İnci Aral Kimdir ?
Yazarımız 1944’te Denizli’de doğmuştur. Küçük yaşlarda anne ve babasını kaybeden İnci Aral, yalnız bir çocukluluk geçirmenin üzüntüsünü yaşamı boyunca hissedecektir. Gazi Eğitim Enstitüsü Resim bölümünü tamamlayan İnci Aral; Manisa, İzmir ve Gazi Eğitim Enstitüsü’nde öğretmenlik yapmıştır. Yazma serüvenine şiirlerle başlayan İnci Aral 1977’den itibaren dergilerde yayınlanan öyküleriyle adını duyurmuştur. 1979 yılında “Ağda Zamanı” adlı öykü kitabı ile edebiyat dünyasına adımını atmıştır. Yazarın ilk öykü kitabı olan Ağda Zamanı, Akademi Kitabevi 1980 İlk Kitap Öykü Başarı Ödülü’nü almıştır.
Eserlerinde İnci Aral
Postmodernizm yaklaşımı ele alan yazarımız, eserlerinde yalın bir dili ustaca kullanmıştır. Genellikle İnci Aral’ın kahramanlarının bir nedene bir olaya gecikmesi onlarda pişmanlığa sebebiyet vermiştir. Aral, kendisinin de birçok şeye geç kaldığını bir söyleşisinde dile getirmiştir. Bu durumun etkisini romanlarında görmek mümkündür.
İnci Aral’ın yazma serüvenine atılmasında en büyük etkenlerden biri de resim eğitimi almış olmasıdır. Bakmanın görmek demek olmadığını dile getiren yazarımız, bireysel ve toplumsal olguları sanatın duyarlılığı ile yazıya dökmüştür.
Yazar okurlarının pişmanlığı fark etmelerini istemiştir. İnandığımız, kabul ettiğimiz değer yargılarının öncesinde samimi ve saf olduğunu düşünmüş şimdi ise değişen toplum düzenine ayak uydurmanın ne denli zor olduğuna kanaat getirmiştir. İnci Aral’ın yalnızca duygusal yazılar yazmadığını söylemek gerekir. Kişisel gibi görünen sorunları, toplum sorunları( özgürlük, var olma mücadelesi, cinsellik ve toplumsal yaptırımlar gibi) kahramanları ile görünür kılmıştır.
İnci Aral’ın eserlerinde işlenen ve temel bir sorun olan toplumsal cinsiyet rolleri, kadınlık ve erkekliğin toplum tarafından kabul edilmiş roller çerçevesinde ilerlediği görüşüdür. Roller olması gerekeni yani bizi kısıtlayan bir problem mi olmuştur ?
İnsanları yaralayan vurucu acıların, bastırılmış kaygıların peşindedir yazar. Yeni Yalan Zamanlar adlı üçleme kitabı sonradan fark etmiş olsa da politik bir yola doğru girmiştir.
İnci Aral’ın romanlarında birey, bireyin toplumla olan ilişkisi her daim sayfalarda kendini gösterir. Aşk, evlilik, kadın, sevgi, aile, sanat ve din temaları üzerine düşünen yazarımız bu temaların kişisel haklarımızla olan ilişkilerine de değinmiştir. “Bizleri kısıtlayan duygular var mıdır veya bir duyguya tabii oluşumuz kişilerde bölünmelere sebebiyet verir mi?” gibi soruları akıllara getirmiştir.
İnci Aral, eserlerini uzun uğraşlar sonucunda kaleme almıştır. Yani belli bir konuyu, kendi hayatıyla içselleştirip yazıya dökmek istemiştir. Üzerinde düşündüğü konular, hayatına dokunan kişiler ya da birtakım durumlar sonucunda somut bir hale gelmiştir.
MOR (2003) – 2004 Orhan Kemal Roman Armağanı
İnci Aral’ın en beğenilen romanlarından biri olan Mor‘a değinelim. Ege kasabasında yaşayan bir ailenin yirmi dört saatlik bir zaman içerisinde, yıllara yayılmış hikayesi anlatılıyor. Dikkatleri üzerine çeken bir konu da kahramanların iç dünyalarının okuyucuya aktarılıyor olmasıdır. Olay akışı arka planda kalırken karakterlerin duygu durumları ön plandadır. İnsan ilişkilerinin karmaşık yapısı farklı perspektiflerle okuyucuya sunulmuş. Anlatılan durumlar kadın-erkek ilişkilerinin yalnızca bireyleri konu alması değil, çevresel faktörlerinde bu bağlamda etkili olduğu görüşüdür.
Yazımızı İnci Aral’ın eserinden aldığımız ve üzerinde epeyce kafa yorduğumuz bir parça ile noktalıyoruz…
“Sevgi yoktu öyle bir şey yoktu artık. Var olmadığın, bir ayna, bir gölgeden başka bir şey olmadığın, kıyısına kadar gidip içini bilmemeyi yeğlediğin ikili oyunlar vardı. Bilmemeye razı olduğun… Artık öyle yaşıyordu herkes. Soğumuştu tenleri, kuru ve ekşiydi. Kötü kokuyordu solukları. Söylenmekten cılkı çıkmış sözcüklerle sesleniyorlardı birbirlerine ve yalandan yamulmuştu ağızları. Kimsenin umrunda değildi kimin kim olduğu.”