İstanbul’un Kuruluşu: Kadim Şehir Nasıl Doğdu?

Editör:
Ece Günay, Mehmet Samet Acar
" hide_table_content="td_encvalW2dpemxlXQ=="]

“O kente yerleşecek insanlara ne mutlu,

Trakya’nın kıyısında, Karadeniz’in ağzındaki burnun yanında

Balıkla geyiğin aynı yemden beslendiği yerde.”

Yüzyıllar boyu pek çok farlı uygarlığa ev sahipliği yaptığı için üzerinden geçen her medeniyetin farklı isimler taktığı, neresine kazma vurulsa koskocaman bir yaşanmışlığın gün yüzüne çıktığı, tüm zıtlıkların iç içe geçip hem ahenge hem de devasa bir çelişkiye dönüştüğü bilge şehir İstanbul‘da ilk yerleşim M.Ö. 3000’li yıllara kadar dayanmaktadır. Şimdiye kadar tespit edilmiş, insana ait en eski kalıntıya ise Küçükçekmece Gölü yakınlarında bulunan Yarımburgaz Mağarası‘nda rastlanmıştır.

İstanbul’a İlk Kimler Yerleşti?

İstanbul’daki en eski yerleşim yeri Sarayburnu‘nda bulunmaktadır. Rivayete göre; M.Ö. 600’lü yıllarda çevre baskılardan bıkan ve yeni bir memleket arayışı içerisinde olan Megaralılar, Apollon Pythios adlı bir kahine danışmış, ondan körler ülkesinin karşısına yeni bir kent kurmaları gerektiğini öğrenmişlerdir. Megaralı Nysos‘un soyundan gelen koloni, Koressa’nın oğlu Byzas‘ın öncülüğünde yola koyulmuş ve Sarayburnu’na geldiklerinde kendilerinden 17 yıl önce boğazın diğer ucunda kurulmuş olan Kalkhedon – şimdiki adıyla Kadıköy ile karşılaşmışlardır. M.Ö. 667 yılında Sarayburnu’na kurdukları yeni kente ise Byzas’ın ismine ithafen Byzantion ismini vermişlerdir.

Byzantium Kuruluş Söylencesi – Özhan Öztürk Makaleleri
Marcus Aurelius dönemi üzerine Megaralı Byzas’ın işlendiği bronz Byzantium sikkesi – ozhanozturk.com

Kadıköy Neden “Körler Şehri” Olarak Anıldı?

Halikarnaslı Heredotus‘a göre Kalkhedon’a körler şehri denmesinin nedeni, Pers Kralı I. Dareios’un komutanı Megabazos‘un henüz Pers hâkimiyeti altında olmayan kentlere sefer düzenlediği sırada Byzantion’a uğraması ve karşıdaki Kalkhedon’un Byzantion’dan 17 yıl önce kurulduğunu öğrendikten sonra “Kalkhedonlular o zaman kör olmalıydılar; zîra kör olmasalardı, kentlerini kurmak için ellerinin altında daha güzeli varken daha kötüsünü seçmezlerdi” demesidir. Tacitus‘a göre ise Apollon‘a ilk danışan kişiler Kalkhedon’un kurucularıdır ancak onlar Apollon’un tarif ettiği bölgeyi bulamamış ve Sarayburnu’na nazaran daha verimsiz bir alana yerleşmişlerdir. Bu nedenle Apollon, Kalkhedon’u ‘körler şehri’ olarak isimlendirmiştir.

Kadıköy'e Neden Körler Ülkesi (Khalkedon) Deniyor? - Ekşi Şeyler
Byzantion, Khalkedon ve çevresi – eksiseyler.com

İstanbul’un Roma’ya Katılması ve Başkent Haline Gelmesi

Uzun bir süre şehir devlet olarak devam eden Byzantion, stratejik konumu sayesinde ekonomik olarak oldukça zenginleşmiş, tüm Antik Yunan bölgesine hükmeden bir güce dönüşmüştür. Kent gittikçe Latinleştirilmiş, M.Ö. 2. yüzyılda Roma İmparatorluğu‘nun toprağı haline gelmiştir. Roma İmparatoru Diocletianus 3. yüzyılda imparatorluğun Roma’dan yönetilmesini yorucu bulmuş ve imparatorluğu fiilen doğu – batı olarak ayırmış ve Tetrarklık adı verilen dörtlü bir yönetim şekli belirlemiştir. Bu sisteme göre doğunun ve batının birer imparatoru (Augustus), imparatorların birer yardımcısı (Caesar) olacak, ülkeyi dördü birlikte yönetecektir.

