Opera, insanın duygu ve düşüncelerini en saf ve etkileyici şekilde ifade etmenin bir aracıdır. Tarih boyunca insanlık en derin duygularını, en yüksek sevinçlerini ve en büyük acılarını müzik, şarkı ve dramatik performansın mükemmel bir bileşimi olan opera sahnesinde bulmuştur. İşitsel ve görsel sanatların birleşiminden oluşan opera, en büyük sanat dallarından biri olarak kabul edilir. Bu sanat formu, seyircileri büyüleyici müzikal seslerle ve dokunaklı hikayelerle sararak onları başka dünyalara götürür ve duygusal bir yolculuğa çıkarır.
Opera, müziğin gücünü ve insanın duygusal derinliğini birleştirerek izleyicilere unutulmaz bir deneyim yaşatır. Bu deneyimlerden etkilenen grupların başında ressamlar gelir. Hissettiklerini, gördüklerini ustaca eserlerine işlemiş ve dünya kültürüne kazandırmışlardır.
Operanın Kısa Tarihi
Operanın en eski öncüsü, Yunan trajedisidir. Aristoteles’e göre, trajedinin amacı seyircilerde katarsis yaratmaktır. Bu, eylemin izleyiciyi duygulardan arındırmak için acıma ve korkuya taşıması gerektiği anlamına gelir. Böylece izleyiciler; tiyatrodan yükseltilmiş bir ruh haliyle, insanlık ve dünya içindeki yerleri hakkında zenginleşmiş bir anlayışla ayrılabilirler.
Orta Çağ boyunca, müzikal üretimlerin çoğunluğu dini ibadete adanmıştı. Daha sonra Rönesans, Yunan geçmişiyle birlikte geldi. Besteciler, Yunan dramasında olduğu gibi izleyicilerini hareket ettirmek istediler, bu yüzden operanın gelişmesine yol açan yeni müzik teorileri oluşturdular.
Tablolarda Opera Sanatı
Opera sanatı, ressamlar için de büyük bir ilham kaynağı olmuştur. Opera sahnelerinin büyüleyici atmosferi, duygusallığı ve karakterlerin dramatik gücü, ressamların da dikkatini çekmiştir. Opera temalı tablolar, izleyicilere operanın güzelliklerini ve duygusal zenginliğini yeniden yaşatır. Bu tablolarda, sahnelerin etkileyici kompozisyonları, dramatik figürlerin canlandırılması ve renklerin güçlü kullanımıyla opera performanslarının önemli anları resmedilir.
Ressamlar, izleyicilere opera deneyiminin bir parçası olma fırsatı sunarak, opera sanatının büyüsünü resimlerine taşımışlardır. Opera temalı tablolar, sanatın ve müziğin bir araya geldiği eşsiz bir deneyimi yeniden canlandırırken, opera sanatının evrenselliğini ve etkileyiciliğini vurgular. Bu tablolar, opera severler için bir sanat eseri olarak değer taşırken, sanat dünyasına da operanın estetik ve duygusal derinliğini anlama imkanı verirler.
1. Mary Cassatt, Locada

Mary Cassatt, Paris’te yaşayan bir Amerikalı Empresyonist sanatçıdır. On dokuzuncu yüzyıl Fransa’sında, insanların bakış açıları genellikle ekonomik statülerine göre şekilleniyordu. Cassatt’ın bu dikkat çekici tablosu, bakış açılarının, toplumsal gösterilerin, cinsiyetin ve sınıf ayrıcalıklarının karmaşık ilişkisini etkileyici bir biçimde anlatmaktadır.
Tabloda, Paris operasındaki bir locada yer alan, modaya uygun giyinmiş üst sınıftan bir kadın tasvir ediliyor. Bu kadın, Cassatt’ın kız kardeşi Lydia’dır. Lydia, ellerinde opera dürbünü tutar şekilde resmedilmiştir ancak dürbünü aşağıya doğru değil de düz bir hizada tutmaktadır. Dönemin Paris’inde insanlar yalnız operayı izlemeye değil kendilerini göstermeye ve insanları da gözlemeye giderlerdi. Bu sebeple de, kadının olasılıkla başka bir izleyiciye odaklandığını görüyoruz.
Eğer tablonun arka tarafını incelerseniz, bir adamın da Lydia’yı izlemekte olduğunu görebilirsiniz. Lydia, başka birini gözetlerken bizim ve adamın bakışları arasında bir bakıma yakalanmış gibidir. Bu durumda, sahnede sergilenen gösteri çok da önemli değildir; asıl konu bakış kavramıdır. Bizler, tabloyu incelerken hem gözetleyen hem de gözetlenen konumuna düşer ve böylece tablodaki ortama daha iyi hakim oluruz.
2. Edgar Degas, Opéra Orkestrası

