Jane Eyre ve Catherine Earnshaw, sırasıyla kardeşler Charlotte Brontë ve Emily Brontë tarafından “Jane Eyre” ve “Uğultulu Tepeler” kitaplarında yaratılan, İngiliz edebiyatında yerini edinmiş iki ikonik karakterdir. Duygusal derinliğe sahip olan bu iki karakteri gelin beraber inceleyim.
Büyüme Şekli
Jane Eyre ve Catherine Earnshaw‘ın büyüme şekilleri arasında farklılıklar vardır. Bu farklılık, hikayeleri boyunca kişiliklerini ve davranışlarını etkiler. Jane, ebeveynlerinin ölümünden sonra dayısı ve ailesiyle yaşamaya başlar, ancak dayısı da kısa sürede ölür ve kendisine kötü davranışlar sergileyen yengesi ve kuzenleriyle baş başa kalır. Daha sonra bir yatılı okul olan Lowood‘da kalmaya başlar, ancak orada da öğretmenleri tarafından kötü muamele görür ve disiplinli ama yetersiz bakımla büyür. Bu okulda Helen Burns ile tanışır ve onun okulda gördüğü kötü muameleye boyun eğmemesi gerektiğine inanır, kendisini savunması gerektiğini düşünür. Buna rağmen, genç yaşta ölen Helen’ı güçlü biri olarak görür ve ondan öz kontrolü öğrenir. Zorluklarla büyümesi, ona güçlü bir direnç, bağımsızlık ve azim duygusu kazandırır ve bu, hayatı boyunca diğer zorlukların üstesinden gelmesine yardımcı olur. Öte yandan Catherine, varlıklı bir aileden gelir. Babası bir gün yetim olan Heathcliff‘i eve getirinceye kadar mutlu bir hayat sürer. Heathcliff ile tanıştıktan sonra özgür ruhlu ve vahşi biri olmaya başlar ve onunla yakın ve yoğun bir bağ kurar. Babasının ölümünden sonra, Catherine, Heathcliff’e özellikle kardeşi tarafından gösterilen kötü muameleye karşı başkaldırır. Bir gün Linton ailesinin evini gözetlerken ailenin köpeği Catherine’in bileğini yaralar ve Catherine, Linton’larda beş hafta boyunca iyileşene kadar orada kalır. Orada, daha önce gözetlediği üst sınıf ve lüks hayata maruz kaldıktan sonra evine Linton’lardaki sosyal incelikleri taşıyan; zarif ve kibirli biri olarak döner ve mantığını hislerinin üzerinde tutarak geleceğini bu şekilde şekillendirir.
Aşk Hayatı
Bu iki cesur ve özgür ruhlu kadın, aşklarını yoğun bir şekilde yaşarlar. Jane Eyre, denge ve saygı çerçevesinde; zekasını gören ve hemfikir olduğu bir ilişki ister ve Bay Rochester’da aradığını bulur. Sosyal sınıf ve yaş farklarına rağmen, Bay Rochester ile birlikte vakit geçirip sohbet ettikçe birbirlerine çekilirler. Ancak ilişkileri bir adım ileri, iki adım geri şeklindedir. Rochester önce hem soğuk hem de sıcak davranır Jane’e. Sonra Rochester’dan evlilik teklifi alınca çok mutlu olan Jane, Rochester’ın eşi Bertha Mason’ın ortaya çıkmasıyla hayal kırıklığına uğrar ve evden ayrılır. Rochester ile ayrı olduğu sürede bile onu düşünmeden edemez. Jane daha sonra St. John Rivers‘dan bir teklif alır, ancak reddeder çünkü kendi ihtiyaç ve isteklerinin farkındadır ve Rochester’la olan tutkulu ve duygusal bağa özlem duyar. Bu nedenle gerçekten sevip, derinden bağ hissettiği Bay Rochester’ı bulmak için yola koyulur ve evlenir. Bu, Jane’in sarsılmaz bağlılığını ve bağışlayıcılığını gösterir. Catherine Earnshaw ise derin, tutkulu, güçlü ve karşısındakiyle bütün hissedeceği bir aşk arzular. Heathcliff ile kırların içinde ve uğultulu tepelerde büyüyerek bu aşkı ve bağı onda bulduğunun farkındadır. Ancak Edgar Linton‘da gördüğü sosyal güvence, Heathcliff’te olmadığı gibi, Heathcliff’le paylaştığı tutkulu bağ da Edgar’da yoktur, ve hizmetçileri Nelly‘e de bunu açıklar. Edgar’ın evinde geçirdiği beş hafta sonucunda onunla evlenmenin mantıklı olduğunu söyler ve onunla evlenir. Ancak Heathcliff’e olan hissi asla azalmaz, Edgar’a hissettiği saygı ve sevgiye rağmen, daha önce Nelly’e itiraf ettiği: ”Ruhlarımız neyden yapılmış olursa olsun, onunki ve benimki aynı,” sözünü ölene dek hisseder. Bu çatışan duyguları sonucunda Edgar’la olan evliliğini duygusal mesafesiyle zor duruma sokar ve Edgar ile Heathcliff’i birbirine düşürür.