I. Constantinus namıdiğer Büyük Konstantin, İllyricum eyaletinde bir imparator muhafızı olan Constantius’un oğlu olarak dünyaya gelmiştir. Babasının çabaları doğrultusunda iyi bir eğitim alan Constantinus, Grekçe, Latince ve felsefe öğrenmiştir. Gençlik yıllarını babasının isteği nedeniyle seferlerde geçirmiş, Mısır’a kadar büyük bir coğrafyayı dolaşmış ve askeri deneyim elde etmiştir. 28 Ekim 312’de iktidarı paylaştığı Maxentius‘u Roma yakınlarındaki Milvio Köprüsü‘nde yenilgiye uğratmış ve Batı Roma’nın tek hakimi olmuştur. 18 Eylül 312 yılında Byzantion’un karşısındaki  bulunan Khrysopolis (Üsküdar) şehrinde Doğu Augustus’u Licinius‘a karşı büyük bir zafer kazanmış, bütün Akdeniz’i çevreleyen Roma İmparatorluğu’nun tek hükümdarı haline gelmiştir.

The Battle of Constantine and Licinius
Constantinus ve Licinius’un mücadelesi – art.nelson-atkins.org

Elde ettiği bu zafer sonucu Byzantion’a dönen Constantinus, M.S. 330 yılında bu küçük Roma şehrini imparatorluğun başkenti ilan etmiştir. Byzantion, kurucusunun ismini almış ve Konstantinopolis olarak anılmaya başlanmıştır. Başkent olmasıyla birlikte kaderi tamamen değişen bu şehir, Geç Antik Dönem‘in merkezi olmuştur.

Roma Dönemi’nde İstanbul

Konstantinopolis, bir Roma kentinin karakteristiğini taşımaktadır. Byzantion’un Sirkeci-Sarayburnu-Sultanahmet’i içine alan surları kaldırılmış ve şehrin sınırları 2.5 kilometre genişletilmiştir. Roma’da yaşayan aristokrat kesimi Konstantinopolis’e taşımak için teşviklerde bulunulmuş ve kentin nüfusu hızlı bir şekilde yükselmiştir. Bunun sonucunda, günümüzde hâlâ ayakta olan II. Theodosius surları inşa edilmiştir. Kent merkezini günümüz Sultanahmet meydanı ve çevresi oluşturmaktadır. 4. yüzyılda kent halkı pagan inançları benimsediğinden dolayı Topkapı Sarayı çevresindeki alanda bulunan Zeus, Apollon, Artemis ve Afrodit Tapınakları o dönemde hala varlıklarını sürdürmektedir. Şimdiki Sultanahmet Camii’nin batısındaki alanda ise hipodrom bulunmaktadır ve imparatorluk sarayı ise hipodromun hemen bitişiğine inşa edilmiştir.

Hipodrom, Septimius Severus döneminde inşa edilmiş, Constantinus döneminde yenilenmiştir. Yaklaşık 80.000 kişilik bir kapasiteye sahip olduğu iddia edilen bu hipodromda atlı araba yarışları, gladyatör dövüşleri, çeşitli gösteriler ve eğlenceler düzenlenmiştir. Aynı zamanda Konstantinopolis’teki pek çok ayaklanma hipodrom merkezli gerçekleşmiştir. Bu isyanlardan en önemlisi 6. yüzyılda imparator Iustinianos’a karşı çıkarılan Nika İsyanı‘dır.

