Aynı zamanda senarist ve karikatürist olan Jean Teulé, çağdaş Fransız Edebiyatının tanınmış yazarlarından bir tanesidir. Birazdan karakterlerini inceleyeceğimiz “İntihar Dükkanı” adlı kara mizah türündeki eseri ise, hayatın oldukça içinden ve hakkında konuşulması dahi zor bir gerçeklik olan intihar olgusunun eşsiz bir kurgusuyla işlediği öne çıkan kitaplarından biridir.
“Mutlu olmak için çok şey gerekmez, mutlu olmak için gerçekten çok az şey gerekir.”
İntihar Dükkanı, içinde yaşadığımız dünyanın her gün çekilmez hale geldiği, gündeminde sadece olumsuzluklar ve felaketlerin yer aldığı bir çağda yaşayan insanların hayatlarına son verebilmeleri için çeşitli araç gereçlerin satıldığı bir intihar dükkanı işleten Tuvache ailesi hakkında. Nesillerdir bu işletmeyi yürüten aile “Hayatta başarılı olamadınız mı? Bize gelin, ölümünüzü başaracaksınız!” sloganıyla da bu işi oldukça ciddiye almaktadır. O halde gelin hep birlikte bu sıra dışı Tuvache ailesinin üyelerine bir de yakından bakalım!
Mishima Tuvache
“Vefat nedeniyle açığız!”
Mishima Tuvache, nesillerdir ailesinin yürüttüğü intihar dükkanını devralan son kişidir. Hayattaki tek amacı bu dükkanın işlevini kusursuz bir şekilde yerine getirebilmesidir. Mishima için intihar etmek isteyen müşterilerinin “memnuniyeti” her zaman birincil öneme sahiptir öyle ki sattığı ürünler yüzünden intihar eyleminin başarısızlıkla sonuçlanması halinde müşterilerine para iadesi yapacağının bile garantisini verir. Ailesinin diğer fertleri gibi karamsar ve mutsuz olan Mishima’yı keyiflendirebilecek tek şey, intihar vakalarında artışa sebep olabilecek dünya gündemindeki felaket olaylarıdır. Sonraları şiddetli bir depresyon yüzünden yataktan kalkamayacak duruma gelen Mishima dükkanın idaresini eşi Lucrèce’e bırakır ancak yokluğunda dükkanın kuruluş amacından saptığını görmeyi kabullenemez. Diğer karakterlere nazaran Mishima’nın değişime kapalı ve mutluluğa karşı en dirençli karakter olduğunu görüyoruz. Son ana kadar bu direnci göstermektedir ancak küçük oğlu Alan’ı kaybetme tehlikesi onu yumuşatır.
Lucrèce Tuvache
“Yokluk, eksiklik, ayrılık… Bunlara dayanma gücü çocukluğundan geliyordu. Birden bire sanki çok uzaklara bakıyormuş gibi yapmak çocukluğundan kalmış bir şeydi onda.”
Lucrèce, Mishima‘nın eşidir ve tıpkı onun gibi karamsar, mutsuz bir ruh haline sahiptir. Kitabın sonlarına doğru Lucrèce’in anılarından küçük bir kesite yer verilmektedir. Bu sayede eşinin aksine onun hayata karşı aldığı bu tavrın altında yatan asıl sebep anlaşılabilmektedir. Anaokulu çağında küçük bir çocukken annesi, okul çıkışlarında kendisini uslu bir şekilde beklemesini ve yeterince uslu olduğu takdirde salıncağa binebileceğini söyler. Lucrèce annesinin bu sözünden asla çıkmaz ve her gün aynı saatte, aynı bankta kendisine söylendiği gibi uslu bir şekilde oturarak annesinin gelmesini bekler. Ancak annesinin çoğunlukla geç kalması bazen de hiç gelmemesi, babasının da aynı sözleri verip tutmaması yüzünden Lucrèce günden güne büyüyen bir umutsuzluğun ve hayal kırıklığının pençesine düşer. Asla binemediği o salıncakta, mutlu bir çocuk olarak sallanırken kendisini izleyen bir ailenin hayalini kurar. “Hiç hareket etmiyordu, hiç konuşmuyordu, nefes bile almıyordu. O kadar uslu oturarak bekliyordu ki annesinin gelmekten başka bir seçeneği olamazdı.” Bu kesitten, Lucrèce’in bu uzun bekleyişlerden kendisini sorumlu tuttuğu anlaşılıyor. Uslu bir şekilde beklemesine rağmen ailesinin bir türlü gelmeyişini kendi hatası olarak görmüş ve her geçen gün daha uslu hatta hareketsiz beklemeye başlamıştır. İlgisiz bir ailede büyümek, onun hayatında silinmez bir yara bırakmıştır. Ancak her ne kadar mutsuz ve duygularını belli etmeyen bir kadın olsa da yer yer çocuklarına duyduğu şefkatin ve ilginin silik izlerine satırlarda rastlanmaktadır.
Marilyn Tuvache
“Doğum günün kutlu olsun Marilyn!”
“Bir yıl daha az yaşayacağını düşün!”
