Riley’in doğduğu andan itibaren ona eşlik eden duygularla tanıştığımız ve kafasının içinde doğru bir yolculuğa çıktığımız Inside Out‘un (Ters Yüz) 2. filmine sayılı günler kaldı. Her birimizi derinden etkileyen ve hatta psikoloji derslerinde örnek olarak gösterilen film, her insana farklı anlamlarla karıştı. 9 senenin ardından heyecanla beklediğimiz, yeni duygularla ve hayatının yeni dönemine geçen Riley ile tanışacağımız film için gün sayarken Inside Out hakkındaki 10 ilginç bilgiyi bir araya getirdik.
1- Duyguların Her Biri Bir Şekli Temsil Ediyor
Riley‘in duygularıyla yakından iletişim kurarak bir bağ oluşturduğumuz filmde, pek çok ince detaya yer verilerek, kurulan ilişkinin sağlamlaştırılması hedeflenmiş. Bunlardan biri, filmdeki her duygunun kendisini temsil eden bir element ve renkle bağdaştırılması detayı.
Neşe’nin renginin sarı seçilmesi onun saçtığı enerji ve dikkat çekici olmasıyla bağdaştırılmış. Yıldız veya parlayan bir ışıkla da sembolize edilmiş. Bir göz yaşı damlasıyla özdeşleştirilen üzüntünün renginin soluk mavi olması elbette ki tesadüf değil. Sanıyoruz ki bu beş duygu arasından tahminimize en yakın öfke. Keskin hatları ve dikkat çekici rengiyle her an patlamaya hazır bir duygu olarak Riley’in duyguları arasındaki yerini alıyor. Bizim duygular arasında en çok ilgimizi çeken tiksintinin brokoli ile bağdaştırılması oldu. Daha da dikkat çeken durum ise tiksintinin sembolize ettiği brokoli her ülkenin kültüründe göre farklı bir karşılık buluyor. Japonya’da yeşil biber tercih edilmesi bunun bir örneği. Bunun yanı sıra, Inside Out’un yönetmeni Pete Docker‘ın brokoliyi seviyor olması bazı söylentiler arasında. Korkunun ince, uzun ve gerildiğinde titreyen özelliklerini bir yay veya farklı kaynaklara göre vücuttaki bir sinir olarak sembolize ediliyor. Tercihe edilen mor renk ise endişenin bir ifadesi olarak düşünülmüş.
2- İlk Filmden Çıkartılan Bir Duygu Var
26 duygu arasından seçilen ana duyguların arasından da elenen bir duygu olmuş. Duygular arasından çıkartılan sürprizi elemelerinin temel nedeni, anlatılmak istenen hikayeyi beş ana duyguyla gerçekleştirebileceklerini düşünmeleri olmuş. Aynı zamanda ekleyecekleri duygunun daha çok kafa karışıklığına neden olması konusunda endişe duymuşlar. Aynı şekilde, sürprizin yanında kıskançlık ve gurur duyguları da değerlendirmeye alınan duygular arasındayken, genişleyecek hikayeyle ana mesajın etkisini azaltacağı düşüncesiyle beş ana duyguyla yollarına devam etmişler.
3- İlk Etapta Duygulara İnsan İsmi Verilmiş
Başta her bir duygunun ismi varmış. Neşenin adı Joyce, üzüntü Tillie, öfke Ira, korku Freddie ve tiksinti Naomi olarak belirlenmiş. Özellikle çocukların daha iyi anlayabilmesi için sonradan duyguların isimlerini kullanmaya karar vermişler. Belki sempati beslememiz açısından bu artı bir etmen olarak düşünülebilirdi. Aynı zamanda aslında tüm bu olay akışı, duygular ve ifadeler Riley’in kafasında yaşanmasından dolayı hepsi temelde Riley, farklı bir kişi değiller ve bütünler. En ince ayrıntısına kadar işlenen filmde verilen kararın bu nedenle mantıklı olduğunu düşünüyoruz.
4- Bing Bong Tüm Duyguları Temsil Ediyor
“Onu benim için aya götür Joy.”
Bing Bong‘un yakasındaki çiçeğe hiç dikkat etmiş miydiniz? Hikayede oldukça duygusal bir konumda olan Bing Bong bu bilgiyle bizi daha da duygulandırdı. Riley’in çocukluk döneminde kafasında yarattığı hayali arkadaşı olan Bing Bong, aslında yakasındaki çiçekle de bağlantı kurabileceğimiz gibi tüm duyguları temsil ediyor. Filmin sonunda da sinyallerinin verildiği gibi Riley ilk filmde çocukluk dönemine veda ediyor. Bing Bong’un aramızdan ayrılışı da sanıyoruz ki bu noktada bir tesadüf değil. Tüm çocukluğuna ve hayal gücüne yakından şahit olan karakter o dönemin bir temsili. Karaktere veda ettiğimizde ise aslında Riley’in hayatında yeni bir döneme gireceğini ve çocukluk dönemindeki izlerine veda ettiğini temsil ediyor. Yine de Bing Bong’u 2. filmde görebileceğimiz teorileri gündemimizde yer eden detaylar arasında.
