Amerikalı soyut dışavurumcu ressam Paul Jackson Pollock (28 Ocak 1912) 20. yüzyılın en önemli sanatçılarından biridir. New York Art Students League okulunda Thomas Hart Benton’ın öğrencisi olarak eğitim gören Pollock, 1930’lu yıllarda Benton gibi yerel ressamların etkisini taşıyan ilk dönem resimlerinden sonra bilinçaltı ve gerçeküstücülük akımına ilgi duydu (Antmen:154). “Jack the Dripper” lakabıyla da anılan ressam 1940’lı yılların başlarında damlatma tekniği (drip painting) ile boya karıştırma, fırça kullanımı gibi alışılagelmiş uygulamaları bir kenara bırakmış, yere serdiği devasa boyutlardaki tuval bezleri üzerinde dans ediyormuşçasına hareket ederek boyayı dökme, damlatma, fırlatma teknikleriyle, sonradan aksiyon/hareket resmi adı verilen resimler yapmıştır. (Aksiyon resmi resim yüzeyine anında, herhangi bir ön planlama yapılmadan ve dikkatsizce dökülen, püskürtülen, damlatılan veya sürülen boya yoluyla üretilen ve bu özelliği ile resmin planlanmasından daha ziyade sanatçının fiziksel hareketini vurgulayan bir resim üslubudur. Bu çeşit resimler sanatçının spontane eylemlerinin dolaysız bir sonucudur.) Pollock’un aksiyon resimleri bize sanki bir performans sanatının izlerini taşıyormuş izlenimini verir. Bunu eserlerini yaparken çekilmiş fotoğraflarında ve özellikle videolarında görebilirsiniz.



Pollock’un eserlerine dikkatlice baktığınızda yalnızca boya fırlatmaktan ibaret olmadığını, elini boyaya ardından da kanvasa bastırdığını görebilirsiniz. Bazı kaynaklara göre Pollock taş devrine ait mağara resimlerini ve o resimlerdeki el izlerini incelemiş ve onlardan esinlenmiştir.
Belki de Pollock ilkel insan deneyiminden çok etkilenmişti, bunun için de bizi ve mağaralar dönemindeki sanatçıları ayıran 30.000 yılı, zeki bir şekilde bir araya getirmişti.
https://www.youtube.com/watch?v=2tJZgmd_Nqo
Number 1, 1948 (Modern Sanat Müzesi)

Pollock’un kişisel hayatı ve yaşadığı zamana bakarsak, onun psikanaliz ve ruhun derinliklerine inmekle ilgilendiğini biliyoruz. Dolayısıyla Number 1 (yukarıda görülen eser) gibi eserlerinde hem bireysel hayatını hem de içinde yaşadığı kültürü daha geniş bir bağlamda yansıttığını görebiliyoruz.
https://www.youtube.com/watch?v=2tJZgmd_Nqo
Pollock’un Özel Hayatı
Pollock psikiyatri tedavisi görmesine sebep olan bir alkol bağımlılığı yaşıyordu. Bu tedaviden sonra kendisi gibi sanatçı olan Lee Krasner ile tanıştı ve iki ressam 1945 yılında evlendi (Düz:109).



Pollock, 1949 yılında Life dergisine konu olduktan sonra ünlendi ve çoğu insan tarafından “yaşayan en büyük ressam” olarak kabul ediliyordu. Damlatma, fırlatma, ve sıçratma sanatının ustası olmuştu. Bu başarısına rağmen onun bir sahtekar olduğunu söyleyen eleştirmenler vardı. Çok geçmeden alkol bağımlılığına geri döndü ve eserleri iyice karanlıklaştı. Kısa bir süre sonra siyah-beyaz resme geçiş yaptı (Düz:110).
The Deep 1953

Alkol bağımlılığına halktan gelen baskılar da eklenince evliliği ve sanatı bundan kötü etkilendi. 1956’da resim yapmayı bıraktı ve karısından uzaklaştı. Kısa bir süre sonra Pollock yanında iki yolcu daha varken sarhoş bir halde kullandığı arabasıyla evinin yanındaki ağaca çarparak hayatını kaybetti (11 Ağustos 1956) (Düz:111).
Pollock “kötü adam” imajı ile çokça eleştiriye maruz kaldıysa da kendi çağından bu zamana, soyut sanatın en önemli figürlerinden biri olduğu sugötürmez bir gerçektir.
“Bazen çok temsiliyim, bazen de biraz. Ama bilinçaltınızdan dışarı çıktığınızda, figürlerin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Resim bir varoluş halidir. Resim kendini keşfetmektir. Her iyi sanatçı ne olduğunu resmeder.” –Jackson Pollock
Autumn Rhythm (Number 30), 1950

Pollock, ilk “damla” resmini 1947’de yeni ve radikal bir şekilde üretmişti. Autumn Rhythm ise 1950 yılının Ekim ayında yapıldı ve sanatçı bu dönemde gücünün zirvesindeydi. Bu temsili olmayan resimde, bir şövale üzerine yaslanmak yerine zeminde düz duran astarsız, gerilmemiş tuvale inceltilmiş boya uygulandı. Dökülen, damlayan, sallanan, karıştırılan, hafifçe vurulan ve sıçrayan pigment alışılmışın dışında yöntemlerle kullanıldı. Yüzeyin her bir parçasının eşit derecede önemli olduğu bu kompozisyonda merkezi bir odak noktası, hiçbir öğe hiyerarşisi yoktur (“Autumn Rhythm, Number 30).
The She Wolf, 1943

Pollock’un bir müzeye giren ilk eseri The She Wolf, Roma’nın ikiz kurucuları Romulus ve Remus’u emziren hayvana gönderme yapıyor olabilir.
“Kurt, onu boyamak zorunda olduğum için ortaya çıktı” – Jackson Pollock
Stenographic Figure, 1943

White Light, 1954

Alchemy, 1947

There Were Seven in Eight, 1945, The Museum of Modern Art

Full Fathom Five, 1947

Blue Poles, 1952

Orijinal adı 11, 1952 olan Blue Poles 1973’te Avustralya Ulusal Galerisi tarafından satın alındı ve bugün galerinin en önemli eserlerinden biri olmaya devam ediyor. Bu eser ilk olarak Sidney Janis Galerisi’ndeki bir sergide görülmüş. (“Blue Poles, 1952” jackson-pollock.org. Web. 22.05.2022)
No. 5, 1948

2006’da Pollock’un 5 No’lu 1948‘i 140 milyon dolara satıldığında dünyanın en pahalı tablosu oldu.
Ayrıca, eğer sanatçının hayatını daha detaylı öğrenmek isterseniz, biyografi niteliğinde başrollerinde Ed Harris (Jackson Pollock) ve Marcia Gay Harden’in (Lee Krasner) olduğu 2000 yapımı Pollock filmini mutlaka izlemelisiniz!
https://www.imdb.com/title/tt0183659/
Göz atabileceğiniz diğer kaynaklar:
https://www.youtube.com/watch?v=2tJZgmd_Nqo&t=619s
https://www.youtube.com/watch?v=8uoOI1OfaN8
https://www.youtube.com/watch?v=PYpA0iWhjJc
Kaynak
“The She Wolf, 1943 by Jackson Pollock”. jackson-pollock.org, web, 22.05.2022.


