Jane Poupelet ve Değişen Dünyada Kadın Temsilleri

Editör:
Seval Hacoğlu
spot_img

Jane Poupelet pek çok alanda olduğu gibi sanatta da erkeklerin söz sahibi olduğu bir dönemde yaşamış, bu ortamda kadın bir sanatçı olarak yer almayı başarmış ve sanatına kendi kişiliği ile nesnenin özgün doğasını katmayı başarmış yetenekli bir heykeltıraş ve çizer olarak karşımıza çıkmaktadır.

Erken yaşamı

sleeping cat| clevelend museum of art

1874 yılında, Fransa’nın güneybatısında yer alan Saint Paul Lizonne bölgesinde doğan Jane Poupelet; kariyerini belirleyecek ana temaların biriyle daha burada, çocukluk yıllarında tanışır. Kırsaldaki yaşamı ve doğayla bütünleşik bir büyüme çağı onun ileriki resimleri ve heykellerinde sıklıkla yer bulan çiftlik hayvanlarına kaynaklık eder. Sanat hayatına atılması Bordeaux Art’ta aldığı anatomi ve çizim dersleri ile başlar. Bordeaux Art’ın ilk kadın öğrencisi unvanını taşıyan Jane Poupelet, genç bir kadın olarak sanat camiasında yer edinemeyeceğinden sanat hayatının ilk yıllarını sahte bir kimlikle geçirir. Kullandığı Simon de la Vergne ismi, ona istediği özgürlüğü tanır ve bu isimle yaptığı çalışmalar Fransa’nın sanat kulislerinde ilgi ve takdir toplar.

Dönemin Toplumsal Yaşamına Bir Bakış

Jane’in yaşadığı dönem; bilim, teknik, insan hakları ve ekonomide bugünkü Avrupa’nın temellerinin atıldığı bir döneme denk gelmiştir. Bu dönemlerde hümanizme, temel hak ve özgürlüklere dair sesler tüm Batı Avrupa’yı sarmıştır. Ancak Batı Avrupa ve Kuzey Amerika`da gerçekleşen bütün bu köklü değişimler; sadece Batı insanını merkeze aldığı gibi kadınları da görmezden gelmiş, erkekler tarafından oluşturulmuş ve büyük ölçüde erkeklerin hayatına dokunmuştur. Bu adaletsizliğe karşı sesini yükseltmeye başlayan kadınların bulunduğu bir dönemde yaşayan Jane’in, özellikle birinci dalga feminizmin güçlü örgütlendiği İngiltereli feminist gruplarla etkileşim içinde olduğu bilinmektedir. Ancak Jane Poupelet’in ülkesi Fransa’da bu örgütlenme ve hak arayışı daha sonra ki tarihlerde güç kazanabilecektir.

Kariyeri

Jane Poupelet| Sud Ouest

1901 yılında Simon de la Vergne ismini terk eden Jane Poupelet, asıl profesyonel kariyerine Paris’te başlar. Burada diğer okullara göre esnek bir tavır takınarak kadın sanatçıları kabul eden Academie Julian`da eğitim almaya başlar ve Paris onu döneminin ünü isimlerinden Auguste Rodin, Lucien Schneggs gibi sanatçılarla tanıştırır.

Sergilerde paylaştığı çizimler ve heykelciklerin ilgi toplaması ona Natioanal Society of Fine Art tarafından bir ödenek verilmesini sağlar. Bu mali destek Jane Poupalet’in sanatında ikinci ilham kaynağını bulmasını kolaylaştıracaktır. Salon’da sergilediği eserlerinin beğenilmesiyle bir Akdeniz seyahati olanağı bulan Jane, burada gördüğü Napoli ve Yunan heykelciliğinden etkilenerek kendi Helenistik ve modern sanatın bir karmasıyla oluşturulmuş nü kadın heykellerini yaratır. Bu çıplak kadın heykelleri onun sanatındaki dominant yapıyı oluşturacaktır. Savaş yıllarında kariyerine ara veren Jane Poupelet, savaş sonrası geçirdiği hastalıktan 1922`deki ölümüne kadar minimal çizimler ve illüstrasyonlarla kariyerine devam edecektir.

