İnsan Nedir? – Mark Twain | 38 Alıntı

Arka kapağında “Mark Twain’in İnsan Nedir? eseri, uzun bir dinlenme süresinin ardından ve sadece belirli kişilere dağıtılmak üzere, yalnızca 250 adet basılmıştır. Elinizdeki kitap, 240. nüsha kullanılarak tercüme edildi.”  notu ile okuru selamlayan bu kitapta yaşlı bir bilge ve genç bir adamın diyaloglarına şahitlik ediyor, farklı ana başlıklar üzerinden bilgenin düşünce ve çıkarımlarını okuyoruz. Bu kitaptan bazı alıntıları sizler için derledik. Keyifli okumalar.

  1. İnsan makinesi. Kişisel olmayan insan makinesi. İnsanın ne olduğu, kendi yapısıyla birlikte kalıtsal özellikleri, yaşam alanı ve ilişkilerinin getirdiği etkilere de bağlıdır. Sadece dış etkenler tarafından yönlendirilir, yönetilir, komuta edilir. Hiçbir şey oluşturmaz, fikir bile. (s.10)
  2. Hiçbir insan, bir şey oluşturmaz. Tüm düşünceleri, tüm dürtüleri dışardan gelir. (s.12)
  3. +Yani bizler yalnızca birer makineyiz! Makineler ne övünür ne performanslarıyla gurur duyar ne kişisel değerleri üzerinde hak iddia eder ne de alkışlayıp över. Bu, berbat bir doktrin.
    -Bu, doktrin değil, sadece gerçek. (s.14)
  4. Kişisel değeri mi? Hayır. Cesur insan cesaretini kendi yaratmaz. Ona sahip olduğu için üzerinde kişisel hak iddia edemez. Doğuştandır. (s.15)
  5. İnsanın ideallerini yükseltmek adına kendinden memnuniyetini de yükselterek öğrenmeye kalkışması ve doğru yönlerde yapılan eğitim, etkilenme, öğrenim paha biçilemez. (s.15)
  6. Davranışı ilk önce ona yaramalı, aksi halde onu yapmayacaktır. Sadece başkası uğruna yaptığını düşünüyor olabilir fakat yanılıyor. En başta kendi ruhunu tatmin ediyor. Diğer insanın menfaatiyse, her zaman ikinci sırayı almak zorunda. (s.18)
  7. Kanun şöyle, aklında tut: Bir insan, beşiğinden mezarına kadar asla, ilk ve en önemli amacı, kendi iç huzuru ve ruhsal rahatlığı olmayan tek bir şey bile yapmaz. (s.22)
  8. Toplum fikri, bazı insanları her türlü şeyi yapmaya zorlayabilir. (s.23)
  9. +Bu ahmaklık. Sevgi…
    -Sevgi, en taviz vermez haliyle o dürtü, o kanundur. Kişinin hayatını ve diğer sahip olduklarını harcayacaktır. Bunu, esasen o kişinin değil, kendi uğruna yapacaktır. Ona sahip olan kişi mutlu olduğunda, o da mutludur. Aslında bilinçsizce peşinde olduğu asıl şey de budur. (s.26)
  10. Anne, çocuğunu giydirmek için çıplak gezer, yemek yiyebilsin diye aç kalır, acıdan kurtarmak için işkenceyi göze alır, o yaşayabilsin diye ölür. Bu fedakarlıkları yapmaktan güçlü bir zevk duyar. Bunu, o ödül için yapar. Kendini onaylama, tatmin, huzur, rahatlık için. (s.26)
  11. Görevler, görev uğruna yerine getirilmez. Onun nedeni, ihmal edilmelerinin insanı rahatsız edecek olmasıdır. İnsan tek bir görev yerine getirir, o da ruhunu tatmin ederek kendi kendini kabul edebileceği duruma gelme görevidir. (s.27)
  12. İnanıyordum ve bununla mutluydum. Sen, inancımla huzurumu elimden aldın. Artık hiçbir şeyim yok. Keder içinde öleceğim çünkü bana anlattıkların, kaybettiklerimin yerini doldurmuyor. (s.32)
  13. Şuna: Biz(insanoğlu), yanıltıcı isimler verdiğimiz bazı niteliklerle kendimizi etkiledik. Sevgi, Nefret, Hayırseverlik, Merhamet, Cimrilik, Cömertlik vesaire… Yani, isimlere yanıltıcı anlamlar ekliyoruz demek istiyorum. Hepsi kendini tatmin ve memnun etme çeşitleri olmalarına rağmen, dikkatimizi gerçekten uzaklaştırmak için isimleri onları gizliyor. (s.36)
