgiden sapmaması gerektiğini savundu. Tartışmaların ardından, yeni seçilen merkez komitesinin sekreteri oldu. Fakat kısa bir süre sonra tekrar tutuklandı; bu kez beş yıl hapis cezasına çarptırılarak Lepoglava Cezaevi’ne gönderildi.

Burada hayatının dönüm noktalarından biri gerçekleşti: Yahudi kökenli Marksist düşünür Moša Pijade ile tanıştı. Pijade, Tito’nun entelektüel gelişiminde önemli bir rol oynayacak, adeta hayat boyu öğretmeni olacaktı.

pinterestcom

Mart 1934’te serbest bırakıldıktan sonra yeraltına geçen Josip, bu dönemde önce “Valter”, ardından tüm dünyanın tanıyacağı adıyla “Tito” takma adını kullanmaya başladı. Aynı yıl, Viyana’da düzenlenen Yugoslav Komünist Partisi Merkez Kurulu toplantısına delege olarak katıldı ve kurul üyeliğine seçildi. Burada Edvard Kardelj, Milovan Djilas, Aleksandar Ranković ve Boris Kidrič gibi ileride Yugoslavya’nın kaderini belirleyecek isimlerle dostluk kurdu.

1935’te Sovyetler Birliği’ne giden Tito, Komintern’in Balkan şubesinde görevlendirildi. Bu süreçte hem Sovyet Komünist Partisi’ne hem de NKVD’ye, yani Sovyet istihbarat teşkilatına dâhil oldu. 1936’da ülkesine döndü; ertesi yıl Stalin’in doğrudan onayıyla Yugoslav Komünist Partisi’nin genel sekreteri olarak atandı.

Sen Ey Partizan

gztcom

1941 yılı baharında, Hitler Yugoslavya’ya ittifak teklifinde bulundu. Ancak bu talep, halk ve meclis tarafından reddedildi. Bunun üzerine 6 Nisan 1941 günü Belgrad bombalandı; Alman, İtalyan ve Macar orduları Yugoslavya’ya saldırdı. 17 Nisan’da Kral Petar ve bakanları yurtdışına kaçarken, geride kalan yöneticiler hiçbir şart koşmadan Alman ordusuna teslim oldu. Ancak bu teslimiyet, Tito için yalnızca mücadelenin başladığı andı. Yugoslav Komünist Partisi bünyesinde bir Askerî Merkez Karargâh kurdu ve 1 Mayıs 1941’de yayınladığı bildiride halkı işgâlcilere karşı topyekûn direnişe çağırdı.

Çok geçmeden, 27 Haziran’da YKP Merkez Kurulu, Tito’yu kurulacak halk kurtuluş ordularının başkomutanı olarak tayin etti. Bunun üzerine, komünistler hızla direniş birlikleri oluşturmaya başladılar.

Ülke ise siyasi ve askerî açıdan parçalanmış durumdaydı. Hırvatistan, Slovenya ve Bosna-Hersek’te faşist eğilimli bir “Hırvat Bağımsız Devleti” kurulurken, Sırp subaylar da kralcı düzene sadakatle bağlı kalarak “Çetnik” adını verdikleri karşıt direniş güçlerini organize etmeye başladılar. Tito, direnişi ortaklaştırmak umuduyla ‘Sürgündeki Yugoslavya Hükümetiʼ tarafından başkomutan ve savunma bakanı olarak tayin edilen Mihailović’le 19 Eylül ve 27 Ekim 1941 tarihlerinde iki kez görüşme yaptı. Fakat bu girişimlerden sonuç çıkmadı.

Çetniklerin artan şiddetine rağmen, Tito’nun liderliğindeki Partizan hareketi büyüdü. Öyle ki, Sırbistan’ın Užice şehrinde ve çevresinde bağımsız bir “Cumhuriyet” kurmayı başardılar. Bu yeni kurtuluş ordusunun en dikkat çekici yönü, sadece kararlı Komünist kadrolardan değil, tüm millet ve inançlardan insanlardan oluşmasıydı.

Devrim Yürüyüşü Sürüyor

Yugoslavya Müzesi Belgrad Mart 2025 Zeynep Irmak Polat

Yugoslavya’da yükselen Partizan hareketi, yalnızca bir askerî direniş değil, aynı zamanda yeni bir devlet düzeninin temellerini atan siyasi bir devrimdi. 1942’de Bihaç ve ardından Yayçe’de toplanan Yugoslavya Faşist Karşıtı Millî Kurtuluş Meclisi (AVNOJ), Tito’nun öncülüğünde hem savaşın hem de savaş sonrası Yugoslavya’nın siyasi çehresine dair kritik kararlar aldı. Bu toplantılarda Yugoslavya’nın federal bir yapıya kavuşacağı ilan edilirken, Tito hem siyasi hem de askerî lider olarak tanındı.

