İnsanlığımı Yitirirken – Osamu Dazai | 30 Alıntı

Bahar Teğin
Bahar Teğin
her gün biraz daha ölüyoruz azizim.
spot_img
Editör:
Ayşegül Çelik
spot_img

Japon Edebiyatının eşsiz yazarlarından biri olan Osamu Dazai‘nin ‘İnsanlığımı Yitirirken’, yazarın intihar etmeden önce tamamladığı romanı olma özelliği taşımaktadır. Hikayemizde, karakterimiz nüfuzlu bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Yalnız yaşadığı içsel çatışmanın ortasında oynadığı ‘soytarılık’ rolüyle hem kendisini hem de çevresinde var olmaya çalışır. Bu var olma çabası zamanla gerçeklikler ve toplumun gerçekleriyle yüzleşmesiyle depresif bir hal alır ve karakterimize göre utanç dolu bir yaşama dönüşür. Bu roman yazarın hayatıyla benzerlikler barındırırken, bizler de kitaptan bazı alıntılar derledik. Keyifli okumalar.

1.Bu seferki gülümseme kırışıklıkları olan bir maymunun gülümsemesi değildi ama oldukça başarılı bir gülümsemeydi. Yine de bir insanın gülümsemesinden farklıydı. Bir şey eksikti. Kanın ağırlığımı mı desem, hayatın acısı mı desem bilemiyorum. Özsüz gibiydi, bir kuşun değil, bir kanadın hafifliği gibi. Gülümseyen boş beyaz bir sayfa gibi. Yani tepeden tırnağa sahte hissettiriyordu insana. (s. 8.)

2. Mutluluk fikrimin diğer herkesin mutluluk fikriyle çelişmesinden korkuyorum. Bu korku beni tüketiyor, bazen geceleri kıvranmama, acı içinde inlememe, deliliğin eşine gelmeme neden oluyor. Mutlu muyum? (s. 13)

3. ..Buna nasıl tahammül ediyorlar? Her gün pes etmeden, umutsuzluğa kapılmadan, intihar etmeden, hatta siyaset tartışmaya devam ederek nasıl atlatıyorlar? Bu kadar katı egoist olabilirler mi?  İşlerin böyle olması gerektiğinden o kadar eminler ki kendilerinden bir kez bile şüphe duymuyorlar mı? Eğer öyleyse, sanırım katlanmak daha kolay olabilir. Merak ediyorum, insanların böyle olup olmadığını ve onları mutlu eden şeyin bu olup olmadığını merak ediyorum. (s. 14)

4. ..“soytarımla” birlikte insanlarla bir noktada bağ kurmayı başardım. Görünürde her zaman gülümsüyor olsam da içeride çaresiz bir mücadeleyle debeleniyordum, bir ipte yürüyordum, ter içindeyim, onları eğlendirdikçe felaket ihtimali her an yaklaşıyordu. (s. 14-5)

5. İnsanları güldürdüğü sürece ne olduğu fark etmeksizin her şeyi yapabilirdim. Onları güldürebilirsem, onların “hayatlarına” gerçekten uymamamı önemsemezler diye düşündüm. (s. 16)

6. Ne istediğim sorulduğu anda hiçbir şey istemez olurdum. Ne olursa fark etmez, nasıl olsa beni mutlu edecek bir şey yok düşüncesi hasıl olurdu. (s. 17)

7. İnsan hayatı karşılıklı olarak kandırılıp hiçbir şeyin farkına varmadan birbirlerini incittiği ve bu tuhaflığın bariz bir şekilde ortada olduğu örneklerle dolu. Ancak benim karşılıklı kandırılmaya bir ilgim yok. (s. 22)

8. Hayatım boyunca, birinin beni öldürebilmesini hatırlayabildiğimden daha çok defa diledim ama asla başka birini öldürmeyi düşünmedim. Bunu yapmanın, o korkunç insanlara bir nebze mutluluk verebileceğini düşündüm. (s. 27)

9. Benim için kadınlar, erkeklerden yüz kat daha anlaması zor insanlar. (s. 29)

10. Şahsen, iş için yanlış kişiyi seçtikleri ve görevi benim yerime gerçek müritlerinden birine vermeleri gerektiği sonucuna vardım. Ben de kaçtım. Tahmin edebileceğiniz gibi, beni pek iyi hissettirmedi ve ölmeye karar verdim. (s. 47)

11. Yanındayken rahat hissediyordum ve soytarıyı oynatmak zorunda hissetmiyordum kendimi, gerçek doğamın ortaya çıkmasına izin verdim, kasvetli, asık suratlı bir şekilde sessizce içtim. (s. 50)

12. Soğuk bir sonbahar gecesiydi. Tsuneko’nun (adı buydu sanırım ancak hafızam zayıfladığı için emin değilim. Bu, nasıl bir insan olduğumla alakalı çok şeyi gösteriyor aslında. Birlikte intihar etmeyi denediğim insanın adını dahi hatırlamıyorum)… (s. 50)

13. “Ah? Sadece bu kadar mı var?” Masumca sormuştu fakat bu sözler iliklerime kadar acı verdi. İlk kez sevdiğim bir insanın sesi canımı acıtmıştı. Sahip olduğum tek şeyin bunlar olup olmadığı önemli değildi. O üç bozukluk para değillerdi. Daha önce hiç tatmadığım özel bir tür aşağılamaydılar. (s. 57)