  14. Fikir dile getiren kişi, her zaman ikinci el bir fikri dile getiriyordur. (s.40)
  15. Ne kadar da güzel bir fedakarlık işi yaptı ama! Bana kendisi dışında herkesi feda etti gibi geliyor. Hiç kimse, asla kendini feda etmez. bunun hiçbir yerde kayıt altına alınmış bir örneği yok. (s.43)
  16. İnsanlar her gün başkaları adına fedakarlık yaparlar fakat bu, en önce kendi iyilikleri içindir. Eylem, önce kendi ruhlarını tatmin etmelidir. (s.50)
  17. Etraftan, her zaman gerçeği arayan insanlarla ilgili şeyler duyuyoruz. Ben, o tür birini (kalıcı olan) hiç görmedim. Sanırım aslında hiç yaşamadı. Fakat ciddi Gerçek Arayıcıları (kalıcı olan) olduklarını düşünen pek çok insan gördüm. (s.58)
  18. Eğitimin her şey olduğunu söylediğimi hatırladığını belirtmiştim. Ben de seni düzelterek, “Eğitim  ve başka bir şey daha… demiştim. O diğer şey, mizaç. Bu, doğduğun zamanki yapın demek. Yaradılışını söküp atamazsın ya da ciddiye almamazlık edemezsin. Yapabileceğin tek şey, ona baskı uygulayarak dipte sessiz sakin kalmasını sağlamaktır. (s.66)
  19. İdeallerinizi, davranışlarınızdan aldığınız en büyük zevki bulacağınız zirveye doğru özenle yukarı, daha yukarı eğitin ki bu hem sizi memnun edip hem de komşularınıza ve topluma yarar sağlasın. (s.69)
  20. İyi başarılar ve güzel davranışlardan kar payı çıktığı zaman, sahtekarlığın iyi ahlaka yeterince uygun olduğunu düşünüyorlar. (s.72)
  21. Bir insan, yapmak zorunda olduğu iki ya da iki düzine şey arasından tek biri için azcık daha güçlü isteğe sahipse, iyi ya da kötü olması fark etmeksizin, kesinlikle o tek şeyi yapacaktır. (s.73)
  22. +Fakat bir şekilde iyiliğin kıymetini azaltıyor gibi görünmüyor mu?
    -Eğer sahteliğin içinde kıymet varsa öyle. Onu ortadan kaldırıyor. (s.74)
  23. Akıl, kural olarak ne sıkıcı ne de zeki bir konuşmacıyı dinleyecektir. Tüm ikna çabalarını reddeder. Sıkıcı konuşmacı, onu bunaltarak boş rüyalar alemine yollar. Zeki konuşmacıysa ortaya aydınlatıcı fikirler atmasına rağmen ihmal edilir. Akıl bu fikirlerin peşinde koşarken onu ve konuşmasını unutur. Eğer bunu istiyorsa, aklının gezinmesine mani olamazsın. Efendi sen değilsin, odur. (s.81)
  24. Dediğim gibi, akıl, insandan bağımsızdır. Kişinin onun üzerinde hiçbir kontrolü yoktur, akıl istediğini yapar. Ona rağmen bir konuyu düşünür, ona rağmen konuya bağlı kalır, ona rağmen konuyu bir kenara atar. Tamamen insandan bağımsızdır. (s.82)
  25. Aklımı kendi haline bırakırsam, benim yardımım olmadan düşünecek şeyler bulabileceğini bana kanıtlayacak olan deneyden mi bahsediyorsunuz? Hani böylelikle, onun dış etkenler tarafından çalıştırılan otomatik bir makine olduğuna da ikna olacaktım. Sanki başkasının kafası içindeymişçesine, benden bağımsız olduğuna inanacaktım. Onu mu diyorsunuz? (s.87)
  26. Özgür bırakılmış aklın, insandan gelecek yardıma ihtiyacı yoktur. (s.88)
  27. Geliştirmeler, yaratım güçlerini değil, gözelerini kullanan insanlar tarafından, teker teker keşfedildi. Zaten öyle bir güçleri de yoktu. (s.90)
  28. Arayıcı, Gerçek olduğuna bütünüyle ikna olduğu şeyi bulduğu anda, arayışını sonlandırır. Geri kalan günlerini, onu çer çöple yamayarak, dolgu yaparak, destekleyerek geçirir. Gerçeği, sonunda üzerine çökmesin diye hava koşullarına dayanıklı hale getirmeye çalışır. (s.92)
  29. Basit hayvanların hiçbir zihinsel nitelikleri yoktur, sadece içgüdüyle hareket ederler. İnsanlarsa zekaya sahip. (s.97)