Almanların Partizanlara karşı başlattığı büyük operasyonlar başarısız olurken, müttefiklerin desteği giderek arttı. 1944’te Tito’nun Dırvar’daki karargâhına yapılan Alman hava indirme harekâtı başarısızlıkla sonuçlandı; Tito İngiliz yardımıyla kurtarıldı. Ardından Napoli’de Churchill ile görüşerek diplomatik ağı daha da güçlendirdi. Bu noktadan sonra, müttefik ülkeler Tito’ya hem askerî hem de siyasi desteklerini yoğunlaştırdı.

gettyimagescom

1944’te Vis Adası’nda Tito ve sürgündeki kralın temsilcileri arasında bir işbirliği anlaşması yapıldı. Eylül ayında Kral Petar, Tito’nun liderliğini tanıyarak halkı onun etrafında birleşmeye çağırdı. Sovyetler Birliği ile de askerî iş birliği yapıldı ve Kızıl Ordu’nun Yugoslavya’ya girişi kabul edildi.

7 Mart 1945’te kurulan geçici hükümette Tito başbakan oldu. Kasım 1945 seçimlerinde silahlı Partizanların gölgesinde sadece Yugoslavya Komünist Partisi’ne (YKP) oy verilebildi ve Tito iktidarını resmîleştirdi. 29 Kasım 1945’te Kral II. Petar tahttan indirildi ve Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti ilan edildi. Bu isim daha sonra Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti olarak değiştirildi.

“1946 Anayasası ile milletler ilkesine göre kurulan Federatif Yugoslavya, altı cumhuriyet (Sırbistan, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Slovenya,
Makedonya ve Karadağ) ve iki özerk bölgeden (1918’de Macaristan’dan
alınan Voyvodina ve 1912-1913 Balkan Savaşı ile işgal edilen Kosova)
oluşuyordu.”

(Kahramanyol, Mustafa. Emgili, Fahriye. Tito ve Balkan Siyaseti.)

Moskova’ya Direniş

telegraficom

Yugoslavya, II. Dünya Savaşı’nın ardından Tito liderliğinde sosyalist bir düzene geçtiğinde başlangıçta Tito ve Stalin arasında sıcak bir ilişki vardı. Başlarda Yugoslavya, SSCB ile omuz omuza bir çizgi izliyordu. Stalin’in doğrudan etkisiyle şekillenen sosyalist blok içinde Yugoslavya da yerini almış, Kominform‘un üyesi olarak Sovyet tipi sanayileşme ve merkezi planlamayı uygulamaya koymuştu. Ancak bu uyumlu görüntünün altında yavaş yavaş bir çatlak oluşuyordu.

Tito’nun sosyalist bir Yugoslavya ideali, yalnızca Sovyet modelinin bir kopyası değildi. Ulusal egemenliği merkezine alan Tito’nun kurmak istediği Balkan Federasyonu, Moskova’nın gölgesinden uzak bir sosyalist bölge yaratma girişimiydi. Bu, Stalin için kabul edilemezdi.

“Tito, 1948 yılında Moskova’nın iznini almaksızın farklı bir iktisadî
gelişme tasarımı geliştirince, Moskova ile gerginlik yaşanmış ve kısa bir
zaman içinde bağlar kopmuştur.”

(Kahramanyol, Mustafa. Emgili, Fahriye. Tito ve Balkan Siyaseti.)

Bunun üzerine, Yugoslavya Kominform’dan resmen ihraç edildi. Yugoslavya artık ne tamamen Doğu’ya ne de Batı’ya aitti. Tito, üçüncü bir yolun, bağımsız bir sosyalizmin, Titoizmin adımlarını atıyordu.

Titoizm

Yugoslavya Müzesi Belgrad Mart 2025 Zeynep Irmak Polat

Stalin ile yaşanan ideolojik ve politik kopuşun ardından Tito, kendine özgü bir yol inşa etti. Titoizm olarak adlandırılan bu yol; kendi halkının ihtiyaçlarını önceleyen, yerel koşullara duyarlı, merkeziyetçilikten uzak bir sosyalizm anlayışıydı.

Titoizm, Marksist-Leninist ideolojiyi temel alsa da, Stalin’in sert politikalarına ve Moskova’ya sıkı bağlılığa karşı durmaktaydı. Tito, kurduğu bu sistemde çok uluslu yapıya saygı göstermekle kalmıyor, bağımsız bir dış politika anlayışını da beraberinde getiriyordu. Bu sosyalizm anlayışının en belirgin özelliği, işçi özyönetimiydi. Devletin kontrolündeki fabrikalar ve işletmeler, artık işçilerin seçtiği konseyler tarafından yönetiliyordu. İşçiler yalnızca üretmiyor, aynı zamanda karar veriyor, yöneticileri seçiyor ve kazançların paylaşımına da katılıyordu.

