İstanbul’un Mimarları: Gaspare Trajano Fossati

spot_img

İstanbul’da Batılılaşma Dönemi

Rönesans ve reform hareketleriyle beraber Avrupa, gün geçtikçe gelişen ve bilim-sanat dünyasına yön veren bir kimliğe bürünmüştür. Osmanlı Devleti başlarda bu gelişmeyi görmezden gelse de savaşlarda yaşanan kayıpların giderek artması Batı’nın ilgi görmesine neden olmuştur.

Lale Devri’nde Yirmisekiz Mehmet Çelebi’nin elçi olarak Fransa’ya gitmesi Batı’yı tanıma noktasında yeni bir dönemi başlatmıştır. Mehmet Çelebi gözlemlerinde, Fransa’daki saray ve bahçelerin (Fontainbleau, Marly, Saint-Cloud, Tuileries, Versailles) zenginliği, ihtişamı, büyüklüğü ve düzenlenme biçimlerinden etkilendiğini aktarmıştır. Bu gözlemleri dinleyen saray eşrafı Sadabad düzenlemesini yapmış ve Batı etkisi mimaride kendini göstermeye başlamıştır.

Versailles Gravürü, 1682

19. yüzyılla beraber bu etkilenmenin boyutları büyümüş ve Osmanlı mimarisinde yeri olmayan birçok yapı (Batı tipi saray, kasır, okul, hastane, postane, istasyon, apartman, iş hanı vb.) inşa edilmiştir. Hassa Mimarlar Ocağı’nın lağvedilmesiyle beraber Osmanlı’daki mimarlar yeni yapım tekniklerine ve yapım türlerine yabancı kalmışlardır. Bu nedenle de yabancı mimarların İstanbul’da etkileri artmıştır.

Gaspare Trajano Fossati

İstanbul’da yapı tasarlayan önemli isimlerden biri hiç şüphesiz Gaspare Trajano Fossati’dir. Yaklaşık 20 yıl boyunca İstanbul’da inşa faaliyeti gerçekleştiren Fossati, yeni yapı tekniklerini kullanması ve Ayasofya’yı restore etmesiyle Batı’ya uyum sağlama döneminin öncülerinden olmuştur.

Çocukluğu ve Eğitimi

Gaspare Fossati, 7 Ekim 1809’da İsviçre’nin İtalya sınırına yakın Morcote kasabasında dünyaya gelmiştir. Mensubu olduğu Fossati Ailesi, kökleri çok uzun yıllara uzanan, sanat ve mimarlık alanında tanınmış pek çok isim çıkartan bir ailedir.

Aydınlanma çağı Venedik’inde önemli isimlerden biri olan büyük dedesi Giorgio Domenico “Mimari Tarihi” adlı bir eser yayımlamıştır. Dedesi Carlo Giuseppe, Napoli ve Sicilya Kralı emrinde mimar olarak görev almıştır. İki amcası Giorgio Giugliemo ve Pier Angelo Aloiso mimardır. Fossati Kardeşler olarak tanınmalarını sağlayan kardeşi Giuseppe Fossati de Osmanlı’nın önemli mimarlarındandır. Diğer kardeşi Virgilio ise mühendistir. Ailesine ve ona ait olan çizimler ve projeler Bellinzona’daki Ticino Kantonu Arşivleri’nde saklanmaktadır.

Çocukluk yıllarını doğduğu Morcote’de geçirdikten sonra ailesi ile birlikte Venedik’e yerleşmiştir. 25 Kasım 1822’de Milano’daki Brera Akademisi’nde (l’Accademia di Belle Arti di Milano) mimarlık eğitimine başlamıştır. Bu okulda 5 yıl eğitim almış ve 1827’de mezun olmuştur. Akademinin başarılı öğrencilerinden biri olan Fossati, eğitim hayatı boyunca yaptığı projelerle farklı ödüller kazanmıştır.

l’Accademia di Belle Arti di Milano

İş Hayatı

Akademiden mezun olduktan sonra 1828-1831 yılları arasında İtalya’da yaşamış ve Roma mimarisini detaylıca incelemiştir. Bu incelemeler sırasında dönemin en başarılı litografyalarını (taş baskı) hazırlamıştır. 1938 yılında bu çalışmaları Corriere del Ticino’da yayımlanmıştır. Ayrıca bu dönemde  arkeolojiye karşı ilgisini fark etmiş ve o dönemde yapılan farklı arkeolojik kazıları ziyaret etmiştir.