5- Hikayenin Temeline Sevinç Üzüntüyle Değil, Korkuyla Yerleştirilecekti
Hikayenin ana metnine yerleştirilmek istenen mesaj neşenin üzüntüyü göz ardı etmesiyle verilmeye başlanıyor. Ardından filmde; mutluluğa neden olmadığı, göz ardı edilmesi gerektiği düşünülen duygunun aslında oldukça önemli bir noktada olduğu ve tüm mutlulukların duyulan hüznün ardından geldiği düşüncesi izleyiciye iletiliyor. Bu doğrultuda, ilk filmde başrolü sevinç ile üzüntü paylaşıyorlar. Başta bu durumun korku ile yaşanması düşünülmüş. Riley’in yeni bir şehre, sınıfa ve ortama adapte olmaya çalışmasıyla yaşayacağı korku da aynı şekilde mantıklı görünüyor fakat bu haliyle olaylara biraz daha duygusal bir perspektiften bakmamızın sağlandığını düşünüyoruz.
6- Hikayeden Çıkartılan Kötü Bir Karakter Var
Bildiğimiz üzere Disney’in ikonik kötü karakterleri, her bir filmin önemli bir noktasını tamamlayan detaylar arasında yer alıyor. Inside Out’ta ise kötü karakter olmayışı dikkatimizi çeken unsurlardan bir tanesi. Başta hikayeye kasvet duygusunun eklenmesi ve Riley’in kişilik adalarının çökmesine neden olması düşünülmüş. Devamında, kasveti depresyon ile ilişkilendirmeleriyle filmin sonunda kaybeden tarafta olacağından, bir anda ortadan kalması mevcut durumu önemsizleştireceğinden hikayeyi farklı bir gelişimle tamamlamışlar.
7- Riley’in Bebeklik Sesi Sevimli Canavarlar Boo’nun Kullanılmamış Kayıtlarından Geri Dönüştürüldü
Disney filmleri ve animasyonları arasında ince düşünülmüş ve tüm hassasiyetiyle planlanıp gizlemiş detayların gün yüzüne çıkmasının bir çoğumuzun hoşuna gittiğini düşünüyoruz. Yine bir o kadar bizleri şaşırtan Inside Out’ta Riley’in anlaşılmayan bebek sesi, yine Pete Docker‘ın yönetmenliğindeki Sevimli Canavarlar (Monsters, Inc.) animasyonunda Boo‘yu seslendiren Mary Gibbs‘in iki yaşında kaydedilen ve o dönem kullanılmamış kayıtları geri dönüştürülerek oluşturulmuş. Bizce oldukça sevimli bir detay.
8- Genel Merkezdeki Hafıza Toplarına Disney Filmlerinden Sahneler Eklendiğine Dair Teoriler Var
Bu bilgi bir söylenti olarak kalıyor olsa da filmlerin içinde diğer filmlere gönderme yapmayı seven Disney’in bu maddeyi doğrulayacağını düşünüyoruz. Up (2009) filmindeki düğün sahnesi ve Ellie’nin Carl’ın kravatını bağlaması sevinç ve üzüntünün uzun süreli bellekten geçerken görünen, arka plandaki kürelerde yer alan anılardan bir kaçı olduğu düşünülüyor. Aynı zamanda bir hafıza topunda gördüğümüz oyun parkı Toy Story 3‘teki (2010) Sunnyside Daycare‘ın bir kopyası niteliğinde. Bazı teoriler Riley’in Sunnyside kreşine gittiği düşüncesi yönünde.
9- Öfkenin Okuduğu Gazetelerin Manşetleri Riley’in Gündemiyle İlgili
Filmde yer verilen sahneleri biraz daha yakından incelediğimizde fark ettiğimiz bir diğer detay öfkenin okuduğu gazetelerin başlıkları oluyor. Yapısı gereği gündemdeki olayları sürekli olarak takip edişi gazete aracılığıyla gerçekleşiyor. Aynı zamanda bununla beraber filmin atmosferi ve eğlence etmenleri de zenginleştirilmek istenmiş. Buna ek olarak, ön plana çıkan başlıkların “No Dessert!” yazısından da yola çıkabileceğimiz gibi Riley’in gündemi ile ilgili olduğunu gözlemliyoruz. Yazının başında da bahsetmiş olduğumuz gibi duygular bir bütün ve aslında hepsi Riley.
10- İkinci Filme Dört Yeni Duygu Eklendi
İlk filmin sonunda konsolun yenilendiğini ve ergenlik adında gereksiz bir tuşun eklendiği bilgisine bir çoğumuz sahibiz. Fragmandan da anlayabileceğimiz gibi Riley ve zihnindeki duygular yepyeni bir döneme merhaba diyor. Kaygı, Gıpta, Bıkkınlık, Utanç duygularının da aramıza katılmasının ardından hikaye çok farklı noktalara taşınacak gibi görünüyor.
Animasyonlar hakkında daha fazla ilginç bilgiyi buradan okuyabilirsiniz.
Inside Out 2’nin fragmanına buradan ulaşabilirsiniz: