James Wan: Yeni Jenerasyon Korku Sineması

Editör:
Berke Ateş Aytekin
spot_img

“Püf noktası her zaman küçük şeylerdir. Yaptığım doğaüstü hayalet filmlerinin bu yüzden işe yaradığını düşünüyorum çünkü sanırım bizi korkutan basit, ilkel şeyleri anlıyorum; bir kapının gıcırtısı, kendi kendine hareket eden bir sandalye. Birinin tüylerini ürpertmek için yapmanız gereken tek şey bu.”

 

Bugün, cüretkâr korku-gerilim sinemasına girdiğimizde karşımıza çıkacak ilk yönetmenlerden birini ele alıyoruz. Modern korkunun mimarı; Korku Seansı (Conjuring), Testere (Saw) ve Ruhlar Bölgesi (Insidious) serileriyle beyaz perdeye adını altın harflerle yazdırmış yönetmen James Wan’dan bahsedeceğiz.

James Wan

27 Şubat 1977 tarihinde Malezya’da doğmuş, Avustralyalı yazar, yönetmen ve yapımcı James Wan; henüz on bir yaşında yönetmen olmaya karar vermiştir. Güzel sanatlar dalında lisans almak için Melburn’e giden ve orada Royal Melbourne Enstitüsü’nü bitiren James Wan, endüstride popüler bir hâle gelmeden önce, 2000 yılında ilk uzun metrajlı filmi Stygian’ı çekmiştir.

Wan, Royal Melbourne Enstitüsü’nde gelecekteki partneri Leigh Whannell ile tanışmıştır. Wan ve Whannell birlikte Testere filmini yazmış ve filmin kısa bir versiyonunu çekmeye karar vermiştir. Whannell, kısa filmde David; uzun metrajda ise Adam karakterine hayat vermiştir. Kısa filmi gören ve Whannell’ın yazdığı senaryoyu okuyan üç yapımcı, daha Wan ve Whannell’ın uçakları Los Angeles’a inmeden filmi çekmeye karar vermiştir. Yönetmen koltuğuna oturan Wan, filme 1.2 milyon dolar bütçe ayırmıştır. Yapımcıların aklında ise filmi direkt DVD olarak çıkarmak vardır, bu yüzden Wan ve Whannell brüt kâr karşılığında peşin bir maaş almaktan vazgeçmiştir. Filmin çekimi tamamlandıktan sonra yapımcılar karar değiştirmiş ve Testere 2004 yılında vizyona girmiştir. Testere, beyaz perdede rekorlar kırarken Wan ve Whannell’a hiç beklemedikleri bir servet bırakmıştır.

İlk filmin başarısının ardından Wan ve Whannell tüm devam filmlerinin yapımcısı olmaya karar vermiştir. Fakat her bir filmin ardından gittikçe düşen ilgi ve gelir, Wan ve Whannell ikilisinin Testere serisinde aktif olarak rol oynamamasına neden olmuştur.

James Wan ve Leigh Whannell

Testere (2004)

Testere, labirent gibi senaryosuyla, ilgi çekici karakterleriyle ve başarılı hikâye anlatımıyla 2000’lere damgasını vurmuş korku-gerilim filmidir. James Wan, bize daha önce bakılmamış bir açıdan insanların hayatlarına nasıl değer verdiğini gösterir; aynı zamanda ayrıntıları ne kadar sevdiğini de seyircilerle paylaşmaktan kaçınmaz. Set tasarımı ve sinematografi oturduğunuz yerde içinizi soğutmaya yetecektir. Filmin vurucu sonuyla Wan, bize üst üste binen diyalogları ve birbirini tekrar eden olayları bile unutturmuştur.

Son derece ilginç takıntıları olan bir seri katil, insan hayatının anlamını ve önemini anlatmak için kendine kurban seçip onları kaçırır. Kurbanlarına ölümcül ve akıl almaz oyunlar oynatarak onlara küçük de olsa oyunların sonunda yaşayabilme şansı verir fakat kurbanları hayatta kalmaya çalışırken neleri feda etmek zorunda kaldıklarının farkına sonradan varırlar. Bu takıntılı katilin son hedefleri de Adam Faulkner ve Lawrence Gordon adında iki alakasız yabancıdır. Kurbanlar uyandıklarında kendileriyle birlikte odada başka bir yabancının cesedini bulurlar, yerde yatan adam intihar etmiştir. İpuçlarını birleştirerek neler olup bittiğini çözmeye çalışan ikiliye katil tam sekiz saat verir. Bu sürenin sonunda ya ikisinden biri ölecek ya da katil ikisini birden öldürecektir.

