İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış ve İlkbahar: Yaşamın Döngüselliği

spot_img

Uzak Doğu Sineması kültürel olarak çok güçlü simgelere sahiptir. İmgelere ve metaforlara en çok rastladığımız sinemadır. Bu kültüre hakim olmadan filmlerini izlemek anlatıda eksiklere neden olabilir. Güney Kore Sineması’ndan bir filmi anlamak bir tarafa, film okumasını yapabilmek için Uzak Doğu Kültürü’nü de araştırmak gerekiyor.

Bu yazımızda Kim Ki-duk’un başyapıtı; İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış ve İlkbahar filminden bahsedeceğiz.

2003 yapımı film, gölün ortasında yer alan ve yüzen bir manastırda geçer. Yaşlı bir Budistin çırağını eğitmesi hakkındadır.

Az diyaloglu, bol manzaralı filmlerden…

Film isminden de anlaşılacağı üzere beş aşamadan oluşur: İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış ve İlkbahar. Her aşamada adı geçen mevsim yaşanmasına rağmen, hayatın her evresi mevsimlerle anlatılan birer metafordur. Her mevsim ustanın yetiştirdiği çırak için yaşamsal bir dönemi temsil eder.

İlkbahar Aşaması: İlkbahar çocukluktur. Küçük çırağı balık, kurbağa ve yılanı taşa bağlayıp eğlenirken izleriz. Ustası bunlar yaşanırken izleyici konumundadır. Aynı gece ağır bir taşı çırak uyurken sırtına bağlar. Çocuk sabah uyandığında sırtındaki taş yüzünden acı çekmektedir. Ustası da bunun hayvanlara yaptığının karşılığı olduğunu, ama onlara yaptıklarını düzeltirse sırtındaki taşı çıkartabileceğini söyler. Ancak bu üç hayvandan biri bile ölse, hayatı boyunca kalbinde taşıyacağı bir yük olarak acısının onunla kalacağını ekler. Çırak çocuk, yaptığı hatayı anlar ve düzeltmeye çalışır. Balık ve yılan ölmüştür, kurbağa yaşar.

Yaz Aşaması: Yaz gençliktir. Öyle değil midir sahi? İnsanın içinin kıpır kıpır olduğu, karamsarlıktan uzaklaştığı, eğlencenin hep daha ön plana çıktığı mevsimdir. Gençlik de yaz mevsimi gibidir. Filmde yaz aşamasında çırak büyümüştür. Ustasıyla yaşadıkları tapınağa hasta bir kız gelir. Ustanın hünerleri sayesinde iyileşmek ister. Çırak ve kız arasında bir çekim olur. Gençliğini keşfetmeye başladığı bu dönemde karşısına çıkan güzel kıza aşık olur. Aşkın anlamını bilmediğini gözlemleriz. Hislerini anlatırken bunun ne olduğunu anlamlandıramaz. Usta, kızla aralarındaki ilişkiyi fark edince kıza artık iyileştiğini ve gidebileceğini söyler. Çünkü;

”Tutku bağlanmayı doğurur, bağlılık öldürme isteğini.”

Kız gittikten sonra genç çırak aşk acısıyla tanışır. Zamanla kızın yokluğu galip gelir. Bir gece ustasını ve öğretilerini terk edip gider.

Sonbahar Aşaması: Sonbahar yetişkinliktir. İnsanın büyüdüğünü sandığı, ama hem gençler kadar hata yapabileceğin hem de bir yaşlı bilgeliğinde olabileceğin bir dönemdir. İki taraftan çekiştiren hislere boyun eğebileceğin, hayatın en uzun ve belki de en zorlanılan kısmıdır.

Yıllar geçmiştir. Ustanın gazetede yazan bir habere gözü takılır:

”Karısını öldüren adam ortadan kaybolmuştur.”

Öğrencisini hemen tanır ve beklemeye koyulur; çünkü biliyordur ki, kaçıp sığınacağı yer onun yanıdır. Bir sabah çırak manastırın kapısını aralar. Usta onu sessizlikle kabul etmiştir. Çırak karısının başka bir erkekle kaçmasına dayanamamış, aşkın beraberinde getirdiği intikam duygusu baskın gelmiştir ve karısını öldürmüştür. Hala aşık bir erkek olduğu için de acı çekmektedir. Çektiği acı kendisini öldürmesi için yeterli bir nedendir. Budist geleneklerine göre ağzını, kulaklarını ve gözlerini kağıtla kapatarak intihar etmeye çalışır, ama başaramaz.

”Başkasını öldürmenin bütün kolaylığına rağmen, insanın kendisini öldürmesi hep daha zordur.”

Ustanın çırağına bu konudaki öğretisi budur. Polisler gelir ve çırağı götürürler.

Usta bir gün dünyada yaşamının sonuna geldiğini düşünür aynı Budist gelenekleriyle yapılan intihar yöntemle hayatını sonlandırır.

Kış Aşaması: Kış…  Yaşlılık.. Çırak ustasına geri döner, fakat geriye sadece ustanın kıyafetleri kalmıştır. Bu görevini ona devrettiği anlamına gelir. Çırak artık usta olmuştur. Bir gün yüzünü mor bir örtüyle kapatmış bir kadın kucağında çocuğuyla manastıra gelir. Kadın bir suç işlemiştir. Sesli olarak açıklamasa da içinde bulunduğu durum onu hem mutsuz etmiştir hem de suçlu hissediyordur. Belki de sadece anne olmak istememiştir. Bir gece çocuğunu bırakıp oradan kaçar, ancak suya düşer, ölür.

