İzlenimciliğin Ustası: Camille Pissarro

Yazı İçindekiler [hide]

spot_img
İzlenimcilik akımı, XIX. yüzyılın sonlarında Fransa’da, ressamlar arasında bir tutum olarak ortaya çıkmıştır. Doğayı, insanın dış dünyasını gerçekte olduğu gibi değil, ancak ondan edinilen izlenime göre vermeyi tercih eden, doğrudan gerçek yerine onun sanatçıda uyandırdığı duyumları, izlenimleri yansıtan sanat akımıdır. İzlenimcilik akımının önemli isimlerinden bir tanesi de Camille Pissarro’dur.
 

Fransız İzlenimci ressamlar arasında “İzlenimciliğin ustası” olarak bilien  Camille Pissaro, 10 Temmuz 1830’da St. Thomas’taki Virgin Adaları’nda doğmuştur. Pissarro’nun babası Portekizli bir Yahudi ve annesi yerli bir Creole idi. Ailesi, St. Thomas Danimarka kolonisinde yaşıyordu. Pissarro, Fransa’da yatılı bir okul olan Savary Akademisi’nde sanat eğitimi alarak, çizim tutkusunu açığa çıkardı. Memleketine döndüğünde Pissarro , resme olan ilgisi nedeniyle aile işlerine pek vakit ayırmadı. Zamanının çoğunu pitoresk liman taslakları çizerek geçirdi. 1852 yılında Venezuela’ya giden ressam, iki yıl boyunca resim tekniği anlamında riskler alarak yaratıcı bir sanatçı olarak çalıştı.

Doğadan korkmayın: Aldanma ve hata yapma riskine karşın insan cesur olmalıdır.            Camille Pissarro


Tarihler 1855’i gösterdiğinde Pissarro Fransa’da ikamet etmekteydi. Fransa’da bulunduğu sırada çok önemli bir sanat fuarı olan Evrensel Fuar düzenlendi. Pissarro fuarda; Claude Monet‘in “Burada yalnızca tek bir efendi var” dediği manzara resimleriyle ünlü ressam Corot ile tanıştı ve Corot’nun eserlerine hayran kaldı. Pissarro, kısa süre sonra küçük köylerde, Paris yakınlarında, Seine, Oise ve ayrıca Marne nehirlerinin olduğu yerlerde eskizler çizmeye ve resimler yapmaya başladı. Pissaro sanat eğitimine devam ederek Académie Suisse‘de okudu. Claude Monet, Paul Cézanne gibi gelecekte  empresyonist grubun temel taşları olacak isimlerle arkadaşlık kurdu. Her daim kendini gelişime adayan Pissarro, yaşadığı dönemde birçok eleştirmen tarafından da övgüye layık görülmüştür.

1871’de Pissarro, neredeyse 10 yıl boyunca, arkadaşlarına yakın bir yerleşim yeri olan Pontoise’de ikamet etti. Cézanne sık sık doğaya eşlik ederek, onu sabırla öğrendi.

Pissarro benim için bir baba gibiydi: tavsiye için başvurduğunuz bir adamdı ve le bon Dieu gibi bir şeydi.Cézanne

Pissarro’nun eserlerine ilgi gösteren bir banka tahsildarı olan Paul Gauguin, Pissarro’nun onu teşvik etmesi ve ona bazı empresyonist eserler göstermesi üzerine ressam olmaya karar verdi.
1880’lerde, Pissarro post-empresyonist bir döneme geçti, daha önceki temalarından bazılarına geri döndü ve noktacılık gibi yeni teknikleri keşfetti. Ayrıca Georges Seurat ve Paul Signac gibi sanatçılarla yeni dostluklar kurdu ve Vincent van Gogh‘un erken dönem hayranıydı.

Sanatçı, bir dönem sonra resimlerinde değişikliklere gitti. Zamanının diğer ressamları gibi, Camille Pissarro da coşkulu bir anarşist olmaya başlamıştı. Benimsediği ideoloji, ressamın eserlerinde köylüleri, işçileri resmetmesiyle karşımıza çıkmaktadır. 1889’da Turpitudes Sociales’deki anarşist çizimler koleksiyonuyla burjuva Fransız toplumu üzerinde çok güçlü bir etki oluşturdu.

Camille Pissarro, 1890’da yavaş yavaş neo-empresyonizm’den ayrıldı ve Camille; hayatının bölünme evresi denilen döneminde, elde edilen rengin saflığını ve hafifliğini korurken, doğa duygularını daha iyi yakalamasına izin veren bir stili tercih etti. Yaşamının son yıllarını Le Havre, Rouen, Paris ve Eragny’de geçiren Camille, aynı zamanda bulunduğu mekanların farklı unsurlarının çeşitli desenlerini farklı hava efektleri ve ışıklarla boyamaya başladı. Resimlerinin çoğu hâlâ empresyonizmin en iyileri arasında sayılıyor.

Parlak bir öğretmen olan Camille, Paul Cézanne ve Paul Gauguin, çocuğu Lucien Pissarro ve aynı zamanda Amerikalı izlenimci Mary Cassatt de dahil olmak üzere birçok öğrenci yetiştirdi.