Saw (2004)

2007 yılında Wan iki film daha çekmiştir. Filmlerden ilki Ölüm Sessizliği (Dead Silence), eskiden kukla ustası olan Mary Shaw adındaki hayaletin efsanesine dayanmaktadır. Hayalet kendisini gösterdiğinde kurbanları çığlık atarsa onların dillerini koparıp öldürmektedir. Wan, Ölüm Sessizliği’ni gore olarak tanımlamak yerine filmin “korkunç bir oyuncak bebek” filmi olduğunu ve bunun oldukça eski bir tür olduğunu söylemiştir.

Wan’ın diğer filmi Ölüm Emri (Death Sentence) ise, Brain Garfield’ın aynı ismi taşıyan romanının sinema uyarlamasıdır. Kevin Bacon’ın ana kahramanı canlandırdığı filmde, oğlu mafya tarafından öldürülmüş bir babanın intikam hikayesini izliyoruz. Whannell filmde Bacon’ın karakterinin oğlunu öldüren adam olarak yer alırken Wan filmini “saf ve cesur bir gerilim” olarak tanımlamıştır.

Hiç durmadan filmleri üzerinde çalışan Wan, 2008 yılında CraveOnline’la yaptığı röportajda “artık biraz dinlenmesi gerektiğini ve kendine ayıracağı bu zamanı tekrar yazmaya başlayarak kullanacağını” söylemiştir. Ardından EA Redwood Shores tarafından yapılan korku oyunu Dead Space’in fragmanını yönetmiştir.

Wan, 2010 Uluslararası Toronto Film Festivali’nde Ruhlar Bölgesi filminin prömiyerini yapmıştır. Film, Amerika’da daha ilk haftadan Box Office listesinin ilk üçüne yerleşirken gişeyi 13.5 milyon dolarla kapatmıştır. İlk haftanın başarısıyla Sony filmi yönetmenden satın almıştır.

Ruhlar Bölgesi (2010)

Bağımsız bir film olarak vizyona giren filmin başrollerinde Patrick Wilson, Rose Byrne ve Barbara Hershey bulunuyor. Wan, Ruhlar Bölgesi’nin çekimlerinde tüm kontrolü özellikle elinde tuttuğunu ve geçmişte yaptığı filmlerden çok daha farklı bir şey yapmak istediğini belirtiyor: “Ruhlar Bölgesi’nin herhangi bir şirkete bağlı olamaması; bir stüdyonun anlayamayacağı, korkunç ve tedirgin edici teknikleri kullanmam için bana özgürlük tanıdı.” Ayrıca Wan, Ruhlar Bölgesi için Diğerleri (The Others, 2001) ve Altıncı His (The Sixth Sense, 1999) gibi filmlerden ilham aldığını da söylüyor.

Astral seyahati korkutucu bir şekilde işleyen film, üç çocuklu genç bir çift olan Josh ve Renai’nin yeni bir eve taşınmasıyla ve evde yaşanan açıklanamayan ürkütücü olaylarla başlar. Renai her geçen gün artan paranormal olaylarla birlikte Josh’ı evden taşınmak için ikna etmeye çalışır. Tam o sırada oğulları Delton doktorların çözemediği bir şekilde uyku komasına girer; çocuk sağlıklı olmasına rağmen uyanamamaktadır. Çift çocuklarını da alıp farklı bir eve taşınır ama Renai’i korkutan olaylar hız kesmeden devam etmektedir. Komada olan oğulları ve evlerinde gerçekleşen paranormal olaylar arasında kalmış çift ne yapacağını bilemezken bir gün Josh’ın annesinin çağırdığı medyumla birlikte her şey sonsuza kadar değişecektir.

2012 yılında, Ed ve Lorraine Warren adında demonolojist, yazar ve din bilimci çiftin dosyalarına yönelen James Wan, sıradaki filmi için çiftin dosyalarından birini seçmiştir. Korku Seansı’nın ele aldığı dosya Warren çiftinin hayatları boyunca uğraştıkları paranormal olaylardan sadece biridir.

Korku Seansı (2013)

James Wan’ın zamansız ve ilgi çekici bir şekilde yarattığı bu hikâyede kaybolmamak neredeyse imkânsız diyebiliriz. Seyirciyle buluştuğu ilk günden beri korku dünyası klasiklerinden biri haline gelen Korku Seansı, Wan’ın detaycılığıyla ve başarılı kamerasıyla seyir zevkinizi ikiye katlıyor. Film, hikâyenin tamamına girmeden önce sizi minimalist bir şekilde korkutuyor, mükemmel oyuncuları ve kameranın açılarıyla tüylerinizi ürpertiyor, film bittiğinde ise güzel bir tat bırakıyor.