Degas’ın “Opéra Orkestrası” tablosu, 19. yüzyıl Paris Opera’sındaki tiyatro atmosferini canlı bir şekilde yansıtır. Tablo, bir tiyatro salonunun iç kısmını gösterir ve izleyicileri, orkestra çukurunu ve sahneyi bir arada gösteren karmaşık bir kompozisyona sahiptir. İzleyiciler, tablonun sol tarafında belli belirsiz durumdayken, sahne tablonun sağ tarafında belirgin bir şekilde görülür. Edgar Degas, tablonun arka planında yer alan sahneyi daha az ayrıntılı bir şekilde tasvir ederken, özellikle sahnedeki yarım bale dansçıları ve kostümleri dikkat çeker.
İzleyiciler ve performans sanatçıları için ayrılan alanlar eksik bırakılmıştır. Buradaki asıl konu, genelde gözden kaçan müzisyenlerin bulunduğu çukurdur. Degas, müzisyenleri kişisel olarak tanıyordu. Besteci Emmanuel Chabrier ve Degas’ın Paris Operası’nda çalan arkadaşlarından biri olan fagotçu Désiré Dihau, karede resmedilmiş; Degas, orkestranın geleneksel düzeniyle oynayarak Dihau’yu kompozisyonun merkezine yerleştirmiştir.
Çukur ile sahne arasındaki kontrast, üç bölgenin işlenme farkıyla pekiştirilir: özenle incelenmiş, kesin ve detaylı olan, çukurun merkezi alanı gerçek bir grup portresi gibidir ve müzisyenleri ve enstrümanlarını doğru bir şekilde tasvir eder. Bununla birlikte, bale dansçıları eksik şekildedir.
Tablo, Degas’ın gözlem yeteneği ve ustalığıyla, izleyicilere sadece bir opera sahnesinin fiziksel özelliklerini değil, aynı zamanda Paris toplumunun ruhunu ve dinamiklerini de aktarır.
3. Pierre-Auguste Renoir, Locada

Renoir’un “Locada” tablosu, 19. yüzyıl Fransası’nın sosyal ve romantik dinamiklerine ışık tutan bir başyapıttır. Bu dönemde yalnızca dini ve mitoloji konulu tablolar yer alırken modern hayatı betimleyen bir resmin ortaya konulması toplum içinde farklı tepkilere neden olmuştur.
Seyir kısmında bulunan bir kadın ve ona eşlik eden bir adamı resmederken, Renoir, modern şehir hayatının görkemli sahnesinin parçası olan tiyatro deneyimini ustalıkla resmeder. Kadının zarafeti ve adamın dikkatli bakışları arasındaki kontrast, resmin derinliğini arttırır ve izleyiciyi bu gizemli çiftin kim olduğunu ve aralarında neler olup bittiğini sorgulamaya yöneltir.
Biri aktif, diğeri pasif şekilde aynı anda iki şey olmaktadır: Adam opera dürbününü kullanarak muhtemelen güzel bir kadını daha yakından incelemek amacıyla üst balkonlara doğru bakıyor; ancak eşi (ya da daha muhtemel olan metresi) dudaklarında hafif bir gülümseme ile, tamamen hareketsiz bir şekilde oturuyor; bir elinde opera dürbünü, diğer elinde ise bir mendil tutuyor. Sevgilisi veya koruyucusu diğer kadınlara bakmaya başlamış durumda ve kendi halefini bulmak için fazla zamanı kalmamış olabilir. Kadın bu durumda, pasif bir şekilde durarak kendisinin gözlenmesini kolaylaştırıyor. Bakışları odaklanmamış, sanki düşüncede kaybolmuş, gözlemlenmenin farkında değilmiş gibi. Bu son ayrıntı, tablonun bakış açısında bizlerin de onu dürbünle uzaktan izler konumda olduğumuz fikrini pekiştirir.
Bu durum, tablonun temel teması olan sosyal etkileşim ve toplumsal normları oluşturur. Renoir, eserinde izleyiciler arasındaki sosyal ilişkileri ve tiyatro deneyimini detaylı bir şekilde yansıtarak, döneminin toplumsal dinamiklerine ışık tutar.

Opera temalı tablolar, opera sahnelerinin karmaşıklığını ve görsel zenginliğini başarıyla canlandırarak, izleyicilere opera atmosferini görsel olarak yansıtmıştır. Aynı zamanda, operanın etkileyici hikayelerini ve karakterlerinin duygusal durumlarını resmederek, sanatseverlerin duygusal bir bağ kurmasını sağlamıştır. Toplumsal açıdan bakıldığında, bu tablolar farklı toplum kesimlerinden insanları ve onların opera deneyimlerini yansıtarak, o dönemin sosyal dinamiklerini ve değerlerini ortaya koymuştur. Estetik açıdan ise, opera temalı tablolar sahnedeki ışık ve renk oyunlarından kostüm detaylarına kadar birçok estetik öğeyi ele alarak, opera sanatının zenginliğini izleyicilere aktarmıştır.
Kaynakça
• Chemin, L. (2023, 15 Ekim). Opera: A brief history of the total work of art. DailyArt Magazine. Erişim tarihi: 10.02.2024
• Erdemgil, E. (2019, 25 Mart). Mary Cassatt’Dan Bir Loca Sahnesi. wannart. Erişim tarihi: 10.02.2024
• Google. (n.d.). The orchestra at the opera – Edgar Degas – Google Arts & Culture. Google. Erişim tarihi: 09.02.2024
• Harris, Dr. B., & Zucker, Dr. S. (n.d.). Art history II. Cassatt, In the Loge | Art History II. mary. Erişim tarihi: 09.02.2024
• The Theatre Box (La Loge). Singing Palette. (n.d.). Web. Erişim tarihi: 09.02.2024


