Takvimler 2008 yılını gösterdiğinde bir film vizyona girdi: Issız Adam. Yıllar boyu tüm izleyenlerin aklına takılacak sahnelere ve şarkılara ev sahipliği yapacak olan bu filmin senaristliğini ve yönetmenliğini ise Çağan Irmak üstlendi. Issız bir adamın bir kadına aşık oluşunu ve bu aşka karşı içinde yavaş yavaş bir korkunun oluşmasını izlediğimiz filmde Cemal Hünal‘ın da karakteri izleyiciye geçirişinin o döneme göre oldukça iyi olduğu söylenebilir. Tabii ki Alper‘in yanında Melis Birkan‘ın dokunuşlarıyla Ada‘nın içtenliği ve neşesi de içimize işlerken film boyunca ikili arasındaki iletişimin önce aşka sonra da ayrılığa da nasıl dönüştüğünü izliyoruz.
Her ne kadar IMDB puanı 6.8 olsa da hem hala etkisini sürdürmesi hem de bizleri “ıssız adam” tabiriyle tanıştırması bakımından filmin belki de ilerleyen yıllarda Türk sinemasının kült filmleri arasına girebileceği söylenebilir. Böyle bir filmin, senaryosu ve oyuncularının yanı sıra içinde geçen şarkılarla da ün salmış olması ise şaşırtıcı değil. Biz de bu yazımızda tüm Issız Adam şarkılarını sizler için inceledik.
Bana Yalan Söylediler – Semiramis Pekkan
“Bana Yalan Söylediler“, filmin daha ilk dakikalarında çalan ve belki de filmin konusunu bir nebze olsun özetleyen bir şarkı olarak karşımıza çıkıyor. Alper’in hayata tutunma çabası ve içinde barındırdığı tereddütlerle dolu kafa karışıkları eşliğindeki yaşamının içerisinde “Neşeyle dolsun bari her günüm” dizelerini benimsediğini hissediyoruz adeta. Tüm sevdiklerinden uzakta, tek başına, restoranıyla birlikte İstanbul’a tutunmaya çalışır. Tutunmuştur da aslında ama bir şeyler eksik gibidir hala. Sanki ona “yalan söylemiş” gibidir her şey.
Varsın böyle geçsin ömrüm
Neşeyle dolsun bari her günüm Hani benim sevdiklerim Hani gönül verdiklerim Hasret gider ben giderimYalnız Adam – Sibel Egemen
“Yalnız Adam“, Ada’yı filmde ilk gördüğümüz sahnede, sahafta, arka planda bir plaktan çalar şekilde kulaklarımıza gelir. Gerek adıyla gerekse sözleriyle şarkının Alper’i anlatmasının yanı sıra Ada’yı ilk gördüğü sahnede çalması ise çok daha derin bir anlam içerir. Şarkı sanki Ada’ya Alper’i anlatmaya çalışır, “yalnız bir adam” olduğunu ve “ardına bakmadan” yürüdüğünü, belki de dikkatli olması gerektiğini söyler usulca. Öyle ya, Ada da aslında içten içe farkındadır. Alper’e ne yüz verir ne de umut. Aradığı kitabı bulmaya çalışır sadece: Çılgın Kalabalıktan Uzak.

Alper ise aynı sahafa 1984 yılında sınırlı sayıda çıkmış olan Hümeyra‘nın Benim Şarkılarım plağını bulmak için gitmiştir. Fakat orada denk geldiği bir çift göz hayatında belki de yıllardır aradığı ve de arayacağı, onda eksik olan şeydir: Ada.
Kimsesiz zavallı dedirtmez kendine
Ağlayıp sızlamaz dertleşmez kimseyle Karanlık sokaklar yalnız bir adam Yürüyor yollarda ardına bakmadanUne Belle Histoire – Michel Fugain & Le Big Bazar
Ada’nın tüm terslemelerine rağmen bir şans vermesini isteyen Alper’in; elinde Hümeyra’nın plağıyla İstanbul sokaklarında Ada’nın peşinden koşarken çalan şarkıdır “Une belle histoire“. Bir aşk hikayesini anlatır bu şarkı; tatil yolunda karşılaşan iki insanın birbirine aşık olup yarını düşünmeden o günü beraber geçirdiklerini, birbirlerine hayatlarını anlattıklarını ve günün sonunda ayrıldıklarını, belki de hiç görüşmediklerini söyler. Adeta filmin bir özeti gibidir aslında bu şarkının sözleri, bir gün bitecek olan bu aşkın ilk günüdür o gün.

