“Utanç dolu bir hayat yaşadım. İnsan yaşamı denen mefhum hakkında hiçbir fikrim yok.”
-İnsanlığımı Yitirirken
Japon klasiklerinden olan “İnsanlığımı Yitirirken” romanı, Osamu Dazai’nin en ünlü eserlerinden biridir. Bu yarı-otobiyografik romanda ana karakter Yozo Oba, çocukluğundan şimdiye dek yaşadıklarını kendi anlatımıyla bizlere sunar. Romanı okurken Yozo’nun psikolojik derinliğine ve tecrübelerine tanıklık ederiz. Edebiyat ve psikoloji alanlarında gezinen “İnsanlığımı Yitirirken’’i anlamak için, Yozo’nun yitirdiği duygu durumunu ve insanlığını gözlemlemek gerekir. Bu yazıda, Yozo Oba’nun psikolojik analizini ele aldık.
Yozo’nun Portresi: Ruhun Aynasındaki Yansımalar

“Giriş, İlk Hatırat, İkinci Hatırat, Üçüncü Hatırat, Kapanış ve Son Söz” olmak üzere altı bölümden oluşan İnsanlığımı Yitirirken romanının giriş kısmında, Yozo’nun dış görünüşünü bize aktaran isimsiz bir anlatıcıyla karşılaşırız. Bu anlatıcı, Yozo’nun defterinden ve üç farklı fotoğrafındaki görünüşünden bize iç dünyasında neler olup bittiğine dair ipuçları verir. Anlatıcı, Yozo’nun yaklaşık dokuz yaşındayken çekildiği ilk fotoğrafla onun görünüşünü betimlemeye başlar. Gülümseyen bir çocuk görünümünde Yozo’yu çirkin bir maymuna benzetir.
Anlatıcı, Yozo’nun başkaları tarafından nezaketen tatlı olarak nitelendirilebileceğini ama gerçeği görmeye açık birinin bu yanılgıyı direkt sileceğini belirtir. Anlatıcıya göre, kırışıklıklar Yozo’nun çirkin yüzünü kaplarken yüzünde çarpıklık hüküm sürer. Daha romanın ilk sayfalarında Yozo’nun psikolojisini anlamamıza yardımcı olan bu olumsuz betimleme; Yozo’nun iç dünyasındaki kargaşanın bir yansıması olarak karşımıza çıkar.
İlk fotoğrafın aksine ikinci fotoğrafta Yozo, genç yakışıklı bir lise öğrencisidir. Ancak bu yakışıklılığa rağmen gülüşünde “bir şey eksiktir” ve “yaşayan bir insanın hissi yoktur.” Ayrıca Yozo “tepeden tırnağa sahte” hissettirir. Yozo’nun yakışıklı görünüşü, zoraki gülümsemesi ve sahte hissiyatı, Yozo’nun kabul görmek için toplumun normlarını ve ideallerini temsil eden, Freud’un psikodinamik teorisindeki bileşenlerden biri olan süperego’yu benimsediğini gösterir. Süperego (üstben), Yozo’nun çevresine ayak uydurması ve kurallara boyun eğmesi için bir nevi maskeleme yöntemidir. Jung’un terimiyle bu durum persona olarak adlandırılır. Bu maskeleme, Yozo’nun diktatör babasını ve çevresindekileri tatmin etmeye yönelik “soytarılık” anlayışına karşılık gelecektir.
Üçüncü fotoğrafta, Yozo’nun yetişkin ve nispeten beyaz saçlı haline tanık oluruz. Bu fotoğrafın diğer iki fotoğraftan farkı ise Yozo’nun gülümsemiyor oluşudur. Artık yetişkinliğe erişmiş biri olarak hayatın gerçekliği, bıkkınlığı ve yükü mutsuz yaşlı bedeninde görülür. Yozo’nun muhtemel depresyon aşaması, psikolojik bir sorunken fiziksel hareketsizliğe ve eylem kaybına yol açarak hem bakımsız çevresine hem de fotoğrafa yansımasıyla gözlemlenir.
