İstanbul’un kalabalık caddelerinin gölgesinde kalan, ismi az bilinen kahve dükkanlarını konu alan bu serimizin ilk durağı; zengin mimarisi, çok katmanlı geçmişi ve kozmopolit ruhuyla Beyoğlu… Fransız tipi pastanecilik anlayışıyla hayatımıza giren pastaneler, uzun yıllar boyunca insanların buluşma ve görüşme noktası olmuş; çayların ve kahvelerin yanında tatlılar ve çeşitli özel lezzetler sunarak şehir kültüründe önemli bir yer edinmiştir. Ancak günümüzde bu rol, zincir kahveciler, üçüncü nesil kahveciler, modern kafeler ve kahve dükkanları tarafından üstlenmiş durumdadır. Bu yazıda ise Beyoğlu’nun sokak aralarına saklanmış, gözden uzak kalmış birkaç favori kafe ve kahvecisi, yazarın bakış açısından okuyucuya tanıtılmaktadır. “Her giz, başka bir güzelliğe açılır” mottosuyla başlatılan bu yolculukta, farklı deneyimler ve güzel hikâyeler okuyucuya eşlik edecektir.
Bohem’s Coffee

Harbiye’nin saklı bir köşesinde, Taksim Meydanı’na yürüme mesafesindeki tarihi Arif Paşa Apartmanı’nın girişinde yer alan Bohem’s Coffee’nin öyküsü, sahibi Ali Bey’in kahveyle çocukluk yıllarında kurduğu güçlü bağa dayanıyor. Antakya’da büyüyen Ali Bey, daha küçük yaşlarda kahvenin öğütülmesinden kavrulmasına, farklı demleme ve içim biçimlerine kadar sürecin her aşamasına hâkim olmuş ve yıllar içinde 53 farklı ülkeye seyahat ederek her kültürün kahve tatlarını ve pişirme yöntemlerini deneyimlemiş. Türkiye’ye döndüğünde, kahveciliğin diğer ülkelerin aksine belirli standartlardan yoksun olduğunu düşünerek bu alandaki hayalini gerçekleştirmeye karar vermiş ve 2021 yılında kendi mesleğinin yanı sıra kahve tutkusunu ve hobisini gerçekleştirmek üzere Bohem’s Coffee’yi kurmuş. Yılların deneyim ve hayalinin bir yansıması olan Bohem’s, gurme bir kahve dükkânı olarak kurulmuş. İsmini ise, zaman içinde olumsuz çağrışımlardan sıyrılarak “mevcuttan farklı” olma anlamıyla olumlu bir perspektife evrilen “bohem” kelimesinden almıştır.
Mekânın iç dekorunu da zemin tasarımından renklerine ve aksesuarlarına kadar, tarihi binanın dokusunu ve bütünlüğünü koruyacak şekilde tasarlamıştır. İç mekânda ahşap, demir, bakır ve tuğla gibi farklı dokuların uyumlu birlikteliği ile misafirlerini karşılamaktadır. Her detayı özenle düşünülerek tasarlanan kafe, güler yüzlü baristalarıyla keyifli bir deneyim sunmakta ve özellikle hafta içi sabah saatlerinde sessiz ve sakin bir çalışma ortamı arayanlar için uygun bir seçenek olabilir.

Yeni nesil kahvecilerden farklı olarak Bohem’s Coffee‘de, tadımda ekşi aromalarıyla öne çıkan Kolombiya veya Venezuela kahvelerinden ziyade Türk damak tadına daha yakın, yoğun ve sert bir kahve deneyimi sunuluyor. Zengin kahve menüsünde kahvenin her türlüsünü bulmanın mümkün olduğu; özel sunumlarla ikram edilen bitki çayları ve ev yapımı kruvasan, kek ve turta gibi lezzetleriyle öne çıkan başarılı kahve yanı eşlikçileri ile de dikkat çekiyor.
Aynı zamanda Enes Furkan Bilgiçli imzasıyla her yıl düzenlenen “Yılın Starları Ödülleri” programında 2025 yılında yapılan oylama ile “Yılın İlham Veren Kafesi” seçilerek ödüle layık görülmüş. Mottosu “huzur ve güzel insanlar” olan Bohem’s’in misafirleri ve kitlesi de bu çerçevede şekillenmiş. Aynı zamanda uygun fiyatlı menüleri ve her tercihe hitap edebilecek geniş seçenekleriyle huzurlu, sessiz bir soluklanma durağı arayanlar için ideal bir alternatif. Bohem’s Coffee‘ye; Taksim Meydanı‘ndan yaklaşık 10 dakikalık, Elmadağ durağından ise 2-3 dakikalık bir yürüyüşle ulaşmak mümkün.
Mawaa Beyoğlu