Yolda gördüğü bir kitapçıda bulur Alper, Thomas Hardy’nin Çılgın Kalabalıktan Uzak’ını. Bu kitap, Alper’in istediği o şansı yaratacaktır: Ada’yla bir kere daha konuşabilme, en azından tanışabilme şansını. Her ne kadar başta yine terslense de ilk sayfasına numarasını yazdığı kitabı Ada’ya vermeyi bir şekilde başarır ki bu da ıssız adamın hikayesinin başlangıcı olur. Bundan sonra kendini ne kadar korumaya çalışırsa çalışsın Ada da Alper’e çekilmeye, yavaş yavaş ona karşı bir şeyler hissetmeye başlayacaktır. Bu hisler onu korkuttukça Alper’i tersleyecek fakat Alper pes etmedikçe de ona daha çok çekilecektir.
Il rentra chez lui, là-haut vers le brouillard
(Sislerin arasında evine dönecek)
Elle est descendue là-bas dans le Midi
(O da oraya, Midi’ye gitti) C’est un beau roman, c’est une belle histoire
(Bu güzel bir roman, güzel bir hikaye)
C’est une romance d’aujourd’hui
(Bu, bugünün romantizmi)
Tutsana Ellerimi – Hümeyra
“Tutsana Ellerimi“, Alper annesiyle telefonda konuştuğu sırada sahaftan aldığı o plaktan çalar. Gerek Alper’in karanlık bir odada tek başına olması gerekse annesinin bulunduğu odanın ışıklı, kalabalık ve cıvıl cıvıl oluşu, şarkıyla da beraber çok derin anlamların simgesi haline gelir. Şarkıda da dediği gibi annesi hep ellerini uzatır Alper’e, saklandığı o karanlık köşelerden çıkması için. O karanlıkların gürültüsünde yıllarca duyurmaya çalışmıştır oğluna sesini. O da farkındadır Alper’in kaybolduğunun ama duyuramaz ona kendini. İlerleyen sahnelerde Ada’ya da anlatmaya çalışır aslında Alper’in kaybolduğunu; kendi yardım edemediği, sesini duyuramadığı oğlu için Ada’dan da yardım ister. Fakat ikisi de ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar Alper o karanlık, o gürültü içinde ikisini de göremez, ikisini de duyamaz.
Sana bu karanlık, bu gürültü içinde
Ellerimi uzatıyorum Sen bu karanlık, bu gürültü içinde GörmüyorsunTükeneceğiz – Sezen Aksu
Tam da yerinde bir yerde çalar “Tükeneceğiz“, Ada’nın Alper’i arayıp fazla tepki verdiği üzerine özür dilemesinin ardından Alper’in yine kendi arzularının peşinden gittiğini izleriz önce, sonra da tek başına buluruz Alper’i. Yine başka sevgilerde teselli bulur kendine, teselliye ihtiyacı yok gibi görünse de. Oysaki nereye giderse gitsin, kime giderse gitsin o içindeki boşluk, eksiklik hissini bir türlü dindiremez. Zaten o yüzden hep yalnızdır, ıssızdır.

