
Ivan Ayvazovsky Kimdir?
Ivan Ayvazovsky 16 yaşında Çar I. Nikolay’ın talimatıyla St. Petersburg Akademisi‘ne alınmış Ermeni asıllı Rus bir ressamdır.
Ayvazovsky’nin yeteneği çocukluğunda babasının arkadaşının keşfi ve yönlendirmesi ardından asıl olarak 16 yaşında Simferopol Lisesi’nde fark edilmiştir. Çağının en yetenekli Rus ressamı olarak anılmayı başaran ressamın Avrupa’nın pek çok şehrinde sergisi açılmıştır. Rus donanmasının baş ressamlığına getirilen Aivazovsky, Osmanlı için de resimler yapmış; Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz, Sultan Abdülhamid dönemlerinde İstanbul’da bulunmuş ve her yanı güzelliklerle çevrili bu şehir için de sanatını konuşturmuştur.

İstanbul, 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra ressamların gözde kentlerinden biri haline gelmiştir. Bu tarihlerde Avrupa’da İstanbul’daki yaşam ve bu yaşamın resmedilmesi büyük ilgi görmekteydi. Bu büyülü şehri gelip ziyaret edemeyenler sosyal hayatı, kültürel zenginliği, gündelik işleri tablolardan görme fırsatı elde ediyorlardı. Osmanlı sultanlarının çoğu sanata önem veren, yerli ve yabancı ressamları takdir eden ve gelip sanatlarını icra etmeleri için teşvik eden sultanlardı. Sultan Abdülmecid (1839-1861), Sultan Abdülaziz (1861-1876) ve Sultan II. Abdülhamid (1876-1909) dönemleri de ressamların İstanbul’a davet edilip imkanlardan faydalandırıldığı dönemlerdir.
Padişahlar sefaretler aracılığıyla Avrupalı ressamların saraya yolladığı resimleri kabul ediyor, sefere çıkılacağında yanlarında yetenekli ressamlar götürüyor ve bazen hususi olarak beğendikleri sanatçıları davet ediyorlardı. Sultan Abdülaziz resme karşı özel bir ilgi beslemiş, sanatçıları davet etmiş ve sarayda resme özel koleksiyon oluşturmuştur. Sultan Abdülhamid de aynı şekilde sanata çok önem vermekte ve sanatçıları istihdam etmekteydi. Onun döneminde birçok sanatçı Yıldız Sarayı’ndan destek görmüştür. Birçok ülkede kısa sürede “Deniz ressamı” olarak anılmaya başlanan Aivazovsky de Abdülhamid döneminde ödüllendirilen ressamlardan biri olmuştur. Yalnızca Sultan Abdülhamid değil, Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz dönemlerinde de Aivazovsky İstanbul’a gelmiş ve resimler yapmıştır. İstanbul’a ilk kez 1845 yılında gelmiş, Sultan Abdülmecid onu Beylerbeyi Sarayı’nda ağırlamıştır. Saray tarafından kendisine siparişler verilen sanatçı için İstanbul’un mehtaplı geceleri, güneşli manzaraları ve mistik atmosferi ilham kaynağı olmuştur. İstanbul’daki dönemlerinden yalnızca saray eşrafı tarafından ilgi görmekle kalmamış; bazı ressamlarla ve sanatkarlarla da önemli ilişkiler kurmuştur. Bu şahsiyetlerden birisi de Keçecizade Fuat Paşa’dır. İstanbul’dan döndükten sonra da mektuplaşarak onunla iletişimde kalmayı sürdürmüştür.

1817’de Kefe’de doğan sanatçının “Deniz ressamı” olarak anılmasında ve sık sık deniz tasvirleri yapmayı tercih etmesinde bir sahil şehri olan Kefe’nin konumunun belirleyici rolü vardır. Aivazovsky çocukluğundan beri resme ilgi duymakta, evlerinin duvarlarına kömür ile resimler yapmaktaydı. Onun yeteneğini ilk keşfeden babasının mimar arkadaşı Jacop Koch olmuştur. Onun da yardımları ve kendini geliştirmesiyle birlikte yaptığı resimler, valiye kadar ulaşmıştır. Sanatçının hayatını değiştirecek ilk adım belki de bu olmuştur. Aivazovsky’e destek olan vali, başkent olan Akmescid’te eğitim almasını sağlamıştır. Aivazovsky yetiştiği topraklar sebebiyle denizin her haline hakimdir. Onu hırçınken, fırtınalıyken ve de sakinken gözlemleme fırsatı elde etmiştir. Sanatçıya dünya çapında başarı ve ün getiren resimleri de deniz konulu resimleri olmuştur. Aldığı eğitimler ve akademi hayatı ile birçok şehir görme fırsatı elde eden ressam için en önemli dönem, kendisinin “ikinci akademim” dediği İtalya dönemidir. Birçok usta isimle tanışma fırsatını burada elde etmiştir. Rus İmparatorluğu‘nda donanma ressamı olunca deniz üzerinde günlerini, gecelerini geçirmiş ve onu doyasıya resmetmiştir.