  30. Şimdi, anlamsız “içgüdü  terimi için getireceğim açıklamaysa şu: O, yalnızca taşlaşmış bir düşüncedir. Alışkanlık tarafından katılaştırılmış, cansız bırakılmıştır. Bir zamanlar diri ve uyanıkken bilinçsiz hale gelmiştir. Uykuda yürür de denebilir. (s.98)
  31. Hafıza yardımıyla insan, gözlemlerini ve fikirlerini saklar. Onların üzerinde düşünür. bazı şeyler ekler ve yeniden şekillendirir. Bu şekilde, kademe kademe daha da uzak sonuçlara doğru ilerler. (s.108)
  32. Şaka yapmıyorum. Hiç abartmadan, yalnızca basit bir gerçeği söylüyorum. İnsanın doğruyla yanlışı ayırabilmesi gerçeği, diğer varlıklara karşı olan düşünsel üstünlüğünün ispatı. Fakat yanlış yapabiliyor olması gerçeği de yapamayan herhangi bir varlık karşısındaki ahlaki yetersizliğinin kanıtı. Bu görüşün çökertilemeyeceğine inanıyorum. (s.110)
  33. Para sadece bir sembol. Manevi bir arzunun görülebilir, somut şeklini temsil ediyor. Her istediğin, sözde maddi şey yalnızca bir sembol. Onu, şeyin kendisi için değil, o an ruhunu tatmin edeceği için istiyorsun. (s.116)
  34. Maddi değerler yoktur, yalnızca manevi olanlar vardır. Gerçek maddi değerin peşine düşersen boşuna uğraşmış olursun. Öyle bir şey yok çünkü. Bir anlığına bile olsa, sahip olduğu tek değer, arkasındaki manevi değerdir. Onu kaldırırsan yine hızlıca yine hızlıca değersiz olur, tıpkı şapka gibi. (s.117)
  35. Paranın maddi değeri yoktur. Eğer manevi değerini çıkarırsan, arkada sadece posası kalır. Her şeyde durum aynıdır. Küçük ya da büyük, görkemli ya da önemsiz, fark etmez. Hiç istisna yoktur. Taçlar, asalar, peniler, el yapımı mücevherler, çevrede ün salmak, dünya çapında şöhret… Hepsi aynı. Hiçbirinin maddi değeri yok. Ruhu tatmin ettiklerinde çok kıymetliler, bunda başarısız olduklarında on para etmez. (s.118)
  36. Zihin ve duygular birbirinden oldukça bağımsız hareket edebilirler. Bunu fark edip ikisini de yönetebilecek, kesin ve tartışmasız bir ”Ben” olarak hizmet edebilecek Hükümdarı ararız. Bu şekilde, o zamiri kullandığımız zaman, ne demek istediğimizi, kim ya da neden bahsettiğimizi bilebiliriz. Fakat pes edip o Hükümdarı bulamayacağımızı itiraf etmemiz gerekiyor. (s.122)
  37. Eğer insan mutsuz bir mizaçla doğmuşsa, hiçbir şey onu mutlu edemez. Eğer mutlu bir mizaçla doğmuşsa da hiçbir şey onu mutsuz edemez. (s.132)
  38. Mizacın üçte ikisi mutlu ya da üçte ikisi mutsuzsa, hiçbir siyasi ve dini görüş bu oranı değiştiremez. Mizaçların büyük bir çoğunluğu, oldukça eşit şekilde dengelenmiştir. Yoğunlukların fazla olmaması, bir ulusun kendi siyasi  ve dini durumlarına uyum sağlamayı öğrenmesini sağlar. Onları sever, onlardan tatmin olur, en sonunda da onları tercih eder. Uluslar, düşünemezler, yalnızca hissederler. Duygularını mizaçları aracılığıyla ikinci elden alırlar, beyinlerinden değil. (s.134)

 

İnsan Nedir? – Mark Twain

Dedalus Yayınları, 16. Basım(2021), Ç. Esra Damla İpekçi

Bahar Teğin
Bahar Teğin
her gün biraz daha ölüyoruz azizim.

Diğer Yazılar

İlginizi Çekebilir

Nermin Yıldırım: Unutma Dersleri | 35 Alıntı

Türk edebiyatının güçlü kalemlerinden Nermin Yıldırım'ın yazdığı Unutma Dersleri'nden alıntıları sizler için derledik!

Orhan Pamuk – Hatıraların Masumiyeti | 16 Alıntı

Orhan Pamuk, Hatıraların Masumiyeti'nde Kemal ile Füsun'un hikayesine, Masumiyet Müzesi karakteri Ayla'nın gözünden yeniden bakıyor.