Yozo ve Oedipus Kompleksi

İsimsiz anlatıcının bulunduğu giriş bölümünden sonra Yozo, iç dünyasında yaşadığı ruhsal çöküntülerle beraber kendi hayatını, çevresini ve ilişkilerini hatıra defteri tarzında kaleme alır. Bu hatıra defterinde, Yozo’nun çocukluğundan beri süperegosuna boyun eğen bir kişilik olduğunu görürüz. Yozo için yeme eylemi, sadece çevredekileri memnun etmek ve onların beklentilerine bir karşılık vermek amacıyla gerçekleştirilen bir zorunluluktur. Bu zorunluluk hissi, baskın ve uzak bir baba ile nispeten pasif oğlu Yozo arasındaki Oedipus Kompleksi‘ne dayalı sağlıksız ilişkiden ve rekabetten kaynaklanır.
Oedipus Kompleksi, Freud’un psikanalitik teorilerinde, bir çocuğun karşı cinsteki ebeveynine hissettiği romantik ve seksüel arzudan dolayı hemcins ebeveynine beslediği düşmanlık duygusundan gelir ve bu kompleks; Oedipus’un, babası Thebai Kralı’nı öldürüp annesi Kraliçe Iokaste ile evleneceğini bildiren kehanetin gerçekleştiği Oedipus Rex mitinden adını alır. Ancak Yozo ve babası arasındaki Oedipus Kompleksi, anne figürü üzerinden değil, baba figürünün koyduğu kurallar üzerinden meydana gelir. Yozo, istemsizce bu komplekse kendisini kaptırarak babasının beklentilerine uyum sağlamak zorunda hisseder.
Oedipus Kompleksinin getirdiği sert baba figürü ile yeterince maskülen olmayan oğlu Yozo arasındaki zararlı ilişkinin çözüme ulaşmaması; Yozo’nun yerleşmemiş düzeninin bir sonucu olarak sorumsuzluğa, kadınlara ve madde bağımlılığına sebep olacaktır. Yozo, babasına kıyasla bir nevi feminenlikle bağdaşan pasif bir kişiliği temsil eder. Bunun sebebi, küçükken yönlendirilmemiş olan libido yani cinsel enerjidir. Çocuk, bu enerjiyi ilk başta aile üyelerine hisseder ve çocuğun sosyalleşip çevreye uyum sağlaması için de enerjinin dışarıya yönlendirilmesi gerekir. Ancak Yozo ve babası arasındaki bu uzak ilişki nedeniyle Yozo’nun libidosu doğru yönetilemez ve depresyon, anksiyete tarzı psikolojik hastalıklar baş gösterir. Yozo, kendi içsel çatışması ile süperego – yani babasının ve çevresindekilerin beklentileri – arasındaki dengeyi sürdürebilmek ve maskülen bir erkek görünümü verebilmek için persona’ya, kitaptaki haliyle soytarılığa başvurur.
Persona: Soytarı Yozo

Persona, bireyin dış dünya ve toplumla uyum içinde olmasını sağlayarak onu yeni ve ikincil bir kimlik geliştirmeye iter. Bu, benlik algısının kaybıyla sonuçlanabilir ve bu da psikolojik sorunlara ve çeşitli bağımlılıklara yol açabilir. Yozo’nun personası, insanları güldürmeye ve tatmin etmeye çalışan bir soytarı olarak karşımıza çıkar. Bu soytarı personası, Yozo’nun hizmetçileri tarafından tacize uğramasıyla şekillenmiş olabilir. Yozo, bu tacizi ailesine anlatmak yerine gizlemeyi tercih eder çünkü adaletin olmadığı bir dünyada yardım istemenin anlamsız olduğunu düşünür. Bu çirkin dünyada hayatta kalmak için yapabileceği şeyin “susmak, tahammül etmek ve soytarılığ(ım)a devam etmek’’ olduğunu kabullenir.
Yozo, insanların güvenini kazanmak için çocukken oluşturduğu soytarı personasıyla herkesi mutlu etmeye mecbur hisseder. Örneğin, babası bir iş gezisinden Yozo’ya ne istediğini sorar ve Yozo bir cevap bulmakta zorlanır. Babası, Yozo’nun soytarı personasına ithafen ona aslan maskesi önerir. Yozo’nun bu öneriye yanıt verememesi babasını öfkelendirir ve tatminsiz hale getirir. Babasını memnun edemediğini düşünen Yozo, bu öneriyi kabul etmediğine pişman olur. Bu nedenle Yozo, babasını memnun etmek amacıyla defterine aslan maskesi yazar. Böylece Yozo, geç de olsa babasının beklentilerini karşılayarak arzu edilen ideal çocuk maskesini takmış olur.
Bağımlılık ve Kadınlar

Yozo, hayatı boyunca amaçsız yaşayan biridir. Bu amaçsızlık; geçmiş tecrübeler, kimliksizlik, kabullenilme isteği ve çevreye yabancılaşma gibi etkenlerden kaynaklanır. Gerçek benliğinin acılarını uyuşturmak için Yozo, alkole ve hatta morfine bağımlı hale gelir. Hayatta tutunacak bir dalı yokken vücudunu zehirlemek, onun için aklını zehirlemek, yitip tükenen insanlığını geçici heveslerle doldurmak ve depresyonla başa çıkmak anlamına gelir. Aynı zamanda Yozo, kendi değersizliğinin ve başarısızlığının farkına vararak bağımlılığı, kendisini cezalandırma ve kaçış mekanizması olarak görür.
Yozo’nun bağımlılığı sadece alkol ve morfinle sınırlı değildir. Yaşamak için kadınlara ve cinselliğe de tutunur. Cinsellik, Yozo için babasının yeterli görmediği erkekliğini ve gücünü kadınlarda kullanabileceği fiziksel bir zevktir.
Tsuneko
Barda çalışan ve Yozo’dan büyük olan Tsuneko, evli ve olgun bir kadın olarak karşımıza çıkar. Bu durum, Oedipus Kompleksini veya anne sorunlarını (mommy issues) hatırlatır. Tsuneko’nun kocası dolandırıcılıktan hapistedir. Kocasının suç işlemesiyle elde ettiği maskülenlik, Tsuneko’yu daha sakin ve bilgisiz olan Yozo’nun ilgisine ve şefkatine sahip olmaya iter. Tsuneko, Yozo’nun anne eksikliğini doldurmaya çalışarak duygusal manipülasyon ve bedensel zevk ile Yozo’yu elde etmeye çalışır. Ayrıca Tsuneko intihara meyillidir ve Yozo’nun akıl sağlığından faydalanarak çifte intihar teklifinde bulunur. Tsuneko ölürken Yozo’nun intihar girişimi başarısız olur. Yozo’nun psikolojik yaraları, Tsuneko’nun intiharı ile daha da derinleşir.
Shizuko
Yozo’nun her masrafını karşılayan, onu evine alıp iş fırsatı sağlayan diğer kadın karakterimiz Shizuko, baskın ve bağımsız bir kadın figürü olarak karşımıza çıkar. Her şeyi kontrol etme çabası ve bu süreçte Yozo’yu bir nevi psikolojik rehin alması, annesi tarafından ilgi görmeyen Yozo’nun, güçlü bir anne figürüne benzetebileceğimiz başka bir kadına ihtiyaç duymasına sebep olur.
