Günümüzde bir uzvumuz gibi yanımızda taşıdığımız telefonlarımız, günlük hayatın vazgeçilmez bir parçası konumunda. İnternet çağının bizi hızla içine çektiği o küçük pencerelerden kimi olaylara şahit olurken, kimi zaman ise olayların ortasında buluyoruz kendimizi. İnsanoğlunun sosyal bir varlık olduğu olgusundan yola çıkarsak, bugün sosyalliğimizi internetin tam da ortasında yaşamaya çalışıyoruz.
İnternet Ortamında Sosyalleşme Nedir?

Mayıs 17 itibarıyla dünya nüfusunun %63,9’u sosyal medyayı aktif bir şekilde kullanıyor. Sürekli güncellenen ve hep yukarı yönlü seyreden bu rakamlar, bizim gerçek ortamlardan çok sanal ortamlarda sosyalleştiğimizi gösteriyor. Kitleler halinde birbirimizi bu dünyanın içine çekiyor; internet kültürünün bize dayattığı ne varsa seçip ayıklamadan kabul ediyoruz. Bunlardan biri de son zamanlarda sıkça duyduğumuz ‘’linç kültürü’’. İnternetle birlikte hayatımıza giren bu kültüre kısaca bir göz atalım.
Her An Yuvarlanmaya Hazır Bir Kar Topu

Kökeni İngilizce ‘’lynch’’ sözcüğüne dayanan linç kelimesi TDK tanımında, birden çok kimsenin kendilerine göre suç olan bir davranıştan ötürü birini yasa dışı ve yargılamasız olarak öldürmesi, şeklinde geçer. Etimolojik olarak kökeni ise 1800’lü yıllarda Amerika’da yaşanan iç savaş sırasında görev alan William Lynch’in uyguladığı yargısız infaz sistemine dayanır. Fakat bugün bahsettiğimiz linç kavramı, tarihte bilinen şeklinden biraz farklı işliyor: Şöyle ki; sosyal medyada linç, öldürmekten ziyade itibarsızlaştırma, değersizleştirme ve dışlama olarak karşımıza çıkıyor. Buna, diğer adıyla internet linçi de diyebiliriz. Sadece önümüze konan malzemeye (içerik) bakıp, anında söz silahlarımızı kuşanıyoruz; farkında olarak ya da olmayarak bir kitlenin amacına hizmet ediyoruz.
Kitle psikolojisiyle hareket ettiğimiz bazı durumlar, toplumumuzda güzel şeylerin ön plana çıkmasını sağladığı gibi, sebep olmak istemediğimiz bazı olaylara da zemin hazırlayabiliyor. Böyle durumlarda bazen kendi kişiliğimizin de dışına çıkabiliyoruz. Gerçek hayatta kullanmadığımız kelimeler ve söylemler, klavyenin başında görünmeyen bir silaha dönüşebiliyor. Bir kitlenin parçası olmakla sorumluluğumuzun hafiflediğini düşünüyor; görünmezlik zırhını kullanarak da klavyenin arkasına saklanabiliyoruz .Tam da bu noktada akıllara şöyle bir soru gelebilir: ’’Gerçek hayatta biz bu söylemleri kullanabilir miyiz?’’ Yahut “Yazdığımız şeylerin kaçta kaçı gerçek bizi yansıtıyor?’’ Cevabı Sigmund Freud bize şu şekilde açıklıyor: Kitlenin bir parçası haline gelen, egemenliğini kaybeden bireyin bilinçli kişiliği kaybolur. İnternet linçinde farkında olamadığımız asıl olay da budur. Farkında olmadan dijital dünyada tanımadığımız kimselerle işbirliği içine giriyor ve tanımadığımız insanlar hakkında linç furyasına katılmış oluyoruz.
Son zamanlarda sıkça karşımıza çıkan bu durum, toplumumuzun ne derece yönlendirilmeye açık bir hale geldiğini gösteriyor. Başlatılan linç kampanyaları sadece kişileri değil, bazen kurum ve kuruluşları da hedefine oturtabiliyor. Geniş bir müşteri kitlesine sahip olan markaların popülaritesi bir anda alaşağı olabiliyor.
Anonim olmanın verdiği rahatlıkla yazdığımız şeylerin, karşı tarafta nasıl yaralar açtığını bilmeden kahraman rolüne bürünüp, ait olduğumuz kitlenin takdirini bekliyoruz.
Tek bir kişinin hedef göstermesiyle bile yüzlerce insan, deyim yerindeyse mikroorganizmaların oluşturduğu bir bütüne dönüşebiliyor. Karşı tarafı sadece ‘farklı düşündüğü’ için hedef tahtasına oturtabiliyor.
Sonuç olarak, bir kişiyle başlayan linç kampanyası kartopu misali yuvarlandıkça büyüyor ve değerler namına ne varsa önüne katıp toplumsal bir infiale sebep olabiliyor.
İnternet Linçinin Yol Açtığı Sorunlar ve Çözümü