Bizans - İstanbul'un Hipodromu - Institut français d'études anatoliennes
Konstantinopolis Hipodromu – books.openedition.org

İmparatorluk Sarayı olan Büyük Saray yani Magnum Palatium, Ayasofya’dan denize inen yaklaşık 100.000 metrekarelik bir alana yapılmıştır. Bu sarayın ilk yapıları hipodromun doğu tarafına Constantinus tarafından yaptırılmış, sarayın son hali 11. yüzyılda verilmiştir. Saraydan geriye kalan en önemli yapı sarayın mozaik döşeli avlusu olmasının yanında bir diğer önemli eser ise sarayın ana girişi olan Khalke Kapısı‘dır.

6th century mosaic floor from the Palatium Magnum (Constan… | Flickr
Magnum Palatium’un mozaikleri – flickr.com

Kentin en önemli unsurlarından olan Mese Caddesi, Augusteion Meydanı‘ndaki Milyon Anıtı‘ndan başlayıp Divanyolu boyunca devam etmiştir. Aynı zamanda imparatorluğun merkezlerine olan tüm mesafeler bu anıt baz alınarak hesaplanmıştır.

infobits: Mese - Divanyolu
Mese Caddesi haritası – indicium-levis.blogspot.com

Konstantinopolis kurulduktan sonra Byzantion’un Sirkeci’deki Prosphorion ve Neorion limanları işlev görmeye devam etse de şehrin nüfusu arttıkça yeni limanlara ihtiyaç duyulmuştur. İmparator I. Theodosius ise bu amaçla döneminde Marmara Denizi kıyısında bulunan Lykos (Bayrampaşa) deresinin döküldüğü yere yeni bir liman inşa etmiştir ve bu liman özellikle Mısır’dan ithal edilen tahılın indirilmesinde önemli rol üstlenmiştir.


Kaynakça

spot_img
Hilal Tunalı
Hilal Tunalı
Kendimi en yüksek coşku veren hazza, sevgi doğuran kine, kuvvet veren üzüntüye adıyorum. Bilginin verdiği ihtirastan kurtulan kalbim, artık gelecekte her türlü acıya açık olmalıdır. Bütün insanlığın kaderini kendi içimde yaşamak istiyorum. Önce ruhumla, en yüksek, en derin ve en önemli şeyleri kavramak, insanlığın hazlarını ve acılarını toplamak, kendi benliğimi tüm insanlığın benliği haline getirmek, sonra da onlar gibi mahvolmak istiyorum.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Orhan Kemal – Nâzım Hikmet’le 3,5 Yıl | 22 Alıntı

Türk edebiyatının iki büyük ustası Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal'in Bursa Cezaevi'nde koğuş arkadaşlığı yaptıkları yıllara ve sonraki mektuplaşmalarına değinen Nâzım Hikmet'le 3,5 Yıl kitabı, Kemal'in kalemiyle çok içten ve etkileyici bir üslupla okurun karşısına çıkıyor.

İskenderiye Kütüphanesi: Efsane ve Gerçek

Efsane ve Gerçeğin ortak noktası, tarihin tozlu raflarına kaldıramadığı bilgi yuvası: İskenderiye Kütüphanesi.

İstanbul Ansiklopedisi Dizi İncelemesi: Kalabalığın Yalnız İnsanları

İstanbul Ansiklopedisi, büyülü İstanbul sokaklarında hem hayat bulmanın hem kaybolmanın öyküsünü anlatıyor.

Söylenti Edebiyat Editörleri Bu Ay Neler Okudu?

Söylenti Edebiyat editörleri olarak her ay neler okuduğumuzu, nelerin altını çizdiğimizi yakından incelediğimiz serimizin nisan ayı listesi ile karşınızdayız!

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Marmaris’te Yaz Rüyası: 5 Günlük Keşif Rotası

Ege ve Akdeniz'in incisi Marmaris için keyifli bir yol rotası.

Feminizmin Gücü: Patriyarka’nın Sosyal Yapılara Etkisi

Patriyarkal sisteme meydan okuyan feminizm, kadını güçlendirip eşitlikçi bir toplum inşasına öncülük eder.

Söylenti Konser Takvimi: Üç Büyükşehirde Kimler Var?

Söylenti müzik ekibi tarafından hazırlanan; İstanbul, Ankara ve İzmir'e müzik coşkusunu tattıracak birbirinden farklı Mayıs ayı konserleri sizlerle!