Ülkemizde bu hafta vizyona giren, Jonathan Glazer’ın son filmi İlgi Alanı (The Zone of Interest), dünya prömiyerini geçtiğimiz Mayıs ayında Cannes Film Festivali’nde yapmıştı. Festivalde izleme şansı bulduğum İlgi Alanı, izlememin üzerinden sekiz ay geçtiği halde aklımdan halen çıkabilmiş değil. Çok gerçek, çok yalın ancak sindirilmesi bir o kadar zor bir film. Belki de bu nedenle incelemesini yazabilecek mukavemeti ancak bulabildim. Sinema tarihinde, Schindler’in Listesi (Schindler’s List, 1993), Piyanist (The Pianist, 2002) gibi yürek parçalayan Holokost filmleri aracılığıyla, çekilen acılara çok şahit olduk. Başka bir deyişle, daha önce beyaz perdede bu vahşeti kurbanların bakış açısından çok izledik; ama ya faillerin tarafından? Nitekim filmin anlatısının merkezine aldığı aile, bir milyondan fazla insanın öldürüldüğü Polonya’daki Nazi kampı Auschwitz’in duvarının hemen diğer tarafında; bahçeli, havuzlu ve son derece bakımlı bir evde yaşıyor. Bir bakıma İlgi Alanı bize ilk defa, duvarın diğer tarafını gösteriyor.
Glazer, Martin Amis‘in 2014 tarihli aynı adlı romanından uyarladığı bu filmde, Holokost’un karanlık dehlizlerine farklı bir bakış açısı getiriyor demek mümkün. Film, Auschwitz’de görevli komutan Rudolf Höss (Christian Friedel) ve ailesi aracılığıyla, yaşanan olayların vahşetini günlük yaşamın sıradan detayları arasında sunarak, izleyiciyi derinden etkilemeyi başarıyor. Film, Rudolf ve eşi Hedwig’in (Sandra Hüller) günlük yaşamlarına odaklanıyor. Bu yaşam, bir yandan sıradan aile rutinleriyle dolup taşarken, diğer yandan duvarın öbür tarafında yaşanan korkunç gerçekliğin gölgesinde ilerliyor. Yine de evlerinin hemen bitişiğinde yaşanmakta olan vahşet, ailenin saadetine gölge düşürmüşe benzemiyor, nitekim oradan gelen boğuk insan çığlıkları, kötü koku, kara dumanlar gibi birçok şeye rağmen, çocuklarıyla birlikte günlük hayatlarına devam ediyorlar. Aile alışmış gibi görünse bile, yönetmen Glazer bizim seyirciler olarak bu durumun tuhaflığını unutmamamız için elinden geleni yapıyor. Örneğin bir sahnede Hedwig’in annesi eve ziyarete geliyor. Başta evi çok beğenip kızına ‘‘Dört ayağının üstüne düşmüşsün kızım’’ dese de, bir süre sonra ses ve kokuları duydukça Hedwig’i şok edecek bir tepki veriyor.

Sinematik Hikaye Anlatımında Yeni Bir Soluk
İlgi Alanı, birkaç dakikalık siyah ekranın üzerinde düşen rahatsız edici bir sesle açılıyor. Aslında bir bakıma izleyeceği son derece rahatsız edici hikaye için seyirciyi hazırlıyor demek mümkün. Bu noktada filmin ses tasarımına bir paragraf açmakta fayda var, zira sesin filme kattığı anlam bununla sınırlı değil. İlgi Alanı, aslında kolaylıkla sıkıcı bir Bir Evlilikten Manzaralar olabilecekken, arka planda mütemadiyen duyulan boğuk insan çığlıkları, metalik bir vızıltı, ağlama, silah patlaması, köpek havlaması gibi sesler, filmi bambaşka bir boyuta taşıyor. Aslında banal bulunabilecek, uzaktan bakıldığında sıkıcı görünen bir ailenin günlük yaşamını, bayık bir hikaye olmaktan alıyor; mide bulandırıcı ve rahatsız edici bir anlatıya dönüştürüyor. Filmin en güçlü yönlerinden biri, sadece faillerin üzerine odaklanmakla kalmaması; aynı zamanda kurbanların da sessiz çığlıklarını duyurması. Glazer, filmde sesleri kullanma şekliyle, izleyicilerin yaşanan olayların korkunçluğunu kendi zihinlerinde canlandırmalarını sağlıyor. Filmin ses tasarımında imzası olan Tarn Willers ve Johnnie Burn ikilisinin, Ses dalında BAFTA ödülüne layık görüldüklerinin ve aynı kategoride Oscar için de yarıştıklarının altını çizelim.