İstiklal Caddesi’nin kalabalığından birkaç adım uzakta, ara sokakları ve dar caddeleri geride bıraktıktan hemen sonra ulaştığınız sokağın sonunda Mawaa sizi karşılıyor. İsmi Arapça’da “sığınak” anlamına gelen Mawaa’nın bulunduğu sokağına girdiğiniz anda güzel ve farklı bir atmosfere geçiyorsunuz. Uzun yıllar kurulan bir hayalin sonucunda açılan mekân, adının ve mottosunun hakkını vererek şehir karmaşasından uzak, ferah, güvenli ve huzurlu bir kaçış noktası sunuyor, üstelik mekân, hayvan dostu yaklaşımıyla da öne çıkıyor.
“Sığınılmaya bu kadar ihtiyaç duyulan bir dünyada, biz de bir sığınak yaratalım” mottosuyla yola çıkılmış ve bu ruh, sadece bir motto değil; mekanın her köşesinde hissedilen bir anlayış hâline gelmiş. Ortamda sizi karşılayan yumuşak müzikler ise mekânla bütünleşen bir diğer detay.

Menüsünde klasik çay ve kahve çeşitlerinin yanı sıra Suriye mutfağından özel tatlar da bulunuyor. Falafel, Karak Çayları ve Haiteliya farklı tatlar denemek isteyenler için uygun bir seçenek. Haftanın her gününe ayrı belirlenen “günün menüsü” ise doyurucu bir öğün arayanlar için ideal bir seçenek. Mekanın fiyatlarıysa gayet makul ve İstanbul ortalamalarında. Mawaa, sadece menüsüyle değil; yakın zamanda düzenlemeyi planladığı çeşitli etkinlikler için de tercih sebebi olabilir. Günlük menüleri ve planlanan etkinliklerle ilgili gelişmeler de aktif olarak kullandıkları sosyal medya hesapları üzerinden takip edilebilir. Kısacası Mawaa, hem sosyalleşip hem de şehrin temposundan uzaklaşıp soluklanılabilecek bir mola noktası. Mawaa‘ya Taksim Meydanı’ndan 10 dakika yürüyerek ulaşmak mümkün.
Kafe Ara

Galatasaray Lisesi’nin hemen yanında Ara Güler Sokağı’ndan içeri adım atar atmaz fotoğraf ustasının ruhu sizi karşılıyor. 2001’de açılan bu kafe, Ara Güler’e ait bina içerisinde yer alıyor. İşletmesini sanat yönetmeni bir beyefendinin yürüttüğü bu kafeyle; Ara Bey’in ticari bir bağı hiçbir zaman olmamış ama ruhen hissediyorsunuz ki Ara Bey hâlâ burada. Zamanının büyük kısmını bu mekânda geçirmiş, dostlarını ağırlamış, uzun sohbetler yapmış ve apartmanın üst katları da yıllarca onun arşivi ve stüdyosu olmuş.
“İstanbul’un ruhu hikayelerindedir ve her hikaye bir masada başlar.”(kafeara)

İçeri girdiğinizde duvarlarda asılı dört orijinal Ara Güler fotoğrafı hemen dikkat çekiyor; hepsi kendisinin birer hatıra, birer hediyesi olarak korunuyor. Mekanın iç kısmı geniş ve ferah; alt katı gören bir üst katı, retro detayları ve eski İstanbul’u çağrıştıran dekoruyla retro bir havası var. İstiklal’in kalabalığı kulağa uğultu gibi gelirken, mekanın dış oturma kısmı da gayet ferah ve keyifli. Aynı zamanda tüm çalışma ekibi oldukça güler yüzlü ve ilgili; hizmetleri de oldukça hızlıydı.
Menüsü oldukça geniş olan Kafe Ara; kahvelerden tatlılara, yemek çeşitlerinden sıcak ve soğuk içeceklere kadar her şeyi bulmak mümkün ve fiyatlar İstanbul normallerinde. İstiklal tramvayının Galatasaray durağında inip birkaç adım yürüyünce ulaşabileceğiniz bu kafe, günün telaşından sıyrılıp nefes almak ve İstanbul’un kendine özgü sakinliğini hissetmek için uygun bir mola yeri.
Kırmızı Kedi Pera

İstanbul’un ilk kitap-kahve konseptli mekânlarından biri olan bu kafe, merkezi konumu sayesinde kolayca ulaşılabilirken, ferah iç mekan tasarımı ve güler yüzlü ekibiyle şehir koşuşturmasından uzaklaşmak isteyenler için ideal bir durak. İç bölüm, farklı cephelere bakan çeşitli oturma alanlarına ayrılırken; dış bölüm caddeye bakan bir terasa sahip. Mekanın estetik köşeleri, uyumlu dekorları ve çeşitli dış mekân manzaraları, fotoğraf çekmeyi sevenler için de keyifli bir ortam sunuyor. Özellikle Beyoğlu Belediyesi’nin tarihi ve estetik binası ile Şişhane Meydanı’na bakan köşe başındaki geniş açılı cam, fotoğraflar için müthiş bir fon sunuyor…