Pissarro’nun Ünlü Eserleri

Camille Pissarro-Jalais Tepesi, Pontoise, 1867

Paris’in hemen kuzeybatısındaki Pontoise’nin bu görünüşü, Pissarro’nun kırsal Fransız manzarasının yenilikçi bir ressamı olarak ün kazanmasına yardımcı oldu. Eleştirmen Émile Zola, 1868’de resmi coşkuyla övdü ve şöyle yazdı: “Burası modern kırsal alan. İnsan, dünyanın karmaşıklığını  yarıp içinden geçmiş gibi hissediyor. Ve bu küçük vadide, bu tepede destansı bir sadelik ve huzur var. Sıradan bir gerçeklik; ressamın mizacını, nadir bir yaşam ve güç şiirini ortaya çıkardı.

Camille Pissarro-Deniz Kenarında Sohbet Eden İki Kadın, St. Thomas, 1856

Olağanüstü renk geçişleriyle de bilinen ressamın Deniz Kenarında Sohbet Eden İki Kadın adlı tablosu en beğeni toplayan tablolarından biridir. Pissarro eserlerinde daha çok Fransa’nın köy ve şehir hayatına dair detayları renk oyunları ile resmetmeyi tercih etmiştir. Deniz Kenarında Sohbet eden İki Kadın tablosunda da bu renk geçişlerini açıkça görmekteyiz. Pissarro, Fransa’ya taşındıktan bir yıl sonra 1856’da bu tabloyu tamamlamıştır. Ancak bu kez Fransa kırsalı değil de doğduğu yer olan St.Thomas’ı eserlerinde mekan olarak tasarlamıştır.

Camille Pissarro-Bir Kış Sabahı Boulevard Montmartre, 1897

Daha sonraki yıllarda, Pissarro, yılın büyük bir bölümünde dışarıda çalışmasını engelleyen ve sürekli yineleyen bir göz enfeksiyonu geçirdi. Bu olumsuzluğun bir sonucu olarak, bir otel odasının penceresinden dışarı bakarken sık sık resim yaptı. Pissarro, 1897’nin başlarında Grand Hôtel de Russie‘de kaldığı süre boyunca “Büyük Bulvarlar” serisini üretti. Bu serinin 14 eserden oluştuğu bilinmektedir. Bu tabloda da ressam otel odasından manzarayı incelerken, sadece bulvarı resmetmekle kalmayıp, bulvardaki hareketliliği de eserine yansıtmıştır.

Camille Pissarro-Bath Yolu, Chiswick, 1897

1870-71 Fransa-Prusya Savaşı’nın patlak vermesinden sonra, Danimarka vatandaşı olması nedeniyle orduya katılamayan sanatçı bu sebeple önce Norwood’a ardından Londra’ya taşındı. Londra’da bulunduğu süre boyunca müzelerin çevresinde İngiliz peyzaj ressamlarını inceledi. Savaştan bir yıl sonra Louveciennes’deki evine döndü. Pissarro, 1500 tablosundan sadece 40’ının hasarsız kaldığını öğrendi. Bir süre sonra tekrar Fransa’ya yerleşse de Bath Yolu adlı tabloyu 1890 yılında Londra’yı ziyaret ettiği dönemde resmetmiştir.

Camille Pissarro- Éragny’de Saman Hasadı, 1901

Éragny’de Saman Hasadı Pissarro’nun son dönem resimlerindendir. Pissarro yaşı ilerledikçe üretkenlik konusunda yavaşladığını hissederek huzursuz olmaya başlamıştır. Bu nedenledir ki hayatının son birkaç yılını yeni konular ve motifler bulmak için sürekli seyahat ederek geçirmiştir. 1884’te Pissarro ve ailesi, Pontoise yakınlarındaki evinden Gisors yakınlarındaki Epte Nehri üzerindeki Éragny’ye taşındı ve Éragny, 1903’teki ölümüne kadar asıl ikametgahı olacaktı. Éragny’de kaldığı süre boyunca kırsal Fransız toplumunun günlük işlerine odaklanmaya başladı. Resimde ön plandaki beş kadın çok dikkatli bir şekilde konumlandırılmıştır. Arkada yer alan üç figür ise öndeki figürün bükülen kısmından belirli aralıklarla yerleştirilmiştir. Ve böylece resmin yüzeyi boyunca ritmik bir süreklilik sağlanmıştır. Bu sakin ve dalgalı kompozisyon, Pissarro’nun daha önceki eserlerinde bulunan sosyolojik yorumları artık göstermemektedir. Daha ziyade uyumlu bir kırsal dünyanın idealize edilmiş bir görünüşünü simgelemektedir.

İzlenimciliğin babası Pissarro 13 Kasım 1903 yılında, ardında birbirinden başarılı eserler bırakarak Paris’te 73 yaşında öldü ve Père Lachaise Mezarlığı’na gömüldü.

Kaynak

https://www.theartstory.org/artist/pissarro-camille/

https://www.britannica.com/biography/Camille-Pissarro

https:/www.totallyhistory.com/camille-pissarro

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.