İsmini, genç yaşta yaşama veda eden Amerikalı oyuncu ve model Marilyn Monroe‘dan alan Marilyn, Tuvache ailesinin tek kızıdır. Marilyn yorgun, kambur yürüyüşlü ve neredeyse tüm yüzünü kapatan saçlarıyla bedenine karşı güvensizlikleri olan genç bir kızdır. Doğum gününde anne ve babası tarafından, intihar dükkanında kendisi için bir görev arayan Marilyn’e enjekte edildiğinde kişinin kendisine zarar vermeyen ancak salyada ölümcül bir zehir oluşturan bir sıvı hediye edilir. Bu sayede Marilyn gönüllü olarak gelen müşterileri öperek öldürebilecektir. Ancak bir gün intihar etmek için karşısına çıkan Ernest isimli gence aşık olur ve onu öpmeyi reddeder. Kitapta karakter dönüşümünün en net anlaşıldığı kişinin Marilyn olduğu görülmektedir. Aşık olmak, onun hayatındaki kara bulutların da dağılmaya başladığı bir dönüm noktasıdır. Giderek daha mutlu, dans etmeyi seven bir genç kadın haline gelir çünkü sevgi güzelleştirir.
Vincent Tuvache
Ailesinin ismini, intihar eden Hollandalı tanınmış ressam Vincent Van Gogh‘u düşünerek verdiği Vincent şiddetli baş ağrıları geçirdiği için daima kafasında sargı bezleriyle yaşayan, hasta ve zayıf bir bünyesi olduğu için yemek yemekte zorlanan, ailenin diğer fertleri gibi karamsar ve depresif bir karakterdir. Bu haliyle Tuvache ailesinin istediği imajı bütünüyle yansıtır ve ebeveynlerinin takdirini toplar. Tıpkı tarihteki Van Gogh gibi Vincent’ın da sanata yeteneği vardır. Çizdiği resimler ve yaptığı maketler yalnızca intihar teması üzerine tasarlanmıştır. İlerleyen sayfalarda Vincent’ın kazanmaya başladığı mutluluğun pozitif etkilerinin yansımaları giderek kilo alan ve sağlıklı, acısız bir hale gelen vücudunda ve sanat eserlerinde görülmeye başlanır.
Alan Tuvache
“İnsan beyinlerinde ışık düşleri uyandıran bu küçük çocuğun çok basit bir görünümü var, her şeye mutlu kayıtsızlığını yayarak giden bir akarsu gibi. Sizi bilinmeyen yerlere doğru sürükleyen ufuklara benziyor.”
Alan kitabın uyumsuz ve aile imajına zıt olan karakteridir. Doğduğu ilk andan beri sahip olduğu ışıl ışıl gülümsemesi ve sevimli, peltek konuşmasıyla dikkatleri üzerine çekmeyi başaran Alan, Tuvache ailesi için büyük bir hayal kırıklığı olmuştur. Televizyonda gördüğü en umutsuz, en sarsıcı haberlerde bile iyi bir taraf yakalayabilen bu çocuk, annesinin deyimiyle “iyimserliğiyle çölde çiçek açtıracak” kadar pozitiftir. Alan’ın gerçekleştirmek isteği önemli bir misyonu vardır: Ailesinin hayattaki güzellikleri görebilmelerini ve mutlu olabilmelerini sağlamak. Yalnızca ailesinin de değil tüm insanların hem kendileriyle hem de hayatla barışmalarını sağlayabilmek için intihar dükkanının işleyişini her fırsatta sabote etmeye çalışır. Anne ve babasının baskısı, cezaları veya görmezden gelmeleri onu yıldırmaya yetmez. Ancak kitabın ters köşesi de yaşamına son veren tek karakter olmasıyla Alan’dır. Çünkü yaşam amacı haline gelen görevini yerine getirmiştir. Annesi, babası ve kardeşleri artık geçmiş kırgınlıklarından ve negatif ruhlarından arınıp geleceğe umutla bakabilen ve gülümseyebilen insanlar haline gelmiştir.
İntihar Dükkanı ismiyle korkutan ancak anlatımıyla hem güldüren hem de düşündüren, çarpıcı sonlu bir eserdir. Hayata karşı bu kadar olumsuz olan ve tam anlamıyla “ölüm satan” bir ailenin, vazgeçmek istedikleri hayata çocuk getirmeye devam etmeleri, doğum günlerini partilerle kutlayıp birbirlerine hediye almaları hatta sattıkları ürünleri doğa dostu kağıt torbalarla paketlemeleri bile yaşam tarzlarıyla çelişen, gerçekçi detaylarla bezeli. Her ne kadar sayfa sayısı az olduğu için bir çırpıda tüketilebilecek bir eser olsa da bittikten sonra etkisinin bir süre daha devam edeceği keyifli bir okuma deneyimi sunuyor.
“Bir yol bir eve çıkıyor, evin kapısı ve pencereleri açık, gökyüzü masmavi ve güneş bütün ihtişamıyla parlıyor. Senin manzaranda niye hava kirliliği ya da bulut yok?”
Kaynakça:
Jean Teulé, İntihar Dükkanı. İstanbul: Sel Yayıncılık, 2007