Hemen girişte kalan vitrin sunulan tatların lezzetli görüntüleriyle göz alıcı bir görsel şölen oluşturuyor. Mekânda tatlı çeşitlerinin yanı sıra kahvaltı ve ara öğün için sandviç ile tuzlu atıştırmalıklar da bulunuyor. Zengin içecek menüsü ve lezzetli kahveleriyle mekân, günün her saatinde ziyaretçilerine hitap edebilecek geniş bir yelpaze sunuyor.
Koleksiyonu oldukça zengin olan kitabevi, kitap okumak veya sakin bir çalışma ortamı arayanlar için de ideal bir seçenek. Ayrıca mekân, kitabevi bünyesinde düzenlenen söyleşi, imza günü ve kulüp buluşmaları gibi etkinliklere de ev sahipliği yapıyor. Bu etkinliklerin tarihleri sosyal medya hesaplarından ya da çalışanlardan öğrenilebilir. Çeşitli etkinlikleri, verimli çalışma ortamları sayesinde keyifle vakit geçirilebilecek olan kafe; fiyat–performans açısından da İstanbul ortalamasında seyreden fiyatlara sahip, bu nedenle kitapla iç içe sakin bir gün geçirmek isteyenler için ideal bir seçenek olabilir.
Kırmızı Kedi Pera; Şişhane Meydanı, Tünel Meydanı ve Galata Kulesi‘ne yürüyüş mesafesinde, hemen köşe başında kırmızı tabelasıyla kolayca fark edilebilen bir konumda yer alıyor.
Postane İstanbul

Postane İstanbul, 1859’da inşa edilen 165 yıllık tarihi İngiliz Postanesi binasında yer alıyor; terasına çıktığımızda bizi göz alıcı bir manzara karşılıyor, sağda Galata Kulesi, solda eski İngiliz Bahriye Hastanesi’ne olan yakın konumu ve ayaklar altında kalan İstanbul manzarasıyla fotoğraf çekmek isteyenler için de ideal bir durak.
Mekan, 2021’den beri İstanbul’un kalbinde, kentin ortasında bulunan ekolojik Bahçesi ile toprağın döngüsünü ve sürdürülebilir gıda üretimini bir araya getiriyor. Yerel üreticilerin emeğini ve bahçe’nin taze aromalarını buluşturan Postane Kafe, vegan ve vejetaryen menüleri tüketicilerin alternatifine sunarken; mekanda tercih edilebilecek yiyecek ve içeceklerin fiyatları ise İstanbul ortalamalarında seyrediyor. Sosyal işletmelerin ve sanatçıların ürünlerini bir araya getiren Postane Dükkan, alıcısı için her alışverişi sosyal ve çevre etkili adil ve ekolojik değerlerle bir arada sunuyor. Bina içerisinde bulunan Postane Stüdyo, podcast ve video prodüksiyonu gibi profesyonel kayıt altyapısı ve teknik altyapı gerektiren işler için destek sağlayan ekipman ve personel sunuyor. Konferanslar, toplantılar hatta film gösterimlerine kadar uzanan ve olanak sağlayan bir çok amaçlı etkinlik için ve sosyal bir üretim alanı olarak Postane Hol kullanılabiliyor. Postane Ofis ise sosyal girişimler, gazeteciler, sivil toplum kuruluşları ve tasarımcılar açısından tercih edilebilir bir ortak üretim ve paylaşım alanı. Kent ile çevre üzerine ve toplumsal hareketlerle ilgili kaynaklar ve arşiv sunan Postane Kütüphane ise bu bütünlüğü tamamlayan son kısım. Mekan ile ilgili tüm bu detaylar ile ilgili de web siteleri ve sosyal medya hesapları üzerinden bilgi edinmek mümkün.

Postane İstanbul, merkezi konumu, ortalama fiyatları ve şahane terasıyla her bir detayı için ayrıca ziyaret edilebilecek bir yer olmasının yanı sıra; toprağı, düşünceyi ve paylaşımı aynı çatı altında toplayan bir sosyal alan olması yönüyle de tercih edilebilir. Aynı zamanda mekan, Şişhane metrosuna 5 dakika, Karaköy İskelesi’ne ise 10 dakikalık yürüme mesafesinde yer alıyor.
Kaynakça:
“Kafe Ara” Alıntı kafeara.com Web Erişim 23.09.2025
“Postane İstanbul” Web Erişim 28.09.2025



Tam bir Beyoğlu aşığı olan Eylül Hanımdan harika bir yazı daha… Hepsi tatları ve konseptleriyle birbirinden güzel mekanlar. Özellikle eski bir barista olarak Bohems’e gidip Ali Bey’in kahvesini içtikten sonra onun kahve kültürü ve bilgisinden faydalanmak için sabırsızlanıyorum.
Çok teşekkür ederim Yusuf Bey, Bohem’s ziyaretinize eşlik etmeyi çok isterim🙏🏻🙂
Beyoğlu demek Pera’nın tozlu rafları,
anıların gölgesinde yeniden başlamanın umudu…
İstiklal’in her adımında duyulan bir iz,
nostaljik korna sesiyle içimizde yankılanan bir hatıra gibi….
Ve bu Eylül ayında, Eylül’ün zarif kaleminden dökülen satırlar, Beyoğlu’nu yeniden diriltmenin vesilesi….