Yoshiko
Yozo ile tanıştığında henüz on yedi yaşında olan genç kız karakterimiz Yoshiko, Yozo’nun evlendiği tek kadındır. Yoshiko’nun diğer kadınlardan farkı, saf ve iyi niyetli olmasıdır. Yozo ise bu iyi niyeti suistimal eder. Yozo, Yoshiko’nun bakire olduğunu bilip onunla cinselliği deneyimlemek ister. El değmemiş genç kız Yoshiko’ya hissedilen bu arzu, Yozo’yu evliliğe ikna etmek için yeterlidir. Yozo’nun bakirelik takıntısı ve 17 yaşındaki Yoshikoya’ya hissettiği cinsel arzu efebofilidir. Efebofili, 15-19 yaş arasındaki gençlere karşı duyulan cinsel isteğe denir.
Yozo, Yoshiko’ya gösterdiği efebofili eğilimini ve daha önceleri kanıtlayamadığı erkekliğini, bu sefer kendisiden yaşça küçük birine baba figürü olmaya çalışarak tescillendirir. Yozo, baba rolüne bürünerek babasıyla yaşadığı sorunlu ilişkiden kaynaklanan boşluğu doldurmaya ve babasının onda yarattığı güvensizliği, daha genç ve deneyimsiz olan Yoshiko’nun yanında hissetmemeye çalışır. Yine de Yozo, geçmişte yaşadığı cinsel tacizden, duygusal travmalardan, yalnızlık ve umutsuzluk hislerinden dolayı evliliğinden memnun değildir.
Bunca olumsuz sebeplerin üzerine, Yoshiko’nun tecavüze uğraması Yozo’nun güvensizliğini daha çok tetikler. Yoshiko’nun tecavüzü sırasında, Yozo sadece durur ve hiçbir şey yapamaz. Bu duruma, psikolojide don tepkisi denir. Yozo, kaçma veya savaşma tepkisi yerine pasif bir savunma stratejisi olan don tepkisini sergiler. Don tepkisinde asıl amaç, tehlike anında karşı koymayarak dikkat çekmemektir. Yozo, travmalarında tecrübe ettiği savunmasız duygusunu aynı zamanda Yoshiko’nun tecavüz sahnesinde hissettiği için hareket edemez. Yozo için Yoshiko’nun “saf ve masum güveni” bir günde “pis lağım suyuna” döner. Güvensizlik ve umutsuzluk hissi geçmişteki travmalarını tetikler ve kendisini alkole vererek daha depresif bir evreye geçer.

Özetle Yozo Oba’nın fiziksel ve duygusal travmaları, toplumun beklentileri ve ebeveyn ilişkileri; Yozo’nun yitip tükenen insanlığını şekillendirir. Hayata dayanabilmek için etrafındaki insanlara göre oluşturduğu soytarı personası, anne eksikliğini kendisinden büyük kadınlarda araması, despot babasının dolaylı yoldan küçümsediği erkekliğini cinsellikte kanıtlama çabası ve son olarak acı hislerin sürüklediği alkol ile uyuşturucu bataklığı; Yozo’nun pek çok psikolojik, benlik ve kimlik sorunlarıyla karşılaşmasına sebep olur. ”İnsanlığımı Yitirirken”de Yozo’nun psikolojisini anlamak, bireyin iç dünyasıyla girdiği savaşları da keşfetmemizi sağlar.
Kaynakça
Dazai, Osamu. İnsanlığımı Yitirirken. Translated by Peren Ercan, İthaki Yayınları, 2022.
Hou, Kaitlyn. “Out-of-body Existentialism in No Longer Human. Apr. 28.
Japanese Literature: No Longer Human by Osamu Dazai Research Paper. Ivy Panda, 11 Mar.
No Longer Human: Characters: Yoshiko. LitCharts
Freud, Anna. Çocuklukta Normallik ve Patoloji. Çeviri: Ali Nahit Babaoğlu, Metis Yayınları, 2000.
Don, Savaş, Kaç Tepkisi. Hiwell Blog
Kapak görseli: soylentidergi.com


