İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Japonya, büyük bir yenilgi yaşamış ve bu durum, toplumda derin bir travma yaratmıştır. Savaş sonrası dönemde yaşanan hızlı modernleşme, Batı etkisinin artması, geleneksel değerlerin sorgulanması ve gençlik arasında artan yabancılaşma, bu sinema hareketinin temel ilham kaynakları arasında yer alır.
Bu dönemin ürünü olan filmler, genellikle savaşın bıraktığı yıkıcı mirası ve Japon toplumunun bu mirasla nasıl başa çıktığını ele alır. Savaşın neden olduğu travmalar, ahlaki belirsizlikler, kimlik arayışları ve toplumsal çalkantılar, bu dönemin sinemasında sıkça işlenen temalardır.
Japon Yeni Dalga Sineması’nda Öne Çıkan 10 Film
1- Eros – Cinayet (1969) / Yoshishige Yoshida

Film iki ana hikaye etrafında dönmektedir. Bu hikayeler, cinsellik, devrim ve toplumsal değişim temalarını işlerken, 1920’lerin Japonya’sındaki bir devrimci figür ile 1960’ların modern gençlerinin yaşamlarına odaklanır.
Film, Japon anarşist ve sosyalist entelektüel Sakae Ōsugi’nin (1885-1923) hayatını ve etkilerini anlatır. Ōsugi, Japonya’da toplumsal reformlar ve devrimci düşünceler ile tanınmış bir figürdü. Film, onun politik mücadelesini, cinsel özgürlük konusundaki görüşlerini ve 1923’teki trajik ölümünü derinlemesine araştırır. Ōsugi’nin düşünceleri ve eylemleri, toplumsal normlarla çatışma halinde olan bir bireyin portresini çizer.
IMDb: 7.4/10
2- İkiru / Yaşamak (1952) / Akira Kurosawa

İnsan hayatının anlamını derinlemesine ele alan bir film olan İkiru, Tokyo’da bir bürokrat olan Kanji Watanebe‘nin, mide kanseri olduğunu ve bir yıldan az ömrü kaldığını öğrendikten somra ölümle yüzleşme ve kalan günlerini daha anlamlı kılmanın yollarını arama mücadelesini konu alır.
Film yaşamın anlamını, ölümü, bürokrasinin insan ruhunu nasıl etkilediğini ve bireyin toplum için bir şeyler yaparak nasıl anlam bulabileceğini sade ama etkili bir anlatımla, insanın sınırlı zamanın içinde gerçek anlamı arama çabasını etkileyici bir şekilde anlatıyor.
IMDb: 8.3/10
3- Tokyo Monogatari / Tokyo Hikayesi (1953) / Yasujiro Ozu

“Tokyo ne kadar büyük baksana! Kaybolursak birbirimizi asla bulamayız.”
Ozu, Noriko üçlemesinin son cildi olan Tokyo Hikayesinde; savaş sonrası Japonya’sını, yaşlı Hirayama çiftinin Tokyo’da yaşayan çocuklarını ziyaretleri üzerinden kadrajlar görmekteyiz. Yönetmenin Chishu Ryu ve Setsuko Hara’yla üçlemenin ilk iki filmdeki birlikteliği, bu filmde de devam ediyor.
Dönüşmekte ve batılılaşma yolundaki Japonya’nın taşra kentlerinden birinde yaşayan yaşlı karı-koca, uzun zamandır kendilerinden ayrı yaşamakta olan çocuklarını ziyaret etmek için başkent Tokyo’ya doğru uzun bir yolculuğa çıkarlar. Çeşitli beklentilerle ve umutlarla çıkılan bu yolculuk, Tokyo’ya vardıklarında çocukları tarafından ilgisizce karşılanmalarıyla son bulur. Başkentte geçirdikleri zaman boyunca yaşlı çiftin çocukları kendi aileleri ve iş hayatları gibi nedenlerle sürekli meşguldürler ve bu yoğunluklar nedeniyle anne-babalarına gereken ilgiyi gösterememektedirler. Bu süreçte yaşlı çiftle ilgilenen tek kişi savaşta ölen oğullarının dul karısı olur. Kırgın olarak evlerine geri dönen anne-baba, acı bir haberle tüm çocuklarını tekrardan toparlayacaktır.
IMDb: 8.1/10
4- Ten no amijima / Amijima’nın Çifte İntiharı (1969) / Masahiro Shinoda