Her ne kadar Alper’in garsonu Şenol dışında hiç arkadaşı olmasa da aslında ıssız adam tabiri sadece onun yalnızlığını da simgelemez. Onun kaybolmuşluğunu, etrafını saran ve asla bitmeyen boşluğu da yansıtır. Her şey onun için anlamsızdır, belki de bir süre için Ada onun hayatını anlamlı hale getirecektir ama yine de Alper’i o boşluktan çıkaramayacaktır. Tükeneceğiz‘in tam da Alper’i çok mutlu görmemiz gereken sahnelerden birinde çalması da aslında bunları anlatmaya çalışır bize. Çünkü Ada heyecandan uyuyamazken Alper kendi karanlık denizi içinde yönünü kaybetmiştir yine.
Bir an gelip de küllenince
Yüreklerimiz dinlenince Başka sevgilerde teselli bulunca İşte biz o gün düşüneceğizYalnızım Ben – Nil Burak
“Yalnızım Ben“, Ada’nın Alper’in evinde yemek yemeğe gittiği ilk buluşmalarında, Alper’e hediye aldığı plaktan çalar. Adeta Ada’nın bu plağı, Alper’in ise bu şarkıyı bilerek seçtiğini hissederiz. Alper’i anlatır yine şarkı, bu defa pes etmiş bir Alper’i. Ada da biliyor gibidir bu içine sürüklendiği aşkın sonunu. Hala içinde korkuları, tereddütleri vardır Alper’e karşı ama karşı da koyamaz. Aşkın kollarına bırakmaya başlar kendini, sonunu içten içe bildiğini bir aşkın.
Yalnızım ben, çok yalnızım
Buymuş benim alın yazım İster uzak ister yakın Anılar beni rahat bırakınAnlamazdın – Ayla Dikmen
“Anlamazdın“, film boyunca iki kere çalar aslında. İlk çaldığı sahnede Ada’yla Alper yeni yeni sevgili olurlar. Alper, Ada’yı hep gittiği canlı müzik yapan yere götürür. Birbirlerine bakarak dinlerler aşklarının şarkısını. Sahafta görüp vurulduğu o bir çift göz artık hep onunladır bundan sonra, kavuşmuştur ona.

Fakat bu kavuşma çok uzun sürmez. Zamanla eski karanlık denizlerini aramaya, onlara geri dönmeyi istemeye başlar Alper. Annesinin Bursa’dan düğün için gelip Ada’yla vakit geçirmesi ise durumu iyice zorlaştırır. Korkular, eski alışkanlıklar ve bunlara özlem Alper’in aklında soru işaretleri oluştururken bir yanda da Ada’ya olan aşkı vardır içinde. Bir süre bu ikilemde kalan, hem Ada’yla hem de Ada’sız bir hayat isteyen Alper’i izleriz. Annesiyle yatmadan önce konuşurlarken sadece “Çok zor be anne” dediği fakat hiçbir açıklama yapamadığı an anlarız bu ikilemi en çok. Neyin zor olduğunu o da bilmez tam olarak ama şarkıda da dediği gibi, fallarında ayrılık vardır, en azından Alper artık böyle düşünmeye başlamıştır.
Filmi izleyen herkesin boğazında kalır adeta Ada’nın yediği sarmalar. Alper’in ikileminden kurtulup bir karar verdiği andır, “Ada ben ayrılmak istiyorum,” dediği an. Yapamayacağını, üzeceğini bile bile karşı koyamadığı o gözlerin içine bakarak söyler bu cümleyi. Artık kendi kaderine boyun eğdiğini düşünür belki de ama bir sorun vardır: kaderi sandığı şeyi yaşamaya kendini mecbur bırakan da aslında yine Alper’in kendisidir.
“Karda donmak üzeresin. Uyumak tatlı geliyor ama sen öldüğünün farkında değilsin.”

Anlamazdın son sahnede tekrar çalar, bu kez bir sinemada. Yıllar sonra karşı karşıya gelen iki aşığın son vedasıdır adeta bu sahne. O bir çift göz yine Alper’ledir ama bu kez onun değil, bir başkasınındır. O gözlerde artık sadece geçmişin özlemi, yarım kalan bir aşkın kırıntıları vardır. Geriye dönmek için çok geçtir, ikisi de bunun farkındadır. Söylenecek çok söz vardır aslında ama söyleyemezler, bakışlarıyla anlatmaya çalışırlar sadece, ellerinden tek gelen şey mutluluk dilemektir birbirlerine. İkisi de ağlayan bir çift göz bırakırlar arkalarında. O kadar.
Sevilirken bilmedin mi?
Ben söylerken gülmedin mi? Falımızda hasret var Ayrılık var, demedim mi?Dilerim ki mutlu ol sevgilim
Ben olmasam bile, hayat gülsün sana Günahım boynunda Ağlayan bir çift göz, bıraktın arkandaKaynakça
- “Issız Adam”. imbd.com. Web. Erişim: 05.10.24
- Öne çıkan görsel imdb.com sitesinden alınmıştır.