Kendi Yolundan Gitmek

Jane ve Catherine, içtenlikle sevdikleri adamlara olan yoğun hislerine rağmen kendi istedikleri yoldan giderler, bu iradeli ve özgür olduklarını gösterir. Jane Eyre; özgüvenli, prensipli; bağımsızlığına önem veren biridir. Jane, Bertha Mason‘ın ortaya çıkmasından sonra yanına hiçbir şey almadan evi terk etme kararı alır. Rochester‘a olan derin sevgisine rağmen onu terk etmesi, Jane’in doğru olduğuna inandığı şeyi yapma konusundaki kararlılığını gösterir. Beş parasız olan Jane, barınak ve yiyecek bulmakta zorluk çeker ve ölümün döşeğine gelmesine rağmen kendi ahlaki yolundan şaşmaz; çalmaz ve yalan söylemez. Rivers kardeşleriyle kaldıktan sonra, Bay Rochester‘a geri dönme kararı da kendisinin bağımsız ve özgür iradesinden kaynaklanır. Catherine Earnshaw ise tutkulu, vahşi ruhlu ve inatçı biridir. Catherine’in arzuladığı sosyal yaşam ve Heathcliff‘e hissettiği yoğun ve yıkıcı aşk yüzünden hep iç çatışma yaşar. Ancak her ne kadar Heathcliff’i sevse ve onunla bütün hissettiğini kabul etse de, Edgar’la evlenmeyi seçer çünkü onunla evlenmenin sosyal ve pratik avantajlarını da görür. İstediği yoldan şaşmaz ve geleceğini güvence altına alan seçimi yapar. Bu evliliğin Heathcliff ile olan ilişkisini değiştirmeyeceğini varsayar, ancak tamamen yanılır ve iki adamı da elde tutmaya çalışır. Bu, sadece kendi duygusal ihtiyaçlarını ve isteklerini ön plana koyduğunu gösterir. Gerçek vahşi ruhlu kişiliğiyle hanım kişiliği birbiriyle çatışır ve Catherine’in zihinsel ve fiziksel anlamda çökmesine neden olur.
Viktorya Dönemi Kadınları
Her iki karakter de Viktorya dönemi kadınlarının farklı bir yönünü tasvir eder. Viktorya dönemi kadınlarının yaşamları sosyal gelenekler, sınıf ayrımları ve cinsiyet rolleriyle kısıtlanmıştır. Klasik bir gelenek olan kadınların erkeklere özellikle finansal açıdan bağımlı olması, Jane Eyre‘in bağımsızlığı ve özsaygısıyla çelişir. Kendi ayaklarının üzerinde durmak ister ve maddi anlamda rahat olduğunda kendini özgür bir kadın olarak görür. Buna ek olarak, eğitim açısından da yoksul olan Viktorya kadınlarına karşı, Jane eğitime önem verir ve bir kadın olarak hem eğitim alır, hem de öğretmen olur. Catherine Earnshaw da tutkulu ve vahşi doğasıyla mütevazi Viktorya kadınlarının aksine hareket eder. Ancak, sosyal sınıf ve güvence nedeniyle sevdiği adam yerine başka biriyle evlenmesi dönemin kadınlarının yaşamını sergiler. Catherine geleneksel toplumsal beklentiler tarafından yönlendirilerek harap olmuş kadınları temsil ederken, bu beklentilere meydan okuyan cesur ve kendine güvenen bir kadını temsil eder ve kadınlara ilham veren bir kahraman olur.
Genel Bir Bakış
İki kardeşin kaleminden aynı yılda çıkan bu iki karakter, hem benzer hem de farklı yönler taşırlar. İkisi de hayatlarında kötü davranışlar sergileyen insanları görüp büyüdükçe hayatlarını şekillendirir ve olgunlaşırlar. Jane bu davranışlara kendisi maruz kalırken, Catherine yakın bağ kurduğu Heathcliff‘in maruz kalışına tanık olur ve giderek kişilikleri şekillenir. Jane Eyre, zorluklar karşısında azmini asla kaybetmeyen, kendine güvenen, iradeli bir kadındır. Koşullar ne olursa olsun, değerlerini ve inançlarını korumakta kararlıdır. Bu özellikleri, onu duygusal açıdan dengesiz ve kararsız olan Catherine Earnshaw‘dan ayırır. Catherine, fevri ve genellikle arzularının davranışlarını yönlendirmesine izin verirken, Jane sabırlıdır; ahlak ve içsel gücü ön planda tutar. Buna ek olarak, Catherine bir erkeğe sırtını yaslayıp yaşamak isterken Jane kendi ayaklarının üstünde durmak için çabalar. Hem farklı hem benzer özellikler taşıyan bu iki güçlü karakter, kadın olmanın zorluklarına ve kendine sadık kalmanın iyi ve kötü yanlarını gözler önüne serer.
Kaynakça:
“Essay on ‘Wuthering Heights’ Characters.” Edubirdie. Web. 26.07.2024.