İtalya gezisinin ardından önce Morcote’ye oradan da Rusya’da çalışan amcası Giorgio Giugliemo Fossati’nin daveti üzerine Petrograd’a gitmiştir. O dönemde Rusya, Avrupalı sanatçılar tarafından ilgi toplayan bir konumdadır. Fossati, Rusya’dayken resim dersleri vererek ünlü ailelerle tanışma imkanı bulmuştur. 4 yıl Rusya’da yaşamış ve Rus Ampiri tarzında bazı özel saraylar, kiliseler ve evler tasarlamıştır.

24 Eylül 1836’da Fossati’ye Saint Petersburg Sanat Akademisi tarafından “Saray Mimarı” unvanı verilmiştir.

İstanbul’a Gelişi ve İstanbul’da İnşa Faaliyetleri

Rus Elçiliği, 1850

Başarılı çalışmaları ile Petersburg’ta ün kazanan Fossati, Osmanlı Devleti’ne elçilik binası yapmak üzere seçilmiş ve İstanbul Elçilik Binası’nın yapımı için 20 Mayıs 1837’de İstanbul’a gelmiştir.

 

İstanbul’da bulunduğu süre zarfında Osmanlı’nın günlük yaşamını incelemiş ve Ayasofya çevresinin çizimlerini yapmıştır. Ayasofya çizimlerini Rus Çarı’na iletse de istediği ilgiyi görememiştir. Bu çizimler Abdülmecid’in yardımıyla 1852’de Londra’da yayımlanmıştır.

Fossati’nin Ayasofya Albümü

Rus Elçiliği binası Fossati’nin İstanbul’da aranan mimar olduğunu kanıtlamıştır. Çünkü Tanzimat’ın ilanıyla beraber yöneticiler, İstanbul’da her anlamda yeni şeyler denemek istemektedirler. Reşid Paşa, ahşap yapıdan kârgir yapıya geçmek ve yabancı mimarları çalıştırmak istediği için yönetimde nüfuzu artınca Fossati’ye kârgir yapılar yaptırmıştır.

Rus Elçiliği’ni önemli yapansa ahşap yapıların ağırlıkta olduğu İstanbul silüetinde mevcut durumun aksine Rus Ampir üslubunda prizmatik kütleli, kârgir bir yapı olmasıdır. Ayrıca modern ölçülerdeki tuğla ilk kez bu yapıda kullanılmıştır.

Bab-ı Serasker-i Hastanesi

Tuğla kullanma konusunda bilgisi olan Fossati’nin Osmanlı idaresinden aldığı ilk iş tuğla yığma tekniğinde inşa edilen ilk yapı olan Bab-ı Serasker-i Hastanesi‘dir. Bugünkü İstanbul Üniversitesi’nin içinde kuzeydoğuda konumlandırılan yapı, 250 yatak kapasiteli bir hastane olarak inşa edilmiştir.

 

Fossati’nin en bilinen ancak günümüze ulaşmayan yapılarından biri Darülfünun binasıdır. Tanzimat yenilikleri kapsamında yeni bir yüksek öğretim kurumu açma teşebbüsleri gündeme gelmiş ve bu kuruma “fenler evi” manasına gelen “dârü’l-fünûn” adı verilmiştir. Yapılan bina da bu amaçla tasarlanmış ancak çok büyük olduğu için bir dönem Maliye Nezareti olarak kullanılmış, daha sonra Adliye ve Evkaf Nezareti’ne verilmiştir. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra da Mebusan ve Ayan meclisleri bu yapıda toplanmıştır.

Darülfünun Binası ve Ayasofya

Ayasofya ile Sultanahmet Cami arasında inşa edilen Darülfünun, inşa edildiği dönemde büyük tepkilere neden olmuştur. Ayasofya’nın restorasyonunu üstlenen Fossati, monoblok kütlesiyle Ayasofya’yı geride bırakan bir yapı tasarlamıştır. Yapı, Adliye Nezareti olarak kullanıldığı dönemde çıkan yangın sonucunda harap olmuştur. Sonrasında da yıktırılmıştır. Büyük kütlesi nedeniyle bu yangın birçok kesim tarafından üzüntü dolu ifadelerle anılmasa da yeni yapım teknikleri denendiği için büyük bir öneme sahiptir.

