Influencer Çılgınlığı: Neden Onlara Bu Kadar Özeniyoruz?

Editör:
Aylin Koçcu
spot_img

Günümüzde sosyal medya, bizlerin hayatını şekillendiren önemli bir alan hâline gelmiştir. Özellikle influencerlar, yani sosyal medyada büyük kitlelere seslenen ve takipçilerini etkileyen kişiler, modern toplumda dikkat çekici ve önemli bir psikolojik fenomen oluşturur. Günümüzün dijital dünyasında influencerlar, yalnızca ürün tanıtan ya da günlük hayatını paylaşan kişiler değil; milyonlarca bireyin davranışlarını, hayallerini ve hatta benlik algısını şekillendiren yeni nesil rol modellerdir. Peki, neden bizler bir başkasının hayatına bu kadar özeniyoruz? Neden influencerların paylaştığı bir kahve fotoğrafı bile bizi etkiliyor, bazen de kendi hayatımızı sorgulamamıza neden oluyor? Aslında bu sorunun yanıtı öyle basit bir “moda” meselesi değildir; bu durumun altında çeşitli psikolojik mekanizmalar yatmaktadır.

Sosyal Karşılaştırma Teorisi

pexels.com

Sosyal medya, özellikle influencer paylaşımları üzerinden, insanların yaşamlarının en ideal ve “kusursuz” yönlerini sergiledikleri bir platformdur. Leon Festinger’in 1954 yılında ortaya koyduğu Sosyal Karşılaştırma Teorisi (Social Comparison Theory), insanların kendilerini diğer insanlarla kıyaslayarak değerlendirdiklerini açıklar. Onları ister sık ister seyrek takip etsin, takipçiler; influencer’ların paylaştığı lüks yaşam tarzlarını, estetik görünümleri ve başarı hikâyelerini kendi yaşamlarıyla kıyaslar. Bu kıyaslama, kimi zaman motivasyon sağlasa da çoğunlukla kıskançlık, eksiklik ya da yetersizlik hissiyle baş başa bırakabilir.

Dopamin ve Ödül Mekanizmaları

pixabay.com

Bilimsel perspektiften bakıldığında sosyal medya beğenileri, yorumları ve paylaşımları beynin ödül merkezini harekete geçirir. Araştırmalar, özellikle nükleus akumbens bölgesinin sosyal onay aldığımızda dopamin salgıladığını ortaya koymuştur. Bu biyolojik süreç, sosyal medyanın neden bağımlılık yaratabileceğini ve insanların influencer içeriklerine neden tekrar tekrar yöneldiğini açıklayan önemli bir etkendir. Araştırmalar göstermektedir ki dopamin sadece “beğeni” ya da “takipçi sayısı” ile alakalı değildir. İnsanlar, influencer’ların paylaşımlarındaki yaşamlarını gördüklerinde kendi hayatlarının da bu şekilde onaylanabileceğini hayal edebilir. Bu durum yalnızca kimyasal bir süreçten ibaret değildir; aynı zamanda içimizdeki “takdir edilme” ve “görülme” ihtiyacının dışavurumudur. Bu nedenle, çoğu insan influencerlara özenirken aslında kendi benliğinin başkaları tarafından onaylanmasını aramaktadır.

Parasosyal İlişkiler

pinterest

Horton ve Wohl (1956) tarafından tanımlanan parasosyal ilişki kavramı, insanların medya figürleriyle tek taraflı ama gerçek bir arkadaşlık gibi hissettikleri ilişkiyi açıklar. Influencerlar, paylaşımları aracılığıyla takipçilerine yakın ve samimi bir etkileşim kurar. Bu durum, beynin bu ilişkiyi gerçek bir sosyal bağ gibi algılamasına neden olur. Sonuç olarak takipçiler, influencerları özler; tavsiyelerine ve yaşam tarzlarına ise özenir.

 Sosyal Kimlik ve Grup Aitliği

pexels.com

Henri Tajfel ve John Turner’ın Sosyal Kimlik Teorisi (Social Identity Theory), insanların kendilerini belirli gruplar aracılığıyla tanımladığını söyler. Popüler influencerları takip etmek, bir trende veya sosyal gruba ait olma hissi verir. Bireyler, kendilerini bu gruplara ait hissettiklerinde aidiyet duygusu ve sosyal değer kazanırlar. Bundan nedenle, influencerlarla etkileşim kurmak ve onları devamlı takip etmek, bireylerin sosyal kimliğini güçlendiren bir davranış olarak değerlendirilebilir.