14. ..her zaman memnuniyetsizdi. Ben onu güldürmeye çalışsam da gülmezdi. İnsan denen varlık o kadar kolay bir şekilde, bir çırpıda değişebilir utanç verici, hayır, gülünç derecede korkunç bir değişim geçirirdi. (s. 62)

15. İntihar edecek enerjimi dahi kaybetmiştim. (s. 63)

16. Gülüşünde, yetişkin yaşamının özünü bir saliseliğine görebildiğimi düşündüm. (s. 67)

17. Yalan söylediğimin ortaya çıkacağını en başından biliyordum ama doğruyu söylemek için fazla çekingendim, o yüzden hep süslerdim doğruyu. (s. 68)

18. Ani bir soğuk odayı doldurduğunda ve boğuluyor gibi olduğumda neredeyse her zaman düşünmeden, çaresizlikle hareket ediyordum. Bunun bedelini daha sonra ödeyeceğimi biliyordum ama o ümitsiz “memnun etme ihtiyacım” baş gösterdiğinde, aniden garip, zayıf, aptalca süslemeler veya başka şeyler ekliyorum gerçeğe. Bu yüzden dünyanın sözde “dürüst insanları” tarafından çok eleştirildim. (s. 68)

19. Başkaları tarafından çok sevildim ama görünüşe göre onları sevme yeteneği bende yoktu. (Ya da, insanlar aleminde “sevgi” denen şeyin olup olmadığından bile şüphe ettiğimi söyleyebilirim.) Bu yüzden, benim gibi birinin yakın arkadaşının olmaması çok normaldi. (s. 69)

20. Kendim yoksulluktan korkardım ama başkasının yoksulluğunu küçümsemezdim tabii ki. (s. 71)

21. “Dün akşam midem şarap, kalbim neşeyle doldu
Issızlığıyla, kasvetiyle yeni gün doğdu
Gece öyle tekinsiz, öyle hain ki
Bütün duygularım tuzla buz oldu” (s.84)

22. Ona göre ben hala, ölmeyi bile becerememiş utanmaz, aptal bir hayaletten, “yaşayan bir cesetten” başka bir şey değildim. (s. 93-4)

23. Beni dilsiz bırakan vahşi, eski bir korku. O gece saçlarım ağarmaya başladı. Her şeye olan güvenimi kaybettim. Herkesten şüpheleniyordum. Dünyanın işleyişinde tüm umut, sempati ya da neşe kavramlarına sonsuza kadar yabancılaştım. Bu gerçekten hayatımda belirleyici bir andı. Sanki kafam yarılıp açıldı ve o andan itibaren insanlarla kurduğum herhangi bir etkileşim, o yaranın acımasına neden oldu. (s. 97)

24. Ağzımdan bilinçsizce çıkan ilk sözler, “Eve gitmek istiyorum,” mırıltılarıymış. Evimin tam olarak neresi olduğunu ben de bilmiyorum ama böyle söyledikten sonra hüngür hüngür ağlamışım. (s. 101)

25. Mutsuzluk. Bu dünyada birçok mutsuz insan… hayır, bu dünya mutsuz insanlarla dolu desem abartmış olmam herhalde. Yine de utanç duymadan “topluma” gösterebilecekleri sefaletlere sahiplerdi. “Toplum” ise onların bu gösterisini hemen anlar ve onlara sempati duyardı. Öte yandan benim mutsuzluğumum tamamen kendi suçluluğumun ürünüydü, bu yüzden başvurabileceğim kimse yoktu. (s. 103)

26. Ben insanların tavsiyelerine pek kulak asmazdım. İnsanları hayal kırıklığına uğratmak zorunda olduğum gibi tuhaf bir düşünceye kendimi ikna etmeyi bir şekilde başarmıştım. (s. 106)

27. Ölmek istiyorum. Şimdi her zamankinden daha çok ölmek istiyorum. Artık dönüş yok. Yapabileceğim bir şey yok. Hiçbir şey yardımcı olamaz. Utançlarımın üstüne daha fazla utanç ekleyebilirim sadece. (s. 107)

28. Arızalı bir insan. Artık tam anlamıyla insanlığımı yitirmiştim. (s. 110)

29. Artık ne mutlu ne de mutsuzum. Her şey geçip gidiyor. Bu zaman kadar yaşadığım, soğuk bir cehennemi andıran sözde “insan” dünyasında tek gerçek bu. Her şey geçip gidiyor. (s. 112)

30. Başka birini tanımanın imkansızlığını. Yani, anlamanın ve anlaşılmanın imkansızlığını. (s. 128/sonsöz)

 

İnsanlığımı Yitirirken – Osamu Dazai

Çevirmen: Peren Ercan / İthaki Yayınları / 3. Baskı, Eylül 2022

 

 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.

Yusuf Atılgan’ın Evreninde 5 Farklı Tema

Yusuf Atılgan’ın metinlerinde yalnızlık, yabancılaşma, aidiyetsizlik, bastırılmış arzular ve bitmeyen bir arayış birbirine karışır.