Cumhuriyet dönemi mimarlarından biri olan Giulio Mongeri Aralık 1933’te bu yangından Cumhuriyet Gazetesi’ne şöyle bahseder:

”Adliye sarayı yanmakla memleket çok zarar görmüştür. Fakat bugün şehrin güzelliği hesabına istifade edebileceğimiz bir emrivaki karşısındayız. Ayasofya gibi, Sultanahmet gibi mimari ve tarihi kıymeti çok yüksek olan iki eserin bütün bedii güzelliklerini tebarüz ettirmek için o meydanı tamamen açık bırakmak lazımdır. Yangın yerine güzel bir park yapılmalıdır.”

Yangın sonrası Darülfünun

Bu öne çıkan yapılar dışında Fossati Kardeşler İstanbul’da elliye yakın yapı yapmış, çeşitli restorasyon çalışmalarında bulunmuşlardır. Ayasofya restorasyonları da kesinlikle incelenmesi gereken çalışmalardandır.

Tanzimat sonrasında gösterişli yapılar yapılsa da bir süre sonra devlet ekonomik sıkıntılar yaşamaya başlamış ve Fossati Kardeşler’e küçük ölçekli işler verilmeye başlanmıştır. Gaspare, 19 Ağustos 1858’de ülkesine dönmüştür.

İki kardeş de İstanbul’dan ayrılmalarına rağmen İstanbul’u ve Osmanlı’yı unutmamışlar, Morcote’deki evlerini Türk usulüyle düzenlemişlerdir. Fossati 1862 yılında Milano’ya yerleşmiş ve 7 yıl sonra İtalyan vatandaşı olmuştur. 1863’te Milano’da Dumo Meydanı’nın düzenlemesini yapmıştır. Ayrıca farklı projelerde jüri üyeliği görevini üstlenmiştir. 74 yıllık yaşamı boyunca farklı ülkelerde projelere imza atmış ve Brera Akademisi tarafından onur üyesi seçilmiştir.

5 Eylül 1883’te Morcote’de vefat etmiştir.

 

Kaynakça

Can, Cengiz, “İstanbul’da 19. Yüzyıl Batılı ve Levanten Mimarların Yapıları ve Koruma Sorunları” başlıklı doktora tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 1993.
Nasır, Ayşe, “Türk Mimarlığında Yabancı Mimarlar” başlıklı doktora tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 1991.
Özlü, Nilay, “Fossati Biraderler”, Türk Mimarisinde Abide Şahsiyetler III, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2015.
İslam Ansiklopedisi
Open Edition
Mimarlık Dergisi
Hayal-et Yapılar

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Söylenti Aylık Frekans

Söylenti Müzik Frekansı ile sonbaharın gizemli, esintili ve en sevilen zamanlarına, Ekim ayına hoş geldiniz! Önerilerimiz sizin için hazır.

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Eşeği Saldım Çayıra – Kazak Abdal | Şiir İncelemesi

Kazak Abdal hayatı ve bilinen şiirlerinden olan Eşeği Saldım Çayıra eserinin incelemesi.

Twinless Film İncelemesi: İki Yalnız, Bir Kayıp

Başrolde Dylan O'Brien'ın yer aldığı kayıp, yalnızlık, bağ kurma arayışı, yas süreci üzerine dokunaklı bir film olan Twinless film incelemesine göz atın.

Alice in Borderland 3. Sezon İncelemesi: Neden Beklentiyi Karşılayamadı?

Alice in Borderland dizisinin 3. sezonun her oyununda Chishiya'nın zekâsını arayıp, Aguni'nin fedakârlığını andık diyebilirim. 

Evrensel Duygular: Anlamadan da Hissedeceğiniz 8 Şarkı

Dili fark etmeksizin ruhunuza dokunan, evrensel duygusal taşıyan 10 şarkıyı keşfedin. Melodik parçalarla hazırladığımız liste, her anınıza eşlik edecek!

Viktoryen Dönemde Kadın İmgesi: “Evdeki Melek”

Viktoryen dönemde ‘Evin Meleği’ ideali, kadını fedakâr ve itaatkâr bir role hapsetti. Gilman ve Woolf bu miti sorgulayarak özgür kadının sesini aradı.

Jane Austen ve Aşkın Sosyal Eleştirisi

Jane Austen, romanlarında aşkı sadece romantik bir duygu olarak değil; statü ve kadınların konumu üzerinden ele alarak dönemin evlilik anlayışına eleştirel bir bakış atar.

Shirley Jackson’ın Amerikan Gotik Edebiyatındaki Yeri

Shirley Jackson, Amerikan gotiğine modern bir ses getirmiş ve kalıcı bir iz bırakmıştır.

Editor Picks