Evli bir kağıt tüccarı olan Jihei ile Koharu isimli bir hayat kadını arasındaki trajik aşk hikayesini anlatan bu filmin hikayesi aslında Japon Kukla Tiyatrosu (Bunraku) için yazılmış bir oyuna dayanıyor. Ünlü oyun yazarı Chikamatsu Monzaemon’un 1727’te yazdığı Shinju Ten no Amijima or Shinjuten no Amijima isimli oyundan içinde ünlü Japon besteci Toru Takemitsu‘nun da bulunduğu bir senaryo ekibi tarafından sinemaya uyarlanmış.
Filmin kaynağını düşünürsek eğer, izlemeden önce kesinlikle Japon kukla tiyatrosu Banraku hakkında bilgi edinmek gerekir. Zira Bunraku geleneği tüm filmde varlığını gösteriyor.
IMDb: 7.6/10
5- Den-en ni shisu / Kırda Saklambaç (1974) / Shûji Terayama

Kırda Saklambaç, bir grup çocuğun kırsal bir alanda oynadığı saklambaç oyununu merkez alır. Ancak bu sıradan oyun, zamanla ilerledikçe gerçeküstü ve ürkütücü bir hal alır. Çocukların masumiyeti, yetişkin dünyasının karmaşıklıklarıyla iç içe geçer.Konusu bireysel olarak çeşitlendirilebileceği gibi genel olarak yarı otobiyografik unsurlar taşıyan bir yapıt olmakla birlikte “geçmiş benliğe yapılan zaman yolculuğu” da denebilir. Aynı zamanda bir çocuğun büyüme masalıdır bu film.
Shūji Terayama, filmde sürrealist bir görsel dil kullanarak izleyicinin gerçeklik algısını sınamakta. Rüyayla gerçeklik arasındaki sınırların bulanıklaştığı bu dünyada semboller ve metaforlar, filmin derin anlamlarını ortaya çıkarmak için anahtar rol oynuyor. Özellikle doğa, çocukluk anıları ve ölüm gibi temalar filmin merkezinde yer alan güçlü sembollerdir ve film, izleyiciyi derin bir düşünce yolculuğuna çıkarıyor.
IMDb: 7.7/10
6- Hadaka No Shima / Çıplak Ada (1960) / Keneto Shindo

Yönetmenin kendi sözleriyle “Doğanın doğal gücüne karşı, karıncalar misali mücadele eden insanoğlunun hayatını anlatan sinematik şiir” olarak açıkladığı film, insanın doğayla olan ilişkisini, hayatta kalma mücadelesini ve insan ruhunun direncini temele alan bir film olarak öne çıkarıyor. Hem yalın hem de yenilikçi bir üslupla, diyalogsuz bir şekilde kaleme alınan Çıplak Ada, Japon takımadalarındaki küçük bir adada yaşamaya çalışan ve ürünlerini yetiştirmek ve ihtiyaçlarını gidermek için kullanacakları suya yorucu bir mesafe kat edip ulaşabilen bir ailenin günlük hayatına dair sürükleyici bir yolculuğu konu alıyor. Bu yolculuğun devamında ise aileyi bir kayıp karşılıyor.
Çıplak Ada, hayatın istense de istenmese de zorunluluklar ve sorumluluklarla dolu olduğunu, hayatın devam etmesi gerektiğini çok acı bi şekilde öğretiyor.
IMDb: 8/10
7- Buta to Gunkan / Domuzlar ve Savaş Gemileri (1961) / Shōhei Imamura

Yokluk yıllarında sokaklarda avarelik peşinde koşan Kinta, Himori‘nin çetesine dahil olmaya çalışmaktadır. Çetenin işlettiği genel evde çalışan Haruko‘ya aşık olan Kinto yine de ona Amerikan askerlerini müşteri olarak getirmektedir. Genel ev polis baskınıyla kapatıldığında çetenin aklına adadaki Amerikan üssüne domuz eti satmak gelir. Domuz işi para getirmeye başladığı sırada başka bir çetenin lideri öldürülür. Himori ve adamları arasında bölünmeler yaşanınca cinayetin suçunu Kinta’ya yüklemeye karar verirler.
Imamura‘nın filmlerine özgü kara mizah ve toplumsal eleştiri unsurları, “Buta to Gunkan”da da belirgin şekilde görülür. Film, savaş sonrası Japonya’nın karmaşık yapısını ve bireylerin bu yapıda hayatta kalma mücadelesini derinlemesine inceleyen çarpıcı bir eserdir.
IMDb: 7.5/10
8- Kawaita Hana / Solgun Çiçek (1964) / Masahiro Shinoda