Bireylerin influencerlara özenmesi, çeşitli bir psikolojik süreçtir. Sosyal karşılaştırma, dopamin temelli ödül mekanizmaları, parasosyal ilişkiler ve grup aidiyeti bir araya gelerek bu davranışı şekillendirir. Modern sosyal medya mecrasında bu etkiler daha görünür ve güçlü hâle gelmiştir. İnsanların influencerlara özenmesi doğal bir psikolojik süreçtir ancak bu durum sürekli endişe, yetersizlik hissi veya mutsuzluk yaratıyorsa, kontrol altına alınabilir. Bazı bilimsel araştırmalar ve psikoloji teorileri, bunun için birkaç strateji önerir:

1. Sosyal Medya Diyeti ve Sınırlamalar

Araştırmalar, ekran süresini sınırlamanın ve bilinçli içerik tüketmenin, sosyal medya kaynaklı kaygıyı azalttığını söylüyor. Mesela, belirli saatlerde sosyal medya kullanımı, sadece motive edici veya bilgilendirici içerikleri takip etme davranışı özentiyi azaltan davranışlardır.

2. Kendini Güçlendirme ve Özdeğer Çalışmaları

Higgins’in Öz-Tutarsızlık Teorisi (Self-Discrepancy Theory) bağlamında, insanların ideal benlik ile gerçek benlik arasındaki farkı kabul etmeleri, özentiyi azaltır. Öz değer geliştirmek için uygulanabilecek yöntemlerden bazıları şunlardır:

  • Kendi başarılarını ve güçlü yönlerini fark etmek,
  • Günlük olumlamalar yazmak,
  • Kendi hedeflerini belirlemek ve başka insanlarla değil, kendinle rekabet etmek. Bu yöntemler, influencer içeriklerinden dolayı meydana gelen yetersizlik hissini azaltır.

Kaynakça

Festinger, Leon. “A Theory of Social Comparison Processes.” Human Relations, vol. 7, no. 2, 1954, pp. 117–140. Web.

Meshi, Dar, et al. “Nucleus Accumbens Response to Gains in Reputation for the Self Relative to Gains for Others Predicts Social Media Use.” Frontiers in Human Neuroscience, vol. 7, article 439, 2013, pp. 1–7. Web.

Tajfel, Henri, and John C. Turner. “An Integrative Theory of Intergroup Conflict.” The Social Psychology of Intergroup Relations, edited by William G. Austin and Stephen Worchel, Brooks/Cole, 1979, pp. 33–47. Web.

Higgins, E. Tory. “Self-Discrepancy: A Theory Relating Self and Affect.” Psychological Review, vol. 94, no. 3, 1987, pp. 319–340. Web.

Kapak Görseli: pexels.com

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Frankenstein Canavarının 90 yıllık Evrimi: Sinemada 8 Farklı Görünüm

1931'deki hantal Karloff'tan 2025'in duygusal Jacob Elordi'sine... Frankenstein canavarının sinema tarihinde Gotik edebiyat mirasını nasıl dönüştürdüğünü keşfedin.

Müzik Festivallerinin Peşinde Avrupa Turu

Avrupa'nın önde gelen müzik festivalleri ile yaz boyunca geziyoruz.

S.D.B.D.A. Veyahut Yan Yana Film İncelemesi: Birlikteliğin Birleştirici Gücü

Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer’in başrolde olduğu Yan Yana, farklı dünyalardan gelen iki adamın mizah ve içtenlikle kurduğu dönüştürücü bağı etkileyici biçimde anlatıyor.

Boyarken Düşünmek: Sanatla Zihinsel Arınma

Modern çağın zihinsel gürültüsünü durdurmanın yollarından biri boyamaktır. Sanatla akışa girmek, kaygıyı azaltıp, derinlemesine odaklanma ile aracılığıyla zihinsel arınmayı mümkün kılar.

Dire Straits – Brothers In Arms: Bir Savaş Eleştirisi

Klavye ve gitarın ikonik ismi Dire Straits'in Brothers In Arms ile sunduğu savaş karşıtı bakış açısını inceledik!

Haunted Hotel Dizi Analizi: Ölüm ve Yaşam Arasında Alaycı Bir İşletme

Korku ile komedi türlerini harmanlayan Matt Roller, izleyicilere yepyeni bir fantastik evren sunuyor.

Frankenstein Filmine Referans Olan Tablolar

Frankenstein filmi yalnızca konusuyla değil, sanatsal yanıyla da bizlere çok şey anlatıyor.

TikTok’un Kütüphanesi: BookTok’ta Popüler Olan 10 Kitap

BookTok, kullanıcıların kısa videolarla paylaştığı bir dijital kitap topluluğu haline gelmiş ve bir kitabın popülerliğini hızla arttıran bir platform olmuştur.

Kayayı Delen İncir Aslında Ne Anlatıyor?

Kayayı Delen İncir, Turgut Uyar’ın 1982 yılında, ilk kez Karacan Yayınları tarafından yayımlanan ve aynı yıl Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazanan şiir kitabıdır.

Julianus: Son Pagan Bizans İmparatoru

Roma'nın dinden dönen imparatoru Julianus’un Paganizmi canlandırma çabaları, askeri zaferleri ve tartışmalı politikalarıyla bıraktığı mirasın izini süren bir portre.