İfade özgürlüğü, toplumların yükselişindeki önemli basamaklardan biridir. Peki, bizim ifade özgürlüğümüzün sınırı nerede biter? Bu soruya Rus yazar Mihail Bakunin şöyle cevap verir: ‘Bir insanın özgürlüğü, bir başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter.’ Şu durumda linç söylemlerini ‘ifade özgürlüğü’ olarak gören bir kitle ne kadar haklıdır, tartışılır.
Tüm bunların yanında, kitle psikolojisiyle internette yapılan linç kampanyaları gerçek hayatta nelere sebep oluyor çoğu zaman bilemiyoruz. Tamamen karşı tarafı yok etme motivasyonuyla gerçekleşen internet linçi, başlıca şöyle sorunlara neden olabiliyor;
1) İşten çıkarılma,
2) Çevreden dışlanma,
3) Psikolojik rahatsızlıklar, bazen de intiharlar.
Yakın zamanda hayatını kaybeden bir fenomenin ardından tekrar gündeme gelen internet linçi, bu sorunun aslında nelere mal olabileceğini bize yeniden hatırlattı. Farkındalık oluşturma adına bu konuyu sinema ve dizilerde de görmek mümkün.( The Hater, 2020; Black Mirror, 3. Sezon, 6. Bölüm, Netflix)
Sonuç olarak, herhangi bir konuda bir kitlenin parçası olmadan yani benliğimizi tam olarak teslim etmeden önce, yazdığımız şeylerin ve bulunduğumuz söylemlerin ‘farkında’ olmaya çalışabiliriz. Takındığımız tavır, internetin karşısında olmak değil bilakis onun bilinçli kullanıcıları olmanın bir gereğidir. Dijital gerçekliğin, esas gerçekliğe üstün geldiği bu çağda biz de insan olabilmenin/kalabilmenin hakkını vermeliyiz.
Kaynakça
Singh, Shubham. “How Many People Use Social Media 2025 [Usage Statistics].” DemandSage, www.demandsage.com/social-media-users,7 Temmuz 2025
TDK Sözlüğü. “Linç”. TDK, 2005. https://tdk.gov.tr/. 7 Temmuz 2025
Gönülşen,Gülşah. “Sosyal Medaya Siber Zorbalık,Trollük ve Linç Kültürünün Sinemaya Yansıması:The Hater Filmi İncelemesi.” ODÜ Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi,Vol.12.No.3, 2022.DOİ:10.48146/odusobiat.1085392
Freud, Sigmund. Kitle Psikolojisi .Kamuran Şipal. İstanbul: Say Yayınları, 16.01.2023
Nişanyan,Sevan. “Linç”. Nişanyan Sözlük. Sevan Nişanyan. 2002,https://www.nisanyansozluk.com/. 7 Temmuz 2025