Aivazovsky, Akmescid’de aldığı eğitim döneminde St. Petersburg ile arasında köprü olacak olan; Naryshkin ailesinden Natalia Feodorovna Naryshkin ile tanışmış ve bu onun resimlerini St. Petersburg İmparatorluk Güzel Sanatlar Akademisi’ne ulaştırabilmesini sağlamıştır. Fransız deniz ressamı Philippe Tanneur’ün yanında staj yapması, sergide tanıştığı ünlü Rus şair Puşkin’in şiirleri ve akademide hocası olan, manzara sınıfının başındaki isim Vorobiov onu etkileyen ve tarzını bulmasına yardımcı olan vesilelerdir. Donanma ressamlığı döneminde devrin önde gelenleriyle tanışma fırsatı elde etmiş, bu da ününün yayılmasına katkı sunmuştur. 1840 yılında “Kaos” isimli tablosu Papa 16. Gregory tarafından Vatikan’a götürülmek üzere alınmıştır ve bu Rus bir ressamın Batı’ya açılışının büyük yankısıdır. Batıda Rusya’yı temsil edişi ona sunulan desteği arttırmıştır. Birçok farklı yerde bulunup oraları resmeden sanatçının en büyük ilham kaynaklarından biri kuşkusuz ki İstanbul olmuştur. Aivazovsky sık sık İstanbul’un mükemmelliğinden bahsetmiş; “Belki de bu şehirden daha heybetli başka bir yer yoktur, oraya gidince Napoli de Venedik de unutuluyor” demiştir.

Aivazovsky’nin eserlerinin bir kısmı o dönemde Yıldız Sarayı’nda sergilenmiştir. Sultan Abdülaziz’e sunduğu eserler gereğince ödüllendirilen sanatçı, Sultan’dan; “İfade etmem gerekir ki, padişahın hayal gücü ve resim yeteneği başlı başına şairanedir” sözleriyle bahsetmiştir. Resimleri takdir gören Aivazovsky daha sonra Sultan Abdülaziz’in arzusuyla Dolmabahçe Sarayı için de resimler yapmıştır. 1886 yılında Beyoğlu’nda bir sergi açmış ve ilgiyle karşılanmıştır. İstanbul’a bazı gelişlerinde eşini de beraberinde getirmiş ve gezilerine dahil etmiştir. Bugün Dolmabahçe Sarayı müzesinin en ihtişamlı kısmı belki de Ivan Konstantinoviç Ayvazovski Salonu‘dur.

Aivazovsky resimlerinde sık sık ışık oyunları sergilemiş, şeffaf bir görünüm elde edebilmek için renk katmanları uygulamasını kullanmıştır. Resimlerinin çoğunda denize eşlik eden bulutlar ve yer yer gökyüzünde yumuşak dokunuşlar vardır. Öznenin ışığına göre yaptığı ayarlamalar, gün doğumu ve gün batımlarındaki teknikleri ve yumuşak dokunuşları ile yer yer bizde rüyalı bir atmosferi izliyormuşuz hissi uyandırır. Doğa ve insanın iç içe oluşu, doğa-insan mücadelesi, doğanın haşmeti romantiklerin temalarının başında yer almaktadır. Aivazovsky döneminde romantik gelenek etkilerini sürdürmektedir ve kendisi de bu akıma mensup bir sanatçıdır. Dalgalı denizlerinde, gemilerin çırpınışında, puslu havalarında; hüzün, karmaşa, huzur ve hülyalı bir bakış çoğu zaman iç içedir.

1874’te İstanbul’da bir mecliste genç ressamlara şöyle seslenmiştir;
“Eğer Tanrı bana bir miktar kabiliyet verdiyse, geri kalanını durmadan çalışarak kazandım, bunu böyle bilin. Ve ben hala kendimi tabiatın talebesi olarak görüyorum, Dolayısıyla, siz de benim yaptığım gibi, çalışın ve çabalayın. Memnuniyetle görüyorum ki sizler, kısa sürede, sanatta uzun bir yol kat etmişsiniz. Mesela Sarkis Bey’in kurduğu saraylar muhteşem ve her ressam gibi onun fevkalade zevki ve ustalığına hayranım…’’


Kaynak
Tuğlacı, Pars, “Ayvazovski Türkiye’de“, İnkılap ve Aka Yayınları, İstanbul, 1983.
Ürekli, Fatma, “Arşiv Belgeleri Işığında Osmanlı Sarayında Nişanlarla Takdir ve Taltif Edilen Ressam Ayvazovski’nin Bilinmeyenleri“, Milli Saraylar Sanat Tarih Mimarlık Dergisi, (17).
Kaya, G. S., “Sultan Abdülaziz ve Döneminin Resim Sanatı“, Milli Saraylar Sanat Tarih Mimarlık Dergisi, 2009, (17).