Film, Warren ailesinin –Amityville Olayı’ndan sonra- en ünlü dosyası olan Rhode Island aile çiftliğinde yaşanan paranormal olayları ele alıyor. Tekrar Wan’la çalışmaktan mutluluk duyduğunu dile getiren Patrick Wilson’a bu sefer harika oyunculuğuyla Vera Farmiga eşlik ediyor.

Ed ve Lorraine Warren çifti zor geçen bir konferansın ardından Carolyn Parron’la karşılaşır ve genç kadın bitap bir şekilde çiftten yardım ister. Perron ailesinin herkes ve her şeyden uzak, dışarıdan bakıldığında cennet gibi görünen çiftlik evi, kimliği belirsiz şeytani bir varlık tarafından avlanma bölgesi haline gelmiştir. Perron ailesinin hayatını cehenneme çeviren varlıktan kurtulabileceklerine inanan Warren çifti, ne kadar tehlikeli bir varlıkla karşı karşıya olduklarını sonradan fark edecektir.

Korku Seansı yönetmenin beklediği bir ilgiyle karşılanırken Wan, Ruhlar Bölgesi’nin ikinci filmi için çalışmaya başlamıştır. Filmin yazar koltuğunda ise Wan’ın en yakın arkadaşı ve partneri Leigh Whannell oturmuştur. 2013 yılında çıkan Ruhlar Bölgesi: Bölüm 2, ilk filmden daha fazla beğeni toplarken Wan ve Whannell elbette bu filmin de bir seriye dönüşmesi gerektiğine karar vermiştir.

2013 yılının başlarında Universal Pictures ile anlaşmalar yapmaya başlayan Wan, 2015 yılında vizyona girecek Hızlı ve Öfkeli (Fast & Furious) serisinin yedinci filminin yönetmeni seçilmiştir. Zaman geçtikçe korku filmlerinden uzaklaşan yönetmenimiz 2015 yılında, artık başka projelere geçme zamanının geldiğini söylemiştir. Hızlı ve Öfkeli 7 ise serisinin en başarılı filmi haline gelmiştir.

2016 yılında Korku Seansı 2 filmini yönetip övgülere boğulan Wan uzun bir süre korku filmleri yönetmeme kararı aldığını açıklamış ve korku yönetmeni olarak anılmak istemediğini dile getirmiştir. Korku Seansı’nın devam filmlerinde ise yapımcılığı üstlenmiştir. 2021 yılında, korku dünyasının kıyılarına dönmüş ve Habis (Malignant) adındaki gerilim-suç filmini yönetmiştir.

Habis (2021)

Habis, James Wan’ın tekrara düşme korkusunun kendisini yönettiğini gösterse de filmin mükemmele yakın olduğunu söyleyebiliriz. Yönetmenimiz, küçük alanlarda ustaca kullandığı geniş açıların altını biraz daha açıyor ve paralel hikâye anlatımında gittikçe kendini geliştirdiğini gözler önüne seriyor. Wan, Testere’den gelen gore kökleriyle elinin altındaki hayalet fikirlerini birleştiriyor ve filme öngörülmesi zor bir twist ekliyor.

Travmatik bir geçmişe sahip olan Madison, kendisine oldukça büyük bir sevgi besleyen koruyucu aile tarafından evlatlık alınır. Yetişkin bir kadın olup kendi ailesini kurduğunda trajik geçmişi onu yakalar ve önce eşini, sonra bebeğini kaybeden Madison’ın hayatı yerle bir olur. Kaybettiği ailesinin yasını tutarken görmeye başladığı görüler, bir süredir gizemli bir şekilde yaşanan cinayetlerle uyuşmaktadır. Genç kadın bir süre sonra bu cinayetlerle bir bağlantısı olduğunun farkına varır. Artık tek amacı bu bitmek bilmeyen kâbustan uyanabilmektir.

James Wan’ın tüm filmleri hala çok konuşulup tartışılsa da onun korku dünyasına kattıklarını azımsayamayız. Korku Seansı’nın gelecek olan dördüncü filmi ve M3gan ile birlikte Wan tekrar yapımcı koltuğuna otursa da bir gün korku sinemasına yönetmen olarak döner mi bilinmez ama biz korku severler olarak onun kamerasını özlediğimizi söyleyebiliriz.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.