Birinci Dünya Savaşı Yılları

Face portrait masks- Anna Coleman Ladd| seminar beauty.ru

Savaş, gündelik hayatı olduğu gibi Jane Poupelet`in çalışmalarını da sekteye uğratır. Sanat yıllarına ara veren Jane, döneme karşı pasif bir tavır takınmaz ve sanatını savaş mağdurları için kullanabileceği bir yöntem keşfeder. Bu yıllarda Amerikalı sanatçı Anna Coleman Ladd`la tanışır ve günlerini Anna ve ekibiyle birlikte deforme olmuş yüzlere sahip savaş gazilerine gerçekçi maskeler tasarlamakla geçirir. Askerlerin yaralanmadan önceki yüzleri model alınarak biçimlendirilen maskeler, Anna Ladd`in Paris’teki stüdyosunda renklendirilir, detaylandırılır, çiller ve bıyıklar eklenerek olabildiğince gerçekçi kılınmaya çalışılır. Jane Poupelet bu çalışmaları sonrası Onur Lejyonu şövalyeliğiyle ödüllendirilir. Bu maskeler döneminde ve sonrasında öyle ilgi çeker ki maskelerin askerlerin damgalı halini pekiştirdiği üzerine tartışmalar başlar. Buna göre maskeler askerlerin deforme olmuş yüzlerini gizlemesine gizliyor fakat zamanla onların geçmişlerini ve savaş yıllarını simgeleyen birer sembol halini alıyorlardı. Bu tartışmaların  dışında bu maskelerin modern plastik cerrahiye ve ünlü “Phantom of the Opera” oyununa da ilham kaynağı olduğu söylenmektedir.

 Poupelet`in Hayvan Figürleri

jane poupelet| rabbit with one ear raised- 1905

Jane Poupelet`in sanatına karşı ilk ilgiyi toplatan çiftlik hayvanı figürleri genellikle kil ve bronz kaplamayla karşımıza çıkar. Daha küçük bir çocukken yapmaya başladığı hayvan figürlerinde Jane, sade ve geometrik şemaları kullanmayı tercih etmiştir. Olabildiğince doğal bir görselliği tercih eden Poupelet için hayvanların anatomik yapısı ve doğal duruşları, çizim ve modellemede önemli bir detayı oluşturur. Bu teknikle işlenen illüstrasyon ve heykellerden, “Young Donkey” ve “Rabbit with One Ear Raised” en çok bilinenlerdendir.

Poupelet`in Nü Kadın Figürleri

jane popelet| woman at her toilet 1908 – museum of modern art, new york

Jane Poupalet`in kadın figürleri, geleneksel sanatta kullanılan kadın modellemelerinden oldukça farklı izler taşır. Modellerinde doğal bir anatomide, korsesiz bedenleri tercih eden Poupelet`in çalışmaları; Akdeniz seyahatinde karşılaştığı geometrik heykel biçimleriyle, döneminin çağdaş tekniğinin bir karmasını oluşturur. Bu ilhamlar, Jane Poupelet`in kadın heykellerindeki güçlü anatomik yapıyı ve buna karşın heykellerin sahip olduğu doğal ve yumuşak görünümü açıklar. Jane`in kadın figürleri, yüzyıllar boyu erkekler tarafından biçimlendirilmiş kadın bedenlerine karşı bir alternatif sunması açısından önemlidir. “Woman at Her Toilet“, “Seated Woman” onun en bilinen kadın heykelleridir.

20.yy Sanatında Kadın İmgesi ve Kadın Sanatçılar

Edouard Manet- olympia| modern sanatta, geleneksel nü kadın imgesinden bir kopuşu ifade eder

Antik Yunan, Rönesans ve modern sanata kadar görsel sanatların her döneminde yer bulan kadın imgesi temel birkaç prensibe dayalıdır. Bu dönemlerin bazen şehvetli ve baştan çıkarıcı, bazen kırılgan ve naif olan kadın temsilleri çok değişmeyerek günümüze kadar gelmiş; sanatta kadın hep edilgen kılınmıştır. Kadınları konu alan eserlerde, eseri yapan sanatçı erkek olduğu gibi eserlerin takipçisi de çoğunlukla erkekler olmuştur. Bu durum özellikle görsel sanatlarda, eril bakış açısına sahip abartılı bir erotizm ve çıplaklıkla doldurulmuş kadın temsillerinin var olmasına yol açmıştır. 20.yy`ın sanatında ve kültürel yaşamında meydana gelen köklü değişiklikler ve bir şekilde eğitim alabilmiş olan kadınlar, bu durumu az da olsa tersine çevirebilecek imkânı yakalayabilmişlerdir.

Bu dönemde eser veren Frida Kahlo, Kathe Kollwitz gibi ressamların eserlerinde; kadınları alışıldık algılarından çok farklı biçimde, farklı uğraşlar ve duygu durumları içinde görürüz. Nihayet kadınlara özgü arzular, beklentiler ve hayal kırıklıkları; yine kadınlar tarafından resmedilebilme olanağı bulmuştur. Görsel sanatlar ve edebiyatta başlayan bu temsil, gücünü dönemin toplumsal yapısındaki değişim ihtiyacından almış; bu dönemde kadınlar kendilerinden mahrum edilen temel hakları ve kamusal görünürlüklerini geri kazanma uğrasına girebilmişlerdir.

Jane poupelet| funeral of a child in Perigord

Henüz yavaş yavaş kadın sanatçıların var olabildiği bir dönemde kariyerine başlayan ve birçok kadın sanatçının aksine sadece sanatıyla geçimini sürdürmeyi ve yaşamı sırasında ün kazanmayı başarabilen Jane Poupelet`ten geriye, kilden yapılmış heykelleri ve sonraki kadın sanatçılar için Fransız sanat yaşamında açtığı yol kalmıştır.


Kaynakça

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.