Film, Muraki adlı yeni salıverilmiş bir Yakuza tetikçisinin Tokyo suç dünyasındaki gezintisini takip eder. Hikaye, Muraki’nin Saeko adlı heyecan bağımlısı çekici bir kadınla karşılaşması ve bu karşılaşmanın karmaşık ve yıkıcı bir ilişkiye yol açmasıyla şekillenir. Muraki’nin çeteler arasındaki güç değişimlerine bulaşmasıyla birlikte, film karakterin bu ortamdaki yoğun bağlantılarının sonuçlarını keşfeder.
Toru Takemitsu’nun etkileyici müziği ve Shinoda’nın ustalıklı sinematografisi aracılığıyla, film, savaş sonrası Japonya’nın karanlık ve cezbedici yönlerini gözler önüne serer. Belirsizlik ve duygusal ölçülülük ile karakterize edilen anlatı, film noir (kara film) türünün gölgeli karmaşıklıklarına iner, izleyiciye unutulmaz bir yolculuk vadeder.
IMDb: 7.1/10
9- Suna no onna / Kumların Kadını (1964) / Hiroshi Teshigahara

Böcek türlerini incelemek için kırsala giden öğretmen Niki Jumpei, son otobüsü kaçırdığını fark eder. Köylülerin ısrarıyla bir kum vadisindeki evde kalmaya karar verir. Evde yaşayan kadının misafirperverliği başlangıçta onu mutlu etse de, ertesi sabah uyandığında akşam kullandığı ip merdivenin yerinde olmadığını fark eder. Kendini bir kum vadisinde kapana kısılmış halde bulan Jumpei, aylar süren bu tutsaklık boyunca kaçış umutlarını yavaş yavaş kaybeder.
Bu hapis hayatı, Jumpei’nin zihninde derin bir değişime neden olur. Kumlar, onun için özgürlüğün ve esaretin sembolü haline gelir; kaçma arzusu ise varoluşsal bir mücadeleye dönüşür. Kadınla arasındaki ilişki başlangıçta çatışmalarla doluyken, zamanla karmaşık ve derin bir yakınlığa dönüşür. Filmin ilerleyen bölümlerinde Jumpei, tüm kaçış ümitlerini tüketmiş ve artık kaçmayı düşünmüyor hale gelmiştir.
IMDb: 8.5/10
10- Tanin no Kao / Bir Başkasının Yüzü (1966) / Hiroshi Teshigahara

Bir kaza sonrası yüzünde geri dönülmez bir hasar oluşan Bay Okuyama, derin bir bunalıma sürüklenir. Sargılar içinde geçen haftalar, onu insanlardan, özellikle de karısı Bayan Okuyama‘dan uzaklaştırmıştır. Kendini bir hilkat garibesi gibi hisseden Okuyama, psikiyatristinin önerisiyle başka bir adamın yüzünden yapılmış bir maskeyi denemeye karar verir. Maskeye alıştıkça kendine güveni artar ve ilk işi, karısını bu yeni bir adam olarak yeniden kazanmaya çalışmak olur.
Görüntünün kişiliğe ve kişiliğin görüntüye tutsaklığı, imaj körlüğü gibi çağdaş sorunları içinde barındıran, ”İnsan kendini kendi suretine göre yaratır” cümlesini hatırlatan ve ”İnsana kişilik mi görünüşü belirler, görünüş mü kişiliği?” sorularını sorgulatan çok zengin bir film.
IMDb: 7.9/10
KAYNAKÇA
Kapak Fotoğrafı : “Savaş Sonrası Sinema.” Fikriyat. 25 Kasım 2017. Web. 30 Ağustos 2024.
“Japon Yeni Dalgası’na Giriş.” Cinepopularica. Web. 28 Ağustos 2024.
Ünal, Çınar. “Noriko Masalı: Tokyo Story.” Film HafıZası. Web. 28 Ağustos 2024.
“Noriko Masalı: Tokyo Story.” Film HafıZası. Web. 28 Ağustos 2024.
“Tokyo Story.” Beyazperde. Web. 28 Ağustos 2024.
“Real and Slow: The Poetics and Politics of The Naked Island.” Intellect Discover. 1 Ocak 2018, Web. 29 Ağustos 2024.
“Japanese New Wave Recommendations.” Reddit. Web. 28 Ağustos 2024.
“PASTORAL: TO DIE IN THE COUNTRY 田園に死す | Den-en Ni Shisu.” Mubi. Web. 29 Ağustos 2024.