Titoizm elbette kusursuz bir model değildi ancak Sovyetler Birliği’nin etkisinden uzak durarak sosyalizmin başka bir türünü mümkün kılmasıyla, özellikle Doğu Avrupa’daki birçok halk için ilham kaynağı oldu.

Geride Kalanlar: Bağlantısızlar

Yugoslavya Müzesi Belgrad Mart 2025 Zeynep Irmak Polat

Soğuk Savaş yıllarında dünya iki kutuplu bir düzene hapsolmuştu: Bir yanda Amerika Birleşik Devletleri öncülüğündeki Batı bloğu, diğer yanda Sovyetler Birliği’nin liderliğindeki Doğu bloğu. Bu iki süper gücün ideolojik ve askerî çekişmesi, pek çok ülkeyi taraf tutmaya zorladı. Ancak bazı ülkeler, bu kutuplaşmanın dışında kalmak ve bağımsız dış politikalar izlemek istediler. Bu arayış, “Bağlantısızlar Hareketi”nin  ortaya çıkmasına zemin hazırladı.

Hindistan Başbakanı Nehru, Mısır Devlet Başkanı Abdülnasır, Endonezya Devlet Başkanı Sukarno, Gana Devlet Başkanı Nkrumah ve Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti Devlet Başkanı Tito’nun öncülüğünde, hareketin resmî kuruluşu 1961’de Belgrad’da düzenlenen ve 25 ülkenin katıldığı ilk Bağlantısızlar Konferansı ile gerçekleşmiştir. Bu konferansta, büyük güçlerin hegemonyasına direnmek, sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı çıkmak, askerî ittifaklara dahil olmamak, ulusal bağımsızlığı ve eşitliği savunmak gibi ilkeler öne çıktı.

Bağlantısızlar Hareketi, Soğuk Savaş boyunca Afrika, Asya ve Latin Amerika‘daki pek çok ülke tarafından benimsendi.

Son Bahar

Yugoslavya Müzesi Belgrad Mart 2025 Zeynep Irmak Polat

1970’lerde pek çok ülke Yugoslavya’yı bağımsız bir model olarak görüyordu. Tito’nun diplomatik becerisi sayesinde Yugoslavya’ya gelen liderler arasında Kraliçe II. Elizabeth‘ten Fidel Castro‘ya kadar geniş bir yelpaze vardı.

1974 yılında yürürlüğe giren yeni anayasa, federal yapıyı daha da derinleştirirken Tito’yu ömür boyu devlet başkanı ilan ediyordu. Tito yönetimindeki Yugoslavya, sosyalist ilkelerden sapmadan Batı ile ekonomik ilişkiler kurmayı sürdürdü. Ülke, Batı’dan aldığı kredilerle modernleşme yolunda önemli adımlar attı: sanayi üretimi arttı, altyapı güçlendirildi, turizm kalkınmanın itici gücüne dönüştü.

Ancak bu dışa bağımlı büyüme modeli, uzun vadede kırılganlığını ortaya koydu. Aşırı borçlanma, yükselen enflasyon ve cumhuriyetler arasındaki ekonomik uçurum siyasal gerilimleri de beraberinde getirdi.

Çiçekler Evi

Yugoslavya Müzesi Belgrad Mart 2025 Zeynep Irmak Polat

Kumrovec’te başlayan yolculuk, savaş meydanlarının tozundan geçip sarayların ışıklı salonlarına, diplomasinin sessiz masalarına uzanırken artık sona yaklaşıyordu. Tito, 20. yüzyılın en karmaşık coğrafyalarından birinde istikrarın, bağımsızlığın ve çok uluslu birliğin simgesi olarak anılırken, yaşa bağlı sağlık sorunlarının ilerlemesiyle 4 Mayıs 1980 günü Ljubljana’da hayatını kaybetti. 8 Mayıs 1980’de Belgrad’da düzenlenen cenaze töreni, 20. yüzyılın en geniş katılımlı devlet adamı cenazelerinden biri oldu.

“Tito’nun Belgrad’da gerçekleştirilen cenaze töreni, TV’de 20. asrın en fazla izlenen ikinci olayı olarak kayıtlara geçmiş, 700 bin kişinin katıldığı cenazeyle YSFC Devlet Başkanını uğurlamaya 127 ülkeden 209 delegasyon iştirak etmişti.”
(Balkan News)

Yugoslavya Müzesi Belgrad Mart 2025 Zeynep Irmak Polat

Tito’nun naaşı, Belgrad’da Yugoslavya Müzesi’nin içindeki “Çiçekler Evi”ne defnedilirken halkın içinde dolaşan sorulardan biri de Yugoslavya’nın geleceğinin ne olacağıydı. Aynı soru ölümünden iki sene önce Tito’nun zihninde de dolaşıyordu. 12 Mart 1978 günü yaptığı “Ülkemiz kristal bir küredir. Ben Josip Broz Tito, bu küreyi ellerimle tutarak değil alttan nefesimle üfleyerek havada tutuyorum. Umarım nefesim tükendiğinde birisi bu görevi devralır. Yoksa kristal küre yere düşer ve tuz buz olur.” konuşmasında söylediği gibi Yugoslavya kristal bir küreydi ve Tito’nun nefesiyle havada kalıyordu.

Ve artık Tito yoktu.


Kaynakça

  • Kahramanyol, Mustafa. Emgili, Fahriye. Tito ve Balkan Siyaseti. 2016. 02.06.2025
  • Demir, Hakan. Yugoslavya-Sovyetler Birliği ya da Tito-Stalin Çatışması (1948). 2023. 03.06.2025
  • Morçiçek, Hakan. Avcı, Yasin. Bağlantısızlık Hareketinin Soğuk Savaş Siyasetindeki Etkinliği: Bağlantısızlık 2.0 için İmkân ve Kısıtlar. 2024. 03.06.2025
  • Yerköy, Samet. Kült Liderliği ve Görsel Medya: Komünist Batı Balkanlarda Josip Broz Tito ve Enver Hoca’nın Mirası. 2025. 04.06.2025
  • Tito’nun ölümünden bu yana 42 yıl geçti: Cenazesine 700 bin kişi katılmıştı. Balkan News. 05.05.2025

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Hakkında Ne Biliyoruz: Meksika Devrimi

Meksika Devrimi; sömürgecilik mirası, eşitsizlik ve Díaz rejiminin baskıları sonucunda patladı; halkın toprak, özgürlük ve adalet talebiyle derin bir dönüşüm başlattı.

Ahmet Ümit Eserlerinde İstanbul

Ahmet Ümit eserlerini çoğunlukla İstanbul'da kurgulayan bir yazar olarak bu şehrin kültürel birikiminin oldukça farkındadır. Onun eserlerinde bu şehir olayların yaşandığı bir mekân olmanın çok ötesinde anlamlar taşır.

Söylenti Aylık Frekans

Yazın ilk ışıklarıyla birlikte sizi yepyeni seslerle buluşturacak Söylenti Frekansı haziran önerileriyle karşınızda!

Sinemada Saudade: Geri Gelmeyecek Olana Özlem

O anlara, o kişiye ve bir zamanlar o anın içinde olan kendisine duyulan özlem. Eksiklik hissi.

Ödüllü Film Parazit: Büyüleyici Güney Kore Mimarisi ve Kültürüyle Sınıf Ayrımı Tanımı

Ödüllü film Parazit, sınıf ayrımı kavramını, Güney Kore’nin mimarisiyle en iyi şekilde yansıtıyor. Metaforları kültürel öğelerde ve mimari detaylarda saklıyor.

Gibi’nin Vedası: Final İzleyicileri Neden Bu Kadar Üzdü?

Gibi dizisi 6 sezonluk unutulmaz macerasına "Yapılanlar: Don Yılmaz'ın Seçimi" bölümüyle veda etti. Tadında biten dizinin ise yerini doldurmak zor olacak.

Margaret Qualley İle Tanışın: Kendinin Daha İyi Versiyonunu Oynayan Kadın

Oyunculuk yolculuğu, dans ve modellikten The Substance’daki performansına uzanan Margaret Qualley’i öne çıkan 4 rolüyle daha yakından tanıyalım

Sex and the City’de New York: Şehrin Beşinci Karaktere Dönüşümü

New York’un ışıkları, kaldırımları ve vitrinleriyle hikâyeye karıştığı Sex and the City evreninde, şehir sahneye beşinci bir karakter olarak çıkıyor.

Napolyon Bonapart’ın Mısır Seferi

Tarihin en sıradışı figürlerinden olan Napolyon Bonapart'ın Mısır Seferi, geleceğin Fransa imparatorunun tarih sahnesinde bıraktığı kalıcı izlerden biridir.

Pertev Naili Boratav: Genç Cumhuriyetin Aydın İnsanı

Türk folklor araştırmalarının öncü ismi olan Pertev Naili Boratav'ın hayatını öğrenirken 40'lı yıllarda Türkiye'de yaşanan olaylara da göz atıyoruz.

Editor Picks