Filmin teknik yaratıcılığı, sadece sesle sınırlı değil elbette. İlgi Alanı, uyarlandığı romanın zengin karakter çizimlerini ve karmaşık dilini arındırarak, daha çok atmosfer ve ses üzerinden bir hikaye anlatmayı amaçlıyor. Bu atmosferi doğru yansıtmada, yönetmen Glazer ve görüntü yönetmeni Łukasz Żal’ın etkisi büyük. Film, evin çeşitli yerlerine yerleştirilmiş ve çoğu gizlenmiş kameralarla çekilmiş. Aynı şekilde mikrofonlar da eve dağıtılmış durumdaymış. Işıklandırma ise yapay set ışıkları yerine; aplikler, ayaklı lambalar gibi doğal görünen ışıklar aracılığıyla sağlanmış. Filmin bu ziyadesiyle realist tutumu, elbette günümüz filmlerinde görmeye hiç alışık olmadığımız, son derece yenilikçi bir yaklaşım. Seyirci olarak, filmdeki olaylara hep statik görüntülerle, geniş açılı planlarla ve yer yer ağır kaydırmalı çekimlerle şahit oluyoruz. Bu durum, adeta bu ailenin yaşamını gerçekten belirli bir mesafeden takip ediyormuş hissiyatı yaratıyor. Elbette tüm bunlar demek oluyor ki, çekim esnasında oyuncuların etrafında kamera ya da mikrofon tutan; ışıklarla ilgilenen bir film ekibi yok. Glazer ve Żal ise ayrı bir evde, çekilenleri monitörlerden takip ediyorlar. Bu durumun oyuncular üzerindeki etkisini tahmin etmek çok da zor değil. Etrafta dikkat dağıtacak ve bunun bir çekim olduğunu hatırlatacak minimum unsurla, karakterin içinde tamamen kaybolmayı başarıyor aktörler. Bir noktadan sonra Sandra Hüller nerede bitiyor Hedwig nerede başlıyor; Rudolf nerede bitiyor Christian Friedel nerede başlıyor ayrımını yapmak iyice zorlaşıyor. Filmin alametifarikalarından biri kuşkusuz gerçek bir hikayeye dayanması. Yani tarihte gerçekten böyle bir aile yaşamış ve böyle bir ev varmış. Glazer bu konuda da dersini iyi çalışmış; arşivleri, fotoğrafları incelemiş ve ailenin yaşadığı evin tıpkısı olan bir replika yaratmayı başarmış. Sözün özü, filmde izlediğimiz her olay, tüm yalınlığıyla gerçekte yaşananlara en yakın hali… Ve gerçekler çok acımasız. İşte tüm bu gerçeklerin vahameti ve ağırlığı altında seyirciyi ezmeyi ustalıkla başarıyor Glazer.

Interessengebiet ve Kötülüğün Sıradanlığı
İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanlar, Auschwitz’in etrafını çevreleyen bölgeye İlgi Alanı (Interessengebiet) ismini vermişler. Filmin adı işte buradan geliyor. Filmle alaklı bir söyleşide Glazer, ‘‘Ben, kendimizi bu olayların çok uzağında hissedeceğimiz bir film yapmak istemedim. Bu konuyla alakalı çoğu filmi izlediğimizde ‘bu ben değilim’ diyebiliyoruz. Bu mücrimlerle aramızda hiçbir benzerlik kuramıyoruz, ‘ben bunu asla yapamazdım, ben asla bu olamazdım’ diyoruz. Bu filmde işte bu durumu altüst etmek istedik. Buradaki her şey, biz ve suçun failleri arasındaki benzerlikleri göstermeye hizmet ediyor; biz ve kurbanlar arasındaki benzerlikleri göstermeye değil’’ diyor. İşte tam da bu nedenle, diğer Holokost filmlerinde görmeye alışık olduğumuz gibi, suçun failleri mübalağalı canavarlar olarak tasvir edilmiyor. Tam tersi aramızda olan, ailesiyle birlikte yaşayan, çocuklarını okula gönderen, komşularına yemek yapan kişiler bunlar. Bu noktada Hannah Arendt’in zamanında çok tartışılmış ‘‘kötülüğün sıradanlığı’’ nosyununu anmadan geçemiyoruz. Bilindiği gibi bu kavram Arendt’in 1963’te Nazi savaş suçlusu Adolf Eichmann’ın Kudüs’te yargılanması sırasında yazdığı Kötülüğün Sıradanlığı: Eichmann Kudüs’te kitabından doğmuştu. Arendt, Eichmann’ı ne kötülüğü seven, ne de nefret dolu bir canavar tasvir etmiş; bunun yerine onu muhakeme yeteneğinden yoksun ve sıradan bürokrat olarak görmüştü. Yani, Arendt için ‘‘kötülüğün sıradanlığı’’, kötülüğün sıradan insanlar tarafından, olağanüstü bir nefret ya da art niyet olmasa dahi, sadece emirlere itaat etme veya sistemin bir parçası olma eğilimiyle gerçekleştirilebileceği fikrini ifade ediyor. Elbette, Arendt’in bu tezi, insan doğası, kötülük, ahlak ve sorumluluk hakkında derin soruları beraberinde getirdi. Bu kavram, günümüzde hala etik, siyaset, psikoloji ve tarih alanlarında geniş çapta incelenmeye ve tartışılmaya devam ederken ortaya çıkan İlgi Alanı, işte tüm bu kavramlar hakkında etraflıca düşünmeye zorluyor seyircisini.
Uzun lafın kısası, İlgi Alanı’nda Glazer, bir Holokost hikayesi anlatmanın çok ötesine geçiyor; film sanatını ustaca kullanarak, anlattığı hikayeyi nevi şahsına münhasır bir çerçeveden sunuyor. Belki de bu nedenle İlgi Alanı, izledikten aylar sonra bile seyirciyle kalmaya devam ediyor çünkü film, İlgi Alanlarını genişletmenin ve bazen duvarın arkasında olup bitene bakmanın önemini çarpıcı bir biçimde yeniden hatırlatıyor.
Cannes Film Festivali’nden Grand Prix ile (Palme d’Or’dan sonra en prestijli ikinci ödül) dönmesinin ardından, Hem En İyi Film hem de En İyi Yabancı Film dahil olmak üzere; En İyi Yönetmen, En İyi Uyarlama Senaryo, En İyi Ses dallarında 2024 Akademi Ödülleri’nde yarışan İlgi Alanı, 23 Şubat’tan itibaren sinemalarda.
Kaynakça:
‘‘Jonathan Glazer & Team on The Zone of Interest and the Ethics of Representation | NYFF61’’. Youtube uploaded by Film at Lincoln Center, 18 Ekim 2023.