Beşinci aşama: Ve İlkbahar… Yeniden gelen İlkbaharla birlikte yeni bir çocuk büyümeye başlar. Filizlenen hayat döngüsünde değişmeyen şeyler; doğmak ve ölmektir.

İnsanlar doğar ve insanlar ölür. Kişiler değişir ama dünya hep dönmeye devam eder. Kendine ne kadar anlam yüklersen yükle, sen bu dünyadan gittiğinde dünyada hiçbir şey eksilmez, yaşam kaldığı yerden akmaya devam eder. Yerini başka bir hayat devralır.

Minimal hikâye anlatımının baskın olduğu bir filmdir. Arteur yönetmen olarak bize sunduğu film, görsel hikâye anlatıcılığının önemli örneklerinden biridir. Ülkesine festivallerden pek çok ödülle dönmüştür. Yönetmenin hayal gücünün sınırsızlığıyla kurgu yeteneğinin bütünlük oluşturduğu hikâye bütün sessizliğine rağmen, anlatısı çok güçlü bir film olarak izleyiciyi büyülüyor.

”Bütün o sessizlikte oturdum ve düşündüm. Hayat boşuna akmıyor. Bir işe yaramamız lazım.” hissiyatını yakalatan özel filmlerden biri. Şiiri okumayı bırakıp izlemek gibi biraz.

Huzur, sanat, görsel kusursuzluk…

Uzak Doğu öğretisine göre;

Balık: Duyguları, yön bulmayı, gelip geçici hayatı simgeler.

Kurbağa: İyi şans ve bereketle özdeşleşmiştir. Mistik hayvanlar olarak görülürler. Duyguların derinlik kazanmasını, fiziksel olarak atlayışı yani sıçrayışı temsil ederler.

Yılan: İnsanın içindeki potansiyelin ortaya çıkmasını, gücü simgelemektedir. Yeniden doğuşu temsil etmektedir.

2021‘de aramızdan ayrılan bu büyük yönetmenin filmdeki ”döngüsellik” fikrine karşıt olsa bile, ölümünün dünya için büyük bir eksik olduğu kanaatindeyiz. Çünkü o ”Beyazı anlatmak için siyahı çekiyorum.” diyen bir zıtlık ustası. Filmlerinde yaşanmışlıklarının, ona değen duyguların fazlasıyla yer aldığı aşikâr. Susarak anlatmak için insanın o acıyı yaşaması gerekir.

İnsanın en uzun ve en anlamlı yolculuğu kendi içine yaptığıdır. Kimsenin tanık olamadığı, ama en kusursuz hâliyle duygularını bütün olarak değerlendirebildiği yolculuktur kuşkusuz.

Hayatlar biterken, hayatlar başlar. Ve bazen bir tanesine bile fazlasıyla etki etmişsinizdir.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

spot_img

Tove Ditlevsen – Bağımlılık | 11 Alıntı

"Dışarıdaki dünya insafsız ve karmakarışık ve ona karşı gücümüz yetmediğinden, ondan kaçınmayı yeğliyoruz."

Çocukluk Travmaları: Belirtileri, Sonuçları ve Çözüm Yolları

Çocukluk döneminde yaşadığımız olaylar karşısında hissettiğimiz duygular ve düşündüğümüz düşünceler travmalar doğurabilir. Peki, bu travmaların belirtileri, sonuçları ve çözüm yolları nelerdir?

Söylenti Radarında Bu Ay: Sombr

"back to friends" şarkısıyla zirveye tırmanan genç sanatçı Sombr'ın müzik serüvenine yakından bakalım

Sevmek Zamanı Filminden Unutulmaz Replikler

Halil'in boya yapmak için gittiği bir evde gördüğü resme aşık olmasıyla gelişen olayları konu alır.

2025 Gen Z Protestoları: Nepal, Fas ve Türkiye Üzerine Karşılaştırmalı Bir Analiz

2025’te Türkiye, Fas ve Nepal’deki Gen Z protestoları, dijital dayanışma, özgürlük ve adalet talepleriyle yeni bir küresel siyasal uyanışın simgesi haline geldi.

Keşfetmemiz Gereken Yazarlar: Truman Capote

Başarı ve parıltılı bir hayatın ardında yalnızlığını saklayan bir deha. Zamansız eserleri ile Truman Capote.

Love Bombing Kavramının Chuck Bass ile Eşleştirilmesi

Chuck Bass'in Blair'e yaptığı aşk bombardımanının gerçek aşk değil de manipülasyon olması.

Söylenti Aylık Frekans

Söylenti Müzik Frekansı ile sonbaharın gizemli, esintili ve en sevilen zamanlarına, Ekim ayına hoş geldiniz! Önerilerimiz sizin için hazır.

Valide-i Muazzama : Mahpeyker Kösem Sultan

Naib-i saltanat unvanıyla Osmanlı İmparatorluğu'nu yaklaşık 30 yıl yöneten Mahpeyker Kösem Sultan, attığı adımlarla hanedanın kaderine yön vermiştir.

Hafıza Mekanları: Anıtların Psikolojik ve Toplumsal Etkileri

Anıtlar, toplumsal hafızayı korur ve kimliğimizi inşa eder. Kolektif hafıza ve kültürel aktarımın dönüştürücü